VAROLUÞTAN SONSUZLUÐA
ALTERNATÝF OLARAK ÞÝFALI BÝTKÝLERDEN NASIL YARARLANILABÝLÝR
VÝTAMÝNLER - MÝNERALLER - ENZÝMLER AMÝNOASÝTLER NEDÝR?
FAYDALARI NELERDÝR?
ALTARNATÝF
OLARAK ÞÝFALI BÝTKÝLERLE VAROLUÞUNDAN-YAÞAMA
Bir besinin biyolojik deðerinin yüksek olabilmesi için tüm
esansiyel aminoasitleri içermesi gerekir. Herhangi bir aminoasit
mevcut olmadýðýnda protein biyosentezi sona erer oysa yeni
proteinler homeostazý sürdürmek için sürekli sentezlenmektedir.
Zorunlu olmayan (endojen) aminoasitler besinle yeterince
saðlanamazsa, ancak karbon ve azotun yeterli olduðu durumlarda
sentezlenebilirler. Eðer zorunlu aminoasitlerin (eksojen )
yokluðu söz konusu ise, vücudun onlarý elde edebileceði tek yol
doku proteinlerini parçalamaktýr. Örn;kas proteinlerini
bu
durum bitki genetikçilerini proteinlerde temel aminoasitleri
yüksek düzeyde bulundurun bitkileri geliþtirmeye yönlendiren
esas unsurdur.
Diðer aminoasitler eksojenlerden kolaylýkla
yapýlabilirler, endojen aminoasitlerdir.
Azot Dengesi:Ýdrar.ter
ve gaitada atýlan azot miktarý, tüketilen miktara eþit
olduðunda eriþkinlerde azot dengesi söz konusudur. Azot gitiþi,
atýlan azotun üstündeyse pozitif azot dengesi vardýr. Bu
durum, büyüme,gebelik veya yaralý dokularýn onarýldýðý iyileþme
dönemlerinde gözlenir. Azot giriþi atýlan azottan daha yoðunda
ise negatif azot dengesi gerçekleþir. Bu ise kötü beslenme,
açlýk ve çeþitli hastalýklar arasýnda olur. Ayný zamanda
yanýklar. Travma ve cerrahi iþlemler de negatif azot dengesi
periyodu oluþtururular.
Düzenli bir azot bilançosuna ulaþabilmek için
aminoasitlerin yeterli ölçüde alýnmasý çok önemlidir.
Bitkilerde Aminoasitler
Bitkilerin bileþimi canlý organizmalarýn protein
gereksinimlerine büyük oranda cevap verebilmektedir.burada
organizmanýn saðlýklý yaþamasý için gereksinim duyulan esansiyel
aminoasitlerin yeterli miktarlarda sentezlenemediðini (dallanmýþ
yapýlarýndan dolayý) hatýrlamak gerekir. Esansiyel
aminoasitlerin yeterli miktarda sentezlenebilmesi bitkilerde ve
mikroorganizmalarda gerçekleþir.
Evet, çaðýmýzýn getirdiði hýzlý ve düzensiz yaþam
þartlarýnda artýk saðlýklý beslenme standardýný oluþturabilmek
için aþýrý çaba harcamak zorundayýz ya da yaþam standardýmýz
buna uygun deðilse çaresiz durumda deðiliz. Vücudumuzun
saðlýklý bir yaþam için gereksinim duyduðu besin maddelerinin
yeter miktarlarda ve dengede alabilmesine yardýmcý olacak bir
tamamlayýcý besin maddesi var artýk modern çaðýn insanýnýn
yaþamýnda bitkisel mucizeler
Vücudun besin maddelerindeki proteinlerden
yararlanabilmesi için sindirim sonrasý oluþan aminoasit
karýþýmýnda aminoasitlerin birbirlerine göre belirli oranlarda
bulunmalarý gerekir. Besin maddelerin çoðunda bulunan proteinler
bu gereksimi karþýlayamadýðýndan bu durum organizmada bir çok
faktör tarafýndan düzenlenmektedir. Doku proteinlerinin yýkýmý
ve yapýmý süreklilik gösteren bir olgudur ve aralarýnda sürekli
bir dinamik eþitlik söz konusudur. (homeostaz)
Esansiyel (eksojen) aminoasitler
Valin
Beyinde triprofan düzeyini azaltan etki gösterir.
Ýzolösin birlikte kullanýlmasý önerilir. Diðer kaynaklarý
jelatin, peynir, fýstýk , balýk ve ayçiçeði tohumudur.
Lösin
Beyinde triprofan düzeyini azaltýcý etki gösterir.
Ýzolösinle ayný gýdalarda bulunur.
Ýzolösin
Beyinde triprofan düzeyini azaltýcý etki gösterir.
Diðer kaynaklarý peynir, yulaf, jelatin ve ayçiçeðidir.
Lösin ve Ýzolösin birlikte kronik yorgunlukla
mücadelede etkin rol oynarlar.ayrýca; metabolizmada gerçekleþen
aksama dallanmýþ zincir hastalýðý olarak tanýmlanan hastalýða
neden olur. Hastalýk karakteristik bir kokusu olan idrarla
kendini gösterir, ölümle sonuçlanýr.
Fenilalanin
Genetik ve metabolizma için önemli aminoasittir.
Fenilalanin troid bezi hormonlarý ve adrenal üretiminde
etkindir. Bu yüzden endorfin olarak bilinen doðal aðrý
kesicilerinin üretiminde kullanýlýr. Sýrt ve eklem aðrýlarýndan
kaynaklanan inatçý aðrýlarda yardýmcýdýr.Doðal bir anti-depresif
olarak da rol oynar. Peynir, fýstýk, badem ve yulaf diðer
kaynaklarýndandýr.
Fenilalanin organizmada esansiyel olmayan tirozine
dönüþebilir, bu nedenle trözin besin maddelerinde yerini
Fenilalanine býrakabilir ama tersi gerçekleþmez. Fenilalanin
eksikliðinde genetik bir hastalýk olan fenilketonüri oluþur;
kiþilik bozukluklarý ve psikiyatrik hastalýk tablolarýnda etkisi
bulunmaktadýr. Ortalama 104 doðumdan birinde bu hastalýk açýða
çýkar, bu da toplumlarýn %2 sinin bu hatalý geni taþýdýðýný
göstermektedir.
Metiyonin
Genetik ve metabolizma için önemli aminoasittir.
Metiyonin, organizmanýn kükürt kaynaðýdýr. Protein
sentezi genellikle Metiyonin ile baþlar. Saman nezlesi gibi
alerjik durumlarda savaþta, histamini azalttýðý için etkilendiði
bulunmuþtur. B Vitaminleri ile birlikte alýnmasý etkinliðini
arttýrýr. Susam tohumu ve yulafta bulunmaktadýr.
Tiriptofan
Hayvan organizmasýnda vitaminler,in sentezlenmesinde
etkin rol oynamaktadýr. Ýnsan organizmasýnda ise vitamin
eksikliðini geniþ ölçüde gidermektedir. Niasin vitamini bu
aminoasitten sentezlendiðinden besin maddeleri ile alýnmasý
gereken niasin miktarýný azaltýr; bu gereksinim triptofanýn
niyasine dönüþme miktarý ile ilgilidir. Triptofan verilerek
Pellegra hastalýðý bulgularýnýn baþarý ile tedavi
edilebildiði, 50 yýldan çok daha önce gözlenmiþtir.
Treonin
Treonin esansiyel aminoasitlerden tanýnan ilkidir.
Düþük düzeyde Treonin depresyon kaynaklý bazý rahatsýzlýklara
neden olduðu gözlenmiþtir. Fýstýk,badem,peynir, jelatin ve balýk
diðer kaynaklarýndandýr.
Lizin
Herpes virüsünün semptomlarý ile mücadelede etkindir.
Soðuk nedeniyle oluþan çatlamalar ve genital virüslerle oluþan
etkileri yavaþlatýr, onarýma yardým eder. Fasulye, mercimek
brokoli ve patates diðer kaynaklarýndandýr.
Diðer 9 aminoasit ise endojen aminoasitleridir.
Alanin
Ýnsan ve memeli hayvan metabolizmasýnda Alanin önemi
bir yer tutar. Öteki aminoasitlerin yapý formüllerini
oluþturduðundan biçimsel olarak diðer tüm aminoasitler için ana
madde sayýlýr. Çalýþan iskelet kaslarý tarafýndan oldukça büyük
miktarda verilir. Ve karaciðer tarafýndan tüketilir. Düþük yað
içeren veya yüksek protein içeren diyetlerde veya ihtiyaçtan
fazla egzersiz yapan kiþilerde Alanin ihtiyacý artmaktadýr.
Benzer þekilde yeterli glikoz üretimi için diyabetik hastalarda
da ihtiyaç miktarý artmaktadýr. Jelatin kýrmýzý et, balýk
ayçiçeði tohumu, badem fýstýk ve yulaf kaynaklarýndandýr. Alanin
içeren besin tamamlayýcýlarý bulunmaktadýr.
Arginin
Kas üzerinde geliþtirici etkisi ile sporcular için
önemli bir kaynaktýr.yüksek tansiyon, göz tansiyonu ve kan
damarlarýyla ilgili hastalýklarda olumlu etkileri olduðu tespit
edilmiþtir. Sperm sayýsý üzerinde etkisi vardýr. Jelatin,
fýstýk, badem,kýrmýzý et, balýk, ve yulaf diðer kaynaklarýdýr.
Histidin
Temel görevi histamin üretmektir. Dolayýsýyla saman
nezlesi ve alerjisi bulunanlarýn kullanmasý gerekir. Ýltihaplý
eklem romatizmasý bulunan kiþilerde Histidin düzeyinin çok düþük
olduðu tespit edilmiþtir. Jelatin, süt ürünleri, fýstýk, ve ay
çekirdeði tohumunda bulunur.
Arginin ve histidin aminoasitlerinin bebekleri çabuk
büyümeleri için besin maddelerinde bulunmalarý gerekmektedir. Bu
nedenle bebekler için esansiyel aminoasitlerden olup yetiþkinler
için esansiyel aminoasitlerden deðildirler ve yarý esansiyel
aminoasit olarak kabul edilebilirler.
Spartik Asit
Tüm hayvansal proteinlerde bulunabilmektedir.
Metabolizmada basit bir þekilde oluþabilen bir aminoasittir.
Kýrýmýzý kan hücresi oluþumunda rol oynar.
Glutamik Asit
Yapýsal olarak aspartik asite benzemektedir. Arginin ve
prolin glutamik asite dönüþür. Aminoasit metabolizmasý aðýnda
düðüm noktasý olarak görülen glutamik asit üre oluþumunda rol
oynar. Kalsiyum kompleksi yapabilmekte de ve kan pýhtýlaþmasýnda
da rol oynayabilmektedir. Tuzu glutamat olarak bilinir.
Özellikle kadýnlarda folik asit üretiminde sorumludur. Çok
yüksek oranlarda bulunursa epilepsi (sara) hastalýðýna neden
olabilir.
Glisin
Glisin ve glikon suda oldukça çözünen bir aminoasittir.
Birçok proteinde bulunmaz. Yapýsal olarak en basit aminoasittir.(asimetrik
C atomu içermeyen tek aminoasittir.) glisilin artýðýnýn
özellikle küçük bir hacim gereksimi vardýr ki üç yapýtlý
boyutlarýn oluþumunda önemlidir; kollajenin yapýsý üç heliks
yapýda olup bu organýn sýklýðý, her üç aminoasitten birinin
Glisin artýðý olmasýyla mümkün olmaktadýr. Glisin dýþýnda diðer
aminoasitler bu yapýya konum bakýmýndan yerleþtirilemezler.
Ayrýca vücuttan zehirli madde atma metabolizmasýna katýlýr.
Özellikle böbreklerden ürik asit atýlýmýna etkilidir. Þizofreni
þikayetlerde azalmayý saðlar.
Prolin
Halkalý yapýda aminoasittir. Proteinlerde sýklýkla
bulunabilmektedir. Glutamik asitin yýkýmýnda (indirgenmesinden)
prolin açýða çýkar.prolin kollajenin yapýsýnda bulunan
hidroksiprolinin de ana maddesidir. Histidin glutamin ve Arginin
gibi üre çevriminde etkindir.
B
ve C Vitaminleri ile birlikte kullanýlmalýdýr. Yara
iyileþmesinde olunlu etkileri vardýr.
Serin
Ýnsanlarýn aldýðý yiyeceklerin çoðunda bol miktarda
bulunur, bu nedenle biyosentezi çok lüzumlu olmayabilir.. ancak
birçok bileþiðin biyosentezinde önemli rol oynadýðý için önemi
ve vargýlýðýnda diðer aminoasitlerle oraný tartýþýlmaz.
Zihinsel fonksiyonlar üzerinde etkilidir. Özellikle 60
yaþýn üzerinde sayý, isim ve liste hafýzasýnýn korunmasýnda rol
oynar. Bunun sebebi asetilkolin ve dopamin salýmýnda etkili
olmasýdýr.
Tirozin
Ýnsanlar esansiyel (eksojen) bir aminoasit olan
fenilalanini beslenme ile yeterli miktarda alýrsa yeterli
miktarda tirozin sentez edebilirler. Tirozinin biyosentik
olaylarda önemli görevi vardýr.
Tirozinden tiroksin ve melanin pigmentleri sentez
edilir. Tiroksin eskiden beri bilinen iyot içeren aromatik bir
aminoasittir. Tiroksin ve parçalanma ürünleri hormon (dopamin
noradrenalin) etkisi gösterirler ve iyot (I) bütçesi için
önemlidirler.Ýyot bütçesi de büyüme ve geliþme için zorunlu
olan tiroit bezi hormonlarý için etkindir.melanin
biyosentezindeki bozukluklar deri saç ve gözlerde pigmentlerin
kaybolmasýyla karakterize edilen Albbinizme neden olur.
Sistein
Yüksek doz paraseromol kullanýldýðýnda devreye girer.
Aðýr metallerin vücutta birikimine engel olur.
Asparagin
Aspartik asit ile yakýndan iliþkili olan Asparagin,
sinir sitemi üzerinde ve denge oluþumunda etkilidir. Karaciðerde
aminoasit transformasyonunu (dönüþümünü) saðlar.
Glutamin
Aþýrý alkol kullanýmýna baðlý mide tahribatýný önler.
ENZÝMLER
Enzimler hayatýn anlamlarýdýr. Metabolizmadaki kimyasal
dönüþümlerin tümünde enzimler etkin rol oynarlar. Canlý hücreler
tarafýndan yapýlýrlar ve hücre canlýlýðýný yitirdikten sonra da
kazandýklarý üç boyutlu yapýlanma ile yaþama devam ederler, uzun
süre aktif kalýrlar.
Enzimler olaðanüstü spesifik biçimde etkiler. Enzimin
etkilediði madde veya maddeler karýþýmýna enzimin substratý
denir ve çok keskin bir substrat spesifiklikleri vardýr.
Enzimler genellikle protein yapýsýndadýrlar ve bu nedenle de
protein yapýsýný etkileyen her þey enzim aktivitesini etkiler.
Örn; enzimler yüksek sýcaklýða çok duyarlýlýk gösterir.
Bitkilerde Enzimler
Tarým ürünlerinin çoðu, enzimleri yýkan bir etken
olmadýkça enzim üreticidirler. Doðada yaþayan mikroorganizmalar
da tüm canlý varlýklar gibi enzim içerirler ve yaygýn olarak
bulunurlar ancak ürünlerin yapýsýndaki enzimler daha farklý önem
taþýmaktadýr. Bu nedenle ürünün hasadýndan üretimine kadar geçen
süreç içerisinde tüm aþamalardaki enzimlerin rolü besinin
deðerlendirilmesinde önem arz eder.enzimlerin aktivitesinin
rollerine göre üretiminden sonra devam ettirilmesi yada
önlenmesi amaçlara göre deðiþkenlik gösterir. Örn; enzimlerin
aktivitesi, besin deðerlerinin kaybolmasýný saðlayabilir yada
yoðunlaþmasý gerekiyorsa korunmasý istenebilir.
Alkali Fosfataz
Molekül içi deðiþmeleri etkileyen izomerazlar sýnýfýna
giren enzimlerdendir. Karaciðerin çalýþmasýnda etkindir. Enerji
üretimine baðlý olarak kaslarda oluþan metabolizmanýn bir çýkmaz
sokaðý laktatýn büyük bir kýsmýnýn karaciðer glükoz oluþumu
yönünde kullanýmý saðlayarak bu çýkmaz sokaktan faydalanýr.
Bir diðer enzim grubu olan hidrolazlar, substratýn su
katýlmasýyla bölünmesini saðlayan enzimlerdir.
Amilaz
Sindirim sisteminin en önemli enzimidir. Bu enzimler
basit glikozitlerin oligosakkaritlerin ve polisakkaritlerin
hidrolizinde etkindirler. Niþastanýn parçalanmasýndan
sorumludur, niþastadan büyük oligosakkaritlerin ayýrýr.
Karboksipeptidaz
Polipeptid baðlarýndan serbest aminoasitlerin
ayrýlmasýný saðlayan bu enzimler, tüm bitkisel ve hayvansal
dokularda ve kanda bulunur.
Katalaz
Hemen hemen bütün hayvansal organizmalarda ve bitki
dokularýnda bulunurlar ve vücuda zararlý olan asitoksitler,
hidrojen peroksit gibi yapýlardan su moleküllerine ayrýþýmý
saðlar.
Selülaz
Selülozun hidrolizini saðlayan bu enzim, sindirim
sisteminin düzgün çalýþmasýnda etkilidir. Ýnsan ve hayvanlarda
bulunmayan bu enzimin temini sebzelerden saðlanýr.
Lipaz
Sindirim sisteminin düzenli çalýþmasýnda etkin olan
diðer bir enzimdir, yaðýn parçalanmasýndan ve metabolizmadan
sorumludur. Saðlýklý insanýn kan dolaþýmýnda düþük oranda
bulunur.
Kreatin Fosfokinaz
Kaslarýn çalýþmasýnda etkin olan enzimdir.kreatin,
kasýn önemli bir yapýtaþý olup Arginin ve glisinden edilir.
Proteaz ve Fosfataz
Metabolizma iþlevinde etkin olan diðer hidrolazlar sýnýfýndan
enzimlerdir.
Nükleotidaz
Nükleik asitlerin oluþumunda etkinlik gösterirler.
Nükleik asitler, hayatýn anahtar molekülü sayýlýrlar; genetik
bilgileri içerirler ve protein biyosentezine doðrudan
katýlýrlar.
Bradikininaz
Baðýþýklýk sistemi üzerinde etkin olan enzimdir.Bradikinin
hormon etkisi gösteren madde-barsak sistemi(gastrointestinal
kanal) peptidlerdendir. Bradikinin çok etkin bir damar
geniþletici bir maddedir ve dolayýsýyla tansiyon düþürücüdür..
kanýn pýhtýlaþmasý esnasýnda bradikin açýða çýkar.
VÝTAMÝNLER
Vitaminler, insan tarafýndan üretilmeyen ancak normal
hücrenin yaþamýný sürdürebilmesi, büyümesi için gereksinim
duyulan ve eser miktarda alýnarak bu etkinliði gösterebilen
küçük moleküllerdir. Enerji vermezler fakat enerji deðiþmesi
besin maddelerinin metabolizmasýnýn düzenlenmesinde etkin olarak
fonksiyon gösterirler. Yaklaþýk olarak 20 deðiþik vitamin
bilinmektedir; her birisinin ana metabolizmada spesifik
fonksiyonu vardýr ve bu fonksiyon baþkasýyla karþýlanamaz.
Önemli olan bir diðer husus da vitaminlerin gereksinim ve
etkilerinde birbirlerine baðýmlýlýk göstermeleridir.
Vitamin gereksinimlerini yaþ cinsiyet ve baþka deðiþik
nedenlere göre deðiþir. Ereklerin kadýnlara göre daha fazla
vitaminlere gereksinimi vardýr. Yaþ faktörlerine göre vitamin
gereksiniminin deðiþtiðine dair güvenilir veriler yoktur, ancak
gereksiz ve yanlýþ tüketim, depolama gibi nedenlere baðlý
gereksinimin deðiþtiði düþünülmektedir. Stresli yaþam, alkol
kullanýmý, hastalýk gibi faktörlerde gereksinimi üzerinde
etkindirler.
Organizmanýn yaþamýný saðlýklý bir þekilde
sürdürebilmesi için vitaminlerin gereksinim duyduðu miktarlarda
alýnmasý zorunludur, yetersizliði ya da organizmada fazlaca
birikimi önemli boyutta saðlýk problemlerine neden olur.
Vitamin Yetersizliði
Normal bir beslenme ile yaþamýný sürdüren bir
organizmada vitamin yetersizliði söz konusu olamaz, bu sonuç
daime tek türlü beslenmenin bir sonucudur. Vitamin, besin
maddelerinden gereksinim duyulan miktarýn saðlanmasý öncellikle
kan dolaþýmýndaki miktarýnýn azalmasýyla baþlar, hücredeki
vitamin düzeyi düþer ve de kendisi ile ilgili metabolik olaylar
azalýr ve bozulur. Bu etki ve yýkýmlar zaman içinde ve farklý
sonuçlarla kendini gösterir, bu deðiþiklikler organizmadaki
unsurlarýn vitaminlere olan hassasiyeti ile ilgilidir.
Vitamin Fazlalýðý
Vitaminlerin faz<la miktarda vücutta depolanmasý da
metabolizmaya zarar verebilmektedir.örneðin; yaðda çözünen A,E
ve D vitaminlerinden organizmanýn gereksiniminden fazla alýnýrsa
karaciðerde depo edilir ve zamanla fazla miktarda A vitamini
karaciðeri yýkabilir.
Bitkilerde Vitaminler
Bitkilerde vitaminler ya olduklarý gibi yada
provitaminler (ön vitamin) þeklinde bulunurlar. Provitaminler,
metabolizmada vitaminlere dönüþtürülebilen organik
birleþiklerdir.
Bitkiler, basit bileþenlerden yani uygun karbon, azot,
mineral ve enerji kaynaklarýndan ihtiyaç duyulan tüm maddeleri
sentezleyebilir ve böylece insan ve hayvanlar için vitamin
kaynaðý olurlar. Ýnsanlar ve etle beslenen hayvanlar içinde
ikinci bir vitamin kaynaðý hayvanlarýn bazý organlarýnda depo
edinen vitaminlerin besin maddesi olarak alýnmasýdýr.(balýk
yaðý, süt, yumurta, karaciðer). Ýnsan organizmasýnda da vitamin
depolarý vardýr ancak eser miktarda etki gösteren vitaminler bir
taraftan da bozulurlar, bu nedenle besinlerle sürekli vitamin
alýnmasý gerekir.
Günümüzde tüm besin maddelerindeki vitamin miktarlarý
hakkýnda bilgimiz olduðu gibi, en önemli vitaminlerde teknik
yollardan sentetik olarak üretilebildiðinden ilaç þeklinde
istenildiði kadar vitamin almak elimizdedir.
Piyasada bu þekilde bir tek vitamini yada karýþým halindeki bir
çok vitaminleri içeren bazý ilaçlar bulunmaktadýr. Ancak bu
noktada içerdikleri vitamin miktarlarýna ve de doðal alýmla
mukayese edilmeyecek oranda deðer kaybý olduðuna önemle dikkat
çekilmelidir.
Çaðýmýz bitki çaðýdýr. Muhtemelen bitkisel ürünlere
ilgimizin ana nedeni önleyici týbba olan zorunlu yaklaþýmýdýr.
Modern çaðýn insaný artýk yaþam tarzýnýn ve beslenme þeklinin
hastalýklarý önlemede etkin olduðu bilinmektedir. Sentetik
yaklaþýmlardan tamamen uzak, çevre dostu bir yaþam tarzýyla
bitkilerin artan kabulü optimum saðlýðýn geliþtirilmesinde
önemli bir yol oynayabilir.vitaminler bu deðiþen anlayýþtan
nasibini almýþ,sentezlendikleri yegane kaynaklar olan bitkiler
arasýnda, önem kazandýrma yönünde etkin bir rol oynamaya
baþlamýþlardýr.
Yaðda çözünen Vitaminler
Bitkisel ve hayvansal yaðlarda bulunan A,E;D ve K
vitaminleridir. Bileþimlerinde sadece karbon (C)hidrojen (H) ve
oksijen (O) vardýr.ýsý ve yükseltgenme iþlemlerine bir kýsmý
dayanýklý ise de bir kýsmý çok duyarlýdýr.
Bu vitaminlerin vücut kimyasýndaki dengesi son derece
önemlidir. Eksiklikleri kadar fazla depolanmalarý da ciddi
klinik tablolar oluþturur.
B Karoten (A Vitamini)
Bitkisel gýdalara da bulunan provitamin þeklidir.
Karaciðer, yaðlý peynir, süt yaðý, yumurta sarýsý, deniz
ürünleri, ýspanak, havuç, kayýsý, biber ve þeftali en ,iyi
kaynaklarýndan olan A vitamini turuncu renkli bir pigmenttir.
Bitki kimyasýnda zengin konsantrede bulunan B Karoten
provitamin þeklidir.karotenler antioksidan maddelerdir. Akciðer
,mide, yemek borusu, gýrtlak be idrar kesesi gibi bir çok
tümörün oluþumunu engeller. Ayrýca baðýþýklýk sitemini uyarýrlar
ve vücudumuzun savuma mekanizmasýna yardýmcý olurlar.
Kaynaklarýndan besin maddesi olarak alýndýðýnda , organizmada
baðýrsak çepelinden emilirken ortadan bölünüp su katýlmasýyla
vitamin A þekline dönüþürler. bu þekilde organizmaya giren A
vitamini kan akýmý ile karaciðere gider ve orada nispeten büyük
miktarda depo edilir. (0.2 2.0 mmol/G ) kanda az miktarda
serbest halde dolaþabilmektedir.
Bu vitamin göz saðlýðýnýn korunmasýnda ve tedavisinin
saðlanmasýnda etkinlik göstermektedir. Göze zarar veren UV
ýþýnlarýnýn tutulmasý ve diðer zarar veren etmenleri dezenfekte
etmesi zamanla gözlenir. Sadece birkaç damla suyla göz
sakinleþir, görme iyileþir ve stabilize edilir.
Gen ifadesi ve doku farklýlaþmasýný düzenleme üzerine
de etkili olan bir vitamindir. Dolayýsýyla büyüme ve dokularýn
saðlýðýný koruma ile ilgili hastalýklarýn oluþmasýna karþýn
organizmaya direnç kazandýrmaktadýr.
A Vitamini sürekli besim maddeleri ile alýnmalýdýr.
Aksi taktirde, organizmada eksikliði görülebilir ve
baþlangýçtaki gereksinim karaciðerden saðlanabilinir. Ancak
zamanla eksiklik düþük kan düzeyleri ile kendini gösteriri,
klinik problemlere yol açacak þekilde sonuç verir. Görme
fonksiyonu üzerindeki azalma gece körlüðü (keratomalazi,kseroftalmi)
oluþur ve daha sonra gözün epitel dokusu üzerinde nasýrlaþma
baþlar.bu hastalýktan dolayý A vitaminine epitel koruma
vitamini (axeroftol) adý verilir. Ayrýca eksikliði tüberküloza
ve diðer enfeksiyonlara karþý genel bir dayanýksýzlýk
doðurmaktadýr. Hayvanlar üzerinde denemeler, eksikliðinin
büyümesinin durmasýna neden olduðunu göstermiþtir.
A Vitamini aþýrý alýnýrsa toksiktir. Yaðda çözünen
bileþiklerden olduðu için yað doku ve bir çok hücrenin lipit
bileþenleri içinde bol miktarda depolanabilirler ve zamanla bu
ürünler toksisiteyi oluþturur. A Vitamini toksisitesi
uyuþuklu,karýn aðrýsý,baþ aðrýsý,aþýrý terleme ve kolay kýrýlan
týrnaklara enden olur.
Tokoferol (Vitamin E)
Tokoferol E vitaminin en aktif þeklidir. E vitamini
doðada sadece bitkilerin bileþiminde bulunduðundan bitkisel
gýdalar tek kaynaðýdýr. Bitkisel yaðlar, yumurta, çavdar, arpa
ve fýndýk, ceviz gibi kuruyemiþlerden alýnabilir.
Çið
ve iþlem görmüþ gýdalardaki düzeyi uygulanan iþleme göre
deðiþir.
Bitkilerde bulunan tokoferoller kimyasal yapý olarak
birbirlerine çok benzerler ve antioksidan maddelerdir. Bu
özelliðin en önemli fonksiyonu kolayca oksitlenebilir(tokokinon)
olmalarýdýr, doymamýþ maddelerinin kendiliðinden oktidasyonunu
önlerler. Özellikle membran lipitlerinde bulunan yüksek ortanda
doymamýþ yað asitlerinin peroksit oluþturmasýný engelleyerek
zararlý oluþumlarýn gerçekleþmesini önler.
E Vitamini A vitamininin emilmesini ve depolanmasýný
kolaylaþtýrýr.normal üreme fonksiyonu için gereklidir. Kas
bütünlüðünü saðlanmasýnda etkindir.
Organizma için gereksinim duyulan E vitamini miktarý
özellikle beslenme þekline baðlý olarak deðiþir. Doymamýþ yað
asitleri aðýrlýklý beslenme gereksinimini arttýrmakta iken
selenyumca zengin beslenme gereksinimini kompanse eder. Ýnsan
organizmasýndaki yetersizliði, kýsýrlýk, düþük riskinde artma,
kas yoðunluðu, kas zayýflýðý gibi rahatsýzlýklara neden
olabilir.
Suda Çözünen Vitaminler
Hayvansal veya bitkisel organizmalarýn sulu özütlerinde
bulunurlar.B Grubu vitaminleri ve C vitamini bu gruptadýr. Suda
çözünen vitaminler yaðda çözünmezler. Önemli bir kýsmý;karbon
(C) hidrojen (H), oksijen (O) azot (N) ve kükürt (S)
elementlerinden, bir bölümü yalnýz C,H ve O den oluþmuþtur.
C Vitamini (Askorbik Asit)
Organizmanýn en çok gereksinim duyduðu vitamindir,
bunun sebebi bilinmemektedir. Bu kadar önem arz etmesinin yaný
sýra insan vücudunun askorbik asit yapmamasý ve de fazlasýnýn
vücutta depolanamadan atýlmasý gereksinimini karþýlayabilmek
için besin maddesi olarak sürekli alýnmasýný gerektirir. Günlük
alýnamsý gereken miktar, yaþ, sosyo, ekonomik durum ve yaþam
tarzýna baðlý olarak deðiþmektedir, rtalama olarak 40-60 mg
alýmý önerilmektedir.
Bitkisel kaynaklý yiyecekli zengin kaynaklýdýr.
Sebzeler ,lahana, domates, biber brokoli, ýspanak, pazý,
maydanoz ve meyveler hint kirazý, kuþ burnu, çilek ve
turunçgiller askorbik asit içermektedirler. Hayvansal kaynaklý
yiyecekler ise (böbrek ve anne sütü hariç) vitaminden
fakirdirler.
Askorbik asit A Vitamini gibi antioksidan bir vitamin
olmakla birlikte baðýþýklýk sistemi üzerine de etkin bir
vitamindir. Bað dokunun baþlýca yapýsal proteine olan kolejenin
üretiminde etkindir, diþ ve kemik yapýsý baþta olmak üzere tüm
vücudumuz için gerekli olan bir vitamindir. Bu nedenle de
zedelenme ve yaralanmada önemli iþlevi vardýr. Besin
maddelerinin kullanýmýnda (demir fosfat gibi) önemli faktördür.
Stresle mücadelede özellikle etkindir.
Askorbik asit bir çok fonksiyonda etkin rol
oynadýðýndan yetersiz belirtileri spesifik olarak görülmektedir;
halsizlik,iþtah kaybý, kemiklerde,kas ve eklemlerde aðrý,
yaralarýn iyileþmesinde gecikme gibi durumlar görülür. Ýleri
derecede eksik,iðinde deri altýnda ve kaslarda kanamalar,
þiþmeler olur, diþ eti enfeksiyonlarý ve diþlerin gevþemesi
görülür. Saç folikülleri etrafýnda sertlikler oluþur. Kolejen
dokunun destek görememesinin sürekliliði, eskiden deniz
yolcularýnýn korkulu rüyasý olan skorbüt hastalýðýna neden
olur.
Tazelik deðeri olan piþirilmemiþ besinler ya da
piþirilme özelliklerine edilerek piþirilen besinlerde (yeter
ýsýda, kendi suyuyla piþme) askorbik asit gibi ýsýdan etkilenen
vitaminler deðerinden fazla kaybetmeden korunabilir. Kaynatýlan
besinler askorbik asitlerinin beþte dördüne kadar varan
miktarlarýný suya vererek kaybederler. Sebze ve meyvelerde ise
kesilmiþ ve zedelenmiþ kýsýmlar hýzla oksidasyona uðramaya
baþlarlar, bu nedenle mümkünse kesmeden kullaným tercih
edilmeli, kesildi ise de hemen sonra yenmeli, uzun süre
saklanmamalýdýr.
Hayati fonksiyonlarda etkin rol oynayan bu vitaminin
korkunç tablolarýna maruz kalýnmamasý için gýda sanayi sentetik
askorbik asit kullanýmý ile zengin içecekler, besinler elde
etmekte, pek çok çeþidi insanlýðýn hizmetine sunmaktadýr. Ancak
burada doðal kaynaklý vitaminlerle sentetik vitaminlerine ayný
bileþimine de ayný biyolojik faaliyete sahip olmadýðýný özenle
hatýrlatmak gerekir.
Ve askorbik asit hiçbir kayba uðramayan özel bir
bileþimle, ilk günkü tazeliði ile insan metabozlimasýna hayat
veriyor.
B Grubu Vitaminleri ve Stres
Stres, çaðýmýzýn rahatsýzlýðý ve pek çok klinik
tablonun da nedeni hatta medeniyetin getirdiði bir çýkmaz
sokaktýr. Mücadele için pek çok yöntem önerilmekte, bu alanda
pek çok iþ dalý kurulmaktadýr. Baþaranlar ve baþaramayanlar var
elbette, strese yenilip alkolizmin, sigaranýn kölesi olanlar ve
kaçýnýlmaz son ölümcül hastalýklara yakalananlar
Peki, doðadan
uzak standart yaþam tarzýnýn ve doðadan uzak beslenme
alýþkanlýklarýmýzýn hediyesi olan stres gerçekten hayatýmýzýn
çýkmaz sokaðý mýdýr ?
Ýþte stresle mücadelede askorbik aside destek veren bir
diðer güçlü vitamin grubu
Bir arada ve düzenli beslenme
alýþkanlýðýmýz halini aldýðýnda yaþamý tamamlanmasý gereken bir
görev halinden çýkarýp, bir senfoni haline getirmemize yardýmcý
olan büyük güçlerdir. Bireysel olarak artý etkilerini de
oluþturduklarýnda fiziksel ve ruhsal saðlýðýmýzý koruma yolunda
önemle destek verirler.
Tiamin (Vitamin B)
B1 vitamini hayvansal ve bitkisel her ikisinden de,
kýsmen serbest kýsmen birleþmiþ olarak kompleks halde
bulunurlar. Bütün tahýl ürünlerinde, kuru baklagillerde, fýndýk,
fýstýk, ceviz gibi yaðlý tohumlarda,yürek, böbrek, karaciðer
gibi sakatatlarda bulunur. Vitamine olan gereksinim bütün yaþ
gruplarý için alýnan besin kalori miktarý (enerji) ve
karbonhidtar ile doðru orantýlýdýr. Genel olarak eriþkinlerde
günde 1 mgýn altýnda alýnmalýdýr.
Sinir sistemi saðlýðýnda önemli rol oynar,
yetersizliðinde sinir sistemi fonksiyonlarý bozulur. Kas
hücrelerinin fonksiyonlarýný yerine getirebilmeleri için gereken
enerji saðlanmalýdýr, aksi taktide sindirim ve diðer iþlemler
yerine getirilemez. Yetersizliðin de mide-baðýrsak kanalýnda (gastro
intesinal kanalda ) bozukluklar, ülser problemleri bunun
sonucunda da dilde ve dudaklarda acý, depresyon ve sinirlilik
görülür. Kalp ve öteki dokularda ödem oluþur, kalp yetmezliði ve
çarpýntýlar oluþur. Ýleri derecede de eksikliði, el ve ayaklarda
sancý, karýncalanma, desteksiz oturup kalkamama gibi belirtiler
oluþur, bu hastalýk beri beri hastalýðýdýr.
Riboflavin (Vitamin B2)
Proteince de zengin kaynaklarda, (karaciðer ,böbrek),
süt ve ürünlerinde (peynir, yoðurt) ve de yumurta ,kuru
baklagiller, yeþil yapraklý sebzeler ve bira mayasýnda
bulunmaktadýr. Riboflavin için günlük önerilen miktar
yetiþkinler için 1.2-1.7 mgdýr. Vitamine duyulan gereksinim
alýnan enerji ve proteinle orantýlýdýr. Riboflavin en iyi
þekilde pridoksin (B6),C vitamini ve niasinle birlikte çalýþýr.
Temel fonksiyonu, diðer maddelerle karbonhidratýn,
yaðlarýn ve proteinlerin enerji üretimi için etkin rol
oynamasýdýr. Antioksidan özelliðe sahiptir. Göz ve cilt
saðlýðýný korumada etkindir. Yetersizliðinde, kolajen üretiminin
sürekliliði bozulur,derinin yýkýmý baþlar; yüzde dudakta
kurumalar,çatlamalar,göz kenarýnda yaralanmalar,iltihaplanmalar
görülür.
Niasin (B3 Vitamini)
Bitki ve hayvan dokularýnda yaygýn olarak bulunur,
kalýn baðýrsaklarda üretilseler de kullanýlamazlar. Yer fýstýðý,
patates, çikolata ve kahve zengin kaynaklarýndandýr. Esansiyel
aminoasitlerden olan Triptofan dan oluþturulabilir. Triptofanca
eksik beslenme sonucunda vitaminin yetersizliði oluþabilir.
Enerji üretiminde etkin rol oynar. Isýya dirençli olduðundan
besinler piþirildiðinde yýkýma uðramaz. Yetiþkinler için günlük
ortalama gereksinim 20 mg kadardýr.
Ýnsanlarda niasin yetersizliði,deride, sinir ve
sindirim sisteminde deðiþmelere neden olur. Deride güneþ gören
bölgeler daha etkin olarak deðiþir,sinir sistemindeki deðiþme
ise ishal (diyare) sonuçlarý ile kendini gösterir. Bu oluþumlar
pelegra hastalýðý olarak tanýmlanýr. Büyüme çaðýnda önem arz
eder, eksikliðinde çocuklarda büyüme durur.
Pantotenik Asit (Vitamin B5)
Vitamin B5 birçok hayvansal ve bitkisel besinlerinde
bulunduðundan Pantotenik asit adýný almýþtýr. Yeþil yapraklý
bitkiler bu vitamini üreterek tohumlarýnda depolar, tüm
tahýllarda bulunur. Pantotenik asit diðer B vitaminleri gibi
kendi baþýna fonksiyon yapmaz
Organizmanýn ve derinin geliþmesi, hastalýklardan
korunmasý gibi metabolik fonksiyonlarda rolü vardýr. Gereksinim
miktarý yetiþkinler için 5-10 mg önerilmektedir. Ancak besin
maddelerinin iþlenmesi sýrasýnda ýsý etkisi ile önemli bir
miktarý kaybolduðundan daha fazla miktarda alým önerilmektedir.
Bütün besin maddelerinde bulunduðu için yetersizliðine de pek
rastlanmamaktadýr.deneysel yetersizliði çalýþmalarýnda , mide
bulantýsý kusma,kas kasýlmalarý görülmüþtür. Daha ileri
safhalarda hafýza kaybý ve ayaklarda karýncalanmalar, deride
ve saç dersisinde deðiþikler saptanmýþtýr.
Pridoksin (B6 Vitamini)
Avrupada daha çok Adermin olarak bilinir vitamin B6nýn
3 þekli vardýr; pridoksin,pridoksal, pridoksamin formudur.günlük
gereksinim yetiþkinler için 2 mg kadardýr. Besin maddelerinde
yaygýn olarak bulunmaktadýr. En zengin kaynaklarý balýk,
sakatatlar (karaciðer,böbrek) patates, erik, kuru üzüm,avakado,
mayalý hamur ve muzda bulunur. Ýnsanda vitamin yetersizliði
görülebilmekte ancak tipik bir rahatsýzlýða neden
olmamaktadýr.ýsý ve ýþýktan etkilendiði için, besin maddeleri
piþirilirken önemli derecede kayba uðramaktadýr. Bu nedenle
gereksiniminden fazla alýmý gerekmektedir. Yetersizliðinde sinir
sisteminde bozukluklar, deride, gözde ve aðýzda iltihaplanmalar
görülür. Ayrýca, erkeklerde kolesterol artmasýna ve damar
týkanýklýðýna neden olur.
Folik Asit (B9 Vitamini)
B2 Vitaminin kompleksinin bir komponentidir.hayvan
organizmalarýnda ve özellikle yeþil yapraklý sebzelerde bulunur.
Folik asit Amerika Birleþik devletlerinde hem erekler, hem
kadýnlar arasýnda bir numaralý ölüm nedeni olan kalp hastalýðý
için, vücutta bulunan bir aminoasit olan hemosistenin normal
düzeylerini korumaya yardým ederek önler. Harward Týp
Fakültesinde yürütülen bir çalýþmaya göre, az miktarda yükselmiþ
hemosistenim düzeylerine sahip erkekler, daha düþük düzeylere
göre kalp krizi geçirmeye 3 kez daha yakýndýr. Folik asit
açýsýndan zengin bir besinle beslenmek kalp krizi geçirme
riskimiz olmasa bile önlem alma açýsýndan akýllýca olacaktýr.
Folik asit mikroorganizmalar için büyüme maddesi olarak
keþfedilmiþtir. Hücrede önemli metabolik olaylarda rol alýr.
Kemik iliðinde eritrosit ve lökositlerin oluþumu ve
olgunlaþmasýnda etkindir. Yetersizliðinde kýrmýzý kan hücreleri
olumsuz yönde etkilenir ve bir tip anemiye leggaloblastik
anemi neden olur ýsýdan ve ýþýktan etkilenen vitamin besinlerin
yanlýþ saklanmasý ve hazýrlanmasýndan, tekrarlanan ýsýtma
iþlemlerinden etkilenerek büyük miktarlarda kayýplara uðrar
halsizlik, nefes darlýðý,ciltte soluk renk spesifik olmayan
belirtilerindendir. Bu belirtiler B12 yetersizliðinden
kaynaklanan anemi sonucunda da oluþan belirtilerdir.
Kobolamin (Vitamin B12)
Diðer vitaminlerden en büyük farký kobalt minareli
içermesindir. En iyi kaynaklarý hayvan ve organlarýdýr
(karaciðer, böbrek,vs.). balýk süt ve ürünleri, yumurta diðer
vitamince zengin yiyeceklerdir. Bitkisel gýdalarda çok nadir
bulunabilir, örneðin en iyi kaynaðý alglerdir.ancak bu
bitkilerden elde edinen vitamin biyolojik yararlýðý
tartýþmalýdýr. Bu noktada vitamin yararlanýrýna dikkat
çekilmelidir.
Vitamin vücutta önemli rol oynar. Kan hücrelerinin
(hemoglobin) oluþumu ve olgunlaþmasýnda, bazý temel metabolik
olaylarda (protein ve yaðýn metabolize olmasý gibi) ve de
sindirim ve sinir sisteminin saðlýklý yaþamý için son derece
önemlidir.
Kobalamin gereksinimi normal eriþkinlerde 2-3 ug
kadardýr.hiçbir hayvansal yiyecek almayan vejeteryanlar baþta
olmak üzere insanlarda eksikliðine rastlanmaktadýr.bu önemli
vitaminin eksikliði bütün yaþlýlarda þiddetli zihinsel güçlüðe
neden olduðu için kýsa süre önce beyin vitamini olarak
anýlmaya baþlandý. Gerçekte 60 yaþýn üzerindekilerin %10 unun bu
vitamin düzeyleri düþüktür ve sonuçlar yýkýcý olabilir.
Yetersizliði ile bir tip anemi de oluþmaktadýr, persnisiyöz
anemi halsizlik, nefes darlýðý solgun cilt, çarpýntý,
bacaklarda duyu azalmasý, uyuþma, aðrýlar belirtilerindendir.
Sindirim sistemi hastalýklarýna da neden olabilmektedir. Ayrýca
yetersizliði santral sindirim sistemini olumsuz yönde
etkilemektedir, bazý nörolojik bozukluklarýn oluþumuna neden
olduðu saptanmýþtýr.
Psodovitaminler (vitamin Gibi Olan Maddeler)
Çeþitli besin maddelerinde bulunan, bazý özellikleri
ile vitaminler grubuna giren bazý özellikleri ile de vitamin
deðildir denilen, özel olarak tüketilmeyen ancak
yetersizliklerine bazý rahatsýzlýklarýn oluþumunda faktör olan
maddedir.Kolin (Lipotropik Faktör), bioflavanoidler, koenzim Q
bu gruptan birkaç tanesidir.
Kolin B vitamini komplekslerinde bulunmaktadýr. Hayvan
ve bitki dokularýnda daðýlmýþ olarak bulunur. Deney
hayvanlarýndan kolin yetmezliði,karaciðer yaðlanma ve siroz ile
sonuçlanmýþtýr. Aminoasit metabolizmasý enerji üretimi ve
kaslarý geliþtirmede kullanýlýr. Asetil-kolin formu özellikle
sinir sitemi üzerinde etkilidir.
B Grubu vitaminleri
Kobalamin (B12) vitamini sinir sisteminin saðlýðý için
olmazsa olmaz olan ve diðer pek çok önemli fonksiyonu olan
vitaminlerin bulunmasý önemini artýrmaktadýr. Bu vitaminlerin
organizma yararlý kullanýmý kalitelerine ve de bir arada dengede
bulunmalarýna baðlýdýr. Dengelerinin yaný sýra bitkinin
metabolizmaya kazandýrdýklarý ile biyolojik zararlý kullanýmýnýn
saðlanmasý insanoðlunun yaþam senfonisinde, özellikle de kendi
yaþam standartlarýmýzý düþündüðümüzde ne derecede etkilidir?
Derlediðimiz bilgilerin eþliðinde düþünmek gerekir.
MÝNERALLER (ORGANÝK ELEMENTLER VE TUZLARI)
Saðlýklý bir yaþam için bazý anorganik element ve
iyonlarýn belirli miktarlarda bulunmasý gereklidir.zorunlu olan
ve düzenli bir þekilde tüketilmesi gereken otuz kadar mineral ve
kimyasal madde vardýr. Bunlarýn bir çoðu birlikte çalýþýr ve
iþlevlerini yerine getirmek için birbirine baðýmlýdýrlar.
Minareler, biyolojik deðerlenmeye göre; asal elementler
ve istenmeyen veya son derece zararlý olan elementler olarak
ayrýlýrlar.asal elementler organizma tarafýndan çok miktarda
gereksinmesi duyulan, enzim-hormon vitaminlerinin bileþenleri
olarak bulunan dirimlik faktörlerdir.Organizmada emilim
,sindirim ve bazý metabolik fonksiyonlarda önemli rol oynar.
Kemikler ve diþlerin oluþumunda etkindirler. Vücuda zararlý olan
elementlerde baþta kurþun ve cýva olmak üzere bir dizi
elementlerdir, radyoaktif elementlerde bu sýnýftadýr.
Mineraller insan vücudunda bulunduklarý miktarlara göre
de makro ve mikro elementler olarak sýnýflandýrýrlar. Ýnsan
vücudunda en fazla oksijen bulunmaktadýr, bu durum vücudum 2/3
sinin sudan ibaret olmasýndan ileri gelmektedir dolayýsýyla
hidrojen yüzdesi de yüksektir. Azot vücutta serbest halde
bulunan diðer elementtir. Karbon ve azot fazlalýðý da organizma
dokularýnýn temel olarak oluþumunu saðlamalarýndan gelmektedir.
Ýnsan organizmasýnda Mineral Bütçesinin Önemi
Mineraller beslenmenin vazgeçilmez unsurlarýdýr.
Bunlardan her birinin görevi bir diðerininki ile ilgilidir.
Örneðin kemik ve diþlerin oluþumunda kalsiyum, fosforun arasýnda
belirgin bir iliþki vardýr. Bakýr demirin kullanmasýný
katalizler ve kan oluþumunda kobalt her ikisinide etkiler.
Minarelerin organizmadaki bütçeleri önemli bir nokta da
diðer maddelerden faklýlýk göstermektedir; Proteinler,
Karbonhidratlar ve yaðlarýn aksine mineraller organizmada ne
üretilirler nede tüketilirler. Besinler ile alýnmasý ancak kaba
sýnýrlar içinde ayarlanabilinir. Bununla beraber boþaltým
iþlevinin düzenleyici etkisiyle birlikte vücut sývýlarýndaki
konsantrasyonlarý ayarlayabilmekte ve bir iç ortam
oluþturabilmektedirler. Bu durum bile insanlarda mineral
bütçesindeki bozukluklarýn (elektrolit bütçesi bozukluklarý)
görülmesini engelleyemez.
Kalsiyum
Besinlerde çok az bulunan kalsiyumun baþlýca kaynaklarý
süt ve süt ürünleri, yeþil yapraklý sebzeler, tahýllar,
yumurta,portakal, limon ve balýktýr.fakat bazý sebzelerde olduðu
gibi çözünmeyen tuzlarý halinde bulunan kalsiyumun tamamýnýn
metabolizma tarafýndan emilimi gerçekleþmez
Oysa element vücudumuzun en fazla gereksinim duyduðu
elementlerdir. Yeþillikler için günlük gereksinim 800-1000 mg
kadardýr. Kalsiyumun ortalama %99 diþlerdedir. Diðer bir mineral
fosforun %80 ide kemik ve diþlerdedir. Kemik ve diþlerde
kalsiyum fosfat depo edilmektedir ve bunun geliþimiyle kemik
kristalleri meydana gelir.kalsiyum sinir sistemindeki
iletiþiminde ve kaslarýn uyarýlmasýnda büyük rol oynamaktadýr,
bu nedenle kandaki düzeyi belirli düzeyde tutulmalýdýr. Bu
düzeyin altýnda ;solunum kaslarý da dahil tüm kaslarda
kasýlmalar, kramplar ve ölüm oluþur. Bu düzeyin üzerine
çýkýldýðýnda ise beyin fonksiyonlarýnýn azalmasý, koma ve ölüm
gerçekleþir. Ayrýca kalsiyum kanýn pýhtýlaþmasýnda yardýmcý
madde olarak iþlem yapar, hücre çeperindeki sývý geçiþinde ve
bazý enzim aktivasyonlarýnda önemli rol oynar.
Uzun süreli kalsiyum eksikliðinde saç dökülmesine diþ
ve kemik hastalýklarýna (raþitizm, osteoporoz) rastlanmaktadýr.
Kalsiyum vücudumuzun mimarisinin vazgeçilmez unsurudur.
Fosfor
Besin maddelerinde yaygýn olarak bulunabilen bu
mineralin baþlýca kaynaklarý süt ve süt ürünleri, yaðsýz et,
proteinden zengin kaynaklar, kuru baklagiller, tahýllar, balýk
ve tavuktur. Bitkisel kaynaklý besin maddelerinde mineralin
biyolojik olarak yararlanýmý azalýr, çinko, demir, kalsiyum gibi
minerallerle baðlanýr.
Yetiþkin insanlar için gereksinim duyulan miktar
kalsiyumla ayný olup 800-1000 mg kadardýr. Bu iki mineralin
kaynaklarý aynýdýr ve kalsiyum yeter miktarda alýndýðýnda fosfor
gereksinimini de karþýlamýþ olur. Vücuttaki %80-90ý kemik ve
diþ yapýsýnda kalsiyumla beraber etkinlik gösterir. Ayrýca
mineral, hücre yapýsý ve fonksiyonlarýnda, enerji üretiminde,
dokularýn kendini yenilemesinde rol oynamaktadýr.
Mineralin yetersizliði normal bir beslenmede pek
görülmez. Ancak bazý rahatsýzlýklarda fonksiyonelliðini
yitirmektedir; mide-baðýrsak kanalýndaki bir rahatsýzlýk
mineralin emilimini düþürmekte, kemik hastalýklarýnda (raþitizm,
osteopoz) da kalsiyumla oraný deðiþmektedir.
Vücudum makro düzeyde gereksin,im duyduðu bu
elementleri, önem taþýyan birbiri ile orantýlý alýmý ve
baðýrsaktan maksimum emilimine destek verebilmektedir.
Magnezyum
Bir çok besin maddesinde yaygýn olarak bulunur,
patates, kuru yemiþler, tahýllar, kuru sebze ve meyveler, esmer
pirinç ve etler, çikolata zengin kaynaklarýndandýr.
Günlük gereksinim duyulan miktar yetiþkinler için
200-500 mg dýr.organizmada pek çok metabolik fonksiyonda
özellikle enerji ile ilgili reaksiyonlarda (ATP kapsayan
reaksiyonlarda) zorunlu olarak rol almasýndan dolayý en küçük
bir yetersizliði ciddi rahatsýzlýklara neden olmaktadýr.
Magnezyum ayný zamanda santral sinir sisteminde etkilidir,
yüksek konsantrasyonlarý deprasan etkilidir, hipotansiyona neden
olur, kalp hýzýný azaltýr ve nihayetinde kalp durur.
Yetersizliðinde, yorgunluk, uyuþukluk, sitem dýþý titremeler,
saç ve týrnaklarda kýrýlganlýk görülmektedir.
Sodyum ve Potasyum
Sodyum mineralinin ana kaynaðý olan softa tuzu (NaCI)
dur ve deðiþik oranlarda pek çok besin maddesinde bulunmaktadýr;
et, süt, yumurta, yeþil yapraklý sebzeler, konserve yiyecekler,
bira, ekmek, kek ve bisküviler. Günlük gereksinim yetiþkin bir
insan için 1600 mg kadardýr. Potasyum minerali de doðal olarak
bütün gýdalarda bulunmaktadýr; patates, baklagiller, sebze ve
meyveler, kuru yemiþler.günlük gereksinim yetiþkin bir insanda
3500 mg kadardýr. Bu iki mineralinde, özel sorunlar haricinde
beslenme yeterliðine pek rastlanmaz.
Sodyum ve potasyum vücut sývýsýnýn temel iyonlarýdýr.
Sodyum baþlýca hücre dýþý sývýda yoðundur, oysa potasyum bir çok
enzimatik sürecin sinir sistemndek,i iletimin ve kasýn çalýþma
için zorunlu olduðu hücre içinde yoðun bulunur. Hücre dýþýnda
soydu, hücre içinde de potasyumu yüksek düzeyde tutan mekanizma
hücrenin devamlýlýðýný saðlamaktadýr.
Bitkilerde potasyum sodyumdan fazla bulunur; sodyum ve
potasyum miktarlarýna dikkat ediniz; Bunun nedeni potasyum
iyonlarýnýn kolayca toprak tarafýndan emilirken, sodyum
tuzlarýnýn yaðmurlar tarafýndan denizlere taþýnmasýdýr. Bitkiler
topraktan aldýklarý potasyumu organik asitlerle tuz olarak
taþýrlar. Bitkisel beslenme ile de saðlýklý bir þekilde
metabolizmadaki dengeye yardýmcý olurlar.
Demir
Yaþam ,için zorunlu elementlerdir, oksijenin kandan
dokulara taþýnabilmesi için demirlere baðlanmasý gerekir.
Vücutta toplam olarak 2.5-4 g bulunan demirin %70 i kýrmýzý kan
hücrelerinde (hemoglobin hem-kýsmý) %5i de kaslarýn myoglobin
bölümünde bulunur, Geri kalan %25 kadar kýsmý da dolaþýmda
bulunmaktadýr. Demir kolaylýkla deðer deðiþtirebildiðinden
metabolizmada oksidasyona ve enerji reaksiyonlarýnda etkilidir.
Demirin metabolizmada okside edici gücü dolayýsýyla da zarar
verici etkisi demiri taþýyan proteinin veya diðer
antioksidanlarýn varlýðý ile engellenir. Kontrol edilemediði
zaman çok aktif serbest radikallere çevrilerek hücresel
zararlara neden olabilirler;hücrelerin yaþlanmasý veya ölmesi
gerçekleþebilir; bu normal hücre yaþlanmasý olmasýna raðmen bu
tip oksidasyonlar hücrenin erken yaþlanmasýna neden olur. Demir
baðýþýklýk sistemi üzerinde de etkilidir. Tahýllar, kuru
yemiþler, yeþil yapraklý sebzelerde bulunmaktadýr.
Demirin, bir çok besin maddesinde bulunmasýna raðmen
organizma tarafýndan kullanýldýðý çok düþüktür. Hayati önem
taþýyan demir besin maddelerinde hem ve nonhem demir olarak
iki form da deðerlendirilmektedir. En fonksiyonel demir
hayvansal kaynaklarýn bir kýsmýnda bulunan hem formudur;
kimyasal yapýsýndan dolayý, kolayca oksijenle birlikte vücutta
yüklenir ve boþaltýlabilinir, fakat araþtýrmalar %10-30 unun
metabolizmada emildiðinden %80 kadar kýsmýnýn atýldýðýný
göstermiþtir. Tahýllar da , sebzelerde ve hayvan kaynaklý
yiyeceklerin bir kýsmýnda bulunan nonhem demirinin emilimi besin
maddelerindeki diðer bileþimlerin mevcudiyetine baðlýdýr.
Ispanakta, tahýllar da meyvelerde ve yumurtada bazý maddelere
baðlý olan demir, suda çözülmez, sindirilemez ve atýlýr. Çay ve
kahve alýmý da nonhem demir emilimini olumsuz etkiler.
Peki insan vücudu için gereksinim duyulan demir
miktarý karþýlanmazsa neler olur ? besinsel demir eksikliði
kansýzlýða (demir eksikliði anemisi)neden olur. Erkeklerde demir
gereksinimi kan kaybetmelerde, baðýrsak kanamasý gibi durumlarda
kendini gösterir. Kadýn ve çocuklarýn ise demire ihtiyacý
yoktur. Kadýnlarýn hamilelik döneminde gereksinimleri artar ve
menstruasyon kanamalarý döneminde demir kaybettiklerinden demir
eksikliði kolayca ortaya çýkabilir.
Bitkisel kaynaklý besin maddelerinden demirin
kullanýldýðý en iyi olanýn sadece soya fasulyesi olduðu
bilinmekteydi bugüne kadar peki ya bitki öz suyunda nonhem
demirinin sürekli ve düzenli alýmý fonksiyel kullanýmý
arttýrmakta ve gereksinim duyulan miktarda kullanýma yardýmcý
olabilmektedir.böylece baðýþýklýk sisteminin gülü bir oksidatif
madde olan demirle zarar görmesi engellenmiþ ve hücrelerin
yaþlanmasýna karþý savaþta metabolizmaya destek ver,ilmesi
saðlanmýþ olur.
Bakýr
Bakýr bütün doðal besinlerde bulunur. En zengin
kaynaklarý hayvansal gýdalardýr. Bitkisel kaynaklarý ise
kuruyemiþler, kuru baklagiller ve tahýllardýr. Ancak organizma
tarafýndan alýnan bensin maddelerinin posasý bitkisel kaynaklý
bakýrýn alýmýný azaltýr.
Bakýr hemoglobin oluþumunda etkindir, kan hücresine
oksijen taþýyýcýsý olarak hareket eder. Birçok enzimlerin
reaksiyonlarýnda dirimsel trol oynar. Ayrýca protein yapýlarýnda
fonksiyonel rol oynar ; bakýr taþýyan protein (lisil oksidaz)elastin
ve kollojenin çapraz baðlarýnýn oluþumuna yardýmcýdýr. Bu
þekilde kan damarlarýnýn bað dokusuyla devamlýlýðý saðlanmýþ
olur.
Günlük gereksinim duyulan miktar yetiþkinler için 1-3
mg dýr. Yetersizliðine pek sýk rastlanmamakla birlikte,
yetersizliðinde baðýþýklýk sistem etkilenir ve genetik
hastalýklar görülür; Wilson hastalýðý ve Mankes sendromu.
Metabolizmaya fazlaca bakýr yüklendiðinde ise bakýr depolama
hastalýðý oluþur; safra kesesi ve barsak yardýmý ile büyük
miktarlarýn dýþarý atýlýmý baþarýlamadýðýndan bakýr birikimi
oluþur, beyinde karaciðerlerde, gözlerde ve diðer organlarda
birikir ve organlara zarar verir.
Mangez
Ýnsan veya hayvan dokusunda pek az miktarda bulunur,
karaciðer, pankreas ve saçlardadýr insanlar için gereksinim
duyulan miktarýn pek az olduðu da aþikardýr ve fazlasýnýn da
zehir etkisi vardýr.
En zengin kaynaklarý bitkisel besin maddeleridir.
Yapraklý sebzeler, tahýllar, kuru baklagiller, kuru yemiþlerdir.
Ýnsanlar manganezin çoðunu ay ve kahveden alýrlar. Hayvansal
gýdalar mineralce fakirdir. Ýnsanlarda yetersizliði dengeli
beslenmenin saðlanamadýðý durumlarda ortaya çýkmaktadýr.
Krom
Kan þekerini dengeler, insülinin ve hücre membraný
arasýnda köprü görevi görmektedir hatta insülin yapýsýný da
etkilendiði ileri sürülmektedir. Protein metabolizmasýna da
yardýmcý olur. Günlük gereksinim yetiþkinler için 50-200 ug dýr.
Eksikliðinde kan þekeri düþmekle (hipogilisemi), serum
kolesterol triglisereit ve açlýk insülin düzeyi yükselmektedir.
Diyabetlerde eksikliðine rastlanýlmamaktadýr.Bira mayasý kuru
yemiþler, mantar ve þarap diðer zengin kaynaklarýndandýr.
Çinko
Çinkonun deri ve bað doku metabolizmasýnda özel bir
yeri vardýr, proteinin ve kollojenin sentezine etkindir. Saç ve
deriye renk veren pigment hücrelerinde etkilidir. Enzim
komponenti olarak bulunmakta (70-90 tane) ve bunlar karbonhidrat
ve enerji metabolizmasýnda, proteinlerin sindiriminde, Nükleik
asit sentezinde karbondioksit taþýmasýnda ve diðer bir çok
reaksiyonda yer alýrlar.
Günlük gereksinimini karþýlayabilecek miktar
yetiþkinler için 10-25 mg dýr, dengeli besin alýnmasý halinde bu
karþýlanabilinir. Çinko yetersizliðinin en önemli belirtisi
iþtahsýzlýktýr. Geçirilen kronik bir rahatsýzlýk, özellikle
yaþlýlýk ve çocukluk döneminde iþtahsýzlýk varsa çinko
yetersizliðine rastlanabilinir. Bu durum çocuklarýn bensel ve
cinsel geliþimini olumsuz etkileyebilir yaþlýlarda sýklýkla
yararlandýklarý için iyileþmenin gereksinimine neden olur.
Deniz ürünleri, et, yumurta, kepekli ekmek, karaciðer,
lahana ve sarýmsak diðer zengin kaynaklarýndandýr.
KARBONHÝDTARLAR
Ýnsan ve hayvanlar için en önemli enerji kaynaðýdýr.
Enerji gereksinimimizin %55-60ýnýn karbonhidratlardan saðlarýz.
Doðada en fazla bulunan organik moleküllerdir. Karbonhidratlar
öncelikle þekerler ve þekere benzemeyen polisakkaritler olmak
üzere 2 ye ayrýlýr.
Þekerler
Bunlar basit þekerler (monosakkaritler) ve bileþik
þekerler (olisaklkaritler) olarak iki gruba ayrýlýrlar.
Kristalsi, az çok tatlý maddeler olup suda çözeltiler yaparlar.
Yaþamýmýza tat veren bu maddelerin neler olduðunu kýsaca
hatýrlayalým.
Glikoz; Meyvelerde ,bitki özlerinde,bal ve soðanda bulunur. Kan þekerini
hemen yükseltir. Organizmada genellikle niþastanýn yýkýmý
sýrasýnda ortaya çýkar.
Frukoz; meyve þekeri olarak bilinir. Glikoz gibi kan þekerini
yükseltmediðinden diyabetliler tarafýndan kullanýlýr. Glikozdan
daha tatlýdýr.
Sakkoroz; Günlük yaþamda kullandýðýmýz toz,
kesme, pudra þekeri sakarozdan oluþmuþtur.þeker pancarý ve þeker
kamýþýndan elde edilir.ayrýca incir, üzüm, hurma, havuç gibi
bazý meyve ve sebzelerde de vardýr. Kan þekerini çabuk
yükseltir.
Laktoz ; Süt þekeri olarak bilinir. En az tatlý
olanýdýr.
Maltoz; tahýllardan elde edilir. Organizmada
niþastanýn yýkýmýnda ortaya çýkar.
Polisakkaritler
Þekere benzemeyen bu bileþ,imler tatsýz ve yüksek
molekül aðýrlýðýnda kompleks yapýlardýr. Suda çözünmezler, suda
daðýlabilen koloidal çözelti yapar. Polisakkaritlerin yapý
taþlarý sadece basit þekerler (monosakkaritler) deðildir, bazý
tüketilmiþ bileþikler (amino þekerler ve üronik asitler) de
vardýr.
Ýnsan ve Hayvanlarda Polisakkaritler
Ýnsan ve hayvan metabolizmasý, bitkilerde yoðunlukla
bulunan polisakkaritlerden az miktarý kullanýlýr. Sindirim
sisteminin kaldýrabileceði miktar sýnýrlýdýr, spesifik bir
emilme þekliyle (pnositöz)kullanýlýr ve bir kez emilimi
gerçekleþir, o oranda da kalýr.
Glikojen; insan ve hayvanlarýn depo ettikleri
polisakkaritir. Kas dokular ve karaciðerde depolanmaktadýr ve
karaciðerin glikojen içeriði beslenme durumu ile sýký
baðýmlýdýr, kýsa süren bir açlýk durumda bile minimuma düþer.
Bitkilerde bulunmaz, sadece tatlý mýsýrda bulunmuþtur. Kimyasal
bileþim ve bir çok özellikleri bakýmýnda niþastaya benzer.
Bitkilerde Polisakkaritler
Bitkilerde çok sayýda karmaþýk yapýlý polisakkarit
bulunmaktadýr. Niþasta, selüloz, pektin, zamklar bu gruptadýr.
Bunlarýn baþlýca iki fonksiyonlarý vardýr; hücre zarlarý ve
iskeletler maddelerini oluþturmalarý ve de yedek besin
olmalarýdýr.
Niþasta ; bitkilerde havadaki karbondioksitin
özümlenmesi(fotosentez) ile oluþan glikozun özel enzim sistemin
altýnda yoðunlaþmasý ile oluþur. Suda çözünmeler ve tatlarý
yoktur. Bitkilerin köklerinde, gövdelerinde, yapraklarýnda veya
meyvelerinde depolanmaktadýr; niþasta tanecikleri ince bir
protein katmaný ile çevrilmiþlerdir ya da selüloz duvarýna
tutunmuþ olabilirler.
Ýnsan beslenmesinde en önemli besin polisakkarittir,
günlük karbonhidrat gereksinimin çoðunu niþastadan alýnýr ve
sindirim enzimleri tarafýndan yavaþ yavaþ þeker dönüþtürülür.
Fazla alýnmasý durumunda ise yaða dönüþtürülüp depolanýr.
Fruktanlar; tüm genç bitkilerin hücre
duvarlarýný oluþturmaktadýr;birçok bitkinin kök yumrularýnda
depo polisakkarit olarak niþastanýn yerine , bazý bitkilerde de
niþasta ile birlikte bulunur.
Pektin; tüm genç bitkilerinin hücre duvarýný
oluþturmaktadýr; parankima hücre duvarýnda, meyve ve sebzelerde
bulunur. Yapýsý kesin olarak bilinmemekle birlikte iyi su
tutucudur, jöle oluþumunu saðlar.
Bitki Zamk veya zamklý sular (musilaj); karmaþýk
maddelerdir. Suda çözünen ya da su ile þiþip yapýþkan koloidal
çözeltiler yapan polisakkaritlerdir. Ýnsan beslenmesinde önemli
bir yeri yoktur. Daha çok sanayide kullanýlýr,þekercilikte
kristalleþmeyi önlediðinden önemlidir.
Selüloz
Bitkilerin odunsu kýsmanda ve hücre duvarlarýnýn dýþ
kýsmýnda bulunur. Doðada en bol bulunan organik maddelerden
olan selüloz, ünülin baþta olmak üzere lignin, kitin
maddeleriyle sertleþmiþ olarak bulunur. Suda çözünmeyen bu madde
insan sindirim enzimlerinden etkilenmez ve sindiremez ancak
sindirim sisteminin düzenli çalýþmasýnda etkinlik gösterir;
organizmada artýk hacmi arttýrarak dýþký durumunun
düzenlenmesini saðlar ve barsak hareketlerine yardýmcý olur.
Bitki Bileþiminde ki Polisakkaritler
Polisakkaritlerin aldýðý rol bu mucizeyi bitkinin etki
mekanizmasý açýklanabilmektedir. Bitki yapýsýnda monosakkaritler
ve polisakkaritler bir arada bulunmaktadýr.
Gluko-monnoz monosakkaritleri hlüko-mannan yüksek
polimer polisakkaritleri þeklinde bulunmaktadýr. Bu þekerler çok
özel þekerlerdir. Þekerlerin bir çoðu enzimler tarafýndan
parçalanýrlar, emilirler ve tekrar inþa edilirler. Emilme
biçimleri barsak ta olur. Gluko-mannan zincirlerin bir kýsmý da
sindirim sisteminde bütün halde emilirler.
Enerjinin primer kaynaklarý olan bu bileþimlerin
iltihaplanmayý önleyici etkisi vardýr. Bu yüksek polimerlerin
hipertansiyon, kolesterol ve artrit üzerinde etkin olduðu,
karaciðerin çalýþmasýný düzenlediði bilinmektedir. Ayný zamanda
bað dokunun iskelet maddesi olan polisakkaritler, kalsiyum ve
fosfat alým miktarýnýn arttýrmaktýr.
Karbonhidratlar
Besin maddelerinin üretiminde kullanýmýna kadar
geçirdiði iþlemler esnasýnda içerdiði besin eðerlerini
kaybetmesi gerekmekte ve son derece ileri teknoloji gerektiren
prosesler ile mümkün olmaktadýr.
Çok sevdiðimiz muzu elmayý, portakalý soyar soymaz
yemezsek, yeþil yapraklý sebzeleri býçakla kesersek ya da bir
süre bekletirsek, ortamdaki oksijenle temas baþlar ve besin
deðerini hýzla kaybeder. Bu reaksiyonlar, besinlerdeki
karbonhidrat durumu ile ilgilidir ve çok karýþýktýr. Enzimli ve
madde (substrat) gereklidir, birbirinin eksik olmasý bu
istenmeyen durumu önler oksijensiz bir ortam yaratmak (vakumlama,
etkileþmez gaz atmosferi) ve iþlem prosesini hýzla yapýlmasý
kaliteyi koruma açýsýndan zorunludur.
STEROLLER (STORELER/STERÝDLER)
Steroller lipit (yað) bileþenleridir, kimyasal olarak
benzemezler ancak benzer fiziksel özellikleri vardýr. Steroller,
kristali alkoller olup doðada serbest halde yada yað asitleriyle
bileþim halinde (mumlar) bulunurlar.
Bitki steroidleri iltihaplanmayý önleyici (anti-enflamatuar)
maddelerdir, bileþiminde bulunanlar þunlardýr; kolesterol,
campesterol,lupeol.
Kolesterol
Kolesterin olarak da bilinir, insan vücudunun baþlýca
sterolüdür. Bütün dokulara daðýlmýþ halde bulunur. Önemli
miktarda beyinde, karaciðerde, adrenal bezlerinde, sinir
dokusunda ve deride bulunur. Karaciðerden salgýlanan kolestrenin
%90ý safra asitlerine dönüþür(oksitlenir), bir kýsmý ise
deðiþime uðramadan safraya karýþýr ve safra kesesi taþlarýný
oluþturabilir. Storedi hormonlarýn ön maddesidir;cinsiyet
hormonlarý (androgen ve östrogen) bunlardandýr.
Hayvanlarýn dokularýnda bulunan bir tip kolesterol (7-dehidrokolesterin)
güneþ ýþýnlarýyla D vitaminine dönüþür. 7- dehidrokolesterin
insan için en önemli provitamindir, deride oldukça yüksek
konsantrasyonda bulunur. Güneþ ýþýnlarý yada UV ýþýnlarý
tarafýndan fotokimyasal reaksiyona uðrayarak önemli bir bileþime
dönüþür (dehidroksikolekalsiferol). Bu bileþim iskeletin
özellikle mineralleþmemiþ bölgelerinde iyi bir þekilde
mineralleþmeyi saðlar. Kemiðin önemli bileþimleri olan kalsiyum
ve fosforun daðýlýmý saðlamak suretiyle diþ ve kemiðin
oluþumunda etkilidir. Bileþimin etkisi raþitizm hastalýðýna
neden olur.
B Sitosterol
Bitki dokularýndaki sterol B sitosteroldür. Bitkisel
steroller kolesterolden farklý olarak insanlarda az miktarda
emilirler. Hatta fazla miktarda bulunan bitkisel steroller
kolesterolün emilimini azaltýrlar (inhibe ederler).bu durum
yüksek plazma kolesterol düzeyi hiperkolestrolemi problemini
azaltmak için önerilmektedir.
SPONÝNLER
Doðada az miktarda fakat daðýlmýþ halde bulunur.
Renksiz kristal acý maddelerdir. Suda iyi çözünen çok köpüren
çözeltiler oluþtururlar, kullanýmlarý da bu özelliðinden gelir.
Bu özellikleri dýþýnda suda çözünmeyen bileþimleri de vardýr ve
bunlarýn seyreltik çözeltileri bile zehirlidir, kana þýrýnga
edildiðinde zehirli olan bu bileþimler aðýz yoluyla da
alýnabilirler. Bu bileþimler eskiden ilaç ve ok zehiri olarak
kullanýlýrdý.
ANTRAKÝNONLAR VE TÜREVLERÝ
Bu bileþenler tek baþýna jelde bulunurlar. Genellikle
zehirli maddeler olarak bilinirler ve tek baþlarýna yoðun oranda
oluklarý zaman bu etki gözlenebilir. Ancak eser miktarda
bulunmak zorundadýrlar ve zehirlidirler. Laksatif etki
gösteririler, barsaklardaki emilmeyi arttýrýrlar ve aðrý kesici
(aneljezik) etkilerinden yararlanýlýr. Güçlü antibakteriyel
(bakterilere karþý) ve virüsidal (virüs öldürücü) etkiye
sahiptirler.
Bileþimin de acý bir tat katarlar ve jel/usare
karýþýmýna sarý veya portakal rengini verirler. Renk antrakinoun
yapýsýndan ileri gelir. Bunlar çiçek, gövde yaprak ve kök
hücrelerinin özünde çözülmüþ olarak bulunurlar.
Emodin |
Bakterileri öldürür ve cilt problemlerinde etkilidir |
Antrasen |
antibiyotik ve anti-enflamatuar (iltihap önleyici) |
Antronol |
antibiyotik özellik gösterir. |
Chrysophanic |
Acýt cilt mantarlarýný önleyici etki gösterir. |
Eterel yað |
analjezik etki gösterir |
Sýnnamonik acýt esteri |
Analjeik ve anestetik etki gösterir |
Izobarboloin |
Aneljezik ve antibiyotik etki gösterir |
Resistanol |
Bakterileri öldürür. |
HORMONLAR
Katý kýsýmda bulunan diðer küçük molekülerdir.
Oksinler
Bitkisel kaynaklý bir hormonudur. Bitkinin büyümesinden
sorumludur. Bitki tohumlarýnda daha yoðun olarak gözlenir.
Giberellin
Fitopatojen mantarlarýn bir ürünü olarak izole
edilmiþtir. Bitkilerin hýzlý büyümelerinin saðlanmasýnýn yaný
sýra, hücre bölünmesini de hýzlandýrýr.
Bitkilerin geliþme hormonu olarak tanýmlanmaktadýr.
BESLENME GEREKSÝNÝMÝ
Ýnsanlar hem
yaþamýn devamý hemde onlardan beklenen verimin elde edilebilmesi
için deðiþik besin maddelerine deðiþik miktarlarda gereksinim
duyarlar.Bu besin maddelerin bitkisel ve hayvansal kaynaklardan
kompleks halinde alýlar ve metabolizma adý verilen ortamda bir
çok deðiþikliklere uðratarak özümlerler, ,deðersiz ve zararlý
atýklar da atarlar.
Ýnsanlarda beklenen verim genelde dört ana
baþlýk altýnda tanýmlanabilir.Bunlar:homeostazý
korumak,büyüme,kas gücü olarak da tanýmlanabilen iþ verimi
(enerji)ve üzeri faaliyetleridir.Ýnsanoðlu yaþamýný devam
ettirebilmek ve bahsedilen verimler saðlýklý bir biçimde
sürdürebilmek için,karbonhidrat
yaðlar,proteinler,vitaminler,mineralle ve hormon,enzim gibi
diðer etkicil maddelerle gereksinim duyarlar.
Alýnan besin maddeleri miktarlarý vücudun
metobilik gereksinimlerini karþýlayacak nitelik ve nicelik
taþýmalýdýr. Bununla beraber vücuda alýnan gýdalar deðiþik
oranlarda besin maddeleri içerdiklerinden aralarýnda uygun bir
dengeyi korumak gerekmektedir.
BESLENMENÝN FONKSÝYONLARI
Gün içinde gýdalarla besin maddeleri,insanlarýn
yaþamýnýn devamýný ve yaþamýn bir parçasý olup verimler
saðlayabilmek amacýyla öncelikle homeostazý korunmasý için
gerekmektedir.
Homeostazý korumak
Homeostazý
vücudun iç çevresinde sürdürebilmesi iþlemdir.Hücre ve dokularýn
birleþenleri sürekli kullanýlýr ve vücudun iç çevresinde uygun
sýnýrlar içinde sürdürebilmesi için tekrar yerlerine
konulmalýdýr.Her gün besin maddelerin alýnmasý gereklidir.Çünkü
:gereken yapý taþlarýnýn saðlanmasý ve ýsý-elektrolit asit baz
dengesinin sürdürülmesi zorunludur.Ýnsan vücudunun ortalama
bileþeni tablo`6da gösterilmiþtir.
Bileþen |
% |
Su |
55 |
Proteinler |
19 |
Yaðlar |
19 |
Karbonhidratlar |
<1 |
Mineraller |
7 |
Vitaminler |
<0.01 |
Eðer vücut yaðý göz arda edilirse yaðsýz vücut kiþinin
aðýrlýðý kabul edilir.Saðlýklý eriþkinlerde ortalama yaðsýz
vücut kitlesinin%65-70 ini su oluþturur.Ýnsanlarda günlük su
gereksinimini belirleyen etken ise besin maddelerinin kalori
içerikleridir.Bu gereksinimin eriþkinlerde besin maddelerinin
içerdiði kalori baþýna 1 ml iken bebeklerde 1.5 ml olarak
belirtilmektedir.
Bazý durumlarda vücutta su dengesi ile ilgili bir takým
sorunlarla karþýlaþabilmektedir.Bunlar;sývý kaybý ve sývý
fazlalaðý olarak tanýmlanabilir.Sývý kaybý;aþýrý terleme,kusma
isal veya aþýrý yanýklar sonucu olabilir.Sývý fazlalagý ise
böbrek veya kalp yetmezliði gibi su ve sodyumun normal atýlýmý
etkileyen hastalýklardan gerçekleþtirilir.
Büyüme
Bireyler çocuklarda olduðu gibi yaþamlarýný
belli dönemlerde yeni dokular oluþturmak için ek besin
maddelerine gereksinim gösterirler.
Enerji Gereksinimi
Her insan
yaþam sürecinde beklenen verimleri saðlayabilmek için enerjiye
gereksinim duyar.Enerji,günlük olarak tüketilen gýdalarda
bulanan besin maddelerden saðlanýr.Saðlýklý olabilmek ve
beklenen verimi gerçekleþtirebilmek için gereksenen enerjiyi
saplayacak miktar ve kaliteden besin maddelerine gereksinim
duyulur.Enerji gereksinimi bireyin faaliyet çevre fizyolojik
fonksiyonlarýna baðlý olarak oldukça deðiþiklik gösteren
kavramdýr.Örn:büyümekte olan bir çocuðun bir sporcunun hasta
olan bir insanýn enerji gereksinimlerine birbirinden hep
farklýdýr ve onlarýn günlük beslenmelisi bu gereksinimlere
göre düzenlenmelidir.
Üreme faaliyetleri
Üreme
faaliyeti erkeklerde sperma kalitesi ve verimi kadýnlarda ise
ovulasyon(yumurtlama) ve gebelik durumu olarak ifade
edilebilir.iþte bu verimlerin saðlanabilmesi için de vücudun
deðiþik miktarlarda gereksinimi söz konusudur.
Besin maddeleri
Ýnsanlarýn
besin duyduðu besin maddelerini genelde 6 ana gurupta adlandýra
biliriz bunlar;karbonhidratlar yaðlar proteinler vitaminler
minareler ve sudur.besin maddeleri ve bunlarýn temel
fonksiyonlarý tablo 7`de gösterilmiþtir.
Besin |
ANA FONKSÝYON |
Karbonhidratlar |
Enerji kaynaