Hastalýklarýnýz Hakkýnda Geniþ Bilgi Almak Ýçin Týklayýnýz...

Telefon 0326 413 01 77
Gsm 0555 347 62 53
  0532 631 86 79
  0542 215 54 72
E-Mail  

[email protected]
[email protected]

Lokman Hekim Kimdir?
Hadis ve Ayetlerle Peygamberimizden Þifa Hakkýnda Açýklamalar
Týbbi Nevevi den Hastalýklar Hakkýnda Hadis ve Ayetler
Allah cc Hastalýklarý Hangi Yaratýk Vasýtasýyla Canlýlara Vermiþtir ve Þifasý
Bünye Farklýlýklarý ve Ýlaçlarýn Tesiri
Hastalýklar ve Tedavi Þekilleri
Dr.Ali Nami Görüþü ile Tebrizi Açýklamasý
Saðlýklý Yaþamak Ýçin Ayet-i Kerime,Hadis-i Þerif ve Allah Dostlarýnýn Tavsiyeleri
Tedavi Edilebilen Bazý Hastalýklar
Amerikalý Kanser Uzmanlarýnýn Kanser Ýçin Tavsiyeleri

TEDAVÝ EDÝLEBÝLEN BAZI HASTALIKLAR

1 Kanser Türleri (Týkla)
2 Astým, Bronþit (Týkla)
3 Prostat (Týkla)
4 Hepatit (Týkla)
5 Kýsýrlýk (Týkla)
6 Ýltihaplý Romatizma (Týkla)
7 Migren (Týkla)
8 Sara Epilepsi (Týkla)
9 Mide Ülseri (Týkla)
10 Kemik Zarý Ýltihabý (Týkla)
11 Böbrek ve Safra Taþý
12 Bel ve Boyun Fýtýðý (Týkla)
13 Depresyon (Týkla)
14 Þeker, Diyabet (Týkla)
15 Sedef (Týkla)
16 Kolestural (Týkla)
17 Miyom  (Týkla)
18 Kilo Alma (Týkla)
19 Mantar  (Týkla)
20 Monepoz (Týkla)
21 Sinüzit (Týkla)
22 Kas Erimesi (Týkla)
23 Zayýflama (Týkla)
24 Guatrý (Týkla)
25 Cilt Hastalýklarý (Týkla)
26 Tansiyon (Týkla)
27 Reflü (Týkla)
28 Siroz (Týkla)

 

TÜM BAYANLAR MUTLAKA OKUYUNUZ!!!
(TIKLAYINIZ)
KADIN HASTALIKLARI

Rahim Ýltihabý - Miyom
Rahim Kanseri - Yumurtalýk Kisti
Regl Bozukluklarý - Kýsýrlýk

(TIKLAYINIZ)

Ebu Derda Radýyallahu Anh anlatýyor Resullah Aleyhisalatu Vesselam buyurdularki:
ALLAH (CC) HAZRETLERÝ HASTALÝGÝDE ÝLACIDA ÝNDÝRMÝÞTÝR VE HER HASTALÝGA BÝR ÝLAÇ VERMÝÞTÝR ÖYLEYSE TEDAVÝ OLUN ANCAK HARAM OLAN ÞEYLE TEDAVÝ OLMAYIN DÝYE BUYURMUÞTUR
                                                    (EBU DAVUD ,TIBB 11.3874)

Kronik Böbrek Yetmezliði Hastalýðý
Tedavisi Mümkün Olan Bir Hastalýktýr.
(TIKLAYINIZ)

  Pek çok kiþi, kendilerini kurtarabilecek þifalý bitkiler bulunduðu halde, çesitli hastalýklardan acý çekmeye devam ediyor. Eðer þifalý bitkilerimize karsý daha anlayýþlý olabilseydik, ne kadar saðlýklý ve yaþama sevinciyle dolu olabilirdik. Bitkilerle ilgilenmeye baþlayýn, yavaþ yavaþ çoðu þikayetinizin sona erdiðini göreceksiniz . . .

  Çaðýn insaný sanki yapay bir yaþam sürdürüyor. Kendi içsel  gücüyle ayakta  kalabilmeyi  unuttu sanki.  Baþarýlý olabilmenin bir bedeli olarak, fiziksel ve ruhsal açýdan omuzlanmak istenen  yükler, bedenlerimiz için kaldýrýlamaz bir hale geldi. Bunun sonucu olarak, öncelikle baðýþýklýk sistemimiz çöküyor ve bedenimiz her türlü kronik ve alerjik hastalýða açýk hale geliyor. Dönüp doðaya bakmak ve onun olaðanüstü dengesinden yararlanmak pek az kiþinin aklýna geliyor. Ýþte siz de onlardan biri olabilirsiniz.

Lütfen Okuyunuz..!

     Þimdiye kadar çaresiz kaldýðýnýz herhangi bir hastalýðý þifalý bitkilerle yenebilirsiniz, Tabi ki þifalý bitkilerle alternatif çözüm ararken mutlaka týp doktorlarýnýn tavsiyesi ve gözetiminde olmalýdýr. çünkü biz týp doktoru deðiliz. Þunu unutmayalým kanser olsun hepatit olsun çaresi olmayan bir hastalýðýnýz olsun mutlaka alternatif olarak þifalý bitkilerden faydalanabilirsiniz ama doktor tavsiyesi ve gözetiminde olmalýdýr.

     Þimdiye kadar çaresiz kaldýðýnýz hastalýðýnýzý þifalý bitkilerle yenebilir bundan sonraki hayatýnýzý daha huzurlu ve saðlýklý geçirebilirsiniz. Önce doktorunuza gidiniz, doktorunuz tavsiye ederse bize geliniz. Bu alternatif týp doktorlarýnýn gözetiminde olmalýdýr çünkü bizler doktor deðiliz acizane hastalara hastalýlarýyla ilgili yardýmcý oluyoruz. Bizler tedavi etmiyor tedaviye yardýmcý oluyoruz.

HÝÇ BÝR HASTALIK YOKTUR KÝ ÞÝFASI OLMASIN, ÖLÜM HARÝCÝNDE!!!

Emekli Araþtýrmacý Basýn Mensubu
Þifalý Bitkiler Uzmaný
HERBALÝST KEMAL

(0326) 413 01 77
0555 347 62 53 - 0542 215 54 72

[email protected]
[email protected]

Saðlýklý Bir Yaþam Dileklerimizle...

Allah'ýn resulü SAV.
Ma enzelallahü daen illa enzelallahü þifaen.
Manasý: Allah her gönderdiði bir dert içinde bir deva göndermiþtir...

(Hz. Muhammed SAV)

VAROLUÞTAN SONSUZLUÐA

ALTERNATÝF OLARAK ÞÝFALI BÝTKÝLERDEN NASIL YARARLANILABÝLÝR

VÝTAMÝNLER - MÝNERALLER - ENZÝMLER AMÝNOASÝTLER NEDÝR?
FAYDALARI NELERDÝR?

ALTARNATÝF OLARAK ÞÝFALI BÝTKÝLERLE VAROLUÞUNDAN-YAÞAMA

 Bir besinin biyolojik deðerinin yüksek olabilmesi için tüm esansiyel aminoasitleri içermesi gerekir. Herhangi bir aminoasit mevcut olmadýðýnda protein biyosentezi sona erer oysa yeni proteinler homeostazý sürdürmek için sürekli sentezlenmektedir. Zorunlu olmayan (endojen) aminoasitler besinle yeterince saðlanamazsa, ancak karbon ve azotun yeterli olduðu durumlarda sentezlenebilirler. Eðer zorunlu aminoasitlerin (eksojen ) yokluðu söz konusu ise, vücudun onlarý elde edebileceði  tek yol doku proteinlerini parçalamaktýr. Örn;kas proteinlerini… bu durum bitki genetikçilerini proteinlerde temel aminoasitleri yüksek düzeyde bulundurun bitkileri geliþtirmeye yönlendiren esas unsurdur.

         Diðer aminoasitler eksojenlerden kolaylýkla yapýlabilirler, endojen aminoasitlerdir.        

Azot Dengesi:Ýdrar.ter ve gaitada atýlan azot miktarý, tüketilen miktara eþit olduðunda  eriþkinlerde azot dengesi söz konusudur. Azot gitiþi, atýlan azotun üstündeyse “pozitif azot dengesi” vardýr. Bu durum, büyüme,gebelik veya yaralý dokularýn onarýldýðý iyileþme dönemlerinde gözlenir. Azot giriþi atýlan azottan daha yoðunda ise “negatif azot dengesi” gerçekleþir. Bu ise kötü beslenme, açlýk ve çeþitli hastalýklar arasýnda olur. Ayný zamanda yanýklar. Travma ve cerrahi iþlemler de negatif azot dengesi periyodu oluþtururular.

         Düzenli bir azot bilançosuna ulaþabilmek için aminoasitlerin yeterli ölçüde alýnmasý çok önemlidir. 

Bitkilerde Aminoasitler

         Bitkilerin bileþimi canlý organizmalarýn protein gereksinimlerine büyük oranda cevap verebilmektedir.burada organizmanýn saðlýklý yaþamasý için gereksinim duyulan esansiyel aminoasitlerin yeterli miktarlarda sentezlenemediðini (dallanmýþ yapýlarýndan dolayý) hatýrlamak gerekir. Esansiyel aminoasitlerin yeterli miktarda sentezlenebilmesi bitkilerde ve mikroorganizmalarda gerçekleþir.

         Evet, çaðýmýzýn getirdiði hýzlý ve düzensiz yaþam þartlarýnda artýk saðlýklý beslenme standardýný oluþturabilmek için aþýrý çaba harcamak zorundayýz ya da yaþam standardýmýz buna uygun deðilse  çaresiz durumda deðiliz. Vücudumuzun saðlýklý bir yaþam için gereksinim duyduðu besin maddelerinin  yeter miktarlarda ve dengede  alabilmesine yardýmcý olacak bir tamamlayýcý besin maddesi var artýk modern çaðýn insanýnýn yaþamýnda bitkisel mucizeler…

         Vücudun besin maddelerindeki proteinlerden yararlanabilmesi için sindirim sonrasý oluþan aminoasit karýþýmýnda aminoasitlerin birbirlerine göre belirli oranlarda bulunmalarý gerekir. Besin maddelerin çoðunda bulunan proteinler bu gereksimi karþýlayamadýðýndan  bu durum organizmada bir çok faktör tarafýndan düzenlenmektedir. Doku proteinlerinin yýkýmý ve yapýmý süreklilik gösteren bir olgudur ve aralarýnda sürekli bir dinamik eþitlik  söz konusudur. (homeostaz)

         Esansiyel (eksojen) aminoasitler

Valin

         Beyinde triprofan düzeyini azaltan etki gösterir. Ýzolösin birlikte kullanýlmasý önerilir. Diðer kaynaklarý jelatin, peynir, fýstýk , balýk ve ayçiçeði tohumudur.

Lösin

         Beyinde triprofan düzeyini azaltýcý etki gösterir. Ýzolösinle ayný gýdalarda bulunur.

Ýzolösin

         Beyinde triprofan düzeyini azaltýcý etki gösterir. Diðer kaynaklarý peynir, yulaf, jelatin ve ayçiçeðidir.

         Lösin ve Ýzolösin birlikte kronik yorgunlukla mücadelede etkin rol oynarlar.ayrýca; metabolizmada  gerçekleþen aksama “dallanmýþ zincir hastalýðý” olarak tanýmlanan hastalýða neden olur. Hastalýk karakteristik  bir kokusu olan idrarla kendini gösterir, ölümle sonuçlanýr. 

Fenilalanin

Genetik ve metabolizma için önemli aminoasittir.

         Fenilalanin troid bezi hormonlarý ve adrenal üretiminde etkindir. Bu yüzden endorfin olarak bilinen doðal aðrý kesicilerinin üretiminde kullanýlýr. Sýrt ve eklem aðrýlarýndan kaynaklanan inatçý aðrýlarda yardýmcýdýr.Doðal bir anti-depresif olarak da rol oynar. Peynir, fýstýk, badem ve yulaf diðer kaynaklarýndandýr.

         Fenilalanin organizmada esansiyel olmayan tirozine dönüþebilir, bu nedenle trözin besin maddelerinde  yerini Fenilalanine býrakabilir ama tersi gerçekleþmez. Fenilalanin eksikliðinde genetik bir hastalýk olan “fenilketonüri” oluþur; kiþilik bozukluklarý ve psikiyatrik hastalýk tablolarýnda etkisi bulunmaktadýr. Ortalama 104 doðumdan birinde bu hastalýk açýða çýkar, bu da toplumlarýn %2 sinin bu hatalý geni taþýdýðýný göstermektedir.

Metiyonin

         Genetik ve metabolizma için önemli aminoasittir.

         Metiyonin, organizmanýn kükürt kaynaðýdýr. Protein sentezi genellikle Metiyonin ile baþlar. Saman nezlesi gibi alerjik durumlarda savaþta, histamini azalttýðý için etkilendiði bulunmuþtur. B Vitaminleri ile birlikte alýnmasý etkinliðini arttýrýr. Susam tohumu ve yulafta bulunmaktadýr.

Tiriptofan

         Hayvan organizmasýnda vitaminler,in sentezlenmesinde etkin rol oynamaktadýr. Ýnsan organizmasýnda ise vitamin eksikliðini geniþ ölçüde gidermektedir. Niasin vitamini bu aminoasitten sentezlendiðinden besin maddeleri ile alýnmasý gereken niasin miktarýný azaltýr; bu gereksinim triptofanýn niyasine dönüþme miktarý ile ilgilidir. Triptofan verilerek “Pellegra hastalýðý” bulgularýnýn baþarý ile tedavi edilebildiði, 50 yýldan çok daha önce gözlenmiþtir.

Treonin

         Treonin esansiyel aminoasitlerden tanýnan ilkidir. Düþük düzeyde Treonin depresyon kaynaklý  bazý rahatsýzlýklara neden olduðu gözlenmiþtir. Fýstýk,badem,peynir, jelatin ve balýk diðer kaynaklarýndandýr.

Lizin

         Herpes virüsünün semptomlarý ile mücadelede etkindir. Soðuk nedeniyle oluþan çatlamalar ve genital virüslerle oluþan etkileri yavaþlatýr, onarýma yardým eder. Fasulye, mercimek brokoli ve patates diðer kaynaklarýndandýr.

         Diðer 9 aminoasit ise endojen aminoasitleridir.

Alanin

         Ýnsan ve memeli hayvan metabolizmasýnda Alanin önemi bir yer tutar. Öteki aminoasitlerin yapý formüllerini oluþturduðundan biçimsel olarak diðer tüm aminoasitler için ana madde sayýlýr. Çalýþan iskelet kaslarý tarafýndan oldukça büyük miktarda verilir. Ve karaciðer tarafýndan tüketilir. Düþük yað içeren veya yüksek protein içeren diyetlerde veya ihtiyaçtan fazla egzersiz yapan kiþilerde Alanin ihtiyacý artmaktadýr. Benzer þekilde yeterli glikoz üretimi için diyabetik hastalarda  da ihtiyaç miktarý artmaktadýr. Jelatin kýrmýzý et, balýk ayçiçeði tohumu, badem fýstýk ve yulaf kaynaklarýndandýr. Alanin içeren besin tamamlayýcýlarý bulunmaktadýr.

Arginin

         Kas üzerinde geliþtirici etkisi ile sporcular için önemli bir kaynaktýr.yüksek tansiyon, göz tansiyonu ve kan damarlarýyla ilgili hastalýklarda olumlu etkileri olduðu tespit edilmiþtir. Sperm sayýsý üzerinde etkisi vardýr. Jelatin, fýstýk, badem,kýrmýzý et, balýk, ve yulaf diðer kaynaklarýdýr.

Histidin

         Temel görevi histamin üretmektir. Dolayýsýyla saman nezlesi ve alerjisi bulunanlarýn kullanmasý gerekir. Ýltihaplý eklem romatizmasý bulunan kiþilerde Histidin düzeyinin çok düþük olduðu tespit edilmiþtir. Jelatin, süt ürünleri, fýstýk, ve ay çekirdeði tohumunda bulunur.

         Arginin ve histidin aminoasitlerinin bebekleri çabuk büyümeleri için besin maddelerinde bulunmalarý gerekmektedir. Bu nedenle bebekler için esansiyel aminoasitlerden olup yetiþkinler için esansiyel aminoasitlerden deðildirler ve yarý esansiyel aminoasit olarak kabul edilebilirler.

Spartik Asit

         Tüm hayvansal proteinlerde bulunabilmektedir. Metabolizmada basit bir þekilde oluþabilen bir aminoasittir. Kýrýmýzý kan hücresi oluþumunda rol oynar.

Glutamik Asit

         Yapýsal olarak aspartik asite benzemektedir. Arginin ve prolin glutamik asite dönüþür. Aminoasit metabolizmasý aðýnda düðüm noktasý olarak görülen glutamik asit üre oluþumunda rol oynar. Kalsiyum kompleksi yapabilmekte de ve kan pýhtýlaþmasýnda da rol oynayabilmektedir. Tuzu glutamat olarak bilinir. Özellikle kadýnlarda folik asit üretiminde sorumludur. Çok yüksek oranlarda bulunursa “epilepsi” (sara) hastalýðýna neden olabilir.

Glisin

         Glisin ve glikon suda oldukça çözünen bir aminoasittir. Birçok proteinde bulunmaz. Yapýsal olarak en basit aminoasittir.(asimetrik C atomu içermeyen tek aminoasittir.) glisilin artýðýnýn özellikle küçük bir hacim gereksimi vardýr ki üç yapýtlý boyutlarýn oluþumunda önemlidir; kollajenin yapýsý üç heliks yapýda olup bu organýn sýklýðý, her üç aminoasitten birinin Glisin artýðý olmasýyla mümkün olmaktadýr. Glisin dýþýnda diðer aminoasitler  bu yapýya konum bakýmýndan yerleþtirilemezler. Ayrýca vücuttan zehirli madde atma metabolizmasýna katýlýr. Özellikle böbreklerden ürik asit atýlýmýna etkilidir. Þizofreni þikayetlerde azalmayý saðlar.

Prolin

         Halkalý yapýda aminoasittir. Proteinlerde sýklýkla bulunabilmektedir. Glutamik asitin yýkýmýnda (indirgenmesinden) prolin açýða çýkar.prolin kollajenin yapýsýnda bulunan hidroksiprolinin de ana maddesidir. Histidin glutamin ve Arginin gibi üre çevriminde etkindir. 

B ve C Vitaminleri ile birlikte kullanýlmalýdýr. Yara iyileþmesinde olunlu etkileri vardýr.

Serin

         Ýnsanlarýn aldýðý yiyeceklerin çoðunda bol miktarda bulunur, bu nedenle biyosentezi çok lüzumlu olmayabilir.. ancak birçok bileþiðin biyosentezinde önemli rol oynadýðý için önemi ve vargýlýðýnda diðer aminoasitlerle oraný tartýþýlmaz.

         Zihinsel fonksiyonlar üzerinde etkilidir. Özellikle 60 yaþýn üzerinde sayý, isim ve liste hafýzasýnýn korunmasýnda rol oynar. Bunun sebebi asetilkolin ve dopamin salýmýnda etkili olmasýdýr.

Tirozin           

         Ýnsanlar esansiyel (eksojen) bir aminoasit olan fenilalanini beslenme ile yeterli miktarda alýrsa yeterli miktarda tirozin sentez edebilirler. Tirozinin biyosentik olaylarda önemli görevi vardýr.

         Tirozinden tiroksin ve melanin pigmentleri sentez edilir. Tiroksin eskiden beri bilinen iyot içeren aromatik bir aminoasittir. Tiroksin ve parçalanma ürünleri hormon (dopamin noradrenalin) etkisi gösterirler ve iyot (I) bütçesi için önemlidirler.Ýyot bütçesi de  büyüme ve geliþme için zorunlu olan tiroit bezi hormonlarý için etkindir.melanin biyosentezindeki bozukluklar deri saç ve gözlerde pigmentlerin kaybolmasýyla karakterize edilen “Albbinizm”e neden olur.

Sistein

         Yüksek doz paraseromol kullanýldýðýnda devreye girer. Aðýr metallerin vücutta birikimine engel olur. 

Asparagin

         Aspartik asit ile yakýndan iliþkili olan Asparagin, sinir sitemi üzerinde ve denge oluþumunda etkilidir. Karaciðerde aminoasit transformasyonunu (dönüþümünü) saðlar.

Glutamin

         Aþýrý alkol kullanýmýna baðlý mide tahribatýný önler.

ENZÝMLER

         Enzimler hayatýn anlamlarýdýr. Metabolizmadaki kimyasal dönüþümlerin tümünde enzimler etkin rol oynarlar. Canlý hücreler tarafýndan yapýlýrlar ve hücre canlýlýðýný yitirdikten sonra da kazandýklarý üç boyutlu yapýlanma ile yaþama devam ederler, uzun süre aktif kalýrlar.

         Enzimler olaðanüstü spesifik biçimde etkiler. Enzimin etkilediði madde veya maddeler karýþýmýna enzimin substrat’ý denir ve çok keskin bir substrat spesifiklikleri vardýr. Enzimler genellikle protein yapýsýndadýrlar ve bu nedenle de protein yapýsýný etkileyen her þey enzim aktivitesini etkiler. Örn; enzimler yüksek sýcaklýða çok duyarlýlýk gösterir.

Bitkilerde Enzimler

         Tarým ürünlerinin çoðu, enzimleri yýkan bir etken olmadýkça enzim üreticidirler. Doðada yaþayan mikroorganizmalar da tüm canlý varlýklar gibi enzim içerirler ve yaygýn olarak bulunurlar ancak ürünlerin yapýsýndaki enzimler daha farklý önem taþýmaktadýr. Bu nedenle ürünün hasadýndan üretimine kadar geçen süreç içerisinde tüm aþamalardaki enzimlerin rolü besinin deðerlendirilmesinde  önem arz eder.enzimlerin aktivitesinin rollerine göre üretiminden sonra devam ettirilmesi yada önlenmesi amaçlara göre deðiþkenlik gösterir. Örn; enzimlerin aktivitesi, besin deðerlerinin kaybolmasýný saðlayabilir yada yoðunlaþmasý gerekiyorsa korunmasý istenebilir.

Alkali Fosfataz

         Molekül içi deðiþmeleri etkileyen izomerazlar sýnýfýna giren enzimlerdendir. Karaciðerin çalýþmasýnda etkindir. Enerji üretimine baðlý olarak kaslarda oluþan metabolizmanýn bir çýkmaz sokaðý laktatýn büyük bir kýsmýnýn karaciðer glükoz oluþumu yönünde kullanýmý saðlayarak bu çýkmaz sokaktan faydalanýr.

         Bir diðer enzim grubu olan hidrolazlar, substrat’ýn su katýlmasýyla bölünmesini saðlayan enzimlerdir.

Amilaz

         Sindirim sisteminin en önemli enzimidir. Bu enzimler basit glikozitlerin oligosakkaritlerin ve polisakkaritlerin hidrolizinde etkindirler. Niþastanýn parçalanmasýndan sorumludur, niþastadan büyük oligosakkaritlerin ayýrýr.

Karboksipeptidaz

         Polipeptid baðlarýndan serbest aminoasitlerin ayrýlmasýný saðlayan bu enzimler, tüm bitkisel ve hayvansal dokularda ve kanda bulunur.

Katalaz

         Hemen hemen bütün hayvansal organizmalarda ve bitki dokularýnda bulunurlar ve vücuda zararlý olan asitoksitler, hidrojen peroksit gibi yapýlardan su moleküllerine ayrýþýmý saðlar.

Selülaz

         Selülozun hidrolizini saðlayan bu enzim, sindirim sisteminin düzgün çalýþmasýnda etkilidir. Ýnsan ve hayvanlarda bulunmayan bu enzimin temini sebzelerden saðlanýr.

Lipaz

         Sindirim sisteminin düzenli çalýþmasýnda etkin olan diðer bir enzimdir, yaðýn parçalanmasýndan ve metabolizmadan sorumludur. Saðlýklý insanýn kan dolaþýmýnda düþük oranda bulunur.

Kreatin Fosfokinaz

         Kaslarýn çalýþmasýnda etkin olan enzimdir.kreatin, kasýn önemli bir yapýtaþý olup Arginin ve glisinden edilir.

Proteaz ve Fosfataz

    Metabolizma iþlevinde etkin olan diðer hidrolazlar  sýnýfýndan enzimlerdir.        

Nükleotidaz

         Nükleik asitlerin oluþumunda etkinlik gösterirler. Nükleik asitler, hayatýn anahtar molekülü sayýlýrlar; genetik bilgileri içerirler ve protein biyosentezine doðrudan katýlýrlar.     

Bradikininaz

         Baðýþýklýk sistemi üzerinde etkin olan enzimdir.Bradikinin hormon etkisi gösteren madde-barsak sistemi(gastrointestinal kanal) peptidlerdendir. Bradikinin çok etkin bir damar geniþletici bir maddedir ve dolayýsýyla tansiyon düþürücüdür.. kanýn pýhtýlaþmasý esnasýnda bradikin açýða çýkar.   

VÝTAMÝNLER

         Vitaminler, insan tarafýndan üretilmeyen ancak normal hücrenin yaþamýný sürdürebilmesi, büyümesi için gereksinim duyulan ve eser miktarda alýnarak bu etkinliði gösterebilen küçük moleküllerdir. Enerji vermezler fakat enerji deðiþmesi besin maddelerinin metabolizmasýnýn düzenlenmesinde etkin olarak fonksiyon gösterirler. Yaklaþýk olarak 20 deðiþik vitamin bilinmektedir; her birisinin ana metabolizmada spesifik fonksiyonu vardýr ve bu fonksiyon baþkasýyla karþýlanamaz. Önemli olan bir diðer husus da vitaminlerin gereksinim ve etkilerinde birbirlerine baðýmlýlýk göstermeleridir.

         Vitamin gereksinimlerini yaþ cinsiyet ve baþka deðiþik nedenlere göre deðiþir. Ereklerin kadýnlara göre daha fazla vitaminlere gereksinimi vardýr. Yaþ faktörlerine göre vitamin gereksiniminin deðiþtiðine dair güvenilir veriler yoktur, ancak gereksiz ve yanlýþ tüketim, depolama gibi nedenlere baðlý gereksinimin deðiþtiði düþünülmektedir. Stresli yaþam, alkol kullanýmý, hastalýk gibi faktörlerde gereksinimi üzerinde etkindirler. 

         Organizmanýn yaþamýný saðlýklý bir þekilde sürdürebilmesi için vitaminlerin gereksinim duyduðu miktarlarda alýnmasý zorunludur, yetersizliði ya da organizmada fazlaca birikimi önemli boyutta saðlýk problemlerine neden olur.

Vitamin Yetersizliði

         Normal bir beslenme ile yaþamýný sürdüren bir organizmada vitamin yetersizliði söz konusu olamaz, bu sonuç daime tek türlü beslenmenin bir sonucudur. Vitamin, besin maddelerinden gereksinim duyulan miktarýn saðlanmasý öncellikle kan dolaþýmýndaki miktarýnýn azalmasýyla baþlar, hücredeki vitamin düzeyi düþer ve de kendisi ile ilgili metabolik olaylar azalýr ve bozulur. Bu etki ve yýkýmlar zaman içinde ve farklý sonuçlarla kendini gösterir, bu deðiþiklikler organizmadaki unsurlarýn vitaminlere olan hassasiyeti ile ilgilidir.

Vitamin Fazlalýðý

         Vitaminlerin faz<la miktarda vücutta depolanmasý da metabolizmaya zarar verebilmektedir.örneðin; yaðda çözünen A,E ve D vitaminlerinden organizmanýn gereksiniminden fazla alýnýrsa karaciðerde depo edilir ve zamanla fazla miktarda A vitamini karaciðeri yýkabilir.

Bitkilerde Vitaminler

         Bitkilerde vitaminler ya olduklarý gibi yada provitaminler (ön vitamin) þeklinde bulunurlar. Provitaminler, metabolizmada vitaminlere dönüþtürülebilen organik birleþiklerdir.

         Bitkiler, basit bileþenlerden yani uygun karbon, azot, mineral ve enerji kaynaklarýndan ihtiyaç duyulan tüm maddeleri sentezleyebilir ve böylece insan ve hayvanlar için vitamin kaynaðý olurlar. Ýnsanlar ve etle beslenen hayvanlar içinde ikinci bir vitamin kaynaðý hayvanlarýn bazý organlarýnda depo edinen vitaminlerin besin maddesi olarak alýnmasýdýr.(balýk yaðý, süt, yumurta, karaciðer). Ýnsan organizmasýnda da vitamin depolarý vardýr ancak eser miktarda etki gösteren vitaminler bir taraftan da bozulurlar, bu nedenle besinlerle sürekli vitamin alýnmasý gerekir.

         Günümüzde tüm besin maddelerindeki vitamin miktarlarý hakkýnda bilgimiz olduðu gibi, en önemli vitaminlerde teknik yollardan sentetik olarak üretilebildiðinden ilaç þeklinde istenildiði kadar vitamin almak elimizdedir.

Piyasada  bu þekilde bir tek vitamini yada karýþým halindeki bir çok vitaminleri içeren bazý ilaçlar bulunmaktadýr. Ancak bu noktada içerdikleri vitamin miktarlarýna ve de doðal alýmla mukayese edilmeyecek oranda deðer kaybý olduðuna önemle dikkat çekilmelidir.

         Çaðýmýz bitki çaðýdýr. Muhtemelen bitkisel ürünlere ilgimizin ana nedeni “önleyici týbba” olan zorunlu yaklaþýmýdýr. Modern çaðýn insaný artýk yaþam tarzýnýn ve beslenme þeklinin hastalýklarý önlemede etkin olduðu bilinmektedir. Sentetik yaklaþýmlardan tamamen uzak, çevre dostu bir yaþam tarzýyla bitkilerin artan kabulü optimum saðlýðýn geliþtirilmesinde önemli bir yol oynayabilir.vitaminler bu deðiþen anlayýþtan nasibini almýþ,sentezlendikleri yegane kaynaklar olan bitkiler arasýnda, önem kazandýrma yönünde etkin bir rol oynamaya baþlamýþlardýr.  

Yaðda çözünen  Vitaminler

         Bitkisel ve hayvansal yaðlarda bulunan A,E;D ve K vitaminleridir. Bileþimlerinde sadece karbon (C)hidrojen (H) ve oksijen (O) vardýr.ýsý ve yükseltgenme iþlemlerine bir kýsmý dayanýklý ise de bir kýsmý çok duyarlýdýr.

         Bu vitaminlerin vücut kimyasýndaki dengesi son derece önemlidir. Eksiklikleri kadar fazla depolanmalarý da ciddi klinik tablolar oluþturur.

         B Karoten (A Vitamini)

         Bitkisel gýdalara da bulunan provitamin þeklidir. Karaciðer, yaðlý peynir, süt yaðý, yumurta sarýsý, deniz ürünleri, ýspanak, havuç, kayýsý, biber ve þeftali en ,iyi kaynaklarýndan olan A vitamini turuncu renkli bir pigmenttir.

         Bitki kimyasýnda zengin konsantrede bulunan B Karoten provitamin þeklidir.karotenler antioksidan maddelerdir. Akciðer ,mide, yemek borusu, gýrtlak be idrar kesesi gibi bir çok tümörün oluþumunu engeller. Ayrýca baðýþýklýk sitemini uyarýrlar ve vücudumuzun savuma mekanizmasýna yardýmcý olurlar. Kaynaklarýndan besin maddesi olarak alýndýðýnda , organizmada baðýrsak çepelinden emilirken ortadan bölünüp su katýlmasýyla vitamin A þekline dönüþürler. bu þekilde organizmaya giren A vitamini kan akýmý ile karaciðere gider ve orada nispeten büyük miktarda depo edilir. (0.2 – 2.0 mmol/G ) kanda az miktarda serbest halde dolaþabilmektedir.

         Bu vitamin göz saðlýðýnýn korunmasýnda ve tedavisinin saðlanmasýnda etkinlik göstermektedir. Göze zarar veren UV ýþýnlarýnýn tutulmasý ve diðer zarar veren etmenleri dezenfekte etmesi zamanla gözlenir. Sadece birkaç damla suyla göz sakinleþir, görme iyileþir ve stabilize edilir.

         Gen ifadesi ve  doku  farklýlaþmasýný düzenleme üzerine de etkili olan bir vitamindir. Dolayýsýyla büyüme ve dokularýn saðlýðýný koruma ile ilgili hastalýklarýn oluþmasýna karþýn organizmaya direnç kazandýrmaktadýr.

         A Vitamini sürekli besim maddeleri ile alýnmalýdýr. Aksi taktirde, organizmada eksikliði görülebilir ve baþlangýçtaki gereksinim karaciðerden saðlanabilinir. Ancak zamanla eksiklik düþük kan düzeyleri ile kendini gösteriri, klinik problemlere yol açacak þekilde sonuç verir. Görme fonksiyonu üzerindeki azalma “gece körlüðü” (keratomalazi,kseroftalmi) oluþur ve daha sonra gözün epitel dokusu üzerinde nasýrlaþma baþlar.bu hastalýktan dolayý A vitaminine “epitel koruma vitamini” (axeroftol) adý verilir. Ayrýca eksikliði tüberküloza ve diðer enfeksiyonlara karþý genel bir dayanýksýzlýk doðurmaktadýr. Hayvanlar üzerinde denemeler, eksikliðinin büyümesinin durmasýna neden olduðunu göstermiþtir.

         A Vitamini aþýrý alýnýrsa toksiktir. Yaðda çözünen bileþiklerden olduðu için yað doku ve bir çok hücrenin lipit bileþenleri içinde bol miktarda depolanabilirler ve zamanla bu ürünler toksisiteyi oluþturur. “A Vitamini toksisitesi” uyuþuklu,karýn aðrýsý,baþ aðrýsý,aþýrý terleme ve kolay kýrýlan týrnaklara enden olur.

         Tokoferol (Vitamin E)

         Tokoferol E vitaminin en aktif þeklidir. E vitamini doðada sadece bitkilerin bileþiminde bulunduðundan bitkisel gýdalar tek kaynaðýdýr. Bitkisel yaðlar, yumurta, çavdar, arpa ve fýndýk, ceviz gibi kuruyemiþlerden alýnabilir.

Çið ve iþlem görmüþ gýdalardaki düzeyi uygulanan  iþleme göre deðiþir.

         Bitkilerde bulunan tokoferoller kimyasal yapý olarak birbirlerine çok benzerler ve antioksidan maddelerdir. Bu özelliðin en önemli fonksiyonu kolayca oksitlenebilir(tokokinon) olmalarýdýr, doymamýþ maddelerinin kendiliðinden oktidasyonunu önlerler. Özellikle membran lipitlerinde bulunan yüksek ortanda doymamýþ yað asitlerinin  peroksit oluþturmasýný engelleyerek zararlý oluþumlarýn gerçekleþmesini önler.

         E Vitamini A vitamininin  emilmesini ve depolanmasýný kolaylaþtýrýr.normal üreme fonksiyonu için gereklidir. Kas bütünlüðünü saðlanmasýnda etkindir.

         Organizma için gereksinim duyulan E vitamini miktarý özellikle beslenme þekline baðlý olarak deðiþir. Doymamýþ yað asitleri aðýrlýklý beslenme gereksinimini arttýrmakta iken selenyumca zengin beslenme gereksinimini kompanse eder. Ýnsan organizmasýndaki yetersizliði, kýsýrlýk, düþük riskinde artma, kas yoðunluðu, kas zayýflýðý gibi rahatsýzlýklara neden olabilir.

         Suda Çözünen Vitaminler

         Hayvansal veya bitkisel organizmalarýn sulu özütlerinde bulunurlar.B Grubu vitaminleri ve C vitamini bu gruptadýr. Suda çözünen vitaminler yaðda çözünmezler. Önemli bir kýsmý;karbon (C) hidrojen (H), oksijen (O) azot (N) ve kükürt (S) elementlerinden, bir bölümü yalnýz C,H ve O den oluþmuþtur.

         C Vitamini (Askorbik Asit)

         Organizmanýn en çok gereksinim duyduðu vitamindir, bunun sebebi bilinmemektedir. Bu kadar önem arz etmesinin yaný sýra insan vücudunun askorbik asit yapmamasý ve de fazlasýnýn vücutta depolanamadan atýlmasý gereksinimini karþýlayabilmek için besin maddesi olarak sürekli alýnmasýný gerektirir. Günlük alýnamsý gereken miktar, yaþ, sosyo, ekonomik durum ve yaþam tarzýna baðlý olarak deðiþmektedir, rtalama olarak 40-60 mg alýmý önerilmektedir.

         Bitkisel kaynaklý yiyecekli zengin kaynaklýdýr. Sebzeler ,lahana, domates, biber brokoli, ýspanak, pazý, maydanoz ve meyveler hint kirazý, kuþ burnu, çilek ve turunçgiller askorbik asit içermektedirler. Hayvansal kaynaklý yiyecekler ise (böbrek ve anne sütü hariç) vitaminden fakirdirler.

         Askorbik asit A Vitamini gibi antioksidan bir vitamin olmakla birlikte baðýþýklýk sistemi üzerine de etkin bir vitamindir. Bað dokunun baþlýca yapýsal proteine olan kolejenin üretiminde etkindir, diþ ve kemik yapýsý baþta olmak üzere tüm vücudumuz için gerekli olan bir vitamindir. Bu nedenle de zedelenme ve yaralanmada önemli iþlevi vardýr. Besin maddelerinin kullanýmýnda (demir fosfat gibi) önemli faktördür. Stresle mücadelede özellikle etkindir.

         Askorbik asit bir çok fonksiyonda etkin rol oynadýðýndan yetersiz belirtileri spesifik olarak görülmektedir; halsizlik,iþtah kaybý, kemiklerde,kas ve eklemlerde aðrý, yaralarýn iyileþmesinde gecikme gibi durumlar görülür. Ýleri derecede eksik,iðinde deri altýnda ve kaslarda kanamalar, þiþmeler olur, diþ eti enfeksiyonlarý ve diþlerin gevþemesi görülür. Saç folikülleri etrafýnda sertlikler oluþur. Kolejen dokunun destek görememesinin sürekliliði, eskiden deniz yolcularýnýn korkulu rüyasý olan “skorbüt” hastalýðýna neden olur.

         Tazelik deðeri olan piþirilmemiþ besinler ya da piþirilme özelliklerine edilerek piþirilen besinlerde (yeter ýsýda, kendi suyuyla piþme) askorbik asit gibi ýsýdan etkilenen vitaminler deðerinden fazla kaybetmeden korunabilir. Kaynatýlan besinler askorbik asitlerinin beþte dördüne kadar varan miktarlarýný suya vererek kaybederler. Sebze ve meyvelerde ise kesilmiþ ve zedelenmiþ kýsýmlar hýzla oksidasyona uðramaya baþlarlar, bu nedenle mümkünse kesmeden kullaným tercih edilmeli, kesildi ise de hemen sonra yenmeli, uzun süre saklanmamalýdýr.

         Hayati fonksiyonlarda etkin rol oynayan bu vitaminin korkunç tablolarýna maruz kalýnmamasý için gýda sanayi sentetik askorbik asit kullanýmý ile zengin içecekler, besinler elde etmekte, pek çok çeþidi insanlýðýn hizmetine sunmaktadýr. Ancak burada doðal kaynaklý vitaminlerle sentetik vitaminlerine  ayný bileþimine de ayný biyolojik faaliyete sahip olmadýðýný özenle hatýrlatmak gerekir.

         Ve askorbik asit hiçbir kayba uðramayan özel bir bileþimle, ilk günkü tazeliði ile insan metabozlimasýna hayat veriyor.

         B Grubu  Vitaminleri ve Stres 

         Stres, çaðýmýzýn rahatsýzlýðý ve pek çok klinik tablonun da nedeni hatta medeniyetin getirdiði bir çýkmaz sokaktýr. Mücadele için pek çok yöntem önerilmekte, bu alanda pek çok iþ dalý kurulmaktadýr. Baþaranlar ve baþaramayanlar var elbette, strese yenilip alkolizmin, sigaranýn kölesi olanlar ve kaçýnýlmaz son ölümcül hastalýklara yakalananlar… Peki, doðadan uzak standart yaþam tarzýnýn ve doðadan uzak beslenme alýþkanlýklarýmýzýn hediyesi olan  stres gerçekten hayatýmýzýn çýkmaz sokaðý mýdýr ?

         Ýþte stresle mücadelede askorbik aside destek veren bir diðer güçlü vitamin grubu… Bir arada ve düzenli beslenme alýþkanlýðýmýz halini aldýðýnda yaþamý tamamlanmasý gereken bir görev halinden çýkarýp, bir senfoni haline getirmemize yardýmcý olan büyük güçlerdir. Bireysel olarak artý etkilerini de oluþturduklarýnda fiziksel ve ruhsal saðlýðýmýzý koruma yolunda önemle destek verirler.

         Tiamin (Vitamin B)

         B1 vitamini hayvansal ve bitkisel her ikisinden de, kýsmen serbest kýsmen birleþmiþ olarak kompleks halde bulunurlar. Bütün tahýl ürünlerinde, kuru baklagillerde, fýndýk, fýstýk, ceviz gibi yaðlý tohumlarda,yürek, böbrek, karaciðer gibi sakatatlarda bulunur. Vitamine olan gereksinim bütün yaþ gruplarý için alýnan besin kalori miktarý (enerji) ve karbonhidtar ile doðru orantýlýdýr. Genel olarak eriþkinlerde günde 1 mg’ýn altýnda alýnmalýdýr.

         Sinir sistemi saðlýðýnda önemli rol oynar, yetersizliðinde sinir sistemi fonksiyonlarý bozulur. Kas hücrelerinin fonksiyonlarýný yerine getirebilmeleri için gereken enerji saðlanmalýdýr, aksi taktide sindirim ve diðer iþlemler yerine getirilemez. Yetersizliðin de mide-baðýrsak kanalýnda (gastro intesinal kanalda ) bozukluklar, ülser problemleri bunun sonucunda da dilde ve dudaklarda acý, depresyon ve sinirlilik görülür. Kalp ve öteki dokularda ödem oluþur, kalp yetmezliði ve çarpýntýlar oluþur. Ýleri derecede de eksikliði, el ve ayaklarda sancý, karýncalanma, desteksiz oturup kalkamama gibi belirtiler oluþur, bu hastalýk “beri beri hastalýðýdýr.

         Riboflavin (Vitamin B2)

         Proteince de zengin kaynaklarda, (karaciðer ,böbrek), süt ve ürünlerinde (peynir, yoðurt) ve de yumurta ,kuru baklagiller, yeþil yapraklý sebzeler ve bira mayasýnda bulunmaktadýr. Riboflavin için günlük önerilen miktar yetiþkinler için 1.2-1.7 mg’dýr. Vitamine duyulan gereksinim alýnan enerji ve proteinle orantýlýdýr. Riboflavin en iyi þekilde pridoksin (B6),C vitamini ve niasinle birlikte çalýþýr.

         Temel fonksiyonu, diðer maddelerle karbonhidratýn, yaðlarýn ve proteinlerin enerji üretimi için etkin rol oynamasýdýr. Antioksidan özelliðe sahiptir. Göz ve cilt saðlýðýný korumada etkindir. Yetersizliðinde, kolajen üretiminin sürekliliði bozulur,derinin yýkýmý baþlar; yüzde dudakta kurumalar,çatlamalar,göz kenarýnda yaralanmalar,iltihaplanmalar görülür.

         Niasin (B3 Vitamini)

         Bitki ve hayvan dokularýnda yaygýn olarak bulunur, kalýn baðýrsaklarda üretilseler de kullanýlamazlar. Yer fýstýðý, patates, çikolata ve kahve zengin kaynaklarýndandýr. Esansiyel aminoasitlerden olan Triptofan dan oluþturulabilir. Triptofanca eksik beslenme sonucunda vitaminin yetersizliði oluþabilir. Enerji üretiminde etkin rol oynar. Isýya dirençli olduðundan besinler piþirildiðinde yýkýma uðramaz. Yetiþkinler için günlük ortalama gereksinim 20 mg kadardýr.

         Ýnsanlarda niasin yetersizliði,deride, sinir ve sindirim sisteminde deðiþmelere neden olur. Deride güneþ gören bölgeler daha etkin olarak deðiþir,sinir sistemindeki deðiþme ise ishal (diyare) sonuçlarý ile kendini gösterir. Bu oluþumlar “pelegra hastalýðý” olarak tanýmlanýr. Büyüme çaðýnda önem arz eder, eksikliðinde çocuklarda büyüme durur.

         Pantotenik Asit (Vitamin B5)

         Vitamin B5 birçok hayvansal ve bitkisel besinlerinde bulunduðundan Pantotenik asit adýný almýþtýr. Yeþil yapraklý bitkiler bu vitamini üreterek tohumlarýnda depolar, tüm tahýllarda bulunur. Pantotenik asit diðer B vitaminleri gibi kendi baþýna fonksiyon yapmaz

         Organizmanýn ve derinin geliþmesi, hastalýklardan korunmasý gibi metabolik fonksiyonlarda rolü vardýr. Gereksinim miktarý yetiþkinler için 5-10 mg önerilmektedir. Ancak besin maddelerinin iþlenmesi sýrasýnda ýsý etkisi ile önemli bir miktarý kaybolduðundan daha fazla miktarda alým önerilmektedir. Bütün besin maddelerinde bulunduðu için yetersizliðine de pek rastlanmamaktadýr.deneysel yetersizliði çalýþmalarýnda , mide bulantýsý kusma,kas kasýlmalarý görülmüþtür. Daha ileri safhalarda   hafýza kaybý ve  ayaklarda karýncalanmalar, deride ve saç dersisinde deðiþikler saptanmýþtýr.

Pridoksin (B6 Vitamini)

Avrupa’da daha çok “Adermin olarak bilinir” vitamin B6’nýn 3 þekli vardýr; pridoksin,pridoksal, pridoksamin formudur.günlük gereksinim yetiþkinler için 2 mg kadardýr. Besin maddelerinde yaygýn olarak bulunmaktadýr. En zengin kaynaklarý balýk, sakatatlar (karaciðer,böbrek) patates, erik, kuru üzüm,avakado, mayalý hamur ve muzda bulunur. Ýnsanda vitamin yetersizliði görülebilmekte ancak tipik bir rahatsýzlýða neden olmamaktadýr.ýsý ve ýþýktan etkilendiði için, besin maddeleri piþirilirken önemli derecede kayba uðramaktadýr. Bu nedenle gereksiniminden fazla alýmý gerekmektedir. Yetersizliðinde sinir sisteminde bozukluklar, deride, gözde ve aðýzda iltihaplanmalar görülür. Ayrýca, erkeklerde kolesterol artmasýna ve damar týkanýklýðýna neden olur.

Folik Asit (B9 Vitamini)

B2 Vitaminin kompleksinin bir komponentidir.hayvan organizmalarýnda ve özellikle yeþil yapraklý sebzelerde bulunur.

Folik asit Amerika Birleþik devletlerinde hem erekler, hem kadýnlar arasýnda bir numaralý ölüm nedeni olan kalp hastalýðý için, vücutta bulunan bir aminoasit olan hemosistenin normal düzeylerini korumaya yardým ederek önler. Harward Týp Fakültesinde yürütülen bir çalýþmaya göre, az miktarda yükselmiþ hemosistenim düzeylerine sahip erkekler, daha düþük düzeylere göre kalp krizi geçirmeye 3 kez daha yakýndýr. Folik asit açýsýndan zengin bir besinle beslenmek kalp krizi geçirme riskimiz olmasa bile önlem alma açýsýndan akýllýca olacaktýr.

Folik asit mikroorganizmalar için büyüme maddesi olarak keþfedilmiþtir. Hücrede önemli metabolik olaylarda rol alýr. Kemik iliðinde eritrosit ve lökositlerin oluþumu ve olgunlaþmasýnda etkindir. Yetersizliðinde kýrmýzý kan hücreleri olumsuz yönde etkilenir ve bir tip anemiye “leggaloblastik anemi” neden olur ýsýdan ve ýþýktan etkilenen vitamin besinlerin yanlýþ saklanmasý ve hazýrlanmasýndan, tekrarlanan ýsýtma iþlemlerinden etkilenerek büyük miktarlarda kayýplara uðrar halsizlik, nefes darlýðý,ciltte soluk renk spesifik olmayan belirtilerindendir. Bu belirtiler B12 yetersizliðinden kaynaklanan anemi sonucunda da oluþan belirtilerdir.

         Kobolamin (Vitamin B12)

         Diðer vitaminlerden en büyük farký kobalt minareli içermesindir. En iyi kaynaklarý hayvan ve organlarýdýr (karaciðer, böbrek,vs.). balýk süt ve ürünleri, yumurta diðer vitamince zengin yiyeceklerdir. Bitkisel gýdalarda çok nadir bulunabilir, örneðin en iyi kaynaðý alglerdir.ancak bu bitkilerden elde edinen vitamin biyolojik yararlýðý tartýþmalýdýr. Bu noktada vitamin yararlanýrýna dikkat çekilmelidir.

         Vitamin vücutta önemli rol oynar. Kan hücrelerinin (hemoglobin) oluþumu ve olgunlaþmasýnda, bazý temel metabolik olaylarda (protein ve yaðýn metabolize olmasý gibi) ve de sindirim ve sinir sisteminin saðlýklý yaþamý için son derece önemlidir.

         Kobalamin gereksinimi normal eriþkinlerde 2-3 ug kadardýr.hiçbir hayvansal yiyecek almayan vejeteryanlar baþta olmak üzere insanlarda eksikliðine rastlanmaktadýr.bu önemli vitaminin eksikliði bütün yaþlýlarda þiddetli zihinsel güçlüðe neden olduðu için kýsa süre önce “beyin vitamini” olarak anýlmaya baþlandý. Gerçekte 60 yaþýn üzerindekilerin %10 unun bu vitamin düzeyleri düþüktür ve sonuçlar yýkýcý olabilir. Yetersizliði ile  bir tip anemi de oluþmaktadýr, “persnisiyöz anemi” halsizlik, nefes darlýðý solgun cilt, çarpýntý, bacaklarda duyu azalmasý, uyuþma, aðrýlar belirtilerindendir. Sindirim sistemi hastalýklarýna da neden olabilmektedir. Ayrýca yetersizliði santral sindirim sistemini olumsuz yönde etkilemektedir, bazý nörolojik bozukluklarýn oluþumuna neden olduðu saptanmýþtýr.

         Psodovitaminler (vitamin Gibi Olan Maddeler)

         Çeþitli besin maddelerinde bulunan, bazý özellikleri ile vitaminler grubuna giren bazý özellikleri ile de vitamin deðildir denilen, özel olarak tüketilmeyen ancak yetersizliklerine bazý rahatsýzlýklarýn oluþumunda faktör olan maddedir.Kolin (Lipotropik Faktör), bioflavanoidler, koenzim Q bu gruptan birkaç tanesidir.

         Kolin B vitamini komplekslerinde bulunmaktadýr. Hayvan ve bitki dokularýnda daðýlmýþ olarak bulunur. Deney hayvanlarýndan kolin yetmezliði,karaciðer yaðlanma ve siroz ile sonuçlanmýþtýr. Aminoasit metabolizmasý enerji üretimi ve kaslarý geliþtirmede kullanýlýr. Asetil-kolin formu özellikle sinir sitemi üzerinde etkilidir.

         B Grubu vitaminleri   

         Kobalamin (B12) vitamini sinir sisteminin saðlýðý için olmazsa olmaz olan ve diðer pek çok önemli fonksiyonu olan vitaminlerin bulunmasý önemini artýrmaktadýr. Bu vitaminlerin organizma yararlý kullanýmý kalitelerine ve de bir arada dengede bulunmalarýna baðlýdýr. Dengelerinin yaný sýra bitkinin metabolizmaya kazandýrdýklarý ile biyolojik zararlý kullanýmýnýn saðlanmasý insanoðlunun yaþam senfonisinde, özellikle de kendi yaþam standartlarýmýzý düþündüðümüzde ne derecede etkilidir? Derlediðimiz bilgilerin eþliðinde düþünmek gerekir.        

MÝNERALLER (ORGANÝK ELEMENTLER VE TUZLARI)

         Saðlýklý bir yaþam için bazý anorganik element ve iyonlarýn belirli miktarlarda bulunmasý gereklidir.zorunlu  olan ve düzenli bir þekilde tüketilmesi gereken otuz kadar mineral ve kimyasal madde vardýr. Bunlarýn bir çoðu birlikte çalýþýr ve iþlevlerini yerine getirmek için birbirine baðýmlýdýrlar.

         Minareler, biyolojik deðerlenmeye göre; asal elementler ve istenmeyen veya son derece zararlý olan elementler olarak ayrýlýrlar.asal elementler organizma tarafýndan çok miktarda gereksinmesi duyulan, enzim-hormon vitaminlerinin bileþenleri olarak bulunan dirimlik faktörlerdir.Organizmada emilim ,sindirim ve bazý metabolik fonksiyonlarda önemli rol oynar. Kemikler ve diþlerin oluþumunda etkindirler. Vücuda zararlý olan elementlerde baþta kurþun ve cýva olmak üzere bir dizi elementlerdir, radyoaktif elementlerde bu sýnýftadýr.

         Mineraller insan vücudunda bulunduklarý miktarlara göre de “makro ve mikro” elementler olarak sýnýflandýrýrlar. Ýnsan vücudunda en fazla oksijen bulunmaktadýr, bu durum vücudum 2/3 sinin sudan ibaret olmasýndan ileri gelmektedir dolayýsýyla hidrojen yüzdesi de yüksektir. Azot vücutta serbest halde  bulunan diðer elementtir. Karbon ve azot fazlalýðý da organizma dokularýnýn temel olarak oluþumunu saðlamalarýndan gelmektedir.

         Ýnsan organizmasýnda Mineral Bütçesinin Önemi

         Mineraller beslenmenin vazgeçilmez unsurlarýdýr. Bunlardan her birinin görevi bir diðerininki ile ilgilidir. Örneðin kemik ve diþlerin oluþumunda kalsiyum, fosforun arasýnda belirgin bir iliþki vardýr. Bakýr demirin kullanmasýný katalizler ve kan oluþumunda kobalt her ikisinide etkiler.

         Minarelerin organizmadaki bütçeleri önemli bir nokta da diðer maddelerden faklýlýk göstermektedir; Proteinler,

 Karbonhidratlar ve yaðlarýn aksine mineraller organizmada ne üretilirler nede tüketilirler. Besinler ile alýnmasý ancak kaba  sýnýrlar içinde ayarlanabilinir. Bununla beraber boþaltým iþlevinin düzenleyici etkisiyle birlikte vücut sývýlarýndaki konsantrasyonlarý ayarlayabilmekte ve bir “iç ortam” oluþturabilmektedirler. Bu durum bile insanlarda mineral bütçesindeki bozukluklarýn (elektrolit bütçesi bozukluklarý) görülmesini engelleyemez.

Kalsiyum

         Besinlerde çok az bulunan kalsiyumun baþlýca kaynaklarý süt ve süt ürünleri, yeþil yapraklý sebzeler, tahýllar, yumurta,portakal, limon ve balýktýr.fakat bazý sebzelerde olduðu gibi çözünmeyen tuzlarý halinde bulunan kalsiyumun tamamýnýn metabolizma tarafýndan emilimi gerçekleþmez

         Oysa element vücudumuzun en fazla gereksinim duyduðu elementlerdir. Yeþillikler için günlük gereksinim 800-1000 mg kadardýr. Kalsiyumun ortalama %99 diþlerdedir. Diðer bir mineral fosforun %80 ide kemik ve diþlerdedir. Kemik ve diþlerde kalsiyum fosfat depo edilmektedir ve bunun geliþimiyle kemik kristalleri meydana gelir.kalsiyum sinir sistemindeki iletiþiminde ve kaslarýn uyarýlmasýnda büyük rol oynamaktadýr, bu nedenle kandaki düzeyi belirli düzeyde tutulmalýdýr. Bu düzeyin altýnda ;solunum kaslarý da dahil tüm kaslarda kasýlmalar, kramplar ve ölüm oluþur. Bu düzeyin üzerine çýkýldýðýnda ise beyin fonksiyonlarýnýn azalmasý, koma ve ölüm gerçekleþir. Ayrýca kalsiyum kanýn pýhtýlaþmasýnda yardýmcý madde olarak iþlem yapar, hücre çeperindeki sývý geçiþinde ve bazý enzim aktivasyonlarýnda önemli rol oynar.

         Uzun süreli kalsiyum eksikliðinde saç dökülmesine diþ ve kemik hastalýklarýna (raþitizm, osteoporoz) rastlanmaktadýr. Kalsiyum vücudumuzun mimarisinin vazgeçilmez unsurudur.

Fosfor

         Besin maddelerinde yaygýn olarak bulunabilen bu mineralin baþlýca kaynaklarý süt ve süt ürünleri, yaðsýz et, proteinden zengin kaynaklar, kuru baklagiller, tahýllar, balýk ve tavuktur. Bitkisel kaynaklý besin maddelerinde mineralin biyolojik olarak yararlanýmý azalýr, çinko, demir, kalsiyum gibi minerallerle baðlanýr.

         Yetiþkin insanlar için gereksinim duyulan miktar kalsiyumla ayný olup 800-1000 mg kadardýr. Bu iki mineralin kaynaklarý aynýdýr ve kalsiyum yeter miktarda alýndýðýnda fosfor gereksinimini de karþýlamýþ olur. Vücuttaki %80-90’ý kemik ve diþ yapýsýnda kalsiyumla beraber etkinlik gösterir. Ayrýca mineral, hücre yapýsý ve fonksiyonlarýnda, enerji üretiminde, dokularýn kendini yenilemesinde rol oynamaktadýr.

         Mineralin yetersizliði normal bir beslenmede pek görülmez. Ancak bazý rahatsýzlýklarda fonksiyonelliðini yitirmektedir; mide-baðýrsak kanalýndaki bir rahatsýzlýk mineralin emilimini düþürmekte, kemik hastalýklarýnda (raþitizm, osteopoz) da kalsiyumla oraný deðiþmektedir.

         Vücudum makro düzeyde gereksin,im duyduðu bu elementleri, önem taþýyan birbiri ile orantýlý alýmý ve baðýrsaktan maksimum emilimine destek verebilmektedir.

Magnezyum

         Bir çok besin maddesinde yaygýn olarak bulunur, patates, kuru yemiþler, tahýllar, kuru sebze ve meyveler, esmer pirinç ve etler, çikolata zengin kaynaklarýndandýr.

         Günlük gereksinim duyulan miktar yetiþkinler için 200-500 mg dýr.organizmada pek çok metabolik fonksiyonda özellikle enerji ile ilgili reaksiyonlarda (ATP kapsayan reaksiyonlarda) zorunlu olarak rol almasýndan dolayý en küçük bir yetersizliði ciddi rahatsýzlýklara neden olmaktadýr. Magnezyum ayný zamanda santral sinir sisteminde etkilidir, yüksek konsantrasyonlarý deprasan etkilidir, hipotansiyona neden olur, kalp hýzýný azaltýr ve nihayetinde kalp durur. Yetersizliðinde, yorgunluk, uyuþukluk, sitem dýþý titremeler, saç ve týrnaklarda kýrýlganlýk görülmektedir.

Sodyum ve Potasyum

         Sodyum mineralinin ana kaynaðý olan softa tuzu (NaCI) dur ve deðiþik oranlarda pek çok besin maddesinde bulunmaktadýr; et, süt, yumurta, yeþil yapraklý sebzeler, konserve yiyecekler, bira, ekmek, kek ve bisküviler. Günlük gereksinim yetiþkin bir insan için 1600 mg kadardýr. Potasyum minerali de doðal olarak bütün gýdalarda bulunmaktadýr; patates, baklagiller, sebze ve meyveler, kuru yemiþler.günlük gereksinim yetiþkin bir insanda 3500 mg kadardýr. Bu iki mineralinde, özel sorunlar haricinde beslenme yeterliðine pek rastlanmaz.

         Sodyum ve potasyum vücut sývýsýnýn temel iyonlarýdýr. Sodyum baþlýca hücre dýþý sývýda yoðundur, oysa potasyum bir çok enzimatik sürecin sinir sistemndek,i iletimin ve kasýn çalýþma için zorunlu olduðu hücre içinde yoðun bulunur. Hücre dýþýnda soydu, hücre içinde de potasyumu yüksek düzeyde tutan mekanizma hücrenin devamlýlýðýný saðlamaktadýr.

         Bitkilerde potasyum sodyumdan fazla bulunur; sodyum ve potasyum miktarlarýna dikkat ediniz; Bunun nedeni potasyum iyonlarýnýn kolayca toprak tarafýndan emilirken, sodyum tuzlarýnýn yaðmurlar tarafýndan denizlere taþýnmasýdýr. Bitkiler topraktan aldýklarý potasyumu organik asitlerle tuz olarak taþýrlar. Bitkisel beslenme ile de saðlýklý bir þekilde metabolizmadaki dengeye yardýmcý olurlar.

Demir

         Yaþam ,için zorunlu elementlerdir, oksijenin kandan dokulara taþýnabilmesi için  demirlere baðlanmasý gerekir. Vücutta toplam olarak 2.5-4 g bulunan demirin %70 i kýrmýzý  kan hücrelerinde (hemoglobin hem-kýsmý) %5i de kaslarýn myoglobin bölümünde bulunur, Geri kalan %25 kadar kýsmý da dolaþýmda bulunmaktadýr. Demir kolaylýkla deðer deðiþtirebildiðinden metabolizmada oksidasyona ve enerji reaksiyonlarýnda etkilidir. Demirin metabolizmada okside edici gücü dolayýsýyla da zarar verici etkisi demiri taþýyan proteinin  veya diðer antioksidanlarýn varlýðý ile engellenir. Kontrol edilemediði zaman çok aktif serbest radikallere çevrilerek hücresel zararlara neden olabilirler;hücrelerin yaþlanmasý veya ölmesi gerçekleþebilir; bu normal hücre yaþlanmasý olmasýna raðmen bu tip oksidasyonlar hücrenin erken yaþlanmasýna neden olur. Demir baðýþýklýk sistemi üzerinde de etkilidir. Tahýllar, kuru yemiþler, yeþil yapraklý sebzelerde bulunmaktadýr.

         Demirin, bir çok besin maddesinde bulunmasýna raðmen organizma tarafýndan kullanýldýðý çok düþüktür. Hayati önem taþýyan demir besin maddelerinde “hem ve nonhem demir” olarak iki form da deðerlendirilmektedir. En fonksiyonel demir hayvansal kaynaklarýn bir kýsmýnda bulunan hem formudur; kimyasal yapýsýndan dolayý, kolayca oksijenle birlikte vücutta yüklenir ve boþaltýlabilinir, fakat araþtýrmalar %10-30 unun metabolizmada emildiðinden %80 kadar kýsmýnýn atýldýðýný göstermiþtir. Tahýllar da , sebzelerde ve hayvan kaynaklý yiyeceklerin bir kýsmýnda bulunan nonhem demirinin emilimi besin maddelerindeki diðer bileþimlerin mevcudiyetine baðlýdýr. Ispanakta, tahýllar da meyvelerde  ve yumurtada bazý maddelere baðlý olan demir, suda çözülmez, sindirilemez ve atýlýr. Çay ve kahve alýmý da nonhem demir emilimini olumsuz etkiler.

         Peki insan vücudu için gereksinim duyulan demir  miktarý karþýlanmazsa neler olur ? besinsel demir eksikliði kansýzlýða (demir eksikliði anemisi)neden olur. Erkeklerde demir gereksinimi kan kaybetmelerde, baðýrsak kanamasý gibi durumlarda kendini gösterir. Kadýn ve çocuklarýn ise demire ihtiyacý yoktur. Kadýnlarýn hamilelik döneminde gereksinimleri artar ve menstruasyon kanamalarý döneminde demir kaybettiklerinden demir eksikliði kolayca ortaya çýkabilir.

         Bitkisel kaynaklý besin maddelerinden demirin kullanýldýðý en iyi olanýn sadece soya fasulyesi olduðu bilinmekteydi bugüne kadar peki ya bitki öz suyunda nonhem demirinin sürekli ve  düzenli alýmý fonksiyel kullanýmý arttýrmakta ve gereksinim duyulan miktarda kullanýma yardýmcý olabilmektedir.böylece baðýþýklýk sisteminin gülü bir oksidatif madde olan demirle zarar görmesi engellenmiþ ve hücrelerin yaþlanmasýna karþý savaþta metabolizmaya destek ver,ilmesi saðlanmýþ olur.

Bakýr

         Bakýr bütün doðal besinlerde bulunur. En zengin kaynaklarý hayvansal gýdalardýr. Bitkisel kaynaklarý ise  kuruyemiþler, kuru baklagiller ve tahýllardýr. Ancak organizma tarafýndan alýnan bensin maddelerinin posasý bitkisel kaynaklý  bakýrýn alýmýný azaltýr.

         Bakýr hemoglobin oluþumunda etkindir, kan hücresine oksijen taþýyýcýsý olarak hareket eder. Birçok enzimlerin reaksiyonlarýnda dirimsel trol oynar. Ayrýca protein yapýlarýnda fonksiyonel rol oynar ; bakýr taþýyan protein (lisil oksidaz)elastin ve kollojenin çapraz baðlarýnýn oluþumuna yardýmcýdýr. Bu þekilde kan damarlarýnýn bað dokusuyla devamlýlýðý saðlanmýþ olur.

         Günlük gereksinim duyulan miktar yetiþkinler için 1-3 mg dýr. Yetersizliðine pek sýk rastlanmamakla birlikte, yetersizliðinde baðýþýklýk sistem etkilenir ve genetik hastalýklar görülür; Wilson hastalýðý ve Mankes sendromu. Metabolizmaya fazlaca bakýr yüklendiðinde ise “bakýr depolama hastalýðý oluþur; safra kesesi ve barsak yardýmý ile büyük miktarlarýn dýþarý atýlýmý baþarýlamadýðýndan bakýr birikimi oluþur, beyinde karaciðerlerde, gözlerde ve diðer organlarda birikir ve organlara zarar verir.

Mangez

         Ýnsan veya hayvan dokusunda pek az miktarda bulunur, karaciðer, pankreas ve saçlardadýr insanlar için gereksinim duyulan miktarýn pek az olduðu da aþikardýr ve fazlasýnýn da zehir etkisi vardýr.

          En zengin kaynaklarý bitkisel besin maddeleridir. Yapraklý sebzeler, tahýllar, kuru baklagiller, kuru yemiþlerdir. Ýnsanlar manganezin çoðunu ay ve kahveden alýrlar. Hayvansal gýdalar mineralce fakirdir. Ýnsanlarda yetersizliði dengeli beslenmenin saðlanamadýðý durumlarda ortaya çýkmaktadýr.

Krom

         Kan þekerini dengeler, insülinin ve hücre membraný arasýnda köprü görevi görmektedir hatta insülin yapýsýný da etkilendiði ileri sürülmektedir. Protein metabolizmasýna da  yardýmcý olur. Günlük gereksinim yetiþkinler için 50-200 ug dýr. Eksikliðinde kan þekeri düþmekle (hipogilisemi), serum kolesterol triglisereit ve açlýk insülin düzeyi yükselmektedir. Diyabetlerde eksikliðine rastlanýlmamaktadýr.Bira mayasý kuru yemiþler, mantar ve þarap diðer zengin kaynaklarýndandýr.

Çinko

         Çinkonun deri ve bað doku metabolizmasýnda özel bir yeri vardýr, proteinin ve kollojenin sentezine etkindir. Saç ve deriye renk veren pigment hücrelerinde etkilidir. Enzim komponenti olarak bulunmakta (70-90 tane) ve bunlar karbonhidrat ve enerji metabolizmasýnda, proteinlerin sindiriminde, Nükleik asit sentezinde karbondioksit taþýmasýnda ve diðer bir çok reaksiyonda yer alýrlar.

         Günlük gereksinimini karþýlayabilecek miktar yetiþkinler için 10-25 mg dýr, dengeli besin alýnmasý halinde bu karþýlanabilinir. Çinko yetersizliðinin en önemli belirtisi iþtahsýzlýktýr. Geçirilen kronik bir rahatsýzlýk, özellikle  yaþlýlýk ve çocukluk döneminde iþtahsýzlýk varsa çinko yetersizliðine rastlanabilinir. Bu durum çocuklarýn bensel ve cinsel geliþimini olumsuz etkileyebilir yaþlýlarda sýklýkla yararlandýklarý için iyileþmenin gereksinimine neden olur.

         Deniz ürünleri, et, yumurta, kepekli ekmek, karaciðer, lahana ve sarýmsak diðer zengin kaynaklarýndandýr.

KARBONHÝDTARLAR

         Ýnsan ve hayvanlar için en önemli enerji kaynaðýdýr. Enerji gereksinimimizin %55-60’ýnýn karbonhidratlardan saðlarýz. Doðada en fazla bulunan organik moleküllerdir. Karbonhidratlar öncelikle “þekerler ve þekere benzemeyen polisakkaritler” olmak üzere 2 ye ayrýlýr.

Þekerler

         Bunlar basit þekerler (monosakkaritler) ve bileþik þekerler (olisaklkaritler) olarak iki gruba ayrýlýrlar. Kristalsi, az çok tatlý maddeler olup suda çözeltiler yaparlar.

Yaþamýmýza tat veren bu maddelerin neler olduðunu kýsaca hatýrlayalým.

Glikoz; Meyvelerde ,bitki özlerinde,bal ve soðanda bulunur. Kan þekerini hemen yükseltir. Organizmada genellikle niþastanýn yýkýmý sýrasýnda ortaya çýkar.

Frukoz; meyve þekeri olarak bilinir. Glikoz gibi kan þekerini yükseltmediðinden diyabetliler tarafýndan kullanýlýr. Glikozdan daha tatlýdýr.

         Sakkoroz; Günlük yaþamda kullandýðýmýz toz, kesme, pudra þekeri sakarozdan oluþmuþtur.þeker pancarý ve þeker kamýþýndan elde edilir.ayrýca incir, üzüm, hurma, havuç gibi bazý meyve ve sebzelerde de vardýr. Kan þekerini çabuk yükseltir.

         Laktoz ; Süt þekeri olarak bilinir. En az tatlý olanýdýr.

         Maltoz; tahýllardan elde edilir. Organizmada niþastanýn yýkýmýnda ortaya çýkar.

Polisakkaritler

         Þekere benzemeyen bu bileþ,imler tatsýz ve yüksek molekül aðýrlýðýnda kompleks yapýlardýr. Suda çözünmezler, suda daðýlabilen koloidal çözelti yapar. Polisakkaritlerin yapý taþlarý sadece basit þekerler (monosakkaritler) deðildir, bazý tüketilmiþ bileþikler (amino þekerler ve üronik asitler) de vardýr.

 

Ýnsan ve Hayvanlarda Polisakkaritler

         Ýnsan ve hayvan metabolizmasý, bitkilerde yoðunlukla bulunan polisakkaritlerden az miktarý kullanýlýr. Sindirim sisteminin kaldýrabileceði miktar sýnýrlýdýr, spesifik bir emilme þekliyle (pnositöz)kullanýlýr ve bir kez emilimi gerçekleþir, o oranda da kalýr.

         Glikojen; insan ve hayvanlarýn depo ettikleri polisakkaritir. Kas dokular ve karaciðerde depolanmaktadýr ve karaciðerin glikojen içeriði beslenme durumu ile sýký baðýmlýdýr, kýsa süren bir açlýk durumda bile minimuma düþer. Bitkilerde bulunmaz, sadece tatlý mýsýrda bulunmuþtur. Kimyasal bileþim ve bir çok özellikleri bakýmýnda niþastaya benzer.

Bitkilerde Polisakkaritler

         Bitkilerde çok sayýda karmaþýk yapýlý polisakkarit bulunmaktadýr. Niþasta, selüloz, pektin, zamklar bu gruptadýr. Bunlarýn baþlýca iki fonksiyonlarý vardýr; hücre zarlarý ve iskeletler maddelerini oluþturmalarý ve  de yedek besin olmalarýdýr.

         Niþasta ; bitkilerde havadaki karbondioksitin özümlenmesi(fotosentez) ile oluþan glikozun özel enzim sistemin altýnda yoðunlaþmasý ile oluþur. Suda çözünmeler ve tatlarý yoktur. Bitkilerin köklerinde, gövdelerinde, yapraklarýnda veya meyvelerinde depolanmaktadýr; niþasta tanecikleri ince bir protein katmaný ile çevrilmiþlerdir ya da selüloz duvarýna tutunmuþ olabilirler.

         Ýnsan beslenmesinde en önemli besin polisakkarittir, günlük karbonhidrat gereksinimin çoðunu niþastadan alýnýr ve sindirim enzimleri tarafýndan yavaþ yavaþ þeker dönüþtürülür. Fazla alýnmasý durumunda ise yaða dönüþtürülüp depolanýr.

         Fruktanlar; tüm genç bitkilerin hücre duvarlarýný oluþturmaktadýr;birçok bitkinin kök yumrularýnda  depo polisakkarit olarak niþastanýn yerine , bazý bitkilerde de niþasta ile birlikte bulunur.

         Pektin; tüm genç bitkilerinin hücre duvarýný oluþturmaktadýr; parankima hücre duvarýnda, meyve ve sebzelerde bulunur. Yapýsý kesin olarak bilinmemekle birlikte iyi su tutucudur, jöle oluþumunu saðlar.

         Bitki Zamk veya zamklý sular (musilaj); karmaþýk maddelerdir. Suda çözünen ya da su ile þiþip yapýþkan koloidal çözeltiler yapan polisakkaritlerdir. Ýnsan beslenmesinde önemli bir yeri yoktur. Daha çok sanayide kullanýlýr,þekercilikte kristalleþmeyi önlediðinden önemlidir.

         Selüloz

         Bitkilerin odunsu kýsmanda ve hücre duvarlarýnýn dýþ kýsmýnda bulunur. Doðada en bol bulunan organik maddelerden  olan selüloz, ünülin baþta olmak üzere lignin, kitin maddeleriyle sertleþmiþ olarak bulunur. Suda çözünmeyen bu madde insan sindirim enzimlerinden etkilenmez ve sindiremez ancak sindirim sisteminin düzenli çalýþmasýnda  etkinlik gösterir; organizmada artýk hacmi arttýrarak dýþký durumunun düzenlenmesini saðlar ve barsak hareketlerine yardýmcý olur.

Bitki Bileþiminde ki Polisakkaritler

         Polisakkaritlerin aldýðý rol bu mucizeyi bitkinin etki mekanizmasý açýklanabilmektedir. Bitki yapýsýnda monosakkaritler ve polisakkaritler bir arada bulunmaktadýr.

         Gluko-monnoz monosakkaritleri hlüko-mannan yüksek polimer polisakkaritleri þeklinde bulunmaktadýr. Bu þekerler çok özel þekerlerdir. Þekerlerin bir çoðu enzimler tarafýndan parçalanýrlar, emilirler ve tekrar inþa edilirler. Emilme biçimleri barsak ta olur. Gluko-mannan zincirlerin bir kýsmý da sindirim sisteminde bütün halde emilirler.

         Enerjinin primer kaynaklarý olan bu bileþimlerin iltihaplanmayý önleyici etkisi vardýr. Bu yüksek polimerlerin hipertansiyon, kolesterol ve artrit üzerinde etkin olduðu, karaciðerin çalýþmasýný düzenlediði bilinmektedir. Ayný zamanda bað dokunun iskelet maddesi olan polisakkaritler, kalsiyum ve fosfat alým miktarýnýn arttýrmaktýr.

Karbonhidratlar

         Besin maddelerinin üretiminde kullanýmýna kadar geçirdiði iþlemler esnasýnda içerdiði besin eðerlerini kaybetmesi gerekmekte ve son derece ileri teknoloji gerektiren prosesler ile mümkün olmaktadýr.

         Çok sevdiðimiz muzu elmayý, portakalý soyar soymaz yemezsek, yeþil yapraklý sebzeleri býçakla kesersek ya da bir süre bekletirsek, ortamdaki oksijenle temas baþlar ve besin deðerini hýzla kaybeder. Bu reaksiyonlar, besinlerdeki karbonhidrat durumu ile ilgilidir ve çok karýþýktýr. Enzimli ve madde (substrat) gereklidir, birbirinin eksik olmasý bu istenmeyen durumu önler oksijensiz bir ortam yaratmak (vakumlama, etkileþmez gaz atmosferi) ve iþlem prosesini hýzla yapýlmasý kaliteyi koruma açýsýndan zorunludur.

STEROLLER (STORELER/STERÝDLER)

         Steroller lipit (yað) bileþenleridir, kimyasal olarak benzemezler ancak benzer fiziksel özellikleri vardýr. Steroller, kristali alkoller olup doðada serbest halde yada yað asitleriyle bileþim halinde (mumlar) bulunurlar.

         Bitki steroidleri “iltihaplanmayý önleyici (anti-enflamatuar)” maddelerdir, bileþiminde bulunanlar þunlardýr; kolesterol, campesterol,lupeol.

Kolesterol

         Kolesterin olarak da bilinir, insan vücudunun baþlýca sterolüdür. Bütün dokulara daðýlmýþ halde bulunur. Önemli miktarda beyinde, karaciðerde, adrenal bezlerinde, sinir dokusunda ve deride bulunur. Karaciðerden salgýlanan kolestrenin %90’ý safra asitlerine dönüþür(oksitlenir), bir kýsmý ise deðiþime uðramadan safraya karýþýr ve safra kesesi taþlarýný oluþturabilir. Storedi hormonlarýn ön maddesidir;cinsiyet hormonlarý (androgen ve östrogen) bunlardandýr.

         Hayvanlarýn  dokularýnda bulunan bir tip kolesterol (7-dehidrokolesterin) güneþ ýþýnlarýyla D vitaminine dönüþür. 7- dehidrokolesterin  insan için en önemli provitamindir, deride oldukça yüksek konsantrasyonda bulunur. Güneþ ýþýnlarý yada UV ýþýnlarý tarafýndan fotokimyasal reaksiyona uðrayarak önemli bir bileþime dönüþür (dehidroksikolekalsiferol). Bu bileþim iskeletin özellikle mineralleþmemiþ bölgelerinde iyi bir þekilde mineralleþmeyi saðlar. Kemiðin önemli bileþimleri olan kalsiyum ve fosforun daðýlýmý saðlamak suretiyle diþ ve kemiðin oluþumunda etkilidir. Bileþimin etkisi raþitizm hastalýðýna neden olur.

         B Sitosterol

         Bitki dokularýndaki sterol B sitosteroldür. Bitkisel steroller kolesterolden farklý olarak insanlarda az miktarda emilirler. Hatta fazla miktarda bulunan bitkisel steroller kolesterolün emilimini azaltýrlar (inhibe ederler).bu durum yüksek plazma kolesterol düzeyi “hiperkolestrolemi” problemini azaltmak için önerilmektedir.    

SPONÝNLER

         Doðada az miktarda fakat daðýlmýþ halde bulunur. Renksiz kristal acý maddelerdir. Suda iyi çözünen çok köpüren çözeltiler oluþtururlar, kullanýmlarý da bu özelliðinden gelir. Bu özellikleri dýþýnda suda çözünmeyen bileþimleri de vardýr ve bunlarýn seyreltik çözeltileri bile zehirlidir, kana þýrýnga edildiðinde zehirli olan bu bileþimler aðýz yoluyla da alýnabilirler. Bu bileþimler eskiden ilaç ve ok zehiri olarak kullanýlýrdý.

         ANTRAKÝNONLAR VE TÜREVLERÝ

         Bu bileþenler tek baþýna jelde bulunurlar. Genellikle zehirli maddeler olarak bilinirler ve tek baþlarýna yoðun oranda oluklarý zaman bu etki gözlenebilir. Ancak eser miktarda bulunmak zorundadýrlar ve zehirlidirler. Laksatif etki gösteririler, barsaklardaki emilmeyi arttýrýrlar ve aðrý kesici (aneljezik)  etkilerinden yararlanýlýr. Güçlü antibakteriyel (bakterilere karþý) ve virüsidal (virüs öldürücü) etkiye sahiptirler.

         Bileþimin de  acý bir tat katarlar ve jel/usare karýþýmýna sarý veya portakal rengini verirler. Renk antrakinoun yapýsýndan ileri gelir. Bunlar çiçek, gövde yaprak ve kök hücrelerinin özünde çözülmüþ olarak bulunurlar.        

Emodin

Bakterileri öldürür ve cilt problemlerinde etkilidir

Antrasen

antibiyotik ve anti-enflamatuar (iltihap önleyici)

Antronol

antibiyotik özellik gösterir.

Chrysophanic

Acýt cilt mantarlarýný önleyici etki gösterir.

Eterel yað    

analjezik etki gösterir

Sýnnamonik acýt esteri

Analjeik  ve anestetik etki gösterir

Izobarboloin

Aneljezik ve antibiyotik etki gösterir

Resistanol

Bakterileri öldürür.

         HORMONLAR

         Katý kýsýmda bulunan diðer küçük molekülerdir.

         Oksinler

         Bitkisel kaynaklý bir hormonudur. Bitkinin büyümesinden sorumludur. Bitki tohumlarýnda daha yoðun olarak gözlenir.

         Giberellin

         Fitopatojen mantarlarýn bir ürünü olarak izole edilmiþtir. Bitkilerin hýzlý büyümelerinin saðlanmasýnýn yaný sýra, hücre bölünmesini de hýzlandýrýr.

Bitkilerin “geliþme hormonu” olarak tanýmlanmaktadýr.

 

BESLENME GEREKSÝNÝMÝ 

Ýnsanlar hem yaþamýn devamý hemde onlardan beklenen verimin elde edilebilmesi için deðiþik besin maddelerine deðiþik miktarlarda gereksinim duyarlar.Bu besin maddelerin bitkisel ve hayvansal kaynaklardan kompleks halinde alýlar ve metabolizma adý verilen ortamda bir çok deðiþikliklere uðratarak özümlerler, ,deðersiz ve zararlý atýklar da atarlar.

            Ýnsanlarda beklenen verim genelde dört ana baþlýk altýnda tanýmlanabilir.Bunlar:homeostazý korumak,büyüme,kas gücü olarak da tanýmlanabilen iþ verimi (enerji)ve üzeri faaliyetleridir.Ýnsanoðlu yaþamýný devam ettirebilmek ve bahsedilen verimler saðlýklý bir biçimde sürdürebilmek için,karbonhidrat yaðlar,proteinler,vitaminler,mineralle ve hormon,enzim gibi diðer etkicil maddelerle gereksinim duyarlar.

            Alýnan besin maddeleri miktarlarý vücudun metobilik gereksinimlerini karþýlayacak nitelik ve nicelik taþýmalýdýr. Bununla beraber vücuda alýnan gýdalar deðiþik oranlarda besin maddeleri içerdiklerinden aralarýnda uygun bir dengeyi korumak gerekmektedir.           

BESLENMENÝN FONKSÝYONLARI

            Gün içinde gýdalarla besin maddeleri,insanlarýn yaþamýnýn devamýný ve yaþamýn bir parçasý olup verimler saðlayabilmek amacýyla öncelikle homeostazý korunmasý için gerekmektedir. 

Homeostazý korumak

Homeostazý vücudun iç çevresinde sürdürebilmesi iþlemdir.Hücre ve dokularýn birleþenleri sürekli kullanýlýr ve vücudun iç çevresinde uygun sýnýrlar içinde sürdürebilmesi için tekrar yerlerine konulmalýdýr.Her gün besin maddelerin alýnmasý gereklidir.Çünkü :gereken yapý taþlarýnýn saðlanmasý ve ýsý-elektrolit asit baz dengesinin sürdürülmesi zorunludur.Ýnsan vücudunun ortalama bileþeni tablo`6da gösterilmiþtir. 

Bileþen

%

Su

55

Proteinler

19

Yaðlar

19

Karbonhidratlar

<1

Mineraller

7

Vitaminler

<0.01

Eðer vücut yaðý göz arda edilirse yaðsýz vücut kiþinin aðýrlýðý kabul edilir.Saðlýklý eriþkinlerde ortalama yaðsýz vücut kitlesinin%65-70 ini su oluþturur.Ýnsanlarda günlük su gereksinimini belirleyen etken ise besin maddelerinin kalori içerikleridir.Bu gereksinimin eriþkinlerde besin maddelerinin içerdiði kalori baþýna 1 ml iken bebeklerde 1.5 ml olarak belirtilmektedir.

Bazý durumlarda vücutta su dengesi ile ilgili bir takým sorunlarla karþýlaþabilmektedir.Bunlar;sývý kaybý ve sývý fazlalaðý olarak tanýmlanabilir.Sývý kaybý;aþýrý terleme,kusma isal veya aþýrý yanýklar sonucu olabilir.Sývý fazlalagý ise böbrek veya kalp yetmezliði gibi su ve sodyumun normal atýlýmý etkileyen hastalýklardan gerçekleþtirilir. 

Büyüme

            Bireyler çocuklarda olduðu gibi yaþamlarýný belli dönemlerde yeni dokular oluþturmak için ek besin maddelerine gereksinim gösterirler. 

Enerji Gereksinimi

Her insan yaþam sürecinde beklenen verimleri saðlayabilmek için enerjiye gereksinim duyar.Enerji,günlük olarak tüketilen gýdalarda bulanan besin maddelerden saðlanýr.Saðlýklý olabilmek ve beklenen verimi gerçekleþtirebilmek için gereksenen enerjiyi saplayacak miktar ve kaliteden besin maddelerine gereksinim duyulur.Enerji gereksinimi bireyin faaliyet çevre fizyolojik fonksiyonlarýna baðlý olarak oldukça deðiþiklik gösteren kavramdýr.Örn:büyümekte olan bir çocuðun bir sporcunun hasta olan bir insanýn enerji gereksinimlerine birbirinden hep

farklýdýr ve onlarýn günlük beslenmelisi bu gereksinimlere göre düzenlenmelidir. 

Üreme faaliyetleri

Üreme faaliyeti erkeklerde sperma kalitesi ve verimi kadýnlarda ise ovulasyon(yumurtlama) ve gebelik durumu olarak ifade edilebilir.iþte bu verimlerin saðlanabilmesi için de vücudun deðiþik miktarlarda gereksinimi söz konusudur.    

 Besin maddeleri

Ýnsanlarýn besin duyduðu besin maddelerini genelde 6 ana gurupta adlandýra biliriz bunlar;karbonhidratlar yaðlar proteinler vitaminler minareler ve sudur.besin maddeleri ve bunlarýn temel fonksiyonlarý tablo 7`de gösterilmiþtir. 

Besin

ANA FONKSÝYON

Karbonhidratlar

Enerji kaynaðýdýrlar

Yaðlar

Enerji kaynaðýdýrlar.Vücudundegiþikk dokularda yapýsal fonksiyon gösterirler

Proteinler

Vücudun temel yapý taþlarýdýr

Vitaminler

Metebolik faaliyetlerde özel öneme sahiptirler,enerji deðiþimi saðlarlar  

Mineraller

Metebolik faaliyetlerde özel öneme sahiptiler iskelet ve diþlerin temel yapý taþlarýdýr.

Su

Yaþam onsuz düþünülemez.

      Karbonhidratlar ve yaðlarý enerji kaynaðý olarak özel öneme sahiptirler.Bunlardan karbonhidratlar özellikle basit þekerler formunda vücudun ana enerji vericilerdir.Yaðlar ise enerji içerikleri bakýmýnda karbonhidratlara göre yaklaþýk 2.5misli daha fazla kalori saðlamalarýnýn yaný sýra esansiyel ve yað asitlerin ayný zamanda A,D,E ve K gibi yaðda çözülür vitaminlerin taþýyýcýlarý olmalarý özelliði ile önem arz ederler.

            Proteinler çocuklarda ve gebelikte büyüme üzerine olan özel önemlerini yaný sýra doku yenilenmeleri üzerinde de fonksiyona sahiptirler. 

            Vitaminler metabolizmada gösterdikleri fonksiyonlarla yaþamýn devamý büyüme ve üreme üzerinde eser miktarlarda gereksinim duyulmalarýna raðmen büyük öneme sahiptirler. 

            Minareler ayný vitaminlerde olduðu gibi deðiþik Metebolik faaliyetlerde yer almakla birlikte kemiklerin diþlerin kanýn ve saç gibi dokularýn temel yapý taþlarý olmakla özellik gösterirler bazý iz elementlerinin üreme fonksiyonlarýn üzerinde de etkili olmalarý onlara ayrý bir özellik kazandýrýr.

            Su yaþamýn kaçýnýlmaz tek kaynaðýdýr.Hayvansal organizmalar açlýða uzun mürtetler dayanabildiði halde susuzluða ancak ve ancak 3-4 gün gibi kýsa süreler için direnç gösterebilirler.Çünkü su vücutta tüm dokularýn temel yapý taþý olmakta beraber kanýn ana bileþeni olmasý besin maddelerin çözülmesi artýk maddelerin vücuttan atýlmasý vücut ýsýsýnýn dengelenmesi(ýsý reðülasyonu)ve birçok metobilik faaliyete ortam hazýrlamasý nedeniyle bir unsurdur. 

BESLENMEDE DÝKKAT EDÝLECEK HUSUSLAR

            Vücudun ihtiyaç duyduðu besinler hayvansal ve bitkisel kaynaklý besin maddelerden bir kompleks olarak alýnýrlar.Bu kompleks maddeler etkicil olmakta beraber vitamin ve mineral maddeleri içerirken büyük miktarlarda protein yað ve karbonhidratlardan oluþmuþtur.

            Ýnsanlarýn beslenmesinde dikkat edilecek en önemli husus gereksenen besin maddelerden nitelik ve nicelik bakýmýndan tam ve dengeli olarak tüketilmesidir.Bu demektir günlük tüketimde besin maddelerin ne gereðinde az nede gereðinden fazla alýnmalýdýr.Aksi takdirde ya yetersiz beslenmenin yada aþýrý beslenmenin sonuçlarý kaçýnýlmaz.           

AÞIRI BESLENME

            Günlük enerji tüketiminde daha fazla enerji vererek besin alýnmasý aðýrlýk artýþýna neden olur.Vücuda alýnan protein ve karbonhidrat gibi besin maddelerden gereksinime fazlalarý organizemde yaða dönüþtürülür ve depolanýr.Buna benzer þekilde yaðlarýn fazlasýnýn da neden olduðu þey yine aynýsýdýr.

            Yaðýn depolanmasýna hücrelerin büyümesine lipit moleküllerin yýðýlmasý veya yaðýn biriktiði dokularda hücre sayýlarý çoðalmasý sayesinde gerçekleþir.Vücutta yaðýn birikmesi ilk çocukluk yýlarýnda ve ergenlik çaðýnda çoðalýr,daha sonra hücre sayýsý sabit kalýr.Vücutta yað birikenleri henüz artmakta olmakla yaþlarda aþýrý beslenme hayat boyu aþýrý kilo alma eðilimine neden olacak özellikle tehlike arz etmektedir.

            Bu tür yaðlanmalarda ileride anlatýlacaðý kadar üzerine diðer bazý rahatsýzlýklara neden olmakla birlikte gündemde gelen en önemli problem þiþmanlýk olmaktýr.           

Yetersiz beslenme     

            Geri kalmýþ ve geliþmemiþ olan bir çok ülkede milyonlarca insan özellikle nitelik bakýmýndan yeteriz beslenmektedir.Bu durum esansiyel beslenme unsurludan bakýmýndan geçerlidir.Bu demektir ki adý geçen koþullarda vitamin ve özellikle proteinler yapý taþlarý olarak amino asitler bakýmýndan derin bir beslenme sorunu vardýr.Zorunlu beslenme unsurlarý ve vitaminleri dengeli bir þekilde içeren beslenme maddelerden yetersiz miktarda alýnmasý büyümenin yavaþlamasýna zayýflama ve diðer belirtilerek birlikte özellikle dirençsizlik gibi sorunlara neden olmaktadýr.           

BÝTKÝSEL BESÝNLER ve ÖNEMÝ

            Beslenme ve önemi incelediðimizde ilk bölümde özenle beslenmenin kalitesinden bahsettik.Ýnsanlarýn besin maddelerden tüketirken nitelik ve nicelik bakýmýndan tam ve dengeli bir þekilde kullanýlmasý zorunluluðu besin maddelerden ayrýntýsýyla gözden geçirdiðimizde daha fazla anlaþýlýr hale geldi.Bu öðelerin gereksinime duyulan miktarda kadar yararlý kullanýmlar için birbirlerine baðýmlýlýk önemli faktörler arasýnda daydý ve bazýlarý da vardý ki olmazsa olmazdý.Besin maddelerin önemini ve kaynaklarýný hatýrlamamýzýn ardýndan bitkisel ve hayvansal besinlerin özellikle ve toplu olarak kýyaslanmasýna yaparak þu gerçekler dikkatimizi çeker.

            Saðlýklý bir cildin üst tabakasýndaki prigmenler yaþ ýrk ve bünyeye baðlý olarak açýk bir pembelikten koyu kahverengiye kadar deðiþim gösteren renk verir.Cildimiz gözenekli yaþanan bir canlýdýr.Vücut her gün cildi yeniden üretmektedir,bu üretim içten dýþa doðru gerçekleþmekte yaklaþýk olarak dört hafta içinde cilt kendini tamamen yenilemektedir.Bu dönüþüm günlük bizim fark edemediðimiz miktarda aþýnma ve dökülme ile gerçekleþir.Cildiniz temizliðe ve bakýma gösterdiniz özen yenilenmeye yardýmcý olmaktýr.       

Derin yapýlanmasý dýþtan içe doðru üç tabaka þeklindedir.

1.      Dýþ Tabaka (Epidermis)

2.      Orta tabaka(Korium)

3.      Alt Tabaka(Subkutis) 

1.      Dýþ Tabaka(Epidermis)

            Bu tabaka 0.6-0.9 mm kalýnlýðýndadýr,deðiþik yapýlarda birbirlerine baðlý aþaðýdan yukarýya doðru katmanlardan oluþmaktadýr.

a)      Bazal hücre tabakasý

b)      Dikenli Hücre Tabakasý

c)      Çekirdekli Tabaka

d)      Þeffaf Tabaka

e)      Boynuz Tabaka

            En alt tabakasý olan bazal hücre tabakasý bir sýra silindirlik hücreden yapýlmýþtýr.Bu hücrelerin büyük bir kýsmý(%95) keratin sentezi yapar.Bunlarýn arasýnda renk cisim de vardýr.Pigmentler bazal hücre tabakasý bulunmalarýna raðmen yukarý katlara doðru uzanan dallý budaklý hücrelerdir UV ýþýnlarýna karþý çok hassaslardýr.Pigmentlerin yýðýlmasý önemli sorun teþkil eder çil ve benlerin oluþmasý nedeni bilinmeyen bu yýðýlmalardýr.

            Epidermisin diðer katlarý bu bazal kat doðurur.Buradaki hücrelerin bölünerek çoðalmasý yoðunlukta istirahat hakinde ve uyurken olur.Kaslarýn çalýþmasý sýrasýnda bu faaliyet en azdýr.

            Bazal katýn üzerinde deri yüzeyine paralel olarak yerleþen dikenli hücreler tabakasý bulunur.Birbirlerine ile temas halinde bulunan bu hücreler arasýnda ki boþluklarda lenf bulunur.

            Dikenli hücreler katý üzerinde 2-3 sýra ið þeklinde hücrelerden yapýlmýþ çekirdekli tabaka bulunur.Bu katmanlarda hücrelerden arasýnda köprüler bulunmaz ve çekirdek incelmiþ ince pililer halinde buruþmuþ durumdadýr.

            Dikenli hücreler katý üzerinde çekirdek çok fazla atrofiye olmuþ ve yassýlaþmýþ hücrelerden oluþan þeffaf tabaka vardýr.Bu tabaka hücreler mutad boya metotlarý ile çekirdeksiz görülmektedir.

            Þeffaf tabakanýn katý üzerinde çekirdekleri çok daha fazla atrofiye olmuþ ve yassýlaþmýþ hücrelerden oluþan boynuz maddesi olan keratine benzeyen boynuz yaðý vardýr.Bu kattadaki hücre sayýsý kiþinin yaþýna ve derinin muhtelif bölgelerine göre deðiþir.Alttaki hücreler birbirlerine baðlý olduklarý halde üsttekilere baðlar gevþemiþtir ve dökülmüþtür.           

2.      Orta Tabaka(Korium/Kutis)

            Epidermis altýndaki bu tabaka deri yüzeyine paralel olan bað dokusundan meydana gelmiþtir.Bað dokunun ana çatýsý að þeklinde gayet sýk dokunmuþ kollajen lifleriyle bu lifler arasýnda þeritler halinde görülen elastiki liflerden oluþmuþtur.Bu söyleyen lifler vücudun pek çok kompleks iþlevi yerine getirebilmesi için gereken güçlü yapýyý ve desteði saðlayan en zengin yapýlanmalýdýr.Cilde saðlamlýk esneklik kazandýran bu kamdandýr.Kan damarlarý kaslar sinirler ve salgý organlarýnýn bulunduðu bu katman kýl ve saça da hayat vermektedir.

            Bu iki ana bileþenin yapýsýný yakýndan tanýmakta fayda vardýr.Kollajen kan damarý ten don ve kýkýrdaklarý ana yapý taþýdýr.Derinin sert yapýsý tamamen kollajenin yapýlmasýnda kaynaklanmaktadýr katlanmýþ çapraz ya da paralel yýðýnlar alinde olan ir yapýlanmadýr kollajenin yapýsýndaki çapraz baðlamalar hiçbir zaman sona ermez bu süreklilik derinin sürekli yenilmesinden sorumludur büyüme geliþme sýrasýnda his edilir derece de deðiþikliðe uðrar zamanla da bað dokunun yaþlanmasý gerçekleþir.Geçen yýllar içinde kollajenin yapýlamasýndaki baðlanmalar sürekli devam ettiðinde derinin sertleþmesi artar elastikiyet giderek kaybolur kan damarlarý ve diðer dokularý oluþumu devam eder ve elastikiyet iyice zayýflar.

            Kollajen ayrýca yara iyileþmesinde önem kazanýr.Kollajenin bu olaylarý düzelmesinde gerçek rolü anlaþýlamamýþtýr.Bu arada insan vücudunun %30 dan fazlasýna hakim olan bu yapýlanmanýn diðer sert dokular kemik ve diþlerin de ana yapý malzemesi olduðunu hatýrlatmalýdýr.Karaciðer gibi yumuþak dokular az miktarda kollajen içerir.Kollajenin yapýlanmasý çok sýk tekrarlanma 3 aðrý protein zincirinin(glisin,prolin,hidroksiprolin) hidrojen baðlarý ile birbirlerine  urgan gibi baðlanarak(üçlü heliks þeklinde) sarýlmasý ile oluþur.

            Elastið bað dokuda kollajen ile birlikte oluþur ve çoðunlukla kollajen ile birlikte yer alýr.Elastið ile kollajen arasýndaki benzerliklere dikkat çekilmiþtir her iki yapýlanmada bir birine benzemeyen proteinlerden oluþmuþtur ve yapýsal elementlerden karbon azot hidrojen ve oksijendir.ancak bu benzerlikler kadar farklar da  ayný derece önemlidir.elastið çoðunlukla baðlarda ve kan damarlarda duvarlarda bulunan sarý bir kollajenden farklý olarak fibrilleri uzunluðunun birkaç katýna uzatabilecek lastik gibi esnetebilir. 

3.  Alt Tabaka(Subkutis)

Koriunum alt tabakalarýnda bað dokusu lifleri deri yüzeyine dikey inerek geniþ delikli aðlar yapalar ve bu delikli hücrelerden içine yað tabakalarý toplanarak deri altý yað dokusunu yaparlar.Yoðun yað içerikli olan bu tabaka oldukça gevþek olan bir tabakadýr.Ýç organlar tüm dýþ etkilerden koruyan tampon özelliðindedir.Kalýnlýðý kiþiye ve bölgeye göre deðiþim göstermekte ve derinin dýþ görünüþünü oluþturmaktadýr.

            Önemli bir ayrýntý þudur:Epidermis ve Korium tabakarýnlarýnýn kalýnlýklarý yaþa göre deðiþirler, ancak Subkutis’in  kalýnlýðý yalnýz beslenme þartlarýnda göre deðiþir.           

Cildin Kas Yapýsý  

Cilt keseleri düz ve birbirlerine paralel kaslardan meydana gelmiþtir.Bu kaslar alt tabakalardan baþlar,yað bezlerinin altýndan geçer ve koriyomun en üst katmanlarýnda sonlanýrlar.Cilt kaslarýnýn cilt fonksiyonlarýndaki rolü çok büyüktür.Bu kaslar korku, heyecan ve irkileme halinde büzüldüklerinde kýllarý dikleþtirerek cildi bildiðimiz diken diken hale getirirler.Ter ve yað keselerinin açýlýp kapanmasý da bu kaslar vasýtasýyla olur.Saç kökü öldüðü zaman bile þekillileri muhafaza etmektedirler. 

Cildin damar sistemi

              Bað dokusu içinde bulunan kýsmen büyük arterlerden çýkan daha küçük arterler supkutis-kutis sýnýrýnda bir að yaparalar.bu derin damar aðýndan dallanmalar yaparak daha kuvvetlý oluþan arter aðýþamdan þeklinde epidermis tabakaya doðru ilerler ve sonlanýr.Bu derin damar sisteminin görevi cilde gereken madde alýþ veriþini yapmaktýr;cilt hücrelerini  beslemek,artýk hücreleri uzaklaþtýrmak,lenf sývýsýnýn daðýtýmýný yapmak þeklinde genelleþtirilebilir. 

Cildin sinir sistemi

             Bað dokusundan epidermisin en üst katlarýna kadar ulaþan sinir uçlarý vücudumuzun dýþ etkilere karþý duyu iþini görmektedir.Cilt en zengin þekilde sinirlenerek ilgili merkezlere iletimi saðlar. 

Cildin ek organlarý

             Epidermis orjinli olan ter keselerine,yað keselerine , kýl ve týrnaklara cildin ek organlarý diyebiliriz.

Ter Keseleri

            Koriumun Derin katlarýndan çýkan ve deri yüzeyine açýlan boru þeklindeki keselerdir.Cildin her tarafýndan eþit olmayan yoðunlukta yayýlmýþ durumundadýr.Terleme vücudun her tarafýnda farklý miktarlarda olmaktadýr.Terin bileþimi içindeki bazý organik maddeler hava ile temasta koku yapmaktadýr,bu nedenle kozmetikte ‘’koku keseleri’’ de denmektedir.Ayrýca korkma,heycanlanma gibi durumlarda terleme,terk keslerinin sinir sistemiyle yakýn iliþkide olduðunu göstermektedir.Ýki tür ter kesesi vardýr: 

1)Erkin(ecrine)ter keseleri: tüm vücutta sayýsý iki milyonu bulan,epidermisin derinlerindeki yumaklardan çýkan ve çok kývrýntýlý kanallar þeklinde ilerleyerek salgýyý direkt olarak epidermis dýþýna çýkaran ‘’dökücü kanallar’’dýr.Týrnak yanaklar,küçük dudaklar ,dudak kýrmýzýsý hariç her bölgede raslanmaktadýr.Burada ki salgý sadece asidik reaksiyondur,hücre elementleri bulunmamaktadýr.Bu nedenle de bileþim koku salgýlamaz,bazý maddelerin hava ile temasýnda koku oluþmaktadýr.Saðlýk acýsýndan terlemeyi önlemeden,hava ile temas anýnda oluþan bakterilerle mücadele eden kozmetik ürünler önerilmektedir.Özellikle son yýllarda kansorojen etkileri nedeni ile yasaklanmýþ olan içeriklere karþý özenle dikkat edilmelidir. 

2)Apokvin (apocrin)terk keseleri:Genelde subkutisten çýkan bu keselerin dökücü kanallarý,epidermisi dýþýnda deðil yað bezlerinin dökülme yerlerinin üstünde,kýl foli küllerine açýlýr.Bu tür bezlerin salgýsýnda ise hücresel elementler bulunmakta ve dolasýylada koku maddeleri içerekmetedir.Koltuk altý,genital bölge,meme baþlarý ve kýsmende karýnda bulunmaktadýr.Cinsel hayatta rol oynarlar,kadýnlarda erkeklerden daha fazladýr. 

Yað keseleri 

         Bu keseler özellikle yað hücrelerini salgýlarlar.Kanal vasýtasýyla kýllý bölgelere,yoðunluklada saç yataðýna baðlýdýrlar ve salgýlarýný epidermise yakýn olan bu foli küllere boþaltýrlar.Yað keselerinin salgýsý olan yaðlarla supkutis tabakasýnda bulunan yaðýn bir ilgisi yoktur.Hücreler yað keselerinde salgýlanan yaðý emerek þiþerler ve kanama yaklaþýnca patlayýp foli küllere akarlar.Saç foliküllerine akan yað üs kýsýmlarda ter ile birleþir ve birlikte epidermin dýþýna çýkarlar.

 Týrnaklar

       Epidermisten geliþen 0.5-0.75 mm kalýnlýðýnda dört köþeli boynuz teþekkülerdir.’’týrnak yataðý’’adý verilen deri yastýðý üzerinde bulunur ve bu yastýk yarým ay þeklinde kendini gösterir. 

       Týrnak yapýsý,en çok görülen hayvansal porotein olan keratin yapýsýndadýr.

Kýllar   

            Keratin yapýsýndaki diðer proteinlerdir.Keratinin yapýsýnýn elastin ve kollojenden farký çok sayýda kükürt köprüsüyle saðlamlaþtýrýlmýþ olmasýdýr.kutisin derin katlarýnda ve bazende sub kutiste bulunan kýl soðaný adý verilen þiþkince kýsýmlardan çýkar,aradaki katmanlardan ve yað bezelerinin de altýndan geçerek koriumun üst kýsýmlarýnda sonlanýrlar.Kýl kesesi dýþtan içe dogru bir çok katmandan oluþur.

         Kýllar,insan vücudunda yaþa göre farklýlýk göstermektedir.Çocuklarýn vücutlarý ince tüylerle(lanugo)kaplý iken yetiþkinlerin vücutlarýný kaplayan tüyler dýþýnda çeþitlilik gösteren kýllar vardýr;saç,sakal, koltuk altý kýllarý,cinsel organlarý örten kýllar,kaþlar,kirpikler,burundaki kýllar,dýþ kulaktaki kýllar.Ýlerleyen yaþlarda bu kýllarýn yoðunluklarý azalabilmekte ve çoðalabilmektedir. 

             Kýl örtüsünün oluþumunda cinsel hormonlarýn çok önemli rolü vardýr.Buna göre de 3’e ayrýlýr;

A)cinsel hormonlarla alakasý olmayan,her iki cinste de ortak olan kýllar;lanugo kýllarý,kaþlar,kirpikler ve diðer organlardaki kýllar. 

B)Çocukluk caðýnda baþlayan,her iki cinste de iç salgý bezleri kontrolünde oluþan ayný durumda bulunan kýllar;koltuk altý kýllarý,genital bölge kýllalarý ve saçlar. 

c)Erkeðin cinsel hormonlarý etkisinde olan kýllar;sakal,genital bölgenin üst kýsýmlarýnda bulunan kýllar,kulak,burun,gögüs,omuz,sýrt ve kollarýn dýþ kýsýmlarý ile bacaklardaki kýllar. 

Vücuttaki kýllarý þekillerine göre de üç gruba ayýrmak mümkündür.

a)Uzun kýllar :Saç,sakal,koltuk altý ve cinsel organlarý örten kýllar

b)Kýsa ve sert kýllar:kaþlar,kirpikler,kulak ve burun kýllarý

c)Yumuþak kýllar:vücudu kaplayan diðer kýllar.

 CÝLDÝN GÖREVLERÝ

 Vücudumuz tamamen kaplayan cildimizin anatomisini genel anlamda inceledikten sonra dýþ etkenlere karþý koruma dýþýnda bir ordan  olarak üstlendiði görevlerini incelemek vücut doðasýný koruma yolundaki doðal beslenme hedef  düþüncemizi destekleyecek zorunlu gerçeklere daha fazla ýþýk tutacaktýr. 

KORUMA GÖREVÝ:

Derimiz metabolizmamýz ile dýþ ortama karþý her iki yönlü olarak  koruma görevini üstlenmiþ durumdadýr.Ýçten ve dýþtan gelen pek çok zararlýo etkene karþý savunma mekanizmasý geliþtirmesi gerektiðinden saðlamlýðý ve elastikiyeti önem kazanmaktadýr. 

Vücudumuzun iç döngüsünde yaþamsal faaliyetlerimiz devam edebilmesi için gereken optimum ýsý ortamý derimiz ve kýllarýn iþbirliði ile saðlamaktadýr.Ayrýca  bu iç ortamda  oluþan çeþitli zararlý maddelerin vücuttan uzaklaþtýrýlmasý iþlevine derimiz yardýmcý olmaktadýr.

Vücumuzun doðal yaþamýný sürdürürken dýþ ortamda kendisini bekleyen tehlikelere karþý yapmakta olduðu savunma iþlevleri iþe þunlardýr. 

a)Biyolojik eykenlere karþý koruma:Derinin yaþamýnda da diðer  yaþayan her canlý da olduðu gibi biyolojik bir denge söz konusudur.Deri yüzeyi pek çok bakteri ve mikroorganizmalar ile yüklüdür.Yaþayan bu canlýlarýn  hastalýk oluþturmamalarýnda derinin özel yapýsý etkindir.Derinin sürekli olarak  dökülerek kendini yenilemesi bu mikroorganizmalarýn sürekli yenilenmesini saðlar.Bu anlamda derinin yapýlanmasýnda önemli olan iki savunma mekanizmasý daha söz konusudur.Derinin dýþ yüzeyini ince bir film tabakasý gibi kapladýðýný düþüneceðimiz ‘’koruyucu manto’’yapýlanmasý vardýr.Asit ve lipit salgýlanmadan oluþan bu manto mikroorganizmalarýn ve mantarlarýn  üreme þartlarýný ortadan kaldýrýr.Cildin asit deðeri olarak nitelendirilen  deðer (PH)4.2-5.6 arasýndadýr,ortalama 4.5PH deðeri þeklinde bilinir ve bu mantoyu tanýmlar. 

b)Fiziksel ve kimyasal etkenlere karþý koruma:ýþýnlara karþý korunma,ortamýn ýsý deðiþikiliðine göre iç ortam ýsýnýn ayarlanmasý,geçici travmalara karþý savunma,kaza sonucu karþýlaþabileceðimiz derumlar,derinin saðlam yapýlanmasý ve elastikiyeti ile ilgilidir.Deri,su ve nemi normal yapýsý ile geçirmemektedir.

 Cildin beslenmesi(Absorbsiyonu):

       Cildin  içten ve dýþtan beslenmesi cildin sürekli saðlýklý yaþamý için kaçýnýlmaz zorunluluðumuzdur.Beslenme þartlarýnýn yüksek kalitede olmasý gereken  saðlamlýk için alt yapýyý verirken dýþ etkenlere karþý nemlilik kazandýrma dýþtan beslenme ile mümkün olacaktýr.Yakýn tarihe kadar cildin normal yapýsýnýn suyu ve nemi geçirmeye imkan verdiðini düþünülmekteydi ancak araþtýrmalar göstermiþtir ki cildin suyu çift taraflý geçirgenliði söz konusudur.Ancak yaðlar  ve yaðda çözünen maddelerin emilimi kýsmen daha alt tabakalara kadar mümkündür.Emilebilir özellikteki maddeler kýl foliküllerinden gerçek bu katmaný aþalar. 

CÝLDÝN DEPO GÖREVÝ: 

    Derinin alt yapýsýndaki yaðlanmadan bahsetmiþtik.Ayrýca önemli bir su deposu ve kan deposu olduðu da yapýlanmadan görülmektedir.Deri, bu maddesel depolama ile bir anlamda savunma mekanýzmasýna destek bvermektedir. 

Solunum görevi: 

    Derinin gazlarý geçirebilmesi bünyenin ve dýþ ortamýn(ýsý,nemlilik,gaz yoðunluðu)baðlý olarak  etkinlik kazanmaktadýr.Deri,oksijeni geçirebilmesi ve karbondioksit deðiþimi ile gereksimini karþýlayabilmektedir.

Duyu Organý 

   Cildin sinir sistemi bölümünde,sinirlenmenin çok zengin olduðunu ve ilgili merkezlere iletimi saðlayarak hassasiyetin ne denli güçlü olduðunu dile getirmiþtik.Bu hassasiyet vücudun her yerinde farklý daðýlým göstermekdir ve vücudun kabul edilemiyeceði durumlarda rahatsýzlýk verici tepkimeler baþ gösterir, kýzarmalar, kaþýntýlar,..bu durum alerjik durumdan ayýrmak gerekir.Bu tür tahriþlerde görüntüler hemen ve belli bir bölgede kendini gösterir.Alerjik durumlarda bu görüntüler aslý ayný anda ve belli bir bölgede oluþmaz 

CiLT SAÐLIÐIMIZI MAKSÝMUN KORUYALIM 

Cildimizin yapýsý yaþamýmýzýn aynasýdýr.’’güzellik saðlýktan geçer’’sloganý bilinçli insanýn yaþam tarzý haline gelmiþtir.Derinin yapýlanmasýnda çok net gördük ki alt tabakalardan yukarý doðru hücre ve lif yapýsýnýn özel diziliþi derinin kalitesi, saðlamlýðý ve elastikiyetini belirlemektedir. Antik çaðlardan beri gündemini koruyan “güzellik” kavramý ve istenci geliþen medeniyetle insanlarýn bilinçle yaklaþýmýný saðlamýþtýr.Bu süreç içinde pek çok akýn yaþanmýþ ve günümüz teknolojisinde doðanýn mucizevi gücünü doðallýða en yakýn formatlarýyla kullanma yönünde önemle yol alýnmýþtýr.Bir besin tamamlayýcý olarak kullanýmýný metabolizmamýzýn saðlýðýný korumada yardýmcý oluþunu ayrýntýlarýyla incelemiþtik yaþayan organizma cildimizin sürekli ve çabuk yenilenmesi düzenli ve zengin beslenmesini gerekmektedir,Cildin gereksinim duyduðu bu yapýsal elementleri zengin ve hazýr þekilde bulmasý bu doðal yaþama destek verebilmektedir.Epitel hücreler arasýnda yer alan boþluklarý sürek olarak açýk tutmasý ve uygulandýðý bölgedeki kan akýmýný hýzlandýrarak ölü hücrelerin ortamdan uzaklaþtýrmasý ve yeni, genç hücrelerin oluþumunu saðlamaktadýr.Bitkinin yapýsýnda bulunan aminoasitler  yeni hücre yapýmýný hýzlandýran faktörlerdir. Deney hayvanlarýnda normal beslenmenin %60 oranýnda kýsýtlandýðý durumlarda bir hafta içinde kollajen çapraz baðlarýnda bozulma, 4 ay içinde kollajen sentezin de azalma tespit edilmiþtir.

            Cildin dýþtan beslenmesinin de emilimi mümkün kozmetik mazemeleri ile saðlanabileceðini anlattýk peki bu noktada cildin doðal saðlýklý yaþamýna tamamen doðal dýþtan uygulanacak preparatlarýn (krem,serom,kapsül)vereceði desteði düþünmemek mümkünmüdür.

            Cildimizin normal þartlarda suyu ve nemi geçirgenliðinin düþük olduðun,yaðlar ve yaðda çözünen maddeleri daha alt katmanlara geçirebildiðini tekrar hatýrlayalým kozmetik dünyasý cildin dýþardan beslenmesi ve nemlenmesi üzerine prepatlar üretimini hayvansal ve bitkisel yaðlara yönelik yoðunlaþmýþtýr.Bileþiminde bulunan lignin polisakkaritler, cildin çok daha katmanlarýna kadar ulaþabilmekte ve bileþimindeki etken maddelerin taþýnmasýný saðlamaktadýr derin tabakalara kadar gerçekleþen bu iþler hücrelerin saðlýklý oluþumunu ve yumuþamasýný saðlayarak cildin saðlamlýðýnýn ve elastikiyetinin oluþumunda destek vermektedir

            Cilt problemleri ile mücadele gücü araþtýrmacýlara göre  bitki jelinin etkin bileþimini yaný sýra PH deðeri ile ilintilidir.Cildin 4.2-5.6 arasýndaki PH deðerini koruma yönünde önemle destek vermektedir.Ayrýca yakýn tarihteki çalýþmalar göstermiþtir ki,cilde çok kýsa sürede yüksek oranda penetre olmakta, jelinde bulunan spesifik kimyasallar ciltle etkileþerek iyileþme sürecini hýzlandýrmaktadýr. Bir görüþe

Maskelerin çeþitlerine göre özellikleri;
 

1.      Toprak kilden meydana gelen maskeler:Cilt yüzeyinde kalýn bir kabuk oluþtururlar. Cildin derinlemesine temizlenmesinde, gerilmesinde ve sýkýþtýrýlmasýnda etkili rol oynarlar.

2.      Yosundan meydana gelen maskeler:Deniz yosununun kurutulup toz haline getirilmesi ile hazýrlanýrlar. Nemlendirici , temizleyici ve canlandýrýcý özellikleri vardýr.

3.      Toz halindeki maskeler:Genellikle beyaz kilden meydana gelmektedirler. Sulandýrýlarak kullanýlýrlar. Sulandýrmak için uygun bir meyve yada sebze suyu kullanýlabilir.

4.      Yaðlý maskeler:Cildi besleyici ve canlandýrýcý maddeleri kapsar.

5.      Jöleli maskeler:Bir fýrça ile yüze sürülerek kurumasý beklenir. Yüzde þeffaf bir kabuk oluþtururlar. Kuruduktan sonra maske en alttan baþlamak üzere deri soyulur gibi yüzden kalkar. 

Doðal Maskeler ve Özellikleri
-Kuru Ciltler Ýçin Maskeler – 

·         Üzüm ve Kaymak Maskesi:Bir komposto kaþýðý taze üzüm suyu yine bir komposto kaþýðý kaymakla iyice ezerek karýþtýrýlýr. bütün yüze sürülüp 20 dakika beklendikten sonra silinir.

·         Yumurta Maskesi:Bir yumurta sarýsý iki þeker kaþýðý zeytinyaðý yada badem yaðý ile karýþtýrýlýr. Yüze sürüldükten 15dakika sonra durulanýr.

·         Çilek Maskesi:Üç tane çilek iki yemek kaþýðý kaymak ile ezilir ve bir yemek kaþýðý bal ile karýþtýrýlýr. Maske yüze sürülür ve 10 dakika beklendikten sonra temizlenir.

·         Yoðurt Maskesi:Süzme yoðurt ince bir tabaka halinde yüze sürülür. 15-20 dakika bekledikten sonra ýlýk su ile temizlenir.

·         Salatalýk ve Gliserin Maskesi:Salatalýk rendelenip bir kahve kaþýðý gliserin ile karýþtýrýlýr. Bir müddet bekledikten sonra çalkalayýp yüze sürülür. Bu maske her cilt tipine uygundur , fakat cildi kuru olanlar bu maskeyi gliserin miktarýný arttýrarak uygulayabilirler.      

Solunumun görevi

Solunum Sistemi Soluduðumuz hava yoluyla, her tür çevresel etkiyle doðrudan iliþki kurmuþ oluruz. Yaþamýn soluðunu içimize çektiðimizde, bu havayý tüm insanlarla, yeryüzündeki tüm canlýlarla paylaþmýþ oluruz. Solunum yoluyla, aðaçlarla ve denizlerle bütünleþiriz. Bir dakika boyunca 10-15 kere soluk alýrýz. Her gün binlerce balonu þiþirebilecek kadar havayý kullanmamýz gerekir. Böylece beden, yaþam kaynaðý oksijeni havadan alýr ve kanda oluþmuþ olan karbondioksiti hava yoluyla dýþarý atar. Soluduðumuz havanýn yalnýzca beþte biri oksijendir. Bedenimiz, yaþamýný sürdürebilmek için bu elemente muhtaçtýr, çünkü yaþam için zorunlu kimyasal enerjiyi ancak onun sayesinde saðlayabilir. Pek çok hücre, bir süre oksijensiz kalabilir, ama bazý hücrelerin oksijen gereksinimi süreklidir. Örneðin, beyin hücreleri oksijensiz kaldýklarý birkaç dakika sonunda ölürler ve bu ölümün geriye dönüþü yoktur. Solunum ve dolaþým sistemleri, beden hücrelerinin oksijenle beslenmesinden sorumludurlar. Soluk alýp verme ritminin düzenlenmesi ise beyinde programlanýr. Aldýðýmýz her solukla, gerekli yaþam enerjisini içimize çekeriz. Bu nedenle, gaz deðiþ tokuþunun engellenmesine yol açan solunum problemleri, bedensel canlýlýðýn azalmasýna, metabolizma sorunlarýnýn artmasýna ve dokularýn yýkýmýna yol açar. Solunum sisteminin iþlevi ve oluþum biçimi, uyum ve bütünlüðün karmaþýk, ama güzel bir örneðini oluþturur. Solunum hastalýklarýna karþý önlemler Yalnýzca beslenmemiz deðil, solumamýz da bizi biçimlendirir. Solunum yalnýzca baþka organlarý ve sistemleri etkilemekle kalmaz, hastalýklara da yol açabilir. Beden bir bütün olduðuna göre, bu etkileþimin ters yönde gerçekleþmesi de olasýdýr. Akciðer tedavisinde, dolaþým sisteminin durumu da göz önünde bulundurulmalýdýr. Kalp ve dolaþým sistemi hakkýnda öðrendiklerimiz, akciðerler için de önemlidir. Bu doðrultuda, sindirim sisteminin ve özellikle dýþkýlama organlarýnýn durumuyla da ilgilenmek gerekir; çünkü akciðerler, baðýrsaklarýn, böbreklerin ve derinin görevini, yani bedende oluþan atýklarýn dýþkýlaþma görevini paylaþýr. Bu organlardan herhangi birinde bir problem oluþtuðunda, beden, öteki organlara daha fazla görev yükleyerek, dengeyi saðlamaya çalýþýr. Ama, atýklarýn dýþkýlaþmasýnda akciðerlerin rolü sýnýrlýdýr. Örneðin, baðýrsaklardaki bir týkanýklýða akciðerler çözüm üretemez. Doku ortamý sürekli olarak oksijenle beslendiðinde, pek çok hastalýklý doku deðiþiklikleri önlenmiþ olur. Kan dolaþýmý yoluyla dokulara taþýnan oksijenin miktarý ise, öncelikle solumaya baðlýdýr. Deðinilen konulara bakýldýðýnda, bu sistem için öngörülecek olan önlemlerin, öncelikle düzenli beden hareketleri yapmak ve doðru solumak olduðu görülür. Solumak, farkýna varýlmadan gerçekleþen bir iþlevdir, ama doðru ve bilinçli solunumun deðeri anlatýlmakla bitmez. Tüm hastalýklarda olduðu gibi, burada da geçerli olan baþlýca kural þudur: En etkili önlem, doðru yaþam biçimidir. Beslenme, hareketlilik ve yaþam kalitesi, akciðerlerin saðlýðýný büyük ölçüde etkiler           

Duyu Organý

Dýþarýdan gelen uyartýlarý alarak,bu uyartýlara cevap veren organlara duyu organlarý
adý verilir.Göz,kulak,burun,dil ve deri olmak üzere beþ tane duyu organýmýz vardýr.
 

1.      GÖZ

Görme organýmýzdýr.Dýþtan içe doðru sert tabaka,damar tabaka ve að tabaka olmak üzere 3 kýsýmda incelenir.Gözü koruyan yapýlar:
Kaþlar,göz kapaklarý,kirpikler,göz yaþý bezleri ve göz kaslarýdýr.
Görüntü að tabakadaki sarý beneðe ters olarak düþürülür.Burada oluþturulan görsel algý,reseptör hücreler vasýtasýyla optik sinirlere aktarýlýr.Beyne iletilir.Beyin görüntüyü düzeltir. 

2.      KULAK

Kulak duyma ve denge saðlamamýzda görevlidir.Dýþ kulak,orta kulak ve iç kulak olmak üzere 3 kýsýmda incelenir.Dýþ kulak yoluyla toplanan ses dalgalarý kulak zarýna çarparak, bu zarý titreþtirir.Titreþimler çekiç,örs, üzengi kemikleriyle orta kulaktan iç kulaða iletilir. Salyangoz içindeki sývýda dalgalar halinde ilerleyerek korti organýndaki iþitme hücrelerini uyarýr. Uyartýlar beyne iletilir.

3.      BURUN

Koku alma organýmýzdýr. Burun boþluðu sapan kemiði ile sað ve sol bölmelere ayrýlýr. Her bölme de üst, orta ve alt bölmelere ayrýlmýþtýr. Üst kýsým, koku alma duyusunun geliþtiði sarý bölgedir. Bu yapýnýn tümünde makus ve titrek tüyler yer alýr. Maddelere kokularýný veren moleküller makus içinde çözünerek sarý bölgedeki sinirleri uyarýr. Uyarýnýn beyne iletilmesiyle koku algýlanýyor.

4.      DÝL

Tat alma, çiðneme, yutma ve konuþmaya yardýmcý organýmýz. Dilin üzeri çok katlý yassý Epitel doku ile örtülü. Epitel hücrelerinin arasýnda, üzerinde tat alma tomurcuklarýnýn bulunduðu papilla yer alýyor. Tükürükte çözünen maddeler duyu hücrelerini uyarýr. Bu uyartýlar sinir hücreleriyle beyne iletilir ve tat alma gerçekleþir. Dilin uç kýsmý tatlý, arka kýsmý acýya, arka yanlar ekþidir.

KUSMA

3 Toksit Bakteriyel Besin Zehirlenmesi A.R Eley Bakteriyrel besin zehirlenmesi baðýrsaða bulaþmasýyla baþlar. (bölüm 2) . bunun sebebi besinlerde üretilen toksinlerin önceden baðýrsaða nifýz etmesidir (tablo 3.1) Bu bölümde toksin üretmekten sorumlu organizmalarý örneðin staphylococcus aureus, clostridium botulinum, bacillus cereus ve diðer baðýrsaða etki eden toksinleri mesela clostridium prefingens, B. cereus (ishal), enterogenic Esherichia coli (ETEC), ve enterohaemorrhagic Eschericha Coli (EHEC)(Tablo 3.2). Shigella,pleisiomonas ve aeromonas gibi arasýrada olasa besin zehirlenmesiyle birleþerek toýksin üreten ve bölüm 4te tartýþacaðýmýz diðer bahkteriler. 3.1 STAPHYLOCOCCUS AUREUS 3.1.1 Patogenesis Besinle taþýnan toksinlerin bakteriler tarasýndan baðýrsaða salgýlanmasýuyla Staphylococcal besin zehirlenmesi olur.Bunlar Staphylococcal entoksin ve 8 serolojik ayrý tür(A,B,C1,C2,C3,D,E ve F)bunlarda uzun zamandan beridir belirlenmiþti.Entertoksin F toksinlerin þok toksin sendromlarýnýn biyokimyasýný gösterir.Toksit þok sendrom toksin1(TSST-1) aybaþý boyunca kullanýlan tamponlarlaçok sýk iþbirliði yaparak toksin þok sendromunu üretir. Öncül patogenesis deneyimler bize Staphylococcal besin zehirlenmesinin cholera toksin gibi klasik bir entertoksin olmadýðýný göstermiþtir.Ta ik baðýrsak salgýsýyla direk rol oynadýðýný bilene kadar.Toksinlerin hareketleri baðýrsakta etkili olmasýna raðmen stimulus kusma merkezine etki ederek beyin yoluyla vagus nörüne ve neurotoksinlere ulaþýr. Besindeki bakterinin aktif büyümesi devam ettikçe toksin üretimi devam eder ve bu depolama denilen olay sýk devam eder.Her toksin tek baþýna bir polypeptide zinciridir ki bu zincir 30 dakikanýn özerindeki kaynamalara karþý birçok proteoytik enzimleri korur.Ama yinede bu sebzesel salgýlar bazý durumlarda hayatta kalamazlar.Örneðin eðer toksin besinin içerisinde üreyebilirse piþirilme iþleminden sonra bakteri ölse bile toksin faaliyetlerini eksiksiz sürdürebilir.Entertoksin türlerinden en çok tellaffuz edeleni(besin zehirlenmesinde)Staphylococcal entertoksin A(deniz) ki bu entertoksin yaklaþýk %75ini kapsar organýzmada SED de besin zehirlenmesinin 2. en önemli nedenidir.Öncül çalýþmalar entertoksin türlerindeki bir birlikteliði besinler ve staphylococci(ör. insan derisi)ni kaynak göstermiþtir.Her ne kadar birçok bulgu bu entertoksin üretildiðine dair SEA dan daha fazlaysa da kliniksel kanýtlar çok daha doðru orijinal düþüncelerden.Genellikle,yaklaþýk olarak %15-20si staph. areusinsan vücuduna entertoksin olarak bulunur;bu da bize besin-ellemenin bulaþmaktaki önemini gösterir. 3.1.2 Kliniksel Makaleler ve Tahminler Bu tür besin zehirlenmeleri karakteristik bulantý,kusma,karýn aðrýsý ve halsýzlýktýr çok sýk olarak ishal görülür ama az olarak görünmeyebilir.Zehirli besinin alýnmasýndan yaklaþýk olarak 1 ile 6 saat sonra kendisini gösterir.Ama bir çok hasta genelde 24 saat içerisinde tamamen toparlanýr. Spesifik bir terapinin olmamasý ve organizmanýn yavaþlamasý bize semptomlarýn ciddi þekilde yeterli olduðunu ve %10un üstünde vakalar dýþýnda hastahaneye gerek olmadýðýný gösterir. 3.1.3 Vaka ve epidemiology (Salgýn Hastalýk) Birleþik Amerikadaki ikinci en sýk rastlanan besin zehirlenmesi vakasý ve tutanaklara göre Macaristanda.Ýki ülkede de beslenme alýþkanlýklarý ayný gibi ve tabii ki salgýn oraný da öyle.Bilinen yemeklerle ve birçok besin aracýlýðý ile Birleþik Devletlerdeki hastalýðýn salgýn olduðu öne sürülüyor.Grafikler gösteriyor ki staph.aureus besin zehirlenmesine Ýngiltere ve Japonyada çok az rastlanýlýyor.Her ne kadar bu oranlarýn kaydedilmesi zor olsa da görüntü bu. Staph.aureus genellikle besinlere insan tarafýndan taþýnýyor;yani bu insan eliyle veya çapraz contamination denilen(kaþýk,býçak,kürdan,cam,düðme)gibi durumlarda oluyor.Özellikle inek ve sýðýrlarda alýnan günlük ürünlerde enfeksiyon bulaþabilir,%25 ile %50 oranýnda staph.aureus insanlardan besinlere bulaþtýrýl

NEFES DARLIGI

Sadece efor sýrasýnda oluþabileceði gibi aðýr vakalarda istitrat halinde bile olur.

A:solunum sistemi tümörleri                             F:aðýr anemiler  

B:astma bronchiale                                        G:hipertiroad  

C:bronþit                                                     H:zehirlenmeler 

D:þiþmanlýk ve gebelik                                     Ý:psikolojik olaylar

ÖKSÜRÜK

1. BÖLÜM ÇOCUK SAÐLIÐI BEBEÐÝN TEMEL GIDASI Anne Sütü: Bebeðin büyüme özelliklerine ve ihtiyaçlarýna en uygun gýda anne sütüdür. Zaruri durumlar olmadýkça anne sütünden vazgeçilmemelidir. Bu konu üzerinde peygamberimiz hadisi þeriflerinde bebek anne sütünden mahrum edilmemeli, ondan daha hayýrlý süt yoktur buyurmuþlardýr. Anne Sütünün Oluþumu: Doðumdan sonra anne beyninde bulunan Hipofiz adlý salgý bezinden salgýlanan prolakdin adlý maddenin uyarýsýyla annenin memelerinde süt yapýmý baþlar. Bebeðin memeyi emmesi sýrasýnda beyindeki merkezden oksitosin denilen hormonun salgýlanmasýyla süt kanallarý kaslarýn kasýlmasýyla kasýlmasýný saðlayarak sütün dýþarý akmasýný saðlar. Memeden geçen her 300 mililitre kandan 1 mililitre süt oluþtuðu hesaplanmýþtýr. Anne Sütünün Ýçinde Neler bulunur: Anne sütünün içinde bebeðin ihtiyaçlarýna cevap verebilecek oranda þeker, protein, yað, madensel tuzlar ve vitamin bulunur. Anne sütünün faydalarý sayýsýzdýr. En belli baþlýlarý ise kolay sindirilmesi, ishal, kabýzlýk, gaz sancýsý gibi rahatsýzlýklar daha az olur. Bebek hastalýklarýndan çocuk felci, solunum ve baðýrsak hastalýklarý daha az görülür. Anne sütünde demir, kalsiyum ve D vitamini bulunduðundan bebekte kansýzlýk ve kalsiyum eksikliðiyle ilgili kemik zayýflýðý görülmez. Beynin geliþmesine lüzumlu olan yað asidi anne sütünde daha fazla bulunur. Bebeðin anne sütüyle beslenmesi anne ile çocuk arasýnda psikolojik bir yakýnlýkla manevi yönde de gýdasýný alýr. ÇOCUÐUN SÜTTEN KESÝLMESÝ Çocuðun sütten kesilmesi dinimizde Kuran-ý Kerimde Ahkaf ve Lokman surelerinde 30 ay ile iki yýl arasýnda belirlenmiþtir. bakara suresinde iki yýl olarak hükme baðlanýr. Anne ve babanýn anlaþarak daha önce de sütten kesmeleri halinde sorumluluklarý yoktur. Vaktinden önce bebeðin sütten kesilmesi çocukta uykusuzluk, heyecan, kýzgýnlýk, iþtahsýzlýk ve kusma gibi durumlar meydana getirebilir, çocuða alýþtýrarak kademeli olarak sütten kesmelidir. Yolculuk, iþ çýkarma, koruyucu aþý zamanlarýnda sütten kesmemelidir. Sütten kesilen çocuðun bir yýl içinde demir eksikliði olacaðýndan ara sýra yaðsýz et, yeþil sebzeler verilmeli saðlýk yiyeceklerden, pirinç; patates, meyve verilmeli, ayrýca bir yiyecek günlüðü tutmanýn faydasý vardýr. ÇOCUÐUN SAÐLIÐI ÝÇÝN YETERLÝ UYKU ÞART Yeni doðan bebekler günün büyük bir kýsmýný uykuda geçirir. Ýlk iki ay süresince 16-18 saat uyurlar. Bazan uykusu geldiði halde huzursuzlaþýr. Yemekten önce aðlarlar. Bunlar normal sayýlmalýdýr, fakat bir rahatsýzlýðý olup olmadýðý araþtýrýlmalýdýr. Bezinin kirli olmasý, bir yerinin aðrýmasý, üþümek veya terlemek gibi rahatsýzlýðý varsa ortadan kaldýrýlmasýyla rahat ve normal olarak uyur. Ýlk aylarda gaz sýkýntýlarý olacaðýndan kucaða alýp gaz sýkýntýsýndan kurtarmalýdýr. Ýyi bir uyku alýþkanlýðý kazandýrmak için, belli saatlerde odasýnýn havalandýrýlarak kendi kendine uyumaya alýþtýrýlmalýdýr. Çocuðun uykusunun sünnete göre tanziminde ise, çocuklar sabah namazýnda uyandýrýlmalý kerahat vakti çýkýncaya kadar uyku uyumalarýna müsaade edilmemeli, yatsý namazýna kadar yatýrýlmamalýdýr. Çocuðunuz uykuya dalmakta zorluk çekiyorsa bunun sebepleri araþtýrýlmalýdýr. Çoðu zaman organik bir hastalýðýn belirtisi olabilir. Yeni doðan bebekler zamanýnýn beþte dördünü uykuda geçirir. Uykusuzluðun baþlýca sebepleri ateþ, karýn aðrýsý, kulak aðrýsý, açlýk ve öksürük olabilir. Çoðu zaman azarlanan ve dövülen ailedeki kavgalara þahit olan çocuklar kolaylýkla uyuyamaz, uykusuzluk çocukta sert mizaç geliþtirir. Uykusuzluða karþý ebeveynlerin alabileceði tedbirler ise yatmadan önce çocuða korkulu masallar anlatmamalý, uyku kaçýracak oyunlar oynamamasý saðlanmalý, aile içi kavgalar çocuk önünde yapýlmalýdýr. Yatmadan önce bir bardak süt uyumasýný saðlayabilecektir. ÇOCUKTA ÝÞTAHSIZLIK PROBLEMÝ Çocuklarda iþtahsýzlýk sebebi olarak ateþli hastalýklar sarýlýk, nezle, grip, sinir hastalýklarý, düzensiz yemek, çocukta iþtahsýzlýk yapabilir. Bu durumda sevdiði ve yenmesi kolay yemeklerle beslemeli, fazla ýsrarcý olunmamalýdýr.            

SAÇ DÖKÜLMESÝ 

Deri ve Yapýsý
Simge Demiral

DERÝ

Dokunma duyusu organý olan deri vücudun üstünü kaplar. Doðal deliklerin içi, sindirim ve solunum organlarýnýn iç ve dýþ yüzeyleri de mukoza denilen yalýnkat bir deriyle kaplýdýr Derinin üstünde kýllar ve gözenek adý verilen çok küçük delikler bulunur.

Derinin Yapýsý

Deri üstderi ve altderi diye iki kýsma ayrýlýr. Altderinin altýnda da derialtý dokusu denilen yaðlý bir tabaka yer alýr. Bu tabaka derinin kaslar ve kemikler üstünde kalmasýný saðlar. Bundan yararlanýlarak hayvanlarýn derisi kolayca yüzülebilir.

Üstderi’nin kalýnlýðý bir milimetrenin onda biri kadardýr. Üst kýsmý cansýz (boynuzsu tabaka), alt kýsmý canlýdýr. Üstteki ölü hücreler aþýnýp döküldükçe alttan yeri doldurulur. Malpigi tabakasý da denen canlý kýsýmda deriye rengini veren boya maddeleri bulunur.

Altderi esnek ve dirençlidir. Kýlcal kan damarlarý, sinir uçlarý, kýl kökleri, ter ve yað bezleri bu kýsýmda bulunur. Kýl’ýn gövdesi cansýz, fakat kökü canlýdýr. Kýl günde ortalama 0,2 mm kadar uzar. Kan dolaþýmý arttýkça kýlýn büyümesi de hýzlanýr. Kötü beslenme ve kötü kan dolaþýmý kýllarýn dökülmesine yol açar. Bazý hastalýklar da kýllarýn dökülmesine sebep olur (kellik, saçkýran v.b.). Kýllarýn beyazlaþmasý ise kýl soðanýndaki boya maddelerini akyuvarlarýn yok etmesinden ve mikroskopik hava kabarcýklarýnýn kýla yerleþmesinden ileri gelir. Her kýlýn dibinde bir irkilme kasý vardýr. Soðuk ve korku gibi etkiler bu kasýn kasýlmasýna ve kýlýn dikleþmesine sebep olur. Kýllarýn dibinde bulunan salkým biçimindeki bir yað bezi durmadan yaðlý bir sývý salgýlar. Bu yað deriyi ve kýllarý yaðlayarak sudan korur.

Derinin Duyarlýðý

Deri dokunma organýdýr. Dokunma, basýnç, sýcak, soðuk ve acýyý algýlar. Altderide bulunan sinir uçlarýna baðlý duyu cisimciklerinin kimi dokunmayý, kimi basýncý, kimi sýcaðý, kimi soðuðu, kimi acýyý alýr. Geniþ yüzeyi ve büyük duyarlýðýyla deri vücudumuzun dýþ etkilerden korunmasýný saðlar. 

SES KISIKLIÐI

ile iletiþimi saðlayan ses ve konuþma insan yaþamý için çok önem taþýyan hususlardan biridir. Sesde deðiþiklik yaratan nedenler burun ve akciðer arasýndaki solunum yollarý patolojilerinde nörolojik veya psikolojik olabilir. Vokal kord lezyonlarýnda ilk belirti ses kýsýklýðýdýr
Larinks; solunum, konuþma, yutma ve öksürük gibi fonksiyonlarda önemli rol oynayan bir organdýr.

LARÝNKS ANATOMÝSÝ

LARÝNGEAL ÝSKELET
Laringeal iskelet bir kemik ve üçü çift, üçü de tek olmak üzere toplam dokuz kýkýrdak oluþturur.

Hyoid Kemik
Hyoid kemik 3. servikal vertebra seviyesinde bulunan, U þeklinde ve 3. parçadan oluþan bir kemiktir.
Tiroid Kartilaj
Larinksin en büyük ve çýkýntýlý kýkýrdaðý olan tiroid kartilaj, Larinksin ön ve yan duvarlarýnýn büyük kýsmýný oluþturur.
Cricoid Kartilaj
Larinksin alt kýsmýndaki tek kýkýrdaklardan biridir. Tam bir halka þeklindedir.
Epiglot
Bu kýkýrdak her tarafý mukoza ile çevrili, ince lamina þeklinde bir kýkýrdaktýr.
Aritenoid Kartilaj
Orta hattýn iki tarafýnda, larinksin arka kýsmýnda ve cricoid kartilajýn üzerindedir. Üçgen prizma þeklinde bir kýkýrdaktýr. Bu prizma tepesi yukarýda, tabaný aþaðýda olacak þekilde durur. Tepesi corniculate kartilaj ile eklem yapar. Tabanýnýn ön köþesine processus vocalis denir ve buraya ligamentum vocale tutunur.
Cuneiform Kartilaj
(Wrisberg Kýkýrdaðý)
Ariepiglottik fold içerisinde bulunurlar. Farklý büyüklükte olabilen bu kýkýrdaklar bazen bulunmazlar.

LARÝNKSÝN EKLEMLERÝ
Larinsin kýkýrdaklarý arasýnda fonksiyonel yönden önemli olan krikotiroid ve krikoaritenoid eklemler bulunmaktadýr.
Krikotiroid Eklem
Tiroid kýkýrdaðýn inferior kornusu ile krikoidin posteromedial parçasý arasýndaki küçük bir eklemdir. Eklem kapsülle çevrilidir. Eklem kapsülü sinovyal zar ile örtülüdür. Eklem çoðunlukla iki tarafta asimetriktir ve öne ve arkaya harekete izin verir.   

TERLEME

KONUTLARDA ENERJÝ EKONOMÝSÝ Konutlarda enerji ekonomisinin baþlýca yolu ýsý yalýtýmýndan geçmektedir. Isý yalýtýmý, kullanýlan enerjiden tasarruf saðlanmasý nedeniyle bir parasal tasarruf ortaya çýkartmaktadýr. Isý yalýtýmýyla ortaya çýkan diðer bir sonuç, daha az yakýt ve daha az baca gazý nedeniyle çevre kirliliðini azaltýcý yönündeki etkisidir. Bu bölümde, binanýn; yapýsýný, konumunu ve kullaným amacýný belirleyen unsurlarý, binalarda ýsý yalýtýmýný, bina elemanlarýnda yalýtým uygulamalarý, ýsý yalýtýmýnýn çevre kirliliðine etkisini, su buharý geçiþi ve terlemenin kontrolünü, optimum yalýtým kalýnlýðýnýn hesabýna uygulamalarý, binalarda projelendirme aþamasýnda alýnabilecek enerji tasarrufu önlemlerini ve ekonomik analizi iþlenecektir. 1.1. Isýl Konfor Ýnsanlarýn çalýþma verimlerini bulunduklarý ortamýn sýcaklýðý büyük oranda etkilemektedir. Çalýþma ortamýnýn ýsýl þartlarý, insanlarýn bedensel ve zihinsel üretim hýzýný etkilemektedir. Isýl konfor ve iç hava kalitesi, bireyin bir ortamdaki ýsýl þartlar içinde kendisini rahat hissetmesi ve bu þartlardan doðan saðlýk sorunlarý ile karþýlaþmayacaðý bir ortamýn özellikleridir, insan saðlýðý onun üretimini doðrudan etkileyen bir faktördür. Eðer insan bulunduðu ortamýn sýcaklýðý nedeniyle hasta oluyorsa ya iþe gidemeyecek, iþi tamamen aksayacak ya da iþte bulunduðu ortamda daha verimsiz çalýþacaktýr. Çalýþma veriminin sýcaklýkla deðiþimine iliþkin diyagram Þekil 3.1de verilmiþtir. Benzer çalýþmalar aktif iþ, yavaþ iþ, kýþ giysisi hafif giysi gibi faktörler göz önüne i alýnarak da yapýlmýþtýr. Ortam sýcaklýðý ve konforu iþ yerlerindeki iþ kazalarýný bile etkilediði kaydedilmektedir (TOKSOY, M., 1995). Ýç hacimlerin konfor durumunun belirlenmesinde, iç hacim hava sýcaklýðý, iç baðýl nem, iç hacim hava hýzý, malzemelerin ýsý depo etme yeteneði ve iç yüzey uçaklýklarý etkili olmaktadýr, iç yüzey sýcaklýðý konfor ortamýnýn belirlenmesinde bir faktör olmaktadýr, iç yüzey sýcaklýklarýnýn konfor sýcaklýklarýnda olmasý yakýt tüketimini de azaltacaktýr, iç yüzey sýcaklýklarýnýn düþük olmasý hava akýmlarýný artýracaðýndan, iç ortam sýcaklýðý normal düzeyde olsa bile konforsuzluk ortaya çýkartacaktýr. Ýç yüzey sýcaklýðý aþaðýda verilen ifadeden hesaplanabilmektedir: Þekil 1.1. Sýcaklýðýn Çalýþma Verimine Etkisi (TOKSOY, M., 1995) (3.1) Denklem (3.1)deki sembollerin anlamlarý aþaðýdaki gibidir: Tiy Ýç iç içayüzey sýcaklýðý, Tiç iç ortam sýcaklýðý, Tdýþ Dýþ ortam sýcaklýðý,   IsýLdýþ Dýþ ortamýn ýsý taþýným katsayýsý, aortamýn ýsý taþýným katsayýsý,  geçirgenlik direnci. Isý geçirgenlik direnci 1/A olup, Denklem (2.2)de aþaðýdaki gibi verilmiþtir: Denklem (3.1) ve (2.2)den görüldüðü gibi iç yüzey sýcaklýðý iç ve dýþ ortam hava sýcaklýklarýna, iç ve dýþ yüzeyin ýsý taþýným katsayýlarýna ve yapý malzemesinin ýsý geçirgenlik direncine baðlý olmaktadýr. Ýç yüzey sýcaklýðýnýn ortam sýcaklýðýna 2-3°C gibi yakýn sýcaklýk farklarýnda olmasýnýn konfor hissi yarattýðý belirtilmektedir. Çeþitli konfor durumlarý için iç ortam sýcaklýðý ile iç yüzey sýcaklýðý arasýndaki iliþki Çizelge 3.1de görülmektedir. Çizelge 1. Çeþitli Konfor Durumlarý Ýçin Ýç Ortam ile Ýç Yüzey Sýcaklýklarý Arasýndaki Fark (PEHLEVAN, A., 1993) Ti - tiy °C Konfor Durumu 2 Çok konforlu 3 Konforlu 4 Az konforlu 6 Konforsuz 8.5 Soðuk 8.5 Çok soðuk Ýç yüzey sýcaklýðýnýn konfor þartlarýnda kalmasý için, Denklem (3.1), (2.2) ve, Çizelge (3.1) göz önüne alýnarak dýþ duvar malzemesi ve kalýnlýðý tespit edilebilir. Konfor sýcaklýðýnýn saðlayacak ýsý geçirgenlik direnci deðerleri verilmiþ duvar kullanýldýðýnda konforlu bir ýsýnmanýn yaný sýra yoðuþmaya da engel olunabilmektedir. Konfor ortamýný saðlamada, odanýn sýcaklýk, nem ve hava hýzý için aþaðýdaki deðerler verilmektedir: sýcaklýk : 18-22°C nem : 35-70 % hava hýzý : 25 m/sn Konforsuzluða neden olacak hava hýzlarý pencere ve kapýlarýn yeterince sýzdýrmaz olmamasýnýn yanýþýna, iç yüzey ve ortam sýcaklýðý arasýndaki farkta olabilir.

VÝTAMÝNLER

            Vitamin A (beta-Karoten): deri,gözler ve kemikler için gereklidir. Antioksidandýr . akciðer, mide,yemek borusu, gýrtlak ve idrar kesesinde oluþabilecek tümörleri baþlangýç aþamasýnda önler.

            Vitamin B1 (Tiamin): sýcak, ýþýk, ve etkilenip zarar görür. Piþirilerek alýndýðýnda kayba uðrar. Doku oluþumu destekler. Glikozun yanmasýnýn etkisinden dolayý enerji verir.

            Eksikliðinde diþeti hastalýklarýna, diþ çürümelerine, yorgunluk, depresyon, kabýzlýk, ve beriberi hastalýðýna sebep olur. Çocuklarýn büyüme ve geliþmeleri için ok gereklidir.

            Vitamin  B2(riboflovin): ýþýk ve ýsýdan etkilenip zarar görür. Vitamin B6 iþle birlikte kan hücrelerine etki ederler. Eksikliðinde deri hastalýklarýna, göz hastalýklarýna sinirsel bozukluklarýna , büyüme bozukluklarýna sebep olur.

            Vitamin B3 (Niacin): metabolizmaya enerji saðlar ve metabolizmayý ayarlar. Derinin , kaslarýn ve sinirlerin yenilenmesini destekler. Eksikliði çocuklarýn büyümesine önler ve Pellegra hastalýðýna sebep olur.

            Ýlk çalýþmalarýna 1952 yýlýnda baþlayan Dr Abram Hoffer M.D.,PH,D. Niacinin yüksek dozlarýna uygulayarak bir çok þizofreni hastasýný iyileþtirebilmiþtir.

            Vitamin B6 (pyridoksin): ýsý ve ýþýktan etkilenir. B2 Vitamini ile birlikte çok önemli metabolizma iþlevlerinde etkili olur. Sinir bozukluklarýna (örneðin) vatan hasreti hastalýklarýna ), kansýzlýða, deri ve göz hastalýklarýna iyi gelir.

            Vitamin B12(cobalamin): ýþýk hava ve ýsýdan etkilenir. Genel olarak ette bulunan bu vitamin çok az bitkide bulunur. Sinir hücrelerinin iþlevi ve metabolizma için çok gerekli bir vitamindir. Kan hücrelerinin oluþmasýný destekler. Eksikliði bir çok sinirsel rahatsýzlýða ve kansýzlýða sebep olur.

            Vitamin C (Askorbikasit): ýþýk, ýsý ve havada bozulur. A ve E vitaminleri ile birlikte çok güçlü bir antioksidan etkiye sahip olduðundan savunma sistemini kuvvetlendirir ve enfeksiyonlara karþý koyar. Diþler ve kemikler için çok gereklidir. Damar yapýsýnda, zedelenme ve yaralanmalarda çok önemli rol oynar. Kanser yapýsýnda etkisi olan Nitrosaminleri  durdurarak kanseri engeller. Tüm vücudumuz için çok gerekli olan bu vitamini vücudumuz kendisi (hayvanlar kendileri üretebilirler) üretemediðinden mutlaka dýþardan almak zorundayýz. Eksikliðinde iskorbik hastalýðý oluþur.

            Vitamin E (Ttocopherol): A ve E vitaminleri ile birlikte hücreleri serbest radikallerden koruyan  önemli bir antioksidandýr. C vitamini ve karotenoidler, E vitamini ile birlikte yeteri kadar bulunurlarsa hücreleri hasar görmekten korurlar. Böylece büyük bir olasýlýkla kanser oluþumuna da karþý koyalar. Eksikliði konsantrasyon gücünü kaslarý ve savunma sistemini zayýflatýr. Böylece enfeksiyonlar, kanser gibi hastalýklar , romatizma , diyabet, damar sertliði ve inmeler oluþabilir. Kalp hastalarý savunma sistemi zayýf olanlarýn (en fazla 100 mg kadar yüksek dozlarda) kullanmalarý faydalýdýr.

            Karotenoid: Serbest  radikalleri etkisizleþtiren önemli bir antioksidandýr.

            Karoten : A vitamini olarak da adlandýrýlan güçlü bir antioksidandýr.

            Beta-Karoten: vitamin A oluþumundan bir önceki basamakta yer alýr. Vücudu korur. Hastalýklarýn iyileþmesini hýzlandýrýr. Gözleri kuvvetlendirir.

            Cholin : B kompleksi vitaminlerdir. Sinir sistemi ve beyin fonksiyonu için önemlidir. Bu yüzden Alzheimer hastalýðýna olumlu etkisi vardýr. Karaciðer toksinlerden temizler. Sakinleþtirici ve kolestrolu kontrol edici bir etkiye sahiptir.

            B3, B5,, B6 ve B12 vitaminleri bazý minerallerle koordinasyon içinde çalýþarak beyin fonksiyonlarýna çok olumlu etki ederler.

MÝNERALLER

Kalsiyum: kemiklerin ve diþlerin büyümeleri ve saðlam olmalarý için gereklidir.

Krom  : kan þekerini dengeler. Glikoz oluþum ve dönüþümüne yardýmcý olur.  

Bakýr: Kanýn oluþmasýna yardýmcý olur.

Demir : Vücudun enfeksiyonlara direncini arttýrýr. Kýrmýzý kan hücrelerine oksijen taþýr.

Magnezyum : Kemik yapýmýnda rol oynar. Histadin adlý amino asidin, histamini þekerlenmesini önler. Histamin þiddetli kaþýntý gibi alerjik reaksiyonlara sebep olur. Ancak histaminin þekerlenmesine engel olan kaþýntý durdurucu anti alerjik bir rol oynar.

Mangan : Kaslarý ve sinir sistemini besler eksikliði kansýzlýða, ostropoza, cinsel organlarda iþlevler bozukluklara ve büyüme bozukluklarýna sebep olur.

Fosfor: Diþ ve kemik büyümesinde etkilidir. Enerji metabolizmasýnda da  rol oynar.

Potasyum : Hücre içerine madde giriþ çýkýþlarýnda ve hücre metabolizmasýnda rol oynar. Kaslara enerji saðlar.

Selenyum :Antioksidan enzimlerle birlikte olur ve onlar tarafýndan kullanýlýr.

Sodyum : Potasyumla birlikte vücut sývýlarýný dengede tutar. Aminoasitlerin ve glikozu hücrelere taþýr

Çinko : Savunma sistemini kuvvetlendirir. Büyümeye yardýmcý olur.

Kaliyum : Sinir sisteminin iþlevselliði ve asit dengelenmesi için önemlidir.Natrium ve  Chlorid ile birlikte vücudun su depolayýþýný dengelerler. Eksikliði kas zayýflýklarýna yada felçlere neden olurlar.

Klor : Mide asidinin oluþumunda etkilidir. Eksikliði kramplara,düþünce tembelliðine ve iþtahsýzlýða neden olur.

Natriyum : Kan basýncýnýn düþmesini engeller. Yemek tuzu þeklindeki çok fazla alýmý tansiyon yüksekliðine sebep olur.

Kaliyum sorbat: Bir çok enzimin iþlevselliði için önemli ve gereklidir. Sinir ve kas hücrelerinin iþlevler,ini düzenler

ENZÝMLER

Sindirim enzimleri vücut için gerekli olan kimyasal redikasyonlarýn oluþmasýna yardýmcý olurlar. Gýdalarýmýz içinde yer alan proteinlerin aminoasitlere dönüþtürülmesine ve daha sonra bu animoasitlerin vücut proteinine dönüþtürülmesinde en büyük rolü sindirim enzimleri oynarlar.

Amylase : yaðlarý ve þekerleri parçalayarak sindirime yardýmcý olur.

Bradykininase : aðrý giderici ve iltihap giderici (antiinflammatör) etkiye sahiptir. Savunma sistemini uyarýcýdýr.

Catalase : dokularda su toplanmasýna engeller.

Cellulase: Selulozun sindirim,ine yardýmcý olur.

Creatine phosphokinase : kaslarda enerji toplanmasý ile ilgilidir.

Lipase : Yað parçalayýcý olarak sindirimde rol oynar.

Proteolytiase: Gýda parçalanmasýna yardýmcý olur.

Ve diðerleri Oxidase, Alimase, sgot, Transaminase, Lactic dehydrogenase, Nudeotidase. Spot Transaminase, spgt Transaminase.

           

MONO ve POLYSAKKARÝDLER

Acemannan savunma sistemini harekete geçirmekte önemli bir rol oynar. O , tümör ve bakteri öldürücü beyaz kan hücrelerini uyarýr ve bu hücrelerin çoðalmasýný saðlar. Bu þekerler dýþarýdan kullanýldýklarýnda cildin nemlendirilmesinde baþlýca rol oynar. Mucopolysakkarinler  normalinde 10 yaþýmýza kadar vücudumuzda üretilirlerse de, 10 yaþýndan sonra vücut dýþý kaynaklardan alýnmalarý savunma sistemimiz için gereklidir. 

LÝGNÝN ve SAPONÝNLER

Lignin : California’dan Elizabeth Burdick’e (biyokimyager) göre bitki týpký bir taþýyýcý kamyon gibi de görmemiz gerekiyor. Çünkü cilt saðlýðý için gerekli olan suyu, aminoasitleri, vitaminleri. Minareleri ve enzimleri kamyona yükleyip cildin en alt tabakalarýna taþýr. Ýþte cildimizin saðlýðýna ulaþabilmesi için önemli olan bu taþýma, cildin derinliklerine hýzla  nüfus edebilme özelliklerinde bulunan Lignin maddesi sayesinde gerçekleþmektedir.

Sponin : temizleyici,antiseptik ve anti mikrobik özelliklere sahiptir.

ANTRAGÝNONLAR

Antraginonlar aðrý dindirici ve müshil etkisine sahip özelliklerdedirler.

Antimikrobik özelliklere sahip olan antraginonlar sindirim sisteminin çalýþmasýna da yardýmcý olurlar.

Aloin ve Emodin: Acý kesici ve aðrý dindirici- ayrýca antibakteriyel ve antiviral özellikler.

Barbolin ve Ýsobarbolin: Antibiyotik özellikleri ve aðrý kesici etki.

Anthranol, Anthracen ve Aloetic asit: Hiçbir toksin etkisi olmaksýzýn antibiyotik etkisi.

Aloe Emodin: Müshil etkisi.

Cinnamic asit: Anestezik etki- ölü dokunun çözülmesine yardýmcý.

Chrysophanic asit: Mantar öldürücü etki.

Ethereal yað: Teskin edici ve aðrý kesici.

Tesistannol: Bakteri öldürücü.

            YAÐ ASÝTLERÝ

Yað asitleri, gýdasal yaðlarýn yapý taþlarýný oluþtururlar. Kimyasal yapýlarýna göre vücutta çok deðiþik etkilere sahiptirler. Örneðin kolesterol düzeyine etki ederler.

Enerji taþýma görevlerinin dýþýnda yaðda çözünebilen (A-D-E-K) vitaminlerini vücuda yararlý hale getirirler.

Kollestrol: Önemli bir anti-inflamatör

Campesterol: Önemli bir anti-inflamatör

Beta-Sitosterýl: Önemli bir anti-inflamatör

SALÝSÝK ASÝT

Salisik asit aspirinin sahip olduðu özelliklere benzer özerliklerdedir. Anti-inflamatör ve anti-bakteriyel özelliklerdedir.

AMÝNO ASÝTLER

Amino asitler tüm vücut iþlevselliði için ciddi öneme sahiptirler. Onlar beyinin de iþlevselliðini etkilediklerinden depresyon tedavisinde de kullanýrlar.

Vücudumuz için gerekli olmasýna raðmen vücudun kendi üretemediði 8 farklý amino asit vardýr. Ýþte bu 8 amino asitin de 7 si bazý bitkilerde bulunmaktadýr. Önce bu 7 amino asiti ele alalým.

Lysin: vitamin C ile birlikte oluþturduklarý biyokimyasal L-Carnitin sayesinde kas dokusunun çok daha iyi oksijen almasýný saðlar. Böylece kaslarýn yorulmasýný geciktirir. Büyümeye yardýmcý olur. Hormon ve enzimlerin üretilmesini destekler. Ýktidarsýzlýk problemlerinin çözülmesine yardýmcý olur. Konsantrasyon gücünü arttýrýr. Eksikliði protein sentezini yavaþlatarak kas ve dokulara zarar verir.

Methinoin  

Valin: karaciðerde hiç iþleme uðramadan kaslar tarafýndan alýnýr. Beynin iþlevi için gerekli olan (trytoghan, phenylalin ve tyrosin) gibi maddelerin alýmýnda rol oynar.

Threonin: karaciðerin yað yapmasýný engeller. Özellikle vejetaryenler de çok az bulunduðundan ek gýda maddeleri alýnmasý gereklidir.

Leucin: Enerji kaynaðý olarak kullanýlýr. Deri ve kemiklerin saðlýklarýna kavuþmalarýnda etkilidir.

Ýsoleucin: Kaslar için enerji kaynaðýdýr. Hemoglobinin oluþumunda rol oynar.

Phenylalanin: Açlýk hissi azaltýr. Cinsel isteði arttýrýr. Depresyonu azaltýr ve beyin iþlevlerini daha iyileþtirir.

 

SOLUNUM SÝSTEMÝ HASTALIKLARI   

     Solunum olayý dört aþamada gerçekleþir:

         1-Atmosfer ile (solunum sisteminde havanýn ulaþabildiði en son nokta) arasýnda havanýn içe ve dýþa akýmý,

         2-Kan arasýnda oksijen ve karbondioksit nakli,

         3-kanda ve doku sývýlardaki oksijen ve karbondioksitin hücreler içine ve dýþýna taþýnmasý,

         4-Tüm bu iþlemler ve solunumun diðer basamaklarýnýn regülasyonu, 

     Akciðer geniþlemesi ve daralmasýnda iki etken vardýr;

         1-Diyafram kasýnýn kasýlmasý ve gevþemesi ile göðüs kafesi hacminin arttýrmasý ve azaltmasý,

         2-Kaburgalarýn yükselmesi ve alçalmasýyla göðüs ön-arka çapýnýn azalmasý ve çoðalmasý,

      Saðlýklý eriþkin bir erkek bir dakikada yaklaþýk on iki defa nefes alýr ve her defasýnda yaklaþýk 500 cc hava solunum sistemine girer.Akciðerlerde kanýn oksijenle temasý aralýksýz olarak sürer.Nefes verilen dönemde bile akciðerlerde bir miktar hava kalýr ve bu hava ile oksijenasyon iþlemi sürdürürlür. 

       Solunum sistemi hastalýklarýnýn birçoðunda dolaþým sistemi de bazý patolojiler gösterebilir.Bu yüzden bu tür hastalýklara yaklaþýrken kardiyovasküler sorun bulunup bulunmadýðýnýn sorgulamasýnda büyük yarar bulunmaktadýr.

 

HASTALIK

TANIMLAMA

AKAPNÝ        

Kanda karbondioksit bulunmamasý durumudur.Bazen hipokapni olarak da adlandýrýlýr.

ALLERJÝ

Bir antijen ya da allerjen tarafýndan tetiklenen ve vücudun savunma sistemi tarafýndan geliþtirilen bir reaksiyon. Normalde vücuda zarar verme ihtimali olan yabancý maddelere karþý otomatik olarak oluþan bir olaydýr.Fakat bazý durumlarda çok ileri boyutlarda reaksiyon geliþebilir ve vücut için riskli tablolar ile karþýmýza çýkabilir.Basit cilt döküntülerinden , nefes borusunun aniden týkanmasýna kadar çok farklý tablolar geliþtirebilir.

ASTMA  BROCHIALE

Duyarlýðý artmýþ hava yollarýnýn herhangi bir etken ile geçici olarak yaygýn daralmasýdýr.Nöbetler halinde nefes darlýðý ataklarý olur.alerjik olabileceði gibi , yýllar önce geçirilmiþ bir akciðer enfeksiyonuna baðlý olarak da geliþebilir.

BRONÞÝT

Akciðer bronþlarýnda viral ya da bakteriyel enfeksiyon sonucu geliþir.öksürük temel bulgudur.

KOAH

Bir yýl içinde en az üç ay süre ile ve birbirini izleyen iki veya daha fazla yýl devam eden kronik bronþit , aþýrý yapýmýnýn sebep olduðu öksürük ve balgam çýkartmak ile karakterizedir.

PNOMONÝ

Enfeksiyonlar , kimyasal ajanlar , alerji gibi sebepler oluþur.Aniden baþlayan titreme , üþüme ve yüksek ateþ vardýr.Bulantý , kusma , halsizlik , iþtahsýzlýk görülebilir.

 

PULMONER EMBOLÝ

Ani nefes darlýðý ile baslar. Göðüs aðrýsý, kan tükürme olabilir.Akciðerlere giden ana damarýn pýhtý ya da baþka bir nedenden dolayý aniden týkanmasý söz konusudur.

TÜBERKÜLOZ

Mikobakteriyum Tüberkülozis adý verilen mikroorganizma tarafýndan oluþturulur. Buluþma solunum, sindirim ya da direkt yolla temas sonucu olur. Öksürük, gece terlemesi, orta derecede balgam, iþtahsýzlýk, anemi görülebilir.

VEREM       

Tüberküloz

     Solunum sistemi hastalýklarýnda Aloe Vera’nýn ve diðer doðal ürünlerin kullanýmýnda her zaman akýlda bulundurulmasý gereken belli baþlý hususlar þunlardýr;     

          1-Bu tür hastalýklarýn hemen hemen tamamý hücre yýkýmý ya da hücrenin normal histolojik yapýsýnda bozulma ile seyretmektedir. Bu yüzden tüm solunum sistemi hastalýklarýnda elma ya da böðürtlen gibi meyvalar ile desteklenmiþ formunun kullanýmýnýn arttýrýlmasýnýn faydalý olabileceði düþünülmektedir.

          2-Solunum sistemi hastalýklarýnýn çok büyük bir bölümü enfeksiyonlarla birlikte seyretmektedir.Ýnsan solunum sistemi , mikroplarýn organizmaya girmesi için açýk bir kapý pozisyonundadýr.Bununla birlikte akciðerlerimizi oluþturan doku , çok hassas olup , bu tür enfeksiyonlardan çok çabuk etkilenebilmektedir.Bademcikler ise , bir tür baraj gibi , mikroplarýn aþaðý solunum yollarýna inmesini engelleyen bariyer görevini üstlenmiþlerdir. Böyle bir anatomik yapýlanmada, enfeksiyonla seyreden solunum yollarý hastalýklarýnda doðal antibiyotiklerin kullanýmý etkili olabilmektedir. Bu kapsamda sarýmsak ya da arý propolisi en önemli maddeler olma özelliðini göstermektedirler.

          3-Solunum yollarýnýn en önemli enfeksiyöz hastalýklarýndan birisi de Tüberkülozdur.Halk arasýnda “verem” ya da “ince hastalýk” olarak tanýnan Tüberküloz , yüzyýllar boyu toplum saðlýðýný tehdit eden çok önemli bir hastalýk olma özelliðini göstermiþtir.

          4-Solunum yollarýnýn bir diðer önemli hastalýk grubunu da alerjik hastalýklar oluþturmaktadýr.Alerjiye neden olan ve organizma tarafýndan salgýlanan “histamin”adýndaki madde üzerinde etkisinin bulunduðu bilim çevrelerince bilinmektedir.Buna ek olarak arý poleninin kullanýmý ile e bu tür alerjik hastalýklarda olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir.

          5-Solunum sistemi “serbest radikal” olarak bilinen ve insan vücuduna dýþ ortamdan giren ve zarar veren maddelerden de fazlasýyla etkilenmektedir.Serbest radikallerle mücadele en önemli maddelerin baþýnda da C vitamini gelmektedir.Bu tür þikayeti bulunan ya da risk altýndaki kiþilere C vitamini takviyesi ileri dönemlerde ortaya çýkma ihtimali bulunan hastalýklara karþý korunmak anlamýnda etkili olabilir.

          6-Tümörel oluþumunlarda ise , mümkün olduðu kadar yüksek konsantrasyonda , istenen sonucun elde edilmesi için etkili olabilecektir.

 ÜRÜNER SÝSTEM HASTALIKLARI

Böbrekler iki büyük görev yaparlar;

          1-Vücutta metabolizma sonucu oluþan son ürünlerin atýlmasýný saðlarlar.

          2-Vücut sývýlarýnýn dengesini ve yoðunluklarýný kontrol ederler.

Her iki böbrekte yaklaþýk 2.400.000 nefron adý verilen ve her biri kendi baþýna idarar üretebilme yeteneðine sahip fonksiyonel birim bulunmaktadýr. Nefron , esas itibariyle sývýnýn süzüldüðü bir glomerül ve uzun bir tüpten oluþur.Kanýn glomerüllerden süzülmesini takiben açýða çýkan sývý bu tüplerden geçerek idrar haline dönüþür.Daha sonra üreterler aracýlýðýyla mesanede biriken bu idrar uretra kanalýyla vücuttan atýlýr.70 kg’lýk bir kimsede iki böbrekten geçen kan miktarý yaklaþýk 1200 ml/dakikadýr.Belli baþlý üriner sistem hastalýklarý ve bu hastalýklarýn karakteristik tanýmlamalarý þu þekildedir;

HASTALIK

TANIMLAMA

ASETONÜRÝ

Ýdrarda aseton düzeyinin normalden fazla olmasý hali.Yað oksidasyonunun tamamlanamamasý sonucu görülür.

BÖBREK TAÞLARI(ürolitiasis)

Yerleþim yerine ve taþýn kimyasal özelliklerine göre farklý gruplara ayrýlýrlar.Eðer taþ belirli bir bölgede sabit duruyorsa ve hiç oynamýyorsa , sessiz kalýr ve sancý yapmaz.Hareketli , küçük taþlar en fazla sancýya sebep olanlardýr.Beslenme alýþkanlýklarý ve genetik faktörler söz konusudur.

BÖBREK YETMEZLÝÐÝ

Az ya da hiç idrar çýkartamama hastalýðýdýr.Kanama,ishal,kusma,yanýk ve aþýrý terleme gibi durumlarda böbreðe gelen kan miktarýndaki azalmaya baðlý olarak geliþir.Böbreklerin yetersiz kalmasý ile kanda biriken zararlý maddelerin temizlenmesi için bu tip hastalar periyodik olarak diyaliz makinasýna baðlanýrlar.

DÝYABETÝK GLOMERÜLOSKLEROZ

Þeker hastalýðýnýn ilerlemesi ile oluþur.Þeker hastalýðýna baðlý ölümlerin yarýsýnýn sebebi bu hastalýktýr.Sýklýkla hipertansiyon ile birlikte geliþir.

FANCONI HASTALIÐI

Genetik geçiþi olan ve böbrek fonksiyonlarýnda bozulma ile ilerleyen bir hastalýktýr.

GLOMERÜLONEFRÝT

Her iki böbreðin glomerül denilen bölgelerini tutan kalýtsal olma ihtimali bulunan bir hastalýktýr.kronik böbrek yetmezliðinin en sýk rastlanan sebebidir.

GOODPASTURE HASTALIÐI

Hýzla ilerleyen nefrit belirtileri ile beraber balgamdan kan gelmesi de vardýr.Hastalýk özellikle genç erkeklerde görülür.baðýþýklýk sistemini ilgilendiren bir hastalýk olduðu düþülmektedir.

LUPUS NEFRÝTÝ

Sebebi tam olarak bilinmeyen bir baðýþýklýk sistemi hastalýðýdýr.Akciðer zarý kalp zarý,karýn zarý ve derinin tutulumu söz konusudur.

PROSTAT ADENOMU

Erkeklerde 60 yaþýndan sonra %50 görülür.Ýyi huylu bir tümör vardýr.Ýdrar akýmýnýn azalmasý , sýk idrara çýkma , gece idrar yapma ihtiyacý , idrar yapma zamanýnýn uzamasý gözlenir.

ÜROLÝTÝASÝS

Böbrek Taþlarý.

KALP DAMAR SÝSTEMÝ HASTALIKLARI

       Hücreler canlýlýklarýný sürdürebilmek için çevreleri ile sürekli madde alýþ-veriþi yapmak zorundadýrlar.Bu alýþ-veriþ genellikle diffüzyon  iþlemi ile gerçekleþir.Diffüzyon , madde taneciklerinin yüksek yoðunlukta bulunduklarý bir bölgeden düþük yoðunlukta olduklara bölgelere doðru yayýlmasý demektir.Memelilerde, kan akýmý ile oksijen (O2)ve besleyici maddeden zengin fakat karbondioksit(CO2)ve metabolizma artýklarý yönünde n fakir kan , hücrelerin yakýnýna gelir ve diffüzyon olayý gerçekleþir.

        Dolaþým sistemi kalp ve onunla kapalý bir devre yapan damarlardan kurulmuþtur.kalp,sistemin pompasýdýr.Damarlar ise pompanýn attýðý sývýnýn borularýdýr.Kalpten çýkan kan ,arterler vasýtasýyla tüm vücuda daðýlýr.Ýlerlediði her bölgede çapý daha küçük olan damarlara transfer edilirler.sonunda arteriol denilen ve arter sisteminin en dar bölümünü oluþturan bölgelere gelirler.Buradan venüller aracýlýðýyla venöz sisteme geçerler ve gitgide geniþleyen ven damarlarý ile kalbe geri dönerler.

        Bu dolaþým sýrasýnda akciðerde vücudun hayatiyeti için gerekli oksijeni alan kan , anteriollerden venüllere geçme aþamasýnda taþýdýklarý oksijeni hücrelere verip , karbondioksiti hücrelerden alarak akciðere geri dönerler.

       Yine ayný dolaþým sonucu , ince barsaklardan gerekli besin maddelerini alarak hücrelere götürülür ve artýk maddeler karaciðer ve böbrekler aracýlýðýyla vücuttan uzaklaþtýrýlýrlar.

       Kalpte ise dört bölüm bulunmaktadýr.Bunlar,kaný akciðerler ile vücuda daðýtmak üzere bir düzen içerisinde çalýþýrlar,bu bölümlerin her birisi bir kapakçýk aracýlýðý ile kanýn iletilmesini saðlarlar.Kalbin kendisinin kan ihtiyacý ise koroner damar adý verilen ve kalbi çepeçevre saran bir að ile saðlanýr.

      En sýk karþýlaþýlan kalp damar hastalýklarý ve bu hastalýklarýn temel bulgularý þunlardýr;

HASTALIK

TANIMLAMA

ADAMS STOKES HASTALIÐI

Nabýzýn çok yavaþlamasý ve zayýflamasý , baþ dönmesi , bayýlma ve yüzeyel solunum ile kedisini belli eden bir hastalýktýr.

AKUT PERÝKARDÝT

Kalbi çevreleyen zarda intihaplanma vardýr.Öne doðru eðilmekle azalan þiddetle aðrý , ateþ ve çarpýntý vardýr.Nabýz hýzlý ve düzensizdir.

AKUT ROMATÝZMAL ATEÞ

Nedeni kesin olarak bilinmeyen , subakut veya kronik seyirli sistemik bir hastalýktýr.Kalp kapakçýklarýnda bozukluklara neden olabilir.A grubu beta emolitik streptokok denilen mikrobun neden olduðu bademcik enfeksiyonu , orta kulak iltihabý vs. sonrasýnda geliþir.

AORT ANEVRÝZMASI

Aort üzerinde kireçlenmenin yoðun olduðu bölgelerde görülür.Aort duvarýnýn saðlamlýðýný ve esnekliðini kaybetmesi,zayýflamasý,incelmesi ve geliþmesi,ileri aþamalarda ise bu bölümün balon gibi þiþmesi ile karakterizedir.

AORT DÝSSEKSÝYONU

Aortun duvar yapýsýnýn bozularak,içinde akmakta olan kanýn Aort katmanlarý arasýnda zýzmazý ve burada ilerliyerek kendisine gitgide büyüyen bir kese oluþturmasý durumudur.

AORT KOARKTASYONU

Aortada bir darlýk sonucu vücüdün üst yarýsýnda tansiyon yüksekliði ile seyreden,cocukluk ve genç eriþkilik döneminde genellikle tanýk olan bir hastalýktýr.

ARTERIOSKLEROZ

Atardamarlarda lümen daralmasý , duvar kalýnlaþmasý ve elastisite kaybýnýn meydana getirdiði bir hastalýktýr.

ATRÝAL SEPTAL DEFEKT(ASD)

Kalbin kulakçýklarý arasýndaki bölmede açýklýk vardýr.Kan sol kulakçýktan sað kulakçýða geçmektedir.Nefes darlýðý , yorgunluk ,sýk solunum enfeksiyonu olur.

BUERGER HASTALIÐI

Damarlarýn içine hava girmesi durumu.Bu hava kan akýmý ile sürüklenerek akciðer , beyin gibi hayati organlara gelirse ani ölüm , felç gibi tablolarla karþýmýza çýkar

CAISSON HASTALIÐI

Damarlarýn içine hava girmesi durumu.Bu hava kan akýmý ile sürüklenerek akciðer , beyin gibi hayati organlara gelirse ani ölüm , felç gibi tablolarla karþýmýza çýkar

CROCQ HASTALIÐI

Ellerde ve nadiren ayaklarda solukluk hissi , mavi renk ve terleme ile karakterli bir dolaþým sistemi hastalýðýdýr.

FALLOT TETRALOJÝSÝ

Birbirine baðlý dört farklý anatomik bozukluk vardýr.Bu hastalýkla doðan bebeklerin çoðu mavi renktedir.Diðerlerinde ise 1 yaþýndan önce morarmalar görülür.

HÝPERTANSÝYON

Büyük tansiyonun 160 mmHg veya üzerinde ve/veya küçük tansiyonun 95 mmHg veya üzerinde olduðu durumlardýr.böbrek hastalýklarý , hormonal bozukluklar , enzim düzensizlikleri nürolojik hastalýklar veya bazý ilaçlarýn kullanýmý sonucu geliþebileceði gibi vakalarýn %95 kadarýnda sebebi anlaþýlamamaktadýr.

KALP KRÝZÝ

Bkz. Miyokard enfarktüsü

KALP YETMEZLÝÐÝ

Kalbin yeterli miktarda kaný pompalayamamasý ve kanýn yetersizlikten sorumlu bölümün gerisinde gölgelenmesi sonucu ortaya çýkar.Nefes darlýðý,yorgunluk,kuvvetsizlik,bellek bozukluklarý,baþ aðrýsý ve kötü rüyalar vardýr.

MI

Bkz. Miyokard Enfarktüsü

MÝYOKARD ENFARKTÜSÜ

Kalp kasýnýn kanlamasýný saðlayan koroner damarlardaki týkanýklara baðlý olarak kan akýmýnýn yetersiz kalmasý sonucu oluþur.Kan akýþýnýn tamamen durmasýndan sonraki ilk 6 saatte hücreler ölmeye baþlar.24 saat içerisinde ise kalýcý deðiþiklikler oluþur.

PATENT DUKTUS ARTERÝOSUS(PDA)

Doðum öncesi dönemde fonksiyonel olan , doðumdan sonraki dönemde ise kapanan bir damar yapýsýnýn doðum sonrasý da açýk kalmasý söz konusudur.Çabuk yorulma ve nefes darlýðý vardýr.

PERÝARTERÝTÝS NODOSA

Atardamar hastalýðýdýr.Daha çok orta yaþ erkeklerde görülür.Küçük ve orta boy arterlerde nodül tarzýnda þiþmeler vardýr.Ateþ , solukluk,yorgunluk,iþtahsýzlýkla baþlar.

RAYNAUD HASTALIÐI

Atardamarlarda ve damarcýklarda kasýlma sonucu doku beslenmesinin bozulmasý ile karakterli ,sebebi bilinmeyen bir hastalýktýr.Genellikle soðuk havalarda ve stress altýnda olan kiþilerde görülür.

TAÞÝKARDÝ

Kalp atým sayýsýnýn dakikada 100’den fazla olmasýdýr.Kansýzlýk ,egzersiz,ateþ,stress,tiroit bezinin fazla çalýþmasý ve birçok kalp hastalýðýna baðlý olarak geliþebilir.Ateþ en sýk rastlanan sebeplerden birisidir.39 derecenin üzerinde her bir derecede ateþ nabýz sayýsýný dk’da ortalama 20 kadar artýrýr.

VARÝS

Vücutta toplardamarlarýn kaný kalbe döndürecek vasýflarýný kaybetmiþ olmasý halidir.Özellikle bacaklarda görülür.Kan yerçekiminin etkisi ile bacaklardan kalbe dönerken zorlanma olur.Ayaklarda aðýrlýk hissi,yorgunluk ile ortaya çýkar.Bacaklar gövdeden daha yukarýda tutulursa,hastanýn þikayetleri geçer.

VENTRÝKÜLER SEPTAL DEFEKT(VSD)

Kalbin karacýklarý arasýndaki bölmede açýklýk vardýr.Kan sol kulakçýktan sað kulakçýða geçmektedir.Nefes darlýðý ve çabuk yorulma vardýr.

WOLF PARKÝNSON WHÝTE(WPW)

Kalbin elektrik ileti sisteminde meydana gelen aksama sonucu oluþur.

KALP DAMAR SÝSTEMÝ HASTALIKLARI

Kalp damar sistemi hastalýklarýnda ve diðer doðal ürünlerin kullanýmýnda her zaman akýlda bulundurulmasý gereken belli baþlý hususlar þunlardýr;

        1-Dolaþým sisteminin bir pompa görevi gören kalp ve uçlara eriþimi saðlayan damarlardan oluþmuþ kapalý bir sistem  olduðu göz önüne alýnýrsa, bu fonksiyonlarýn zayýflamasý ve durmasýnýn hayati önem taþýdýðý daha kolay anlaþýlabilir.Bu nedenle kalp ve dolaþým sistemi hastalýklarýnýn kýsa süreli bile olsa bu fonksiyonu bozmamasý temel hedef olmalýdýr.

        2-Damarlarda týkanýklýklara neden olan en önemli risk damar içinde oluþan yaðlanma sonucu oluþan plaklarýn zaman içinde büyümesi ve damar lümenini daraltmasý , sonuçta tamamen kapanmasýna neden olmasýdýr.Bu durumun oluþmasýnda en önemli faktör ise , kiþinin kan dolaþýmýnda bulunan yað miktarýnýn normalin üzerine çýkmasýdýr.Laboratuar olarak kolesterol ve lipit düzeyleri yüksek olan kiþiler en büyük risk grubunu oluþturmaktadýr.

        Yapýlan çalýþmalar tabiatta doðal olarak bulunan omega yað asitlerinin kolesterol ve lipit düzeylerini düþürmek konusunda baþarýlý olduðu sonucunu ortaya koymuþtur.En zengin omega kaynaklarý ise baþta balýk olmak üzere ,fýndýk ve cevizdir.Ancak balýklar üzerinde yapýlan çalýþmalar da elde edilen sonuç ise, derin deniz balýklarýnýn en yüksek oranda omega içerdiðini ortaya koymuþtur.Sonuçta bu tür hastalara omega içeren ürünlerin tavsiye edilmesi uygun görülmektedir.

        3-Bir diðer önemli kalp damar hastalýðý ise “HÝPERTANSÝYON” olarak bilinen damar içi basýncýn normalin üstüne çýkmasý tablosudur.Hipertansiyonun %95 sebebi tespit edilememektedir.Dolayýsýyla bu tür hastalarda sebep ne olursa olsun ilk hedef damar içi basýncý düþürmek , yani “HÝPERTANSÝYON” tablosunu ortadan kaldýrmaktýr.

         Bu konuda en önemli faktörlerden birisi uygulamasý olarak bilinmektedir.Endotel  hücrelerini yenilemesi ve fonksiyon göremeyen hücrelerin yerine fonksiyonel hücrelerin oluþturulmasý þeklinde etki göstermektedir.Böylece oluþan hücrelerin esneme kapasitesi daha yüksek olmakta ve oluþmuþ yüksek basýncý esneyerek tolere edebilir geliþimini saðlamaktadýr.Bununla birlikte en önemli tansiyon düþürücü etkenlerden birisinin sarýmsak olduðu bilinen bir gerçektir.Bu tür hastalara sarýmsak içeren ürünlerin tavsiyesi uygun görülmektedir.

        4-Stress gibi psikolojik bozukluklara baðlý olarak ortaya çýkan dolaþým sistemi hastalýklarýnda ise , bitkisel çaylarýn kullanýmýnýn yararlý belirtilmekte ve önerilmektedir.

        5-Kalp dolaþým sistemi,    “serbest radikal” olarak bilinen ve insan vücuduna dýþ ortamdan giren ve zarar veren maddelerden de fazlasýyla etkilenmektedir.Serbest radikallerle mücadelede en önemli maddelerin baþýnda da C vitamini gelmektedir.bu tür þikayeti bulunan ya da risk altýndaki kiþilere C vitamini takviyesi ileri dönemlerde ortaya çýkma ihtimali bulunan hastalýklara karþý korunmak anlamýnda etkili olabilmektedir.

   CÝLT HASTALIKLARI

CÝLDÝN YAPISI

         Konuya öncelikle cilt bakýmýmýz ve cilt saðlýðýmýzýn korunmasý yaklaþýmýyla bakmak gerekiyor.Bu anlamda cildimizin yapýsýnýn tanýnmasý önem kazanýyor ve yine sloganýmýz “güzellik saðlýktan geçer”…Cildimizin Saðlýðýný Maksimum Koruyalým baþlýðý altýnda ayrýntýlara bakýnýz lütfen…

         Bunun en büyük sebebi , uzun yýllardýr bu bitkinin nemlendirici etkisinin ve taþýyýcý özelliðinin biliniyor olmasýdýr.Bu nedenlerle yýllardýr kozmetik sanayiinde kullanýlmaktadýr;estetiysenler,derin dokulara ulaþtýrmak istedikleri aktif maddeleri .Bu açýlardan deðerlendirildiðinde,deðiþik cilt hastalýklarýnda kullanýmýnda üzerinde durulmasý gereken noktalar þunlardýr;

        1- Pek çok cilt hastalýðýn temelinde diðer sistemlerden kaynaklanan patolojiler yer almaktadýr.Dolayýsý ile bu tür hasalýklarda sadece bölgesel uygulamalar yeterli olmamakta ,hastalýðýn oluþumuna neden olan faktörlerle de mücadele kaçýnýlmaz olmaktadýr.Dolayýsý ile bölgesel uygulamanýn yanýnda , sistemik uygulamalarda da bulunulmasý gerekmektedir.Sistemik etkileri göz önünde alýndýðýnda , cilt hastalýðý bulunan kiþilerin aðýz yoluyla .

       2- Cildimiz epitel hücrelerinden oluþmaktadýr.bu yapýda yer alan mikroskopik kanallar ise dýþ ortam ile iç ortam arsýnda baðlantý saðlamaktadýr.Kanalcýklar aracýlýðý ile cilt altý dokularýna iletilmesi optimum faydanýn temini için büyük önem taþýmaktadýr.bu sebeple , özellikle mikropartikül spreyleme özellikle önerilmektedir.spreylemeyi takiben krem þeklinde uygulanmasý hem etkinin daha güçlü ve daha kýsa zamanda oluþmasýný saðlamakta, hem de kullanýlan krem miktarýný azaltmaktadýr.

       3- Cildimizin bir diðer önemli hastalýk grubunu da alerjik hastalýklar oluþturmaktadýr.Alerjiye neden olan ve organizma tarafýndan salgýlanan “histamin” adýndaki madde üzerinde etkisinin bulunduðu bilim çevrelerince bilinmektedir.Ek olarak arý poleninin kullanýmý ile de bu tür alerjik hastalýklarda olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir.

       4- Sedef (psoriasis),ekzema gibi bazý cilt hastalýklarýnýn oluþumunda , sentetik özellikler gösteren maddelerin  cilt ile temasýnýn önem taþýdýðý ,bu temasýn kesilmesi ile bu tip hastalýklarda gerileme olduðu bilinen bir gerçektir.Bu sebeple ,bu tür hastalýklarý bulunan kiþilerin günlük hijyen ve temizliklerinde doðal nitelikli ürünleri kullanmalarý,sentetik özellik gösteren maddelerden uzak durmalarý önerilmektedir.Bu kapsamda sabun ,þampuan,saç kremi,ve banyo jeli en önemli faktörlerdir.Ayný þekilde hastalarýn çamaþýrlarýnýn yýkanmasýnda kullanýlan deterjanýn da doðal nitelikli bir ürün olmasý önerilmektedir.

       5- Yapýlan çalýþmalar , enfeksiyonla birlikte seyreden cilt hastalýklarýnda, ilave olarak , arý propolisinin kullanýlmasýnýn faydalý olacaðý sonucunu ortaya koymaktadýr.Bu kapsamda , hem lokal hem de sistemik propolis uygulamasý faydalý sonuçlar verebilmektedir.

       6- Peeling  anlamýnda da olumlu etkileri gözlenebilmektedir.Bu tür ajanlarýn jeli ile birlikte kullanýmý sayesinde , dokuda yumuþama meydana gelmekte,sonuçta sorunsuz bir Peeling uygulamasý gerçekleþebilmektedir.

       7- Stress gibi psikolojik bozukluklara baðlý olarak ortaya çýkan cilt hastalýklarýnda ise elde edilen bitkisel çaylarýn kullanýmýnýn yararlý olduðu belirtilmekte ve önerilmektedir.

       8- Diðer cilt lezyonlarýnda bir diðer etkisi de skar dokusu oluþumuna engel olmasýdýr.Her hangi bir sebeple deri deri bütünlüðünün bozulmasý ve yaralanma durumlarýnda , bazal hücreler 24-48 saat içerisinde travmaya uðrayan bölgenin epidermis tabakasýna göç etmekte ve geçici bir “örtü” oluþturarak yaralý bölgeyi örtmektedirler.Bundan sonraki aþamada ise , bu bölgeyi dýþ etkenlere karþý korumak amacý ile keratenize bir doku oluþumu (skar dokusu) baþlamaktadýr.Bazal hücrelerin bölgelere göç etmesi ile birlikte yeni epidermisin oluþumunu tetiklemekte ve çok kýsa sürede hücrelerin proliferasyonu ile yaralý bölgenin kapanmasýný saðlamaktadýr.Dolayýsý ile skar dokunun oluþumu için gereken süre içerisinde normal epidermal yapý oluþmaktadýr.Sistemik ve lokal uygulamalar önem taþýmaktadýr.

       9- Güneþ yanýklarý ise koruyucu etkisi bulunmaktadýr.Ancak bu koruma , diðer güneþ kremleri gibi ,deri ile ultraviyole ýþýný arasýnda bir bariyer ya da koruyucu tabaka oluþmak þeklinde deðildir.Güneþ yanýklarý, ultraviyole ýþýnlarýnýn direkt etkisi ile oluþmakta,eðer cilt kuru ise çok daha kýsa zamanda çok daha þiddetli yanýklarla karþýmýza çýkmaktadýr.Ýleri derece nemlendirici özelliði bulunmasý sebebi ile ,cildin kurumasýna engel olmakta ,böylece güneþ yanýklarýna karþý cildi korumaktadýr.

       Chicago ve Detroit’te (University of Chicago Hospital , Wayne State University-Detroit) John P. Heggers Ph.D. ve Martin C. Robson MD tarafýndan gerçekleþtirilen çalýþmalarda ,içeren kremlerin termal yanýklarda kullanýmý ile ,yanýðýn etkisinin ortadan kalktýðý ve hasarlý derinin tekrar canlýlýk kazandýðý gözlenmiþtir.Dr. Heggers tarafýndan hazýrlanan raporda,yanýða baðlý oluþan hasarýn uniform olmadýðý,hasarlý dokunun orta kesiminde ýsýnýn daha yüksek olmasýna baðlý daha fazla zarar oluþtuðu,bu bölgedeki proteinlerin kaogülasyonu ile deri dokusunun öldüðü,yaralý bölgenin merkezinden kenarlara doðru gidildikçe,hasarýn azaldýðý ancak 24-48saat içerisinde uygun bir yöntem kullanýlarak tedavi gerçekleþtirilmezse ,burada da deri dokusunun öleceði ve bu bölgeye prostaglandinler ile trombaksanlarýn göç edeceði belirtilmektedir.Raporun sonuç bölümünde ise trombaksan oluþumuna engel olduðu ve doku iyileþmesini hýzlandýrdýðýndan söz edilmektedir. 

    ÇALIÞMA RAPORU ÖZETÝ:

      Sedef hastalýðýnda kullanýmý ile ilgili yapýlan bir çalýþmanýn özeti aþaðýda yer almaktadýr;

      Bir çift kör ,plasebo kontrollü çalýþmanýn amacý ,Psoriasis Vulgaris hastalarýnýn tedavisinde hidrofilik krem formunun klinik etkinlikve toleransýnýn tespitine yöneliktir.60 adet (36 erkek/24 bayan;ortalama 25,6)hafif ve orta düzeyde kronik plak tip psoriasis’i bulunan ve PASI ( Psoriasis Area and Severity Index) deðeri 4,8 ile 16,7(ortalama 9,3)olan hastalar rastlantýsal yöntemle iki paralel gruba ayrýldý.Hastalarýn,hastalýk öyküleri ortalama 8,5 yýl idi(1-21 yýl).Hastalar,kremlerini,evlerinde haftanýn beþ günü ,günde 3 kez,lezyonlarýn üstünü kapatmamak þartýyla kendileri uyguladýlar.Maksimum aktif tedavi süresi 4 hafta oldu.Hastalar,haftada bir kez kontrole alýndýlar ve lezyonlarýnda belirgin küçülme,eritemde azalma ile sonuçlanan deskuamasyon,infiltrasyon ve PASI deðerinde azalma görülen hastalar iyileþmiþ olarak deðerlendirildi.Tedavi tüm hastalar tarafýndan iyi tolere edildi ,ilaca baðlý hiçbir olumsuz belirti gözlenmesi ve tedaviyi býrakan hasta olmadý.Çalýþmanýn sonucunda kullanan 30 hastadan 25 ‘inde iyileþme gözlendi(% 83,3).

 GÝRÝÞ:

Psoriasis ,çok yaygýn,enfeksiyöz olmayan,enflamatuar,iyi tanýmlanmýþ,gümüþ beyazý renkte eritömatöz plaklarla karakterize , çýkarýlmaya çalýþýldýðýnda kanamaya meyilli(Auspitz bulgusu) bir cilt hastalýðýdýr.Hastalýk tüm kütanöz dokularý tutabileceði gibi ,sýkýlýrsa diz ve dirsek ekstensör yüzleri ,kafa ve sakral bölgede görülür.Hastalýðýn oluþumu ;travma,Köbner fenomeni,stres ve genetik predispozisyona baðlý olabilir.Kadýn ve erkeklerde eþit oranda görülmekle birlikte,beyaz ýrkta daha yaygýndýr.En sýk görüldüðü yaþ grubu ise, 5-25 yaþlarý arasýdýr.

Psoriasis’in etkin ve baþarýlý bir tedavi yöntemi bulunmamaktadýr.Uygulanan tedaviler hem tam baþarýlý olmamakta hem de sýklýkla yan etkiler oluþmaktadýr.Lokal ya da sistemik uygulanan tedaviler arasýnda ,coal tar,anthralin,calcipotriol,kortikosteroidler,foto-kemoterapi(Puva,uzun dalga boyundaki UV uygulamasý),retinoidler,methotraksat ve hidroksiüre,siklosporin gibi diðer sitostatik ajanlar sayýlabilir. 

HASTALAR VE METOTLAR:

Seçilen 60 hastada teþhis,biyopsi ve klinik olarak karakteristik gümüþ beyazý eritömatöz psöriatik plaklarýn tespiti ile konmuþtur.Testten önce , tüm hastalar rutin laboratuar analizlerinden (hematoloji,kan sayýmý,idrar analizi,gebelik testi,kronik plak sayýlarý ve demografik özellikleri) geçirildiler.Testten önce ve sonra tüm hastalardaki birer lezyondan %1 Lidokain anestezisini takiben 6 mm ‘lik biyopsi örnekleri alýndý ve hemotoksilen eozin ile boyandý.Son üç ay içerisinde sistemik steroid,sitotoksikler,beta bloker kullananlar ile ,ültraviyole ýþýnlamasý uygulanan hastalar,epilepsi,farklý tipte psoriasis’i bulunanlar,hamile ve emzikli anneler çalýþma kapsamý dýþýnda tutuldular.

Hastalarýn test süresince suda yýkandýðý zaman temizlenebilen pomat kullanmalarýna izin verildi.Ekstresi,daha önce yapýlan benzer çalýþmalardaki þekilde hazýrlandý ve mineral yaðý ile hintyaðýnýn taþýyýcý olarak kullanýldýðý hidrofilik krem içerisinde aðýrlýk olarak % 0,5 oranýnda ilave edildi.Karþýlýk gelen plasebo kremine.Preparatlar bir haftalýk kullaným için hazýrlandý ve hastalara nasýl uygulanacaðý (lezyonlarýn üstüne örtmeden ve gün ýþýðýna çýkartmadan) anlatýldý.Çalýþma 4 haftalýk aktif tedavi ile sýnýrlandýrýldý.Ýlk 16 hafta içerisinde hastalar haftalýk kontrollerden geçirildiler,daha sonra,8 ay süreyle ayda bir kontrole alýndýlar.

SONUÇLAR:

Hastalar,genel anlamda uygulamayý iyi tolere ettiler ve çalýþmayý yarýda býrakan hasta olmadý.Hastalarýn tamamý etkinlik çalýþmasý için uygun konumlarýný korudular.Tüm hastalar 4 hafta süren aktif tedavi planý içine alýndýlar.Bu süre içerisinde,eritemde gerileme ile devam eden deskuamasyonda belirgin azalma psöriatik lezyonlarýn tamamen rezolüsyonu ya da gözle görülür gerileme olmasý ile sonuçlanan infiltrasyon bulgularý kaydedildi.Teste alýnmadan önceki hastalýk süresi ortalama 8,5 yýl idi(1-21 yýl).4 haftalýk aktif tedavinin sonunda , 27/60 (%45) hasta (18E / 9K ) ile psöriatik plaklarýn %46.7 ‘sinde (356/762 ) iyileþme gözlendi.PASI deðerindeki ortalama düþüþ ise 9,3 ‘ten 2,2 ‘ye gerileme þeklinde gözlendi.

Yapýlan uygulamada elde edilen baþarý (25/30 , %83.3) , plasebo uygulamasýndan (2/30 , %6.6)çok daha iyiydi.Aktif gruptaki kronik plak iyileþme oraný da çok daha üstündü (328/396 , %82.8’e karþýlýk 28/366,%7.7).Tam kan sayýmý idrar analizinin de dahil olduðu periyodik laboratuar test sonuçlarý normal limitler içinde kaldý.Ýyileþme gözlenen lezyonlarýn patolojik incelenmesinde,epidermal akantosis,parakeratosis,papiller damar incelmesi ve enflamatuar infiltrasyonda azalma olduðu gözlendi.4 haftalýk süre içerisinde , 60 denek 100’er gr’lýk 245 tüp kullandýlar.Hiçbir hastada ilaca baðlý lokal ya da sistemik bir yan etki gözlenmedi,hipersensitivite ya da dermatit olgusuna rastlanmadý. 

TARTIÞMA:

Bu çalýþmanýn en önemli sonuçlarýndan birisi ,Psoriasis Vulgaris tanýsý alan hastalarda ekstresinin %0,5 ‘lik kreminin psöriatik plaklarýn gerilemesine ve hastalarýn iyileþmesine neden olduðunun tespit edilmiþ olmasýdýr.Hastalarda hiçbir olumsuz etki ya da yan etki gözlenmemiþtir.Test süresinde denekler normal yaþantýlarýný sürdürmüþlerdir.

Psoriasis tedavisi ile ilgili yapýlan bir baþka çalýþma (Lebwohl ve arkadaþlarý, 1995), hastalarýn %70’inin tedavide tropikal uygulamayý tercih ettiklerini göstermiþtir.Bununla birlikte , günümüzde yaygýn olarak uygulanan tedavi yöntemleri supresif  etki göstermekte,hastanýn genel durumunu etkilemektedir.Bu yöntemler arasýnda en sýk kullanýlanlar; Cyclosporin,calcipotriol,retinoids,dithranol,ve coal tar’dýr.Cyclosporin,nötral bir siklik peptid özelliði göstermektedir ve hücrede immün cevabýn baskýlanmasý üzerinde etkilidir.Epidermal hücreler üzerindeki bu etkisi ile psoriasis hastalarýnda kullanýlmaktadýr.Ellis ve arkadaþlarýnýn 1995’te yaptýklarý bir çalýþma , 4 ay boyunca3 mg/kg günlük doz Cyclosporin uygulamasýnýn % 57 vakada psöriatik plaklarý gerilettiðini veya tamamen geçirdiðini ortaya koymuþtuk.Ancak , psoriasis üzerinde bu kadar etkili olan Cyclosporin uygulamasýnýn özellikle böbrek fonksiyonlarý üzerindeki olumsuz etkileri ,yüksek tansiyon ve nefrotoksisite yan etkilerinin bulunduðu da unutulmamalýdýr(Koo 1995).

Calcitrol preparatlarý da hücre proliferasyonunu ve epidermisteki baþklaþýmlarý yavaþlatmaktadýr.Smith ve arkadaþlarýnýn 19988 yýlýnda 17 denek üzerinde 6 hafta süren çalýþmalarý ve Perez ve arkadaþlarýnýn 1995 yýlýndaki 4 çocuk üzerinde 8 haftalýk uygulamalarý , psoriasis vakalarýnda Calcitrol’un etkinliðini ortaya koymuþtur,ancak bu madde de hiperkalsinüri ve hiperkalsemi yapma özelliklerini taþýmaktadýr.

Calcipotriol , calcitriol’ün bir sentetik analoðudur,ancak hiperkansinüri ya da hiperkalsemi riski bulunmamaktadýr.Kragballe,1989 yýlýnda,50 hasta da tropikal Calcipotriol uygulamasý ile % 88 baþarý elde etmiþtir.Ancak 5 hastada fasial dermatit yan etkisi olmuþ ve 4 vaka tedaviyi terk etmiþtir.1994 yýlýnda ise,Mozzanica,20 hasta üzerinde 6 hafta süreyle tropikal calcipotriol uygulamýþ ve % 85 ( 17/20 ) baþarý elde etmiþtir.2 vakada lokal yan etki gözlenmiþtir.

Retinoid ise , A vitamininin bir derivesidir.Genellikle,kalýn,hiperkeratotik psoriasis lezyonlarýnda kullanýlmaktadýr.Retinoid’e baðlý yan etkiler ise ;teratojenik özellik,pruritus,ciltte,dudaklarda ve vajende genel kuruluk ve kan lipitlerinde yükselmedir.

Dithranol (Anthranil ) , granülosit fonksiyonlarýný ve DNA replikasyonunu inhibe etmektedir.Ýrritan bir madde olan Dithranol , normal deriyi boyama özelliði göstermektedir ve uygulamasý týbbi kontrol altýnda yapýlmalýdýr.Psoriasis’in topikal tedavisinde kullanýlan bu yöntemler ile , bu çalýþmada kullanýlan yöntem karþýlaþtýrýldýðýnda ,4 hafta da baþarýlý sonuçlara ulaþýlmasýný saðladýðý ve hiçbir yan etki oluþturmadýðý sonuçlarý elde edilmektedir.

Psoriasis hastalýðý,dermisteki keratinositlerin hiperproferasyonu sonucu oluþmaktadýr.Yað içermeyen bir madde olup, deri ve daha derin dokular tarafýndan absorbe edilebilmektedir.Yapýsýnda ,antialerjik,antipruritik ,yara iyileþtirici,antienflamatuar özellik gösteren aminoasitler bulunmaktadýr.Bu çalýþmanýn sonuçlarý ekstresinin kapatýcý özellik göstermesi,deriyi nemlendirmesi ve yaný zamanda,epidermiste plak oluþumunu saðlayan hücrelerin proliferasyonunun inhibe edilmesi þeklinde etki yaptýðý fikrini ortaya çýkartmaktadýr.

Bu kapsamda muhtelif cilt hastalýklarý ve tanýmlamalarý þu þekilde özetlenebilir;

HASTALIK

TANIMLAMA

AKANTOSÝS

Deriyi oluþturan Epidermis tabakasýnýn kalýnlýðýnýn normalden daha fazla olmasý.hücre sayýsýnýn artmasý ya da hücrelerin normalden daha büyük yapýda olmasý durumudur.

AKNE

Ýltihapla karakterli folliküller.

AKNE VULGARÝS

Yað bezelerinin büyümesi hastalýðýdýr.Yað bezeleri buluða kadar çok az salgý yaparlar.Kadýnlarda menopoz dönemine girince , erkeklerde biraz daha ileri yaþlarda azalmaya baþlar.

ALBÝNÝZM

Deri ,saç ve gözlerde pigment eksikliði ile ortaya çýkan konjenital bir hastalýktýr.Melanin pigmentinin oluþundaki metabolik bozukluða baðlý olarak geliþir.

ALOPESÝ

Saç dökülmesi durumudur.Kalýtsal olabileceði gibi ,sonradan da geliþebilir.Saçlý derinin tamamýnda olabileceði gibi daha lokalize yerleþimlide olabilir.Bazen saçlý deri dýþýnda ,vücutta kýl dökülmesi ile de karþýmýza çýkabilir.

BEHÇET HASTALIÐI

Gözde iridosiklit,genital ülserasyon ve aðýzda aft ile karakterli bir hastalýk.

CÜZZAM

Bkz. Lepra

EKZEMA

Sebebi tam olarak bilinmeyen bir cilt hastalýðýdýr.Ciltte yara oluþumu ile kendisini belli eder.

ERIZIPEL

Aðrý,yanma ve ateþle karakterize ,derinin beta hemolitik streptokok enfeksiyonudur.Genellikle burun ve yanak bölgesine yerleþir.

ERYTHEMA NODOSUM

Sebebi tam olarak bilinmemektedir.Bazý enfeksiyonlara baðlý olarak geliþir.Ýlaç hassasiyeti sonucu da oluþabilir.Lösemi ya da Ülseratif kolit sonrasý da görülebilir.Bacaklarýn ön yüzünde kýrmýzý nodüllerle karakterizedir.Birkaç hafta içerisinde kendiliðinden kaybolurlar.Kadýnlarda erkeklere oranla daha sýk görülür.

FRENGÝ

Bkz. Sifiliz

HEPRES SÝMPLEKS

Virütik bir enfeksiyon söz konusudur.enfeksiyonun  iyileþmesi sonrasý kiþi taþýyýcý konumuna gelir.

HERPES ZOSTER

Virütik bir enfeksiyondur.Ýlk bulgular aðrý ve duyu bozukluðudur.Genellikle göðüs sinirlerinin tutulumu görülür.

LEPRA

Daha çok deri ve sinir sistemi tutan,nadiren göz,testis gibi organlara da yerleþebilen kronik bir enfeksiyon hastalýðýdýr.Kaþ ve kirpiklerde dökülme ile kendisini gösterir.

LICHEN PLANUS

Simetrik daðýlým gösteren ve genellikle el bilekleri,kalçalar,penis ve bacaklarda görülen bir hastalýktýr.Asabi kiþilerde yaygýndýr.T hücre aktivitesi alerjik kökenli olabileceðini düþündürmektedir.

LUPUS ERÝTAMATODES DÝSSEMÝNATUS

Eklemleri ve deriyi tutar.Yorgunluk,iþtahsýzlýk,düzensiz ateþ yükselmeleri,adale aðrýlarý ile baþlar.Yüz derisinde kelebek kanatlarýný andýrýr görünüm vardýr.

PSORÝASÝS

Sebebi bilinmeyen,nükslerle seyreden,ömür boyu süren bir cilt hastalýðýdýr.Genellikle bir stress olayýyla baþlar.Üzeri sert kýrmýzý ya da beyaz yaralar þeklinde ortaya çýkar.En sýk dirsek ve dizde görülmekle birlikte vücudun her yerinde yerleþebilir.

SEDEF HASTALIÐI

Psoriasis

SÝFÝLÝZ

Cinsel iliþki ile bulaþan bir hastalýktýr.Gebe kadýndan çocuðuna da enfeksiyon geçiþi olur.

YILANCIK              

Erizipel

ZONA

Herpes Zoster

 KADIN DOÐUM HASTALIKLARI

Kadýnlarda,erkeklerden farklý olarak her ay tekrarlanan bir hormonal deðiþim tablosu bulunmaktadýr.Bu hormonal dalgalanmanýn bir uzantýsý olarak , her ay bir kez adet kanamasý görülür.Normalde bu kanama 1-7 gün sürer ortalama 35 ml kan kaybý söz konusu olur.Gebelik ve doðum olaylarý da yine hormonal deðiþimlerin büyük rol oynadýðý durumlardýr.

Belli baþlý jinekolojik hastalýklar aþaðýda özetlenmiþtir;

HASTALIK

TANIMLAMA

ABO HEMOLÝTÝK HASTALIÐI

Hamile kadýnlarda anne ile fetus arasýnda kan uyuþmazlýðý ile ortaya çýkan hastalýktýr.Anneye yabancý A ya da B antijenini fetusun üretip anne kanýna vermesi ile oluþan bir tablodur.

ADET KANAMA BOZUKLUKLARI

Disfonksiyonel Uterus kanamalarý

DISFONKSIYONEL UTERUS KANAMALARI

Herhangi bir organik tabanlý hastalýða baðlý olmaksýzýn ortaya çýkan rahim kanamalarýdýr.Ortaya çýkýþ biçimleri,süreleri,miktarlarý ve devamlýlýklarý açýsýndan farklý gruplara ayrýlýrlar.

DÜÞÜK

20 haftadan daha düþük gebeliðin deðiþik nedenlerle sonlanmasý durumudur.Fetus genellikle 500 gramýn altýndadýr.Fetus,yaþam için gereken geliþimi göstermemiþtir. Düþük , kendiliðinden yada istemli olarak gerçekleþebilir.

GEBELÝK

Erkekten gelen sperm ile kadýndan gelen yumurtanýn birleþerek döllenmenin gerçekleþmesi ve bu döllenmiþ yumurtanýn rahim içine yerleþmesi ile baþlayan dönemdir.

INFERTÝLÝTE

Bir yýl süresince doðum önleyici yöntemlerden herhangi birisini kullanmamasýna ve normal bir cinsel iliþkiye raðmen döllenmenin herhangi bir sebepten ötürü oluþma ihtimalinin düþük olduðu durumlardýr. Sterility ‘den farký , döllenmenin bir takým müdahaleler ile gerçekleþtirilme olasýlýðýnýn bulunmasýdýr. Anatomik ya da fizyolojik þartlara baðlý olarak geliþebilir. Kadýnlarda döllenme olsa bile normal bir gebelik döneminin yaþanamamasý ve doðumun gerçekleþememesine de ayný isim verilir. Sebep %40 erkekten kaynaklanýr.

MENAPOZ

Kadýnlarda 40 yaþ dolaylarýnda overlerin çalýþmalarýnýn yavaþlamasý ve sonuçta adetten kesilme ile oluþan tablodur.

PAGET HASTALIÐI

Genellikle yaþlý kadýnlarda meme baþý bölgesinde görülen bir kanser türüdür.

POLÝKÝSTÝK OVER SENDROMU

Kadýnlarda overlerin çok sayýda kist oluþumu nedeniyle büyümesi söz konusudur. Disfonksiyonel Uterus kanamalarý,infertilite ve þiþmanlýk temel bulgularý vardýr.

 

Kadýn Doðum Hastalýklarý

1-              Kadýn doðum hastalýklarýnýn büyük bir kýsmý hormonal düzensizliklerle seyreden hastalýklardan oluþmaktadýr. Bu kapsamda , hormonal ahenkin korunmasý bu tip hastalýklarda büyük önem taþýmaktadýr. Bitkisel çaylarýn kullanýmý bu tür hormonal bozukluklarda etkile olabilmektedir.

2-              Rahim aðzý ve rahim dokusu ile ilgili hastalýklarda ise jelinin bulunduðu küvetlerde hastalarýn bekletilmesi sonucu hastalýklý bölgeye eriþimi saðlanmakta,böylece þifai gücünün direkt olarak etkisi temin edilebilmektedir.

3-              Gebelik ve loðusa döneminde kullanýmýnda kaçýnýlmasý gerekmektedir. Bunun sebepleri daha önceki bölümlerde açýklanmýþtýr.

4-              Toplumun en önemli sorunlarýndan biriside kýsýrlýktýr(infertilite). Çocuk sahibi olmak istediði halde bu arzusuna kavuþamayan hastalarda kullanýmýna baþlamadan önce,infertiliteye  sebep olan temel patolojinin tespiti gerekmektedir. Temel de yatan bu sebep tespit edildikten sonra sebebe yönelik uygulamalar tercih edilmelidir.

ENDOKRÝN METABOLÝZMA HASTALIKLARI

Ýnsan vücudunun çeþitli fonksiyonlarý belli baþlý iki kontrol sistemi ile düzenlenir. Bunlar sinir sistemi ve hormonal sistemdir. Genel olarak hormonal sistem,organizmanýn belli baþlý metabolizma fonksiyonlarýný kontrol eder.Hormonal kimyasal bir madde olup organizma sývýlarý içinde bir hücre veya bir hücre topluluðu tarafýndan salgýlanýr,organizmanýn diðer hücreleri üzerinde fizyolojik bir kontrol uygular. Kimyasal yapý bakýmýndan hormonlar,iki ana gruba ayrýlýrlar. Bunlardan birincisi proteinler ,protein türevleri veya aminoasitler ,ikincisi ise steroid yapýdaki hormonlardýr.

Metabolizma ise ,hücrelerin yaþamasýný saðlayan kimyasal olaylarý incelemektedir. Hücrelerdeki kimyasal reaksiyonlarýn büyük bir oraný besinlerdeki enerjiyi hücrenin deðiþik fizyolojik sistemleri için kullanýlabilir bir hale getirmek amacýna yönelmiþtir. Küçük moleküllerin daha büyük moleküllere dönüþtüðü metabolik olaylara “anabolizma”,büyük moleküllerin daha küçük moleküllere dönüþtüðü olaylara ise “katabolizma” denir. Hücrelerin sadece hayatiyetlerini sürdürebildikleri minimum metabolik düzeye ise “bazal metabolizma” denir.

Endokrin ve metabolizma hastalýklarý,çok geniþ bir yelpazede yer almaktadýr. Ancak,toplumda en sýk rastlanan hastalýklar ve bu hastalýklarýn genel tanýmlarý þöyle özetlenebilir;

HASTALIK

TANIMLAMA

AKROMEGALÝ

Kafa ve yüzde,ellerde,ayaklarda ve göðüs kafesinde anormal büyüme ile ortaya çýkan bir hastalýktýr. Hipofiz bezinin ön bölümünde büyüme hormonunun çok fazla salgýlanmasý sonucu oluþur. Ýleri aþamalarda Diyabetes Mellitus geliþme riski bulunmaktadýr.

ALBÝNÝZM

Dermatoloji konu baþlýðý

ASETONEMÝ

Kanda aseton düzeyinin yüksek olmasý halidir. Ýleri aþamalarda depresyon tablosu ile ortaya çýkar.

ASETONÜRÝ

Üroloji konu baþlýðý

ASÝDEMÝ

Kanda hidrojen iyon konsantrasyonunun artmasý durumudur.PH deðerinde düþme ile kendisini gösterir.

ASÝDOZ

Vücut sývýlarýnda alkali maddelerin yoðunluðunun düþme,asit nitelikli maddelerin yoðunluðunda artma olmasý durumu. Vücut fonksiyonlarýnda bozulma ile kendisini gösterir. Bu bozulma özellikle Sinir Sisteminde önem taþýmaktadýr.

BASEDOW GRAVES HASTALIÐI

Tiroid bezinin baðýþýklýk sistemi ile ilgili iltihaplý hastalýðýdýr. Gözlerde aþýrý derecede büyüme dýþa doðru çýkma en önemli bulgudur.

CUSHING HASTALIÐI

Kortizon hormon salýmýnýn artmasý ile oluþan bir hormon hastalýðýdýr. Gövde de þiþmanlama,ay dede yüzü ,akne,karýn bölgesinde çizgi oluþumlarý,yüksek tansiyon ,psikiyatrik bozukluklar ile birlikte seyredebilirler.

DÝABETES INSIPIDUS

Yalancý þeker olarak da bilinir. Çok fazla idrara çýkma,çok fazla su içme ile karakterlidir. Ýdrar dansitesi çok düþüktür.

DÝABETES MELLÝTUS

Normalde pankreas beta hücrelerinden salgýlanan insülinin yokluðu,yetersizliði ya da etkisizliði sonucu geliþir.çok idrara çýkma,çok su içme ve çok yemek yeme ile kendini belli eder. Çocuklarda görülen ve kalýtsal olan tipi ile eriþkin yaþta karþýlaþan tipi arasýnda çok büyük farklýlýklar bulunmaktadýr.

FEOKROMASITOMA

Böbreküstü bezinin bir tümör hastalýðýdýr. Krizler halinde gelen hipertansiyon ataklarý vardýr. Nöbetler esnasýnda baþ aðrýsý,heyecan,çarpýntý,terleme,ateþ basmasý mevcuttur.

GUATR

Tiroid bezinin normalden daha büyük olmasý ile karakterli bir hastalýktýr. Büyüme ,bezin fonksiyonlarýnda artma ya da azalma yapabilir. Genellikle iyod yetersizliðine baðlý olarak geliþir.

HAND SCHÜLLER CHRISITIAN

Lipid hücrelerinden kaynaklanan ve özellikle kafatasýnda kemik yýkýlýmý ile kendisini gösteren kolesterol ester kümelenmeleri ile karakterli hastalýk

HASHIMATO TÝROÝDÝTÝ

Lenfosit hücrelerinin Tiroid bezini istilasýyla kendisini gösteren hastalýktýr.

HÝPERTÝROÝDÝ

Tiroid hormonunun fazlalýðýna baðlý bir hastalýk tablosudur. Çarpýntý,sinirlilik,sýcaða tahammülsüzlük,kilo kaybý,titreme,kas güçsüzlüðü,ishal olabilir. Basedow Graves tipi hipertiroidi de baðýþýklýk sistemi etkilenmektedir.

HÝPOTÝROÝDÝ

Tiroid hormonun yetersiz salgýlanmasý sonucu geliþir. Halsizlik,hafýza kusurlarý,soðuða tahammülsüzlük,kilo artýþý,kabýzlýk,saç dökülmesi ve ses kalýnlaþmasý belli baþlý bulgulardýr.

KRETENÝZM

Hipertiroidinin doðumsal olanýdýr. Bu hastalarda bebeklik çaðýnda baþlayan orantýsýz büyüme bulgularý vardýr.

MARIE HASTALIÐI

Akromegali.

YALANCI ÞEKER

Diyabetes Insipidus.

Endokrin Metabolizma Hastalýlarý

1-              Hormonal hastalýklar içinde Diyabet en yaygýn sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu hastalýk iki farklý form olarak gözlemlenebilmektedir.

“Tip 1 Diyabet”olarak adlandýrýlan çocukluk çaðýnda baþlayan ve genetik geçiþ özelliði bulunan tipte,pankreastan insülin salýmý hiç bulunmamaktadýr. Bu tip þeker hastalýðýn temelinde genetik faktörler yatmasýna baðlý olarak  çok baþarýlý sonuçlar elde etmek þansý bulunmamaktadýr. Bu tür hastalarda  kullanýmý ile ileri dönemlerde ortaya çýkma riski bulunan böbrek,göz ya da diðer organ tutulumlarýný engellemek hedefenmelidir.

“Tip 2 Diyabet” olarak bilinen diðer tip þeker hastalýðýnda ise pankreastan insülin salýmý bulunmakla birlikte organizmanýn ihtiyacýný karþýlamaktan uzak kalmaktadýr. Daha çok hatalý beslenme sonucu ortaya çýkan bu tip þeker hastalýðý,ileri yaþlarda oluþmakta,aþýrý þeker,karbonhidrat,alkol tüketiminde bulunan kiþilerde sýklýkla görülmektedir. Bu tip hastalarda kullanýmý ile oldukça baþarýlý sonuçlar elde edilebilmektedir. Acý tadýndan dolayý þeker,meyve özleri ya da bal ile karýþtýrýlarak kullanýlan  istenen sonuca ulaþmayý engellemekte,bilakis hastanýn serum glükoz seviyelerinde yükselmeler olabilmektedir.

2-              Tiroid bezinin bir hastalýðý olan “guatr”da iki farklý görünüm ile karþýmýza çýkmaktadýr. Bunlardan birincisi “diffüz guatr” olarak adlandýrýlan Tiroid bezinin tamamýnda oluþan büyüme tablosudur. Ýkinci tip olan “nodüler guatr” ise,Tiroid bezi içinde farklý büyüklüklerde bir ya da birden çok kitlenin bulunduðu durumlardýr. Her iki tip guatrda da baþarýlý sonuçlar alýnabilmektedir. Ancak nodüler guatr durumunda baþarýya ulaþmak için diffüz guatra göre daha uzun süre kullaným gerekmektedir.

3-              Diðer hormonal hastalýklarda ise sebebe yönelik uygulamalarda bulunulmasý önerilmektedir.

Materyal Ve Metot

           Yetiþkin,erkek ICR farelerinde (20-30 g , her grupta 8 adet) diyabet oluþturmak için , intraperitoneal olarak 200 mg/kg  streptozotosin uygulanmýþtýr. Toz halindeki streptozotosin %0,9 salin ile karýþtýrýlmýþtýr. Kontrol grubundaki hayvanlara bu enjeksiyon yapýlmamýþtýr. Beþ gün sonra,kontrol grubu dýþýndaki her gruptan iki fare randomize yöntemle seçilmiþ ve diyabet yönünden incelenmiþtir. Hayvanlarýn diyabetik olduklarýnýn tespiti için kan þekeri deðeri belirlenmiþ ve not edilmiþtir. Eter anestezisi altýnda,tüm farelerin birer taraflarý týraþlanmýþtýr. Her hayvanda bozuk para büyüklüðünde bir alan iþaretlenmiþ ve bu alanda subkütanöz olarak 0,2 cc %2 jelatin(%0,4 NaCI , %1 Etanol) uygulanmýþ,küçük birer bleb oluþturulmuþtur. Bu enjeksiyonun hemen ardýndan 2,20 ve 100 mg/kg renklendirilmiþ gibberellik asit A enjeksiyonu yapýlmýþtýr. Gibberellin enjeksiyonu iþaretlenmiþ alanýn dýþýna uygulanmýþtýr. Diyabetik ve nondiyabetik birer grup hayvana jelatin yerine salin enjeksiyonu yapýldý,bu hayvanlara da gibberellin uygulamasýnda bulunundu.

   Ýkinci enjesiyondan 3 saat sonra hayvanlar öldürüldü. Ýþaretli bölgeden insizyonlar yapýlarak subdermal doku çýkarýldý ve boyandý. Ýþaretli bölgelerdeki polimorfonükleer lökosit infiltrasyonunun tespiti için subdermal doku Wright boyasý ile boyandý. Her numuneden randomize seçilmiþ üç kesit ýþýk mikroskobunda incelendi. Polimorfonükleer lökosit hücre sayýmlarý için ortalama ve standart hatalar hesaplandý.      

NÖROLOJÝ HASTALIKLARI

Sinir sistemi ,endokrin sistemin yaný sýra,vücudun kontrol fonksiyonlarýnýn büyük bir bölümünü saðlar. Genel olarak sinir sistemi  kas kasýlmasý bazý iç salgý bezlerinin sekresyon temposu gibi vücudun hýzlý aktivitelerini kontrol eder. Endokrin sinir bunun tersine baþlýca vücudun metabolik fonksiyonlarýný düzenler. Sinir sistemi saðladýðý kontrol faaliyetlerinin büyük karmaþýklýðý açýsýndan benzersizdir. Kelimenin tam anlamýyla deðiþik duyu organlarýndan binlerce bilgi parçacýðý alýr ve sonra bütün bunlarý vücudun cevabýný oluþturacak þekilde entegre eder. Sinir sisteminin merkezi beyin ve omuriliktir. Bunun dýþýnda vücudun en uç noktalarýna kadar ulaþan sinir sistemi aðý da bilgilerin merkeze iletilmesinde görev alýrlar. Bilgi , merkezi oluþturan bölümlere kadar gelir,ancak bunlardan çok küçük bir bölümü doðrudan doðruya bir cevap uyandýrýr. Geriye kalanýn büyük kýsmý,ileride aktiviteyi kontrol etmek ve düþünme sürecinde kullanmak için depo edilir,saklanýr. Bilgini saklanmasý “hafýza” olarak adlandýrýlan süreçtir.

Belli baþlý nörolojik hastalýklar þöyle özetlenebilir;

HASTALIK

TANIMLAMA

ALZHEIMER HASTALIÐI

Genellikle 50 yaþ altýnda görülen organik bir bunama türüdür. Gözlerde ve sinir sisteminde dejeneratif deðiþikliklerle ortaya çýkar

ARAN DUCHENME HASTALIÐI

Gitgide ilerleyen kas dokusu harabiyeti ile karakterize bir hastalýktýr.

ELÝLEPSÝ

Nöbetler halinde gelen,beyin dokuda anormal elektrik deþarjýndan kaynaklanan bir hastalýktýr. Hasta bayýlma olmadan,hatta kendisi bile hissetmeden nöbet geçirebilir.

FASÝYAL PARALÝZÝ

Soðuk ya da virüslere baðlý olarak geliþir. Hareket kaybý vardýr. Yüz çizgileri silinmiþ,dudak aþaðý sarkmýþtýr. Hasta ýslýk çalamaz.

FRÖCHLICH SENDROMU

Hipofiz bezinin bir tür tümörüdür. Genital fonksiyonlar geri kalmýþtýr. Orantýsýz cücelik vardýr. Dystrophia adiposogenitalis adýyla da bilinir.

GUILLAIN BARRE HASTALIÐI

Virüsler tarafýndan oluþtuðu tahmin edilen sinir sistemi ile ilgili bir hastalýktýr. Dudaklarda uyuþma,adalelerde güçsüzlük vardýr. Beyin omurilik sývýsýnda protein miktarý artmýþtýr.

KORE HASTALIÐI

Ani,amaçsýz,düzensiz hareketler vardýr. Adale kuvvetsizliði ve psikolojik kararsýzlýklar eþlik eder. Yürüme ve el iþlerinde güçsüzlük vardýr.

MENIERE HASTALIÐI

Baþ dönmesi,bulantý,kusma,kulak çýnlamasý ve ileri aþamalarda saðýrlýkla seyreden bir hastalýktýr. Hastalýk nöbetler halinde ilerler. Nöbetler dakika ya da saatlerce sürebilir.

MÝGREN

Þiddetli baþ aðrýsý nöbetleri ile karakterize bir hastalýktýr. Tipik migren yarým baþ aðrýsý tarzýnda oluþur ve aðrýnýn geleceðini,hasta önceden hissedebilir. Bulantý,kusma ve gözlerde kararma eþlik edebilir.

MOTOR NÖRON HASTALIÐI

Ýlerleyici kas dokusu harabiyeti ile kendisini belli eder. Kas dokusu hacminde azalma,uyuþmalar ile ilerler.

MULTÝPL SKLEROZ

Virüs enfeksiyonlarý ya da baðýþýklýk sistemi bozukluklarý sonucu geliþtiði düþünülmektedir.20-40 yaþlarý arsýnda sýktýr.

MYASTENÝA GRAVÝS

Kas zayýflýðý ve yorgunlukla karakterizedir. Her iki cinste ve her yaþta olabilir. Hastalýðýn baðýþýklýk sistemi ile ilgisi olduðu düþünülmektedir.

NIEMAN PICK HASTALIÐI

Kalýtsal özelliði olan bir hastalýktýr. Karaciðer,dalak,lenf düðümleri ve kemik iliðinde biyokimyasal deðiþiklikler vardýr. Ýleri aþamalarda beyin dokusu tutulumu olabilir.

NÖROFÝBROMATOSÝS

Genetik olarak geçebilir. Tümör bulgularý vardýr. Klasik anlamda omurilik ve kafa çiftlerine yerleþir.kendisine has deri dökülmeleri vardýr. Kanserleþme ihtimali vardýr ve kanserleþtiði takdirde sarkom olarak karþýmýza çýkar.

PARKÝNSON HASTALIÐI

Kaslarda genel sertlik,hareketlerde yavaþlama ve statik titreme ile karakterizedir. Hasta yürürken kollarýný sallamadan ve öne doðru eðik pozisyonda yürür.yüz mimiksizdir. Konuþma patlayýcý tarzdadýr,kelimeler seçilemez.

RECKLINGHAUSEN HASTALIÐI

Nörofibromatosis

TRÝGEMÝNAL NEVRALJÝ

Kafadaki sinirlerle ilgili bir hastalýktýr. Ani baþlayan çok þiddetli aðrý ile karakterizedir. Aðrý ,yakýcý batýcý tarzdadýr. Yüzün belli bölgelerine dokunmak,soðuk,çiðneme,yutkunma aðrýyý baþlatabilir.

YÜZ FELCÝ

Fasial Paralizi

KAN  HASTALIKLARI  

Kan ,damarlar içinde sürekli dolaþan sývý bir ortamdýr. Plazma olarak adlandýrýlan sývý kýsým ile onun içerisindeki süspansiyon halinde tutulan hücrelerden oluþur. Kan,hücre ve dokularýn dýþ ortamla ve birbirleriyle baðlantýsýný saðlar. Kanýn belli baþlý fonksiyonlarý þunlardýr;

1-                                      Solunum;Akciðerlerden oksijen alýp,hücrelere getirmek ve buradaki karbondioksiti geri akciðerlere taþýma görevini kýrmýzý küreler(eritrosit) ve plazma yapar.

2-                                      Beslenme;Sindirim kanallarýndan besin maddelerini alýp hücrelere ve karaciðere taþýma iþi plazmanýn görevidir.

3-                                      Boþaltým;Üre,ürik asit ve kreatinin gibi metabolizma gibi atýklarýnýn boþaltým organlarýna taþýnmasý iþi,plazma tarafýndan gerçekleþtirilir.

4-                                      Su-elektrolit dengesi;Kan sindirim kanalý ve boþaltým organlarý ile yakýn baðlantýsý sayesinde ,doku ve hücrelerin su ve erimiþ madde kapsamýnýn tam bir denge halinde kalmasýný saðlar.

5-                                      Beden sýcaklýðý;Metabolizmanýn düzgün çalýþabilmesi için tüm organlarýn belirli bir ýsýda korunmalarý gerekmektedir.

6-                                      Koruma;Kan,bedeni,zararlý varlýk ve etkilere karþý koruyacak araçlarý bünyesinde bulundurur. Bunlarýn dýþýnda beyaz küreler(lökasit) gelir. Ayrýca plazmada bulunan antitoksinler,lizinler ve antikorlar da benzer fonksiyona sahiptir.

Kan üretim yeri iliði,dalak ve lenf bezlerinde üretilir. Dolayýsý ile kan hastalýklarý incelenirken bu organlarýn fonksiyonlarý da göz önüne alýnmalýdýr.

KULAK , BURUN , BOÐAZ HASTALIKLARI

Ýþitme ve denge oraný kulak,üç bölümden oluþur; Dýþ kulak bölümünde kulak kepçesi ve dýþ kulak yolu vardýr. Kulak zarý ile sonlanýr. Orta kulakta iþitmede önemli derecede rol oynayan üç kemik mevcuttur. Ayrýca solunum yolu ile arasýnda hava akýmý saðlayan östaki borusu bulunur. Ýç kulak ise sesin sinirler tarafýndan algýlanmasýný saðlar. Ayrýca denge hissinin oluþunda etkili olan salyangoz cisimciði de burada yer alýr.

Burunun en önemli fonksiyonu alýnan ve verilen nefes havasýnýn kontrolüdür. Koku duyusu burun tarafýndan alýnarak beyindeki koku merkezine taþýnýr.

 

HASTALIK

BADEMCÝK

ENFEKSÝYONU

TANIMLAMA

 

Tonsilit

BURUN KANAMSI 

Epistaksis

EPÝSTAKSÝS

Tek ya da iki taraflý burun kanamsýdýr. Çok deðiþik hastalýklara baðlý olarak geliþebilir. 

ÝÞÝTME KAYIPLARI

Ýþitmede rol alan sinirlerden kaynaklanabilir. Ya da sesin iç kulaða ulaþmasýna engel olan patolojiler neden olabilir. 

MENÝERE HASTALIÐI

Nöroloji konu baþlýðý

OTITIS MEDÝA 

Orta kulak boþluklarýnda bulunan iltihap reaksiyonudur. Hasta kendi sesini az ya da deðiþik duyduðunu belirtir. Saðýrlýk ilerlemiþ vakalarda gözlenir.

RÝNÝT

Su gibi burun akýntýsý vardýr. Hapþýrma, göz yaþarmasý eþlik eder.   

SAÐIRLIK

Ýþitme kayýplarý 

SÝNÜZÝT

Yüz bölgesinde aðrý vardýr. Aðrý sabah saatlerinde baþlar. Baþýn öne doðru eðilmesiyle þiddetlenir. Geniz ya da burun akýntýsý olabilir. 

TONSÝLLÝT

Vücutta dýþ etkilere karþý savunma görevini sürdüren bademciklerin iltihaplanmasýdýr. Öksürük ve ateþ temel burgulardýr. Bulantý, kusma ve ishal görülebilir.

TÜKRÜK BEZÝ ENFEKSÝYONLARI

En önemli tükürük bezleri parotis, submaksiller ve sublingual bezlerdir. En önemli enfeksiyonu ise kabakulaktýr.

Kulak burun boðaz hastalýklarý

      Kulak burun boðaz hastalýklarýnýn oluþumunda çok farklý sebepler yatmaktadýr. Bitkisel ürünlerin kullanýmý da ayný þekilde farklýlýklar gösterebilmekte, beklenen faydanýn temini için doðru ürünlerin seçimi önem taþýmaktadýr. Bu kapsamda lokal ürünleri, arý kovaný ürünleri ve besin tamamlayýcýlar kullanýmý gerekmektedir. Düzenli ve komplike kullaným diðer destekleyici tedaviler olduðu gibi son derece önemlidir.

GÖZ HASTLIKLARI 

Göz,optik bakýmýndan bir fotograf makinasýna benzer. Çünkü gözünde bir mercek sistemi,deðiþebilen bir apartur sistemi ve filme eþdeðer bir retinasý vardýr. Görme organýnýn normal olarak,derinlik hissi diye bilinen,mesafeyi hissetmesi için üç büyük yol vardýr.

1-Cisimlerin Nispi Büyüklükleri;Eðer bir þahýs,bir adamýn 1,80 m boyunda olduðunu biliyorsa,bu adamý bir tek gözüyle dahi görse kendisi ile arasýndaki mesafenin ne kadar olduðunu tahmin edebilir.

2-Hareket Eden Paralaks ile Mesafenin Saptanmasý;Eðer bir þahýs,gözleri hareketsiz olarak uzaða bakarsa ,hiçbir hareket eden cisimde yoksa mesafe algýlayamaz. Fakat bu kiþi baþýný bir taraftan diðer tarafa çevirirse uzaktaki cisimlerin görüntüleri dururken ona yakýn olan cisimlerin görüntüleri retina üzerinde hýzla hareket eder.

3-Stereopsis Ýle Mesafenin Saptanmasý;Ýki göz arasýnda yaklaþýk 5 cm. mesafe bulunmaktadýr. Dolayýsý ile retina üzerindeki görüntü arasýnda farklýlýk bulunmaktadýr.

Retina üzerine düþen görüntü,optik sinir aracýlýðý ile beyinde görme merkezine ulaþýr ve burada elde edilen görüntüler ile ilgili deðerlendirmeler yapýlýr.

HASTALIK

TANIMLAMA

GLOKOM

Göz içi basýncýnýn yükselmesi ve buna baðlý fonksiyonel bozukluklarýnda doku tahribatýnýn ortaya çýkmasý durumudur.

GÖZ TANSÝYONU

Glokom

KONJONKTÝVÝT

Gözün konjonktiva tabakasýnýn iltihaplanmasýdýr. Sulanma ve kýzarýklýk ile baþlar. Gözde batma,yabancý cisim hissi vardýr.

PSÝKÝYATRÝK RAHATSIZLIKLAR

Pisikiyatrik hastalýklar þu rahatsýzlýklarýn biri ya da bir kaçý sonucunda geliþebilir;

1-Biyolojik fonksiyonlar,

2-Psikodinamik adaptasyon ,

3-Öðrenilmiþ davranýþlar,

4-Sosyal ve çevresel þartlar.

Psikiyatrik hastalýklarýn teþhisi ve tedavisi özel testler ve çoðu zaman uzun süre alan çalýþmalardýr. Kiþinin þikayetlerinde organik bir temel tespit edilemediði pek çok durumda gerçek sorunun psikiyatrik olduðu  kabul edilmektedir. Ancak yeni teþhis yöntemlerinin geliþtirilmesi ve yeni laboratuar yöntemlerinin kullanýma girmesi ile birçok psikiyatrik hastalýðýn temelinde yatan organik bozukluklar tespit edilmektedir.

HASTALIK

TANIMLAMA

ALKOLÝZM

Madde baðýmlýlýðý.

MADDE BAÐIMLILIÐI

Metabolizmanýn normal iþleyiþinde yabancý bir maddenin mutlak zorunlu hale geldiði durumlarda,bu maddenin alýnamamasý sonucu geliþen tablodur. En yaygýn þekli alkolizmdir.

MELANKOLÝ

Hüzünlü ve kendini itham eder konuþma,fikir ve düþüncelerde yavaþlama,depresyon,aðlama,kendini küçük ve kýymetsiz görmesi,uykusuzluk,intihar,az ve isteksiz konuþma vardýr.

STRESS

Günlük olaylar karþýsýnda kiþinin adaptasyon kapasitesinin yetersiz kaldýðý durumlara verilen genel bir isimdir.

ÞÝZOFRENÝ

Sebebi bilinmeyen,erken yaþlarda baþlayan(17-25),kronik,ilerleyici seyir gösteren bir hastalýktýr. Kiþi gerçek duygu ve düþüncelerinden uzaklaþýp muhakeme kusurlarý gösterir.

UYKU BOZUKLUÐU

Stress sonucu geliþebilir. Toplumda genelde iþ yaþantýsý ile ilgili sorunlar,aile içi problemler en önemli sebepleri teþkil etmektedir.

<<<BAÞA DÖN>>>

 
Kolon ve Rektum (Baðýrsak) Kanserleri - Pankreas Baþý Kanseri - Mide Kanseri - Karaciger Kanseri - Gýrtlak Kanseri - Akciðer Kanseri - Prostat Kanseri - Mesane Kanseri - Meme Kanserleri - Beyin Tümörleri - Tiroid Kanserleri - Lenf Kanserleri - Cilt Kanseri Türleri - Lösemi Türleri (ALL-AML-KML-KLL) - MDS Hastalýðý - Çocuklarda Kanserler Kalp-Damar Hastalýklarý - Sedef - Vitiligo - Hepatit - Multipl Skleroz - Böbrek Taþlarý - Egzama ve Mantar - Kýsýrlýklar - Behçet Hastalýðý - Tansiyon Rahatsýzlýklarý - Þeker Hastalýklarý - Hemoroid (Basur) - Kurdeþen (Ürtiker) - Anemi (Kansizlik) - Obezite (Þismanlýk)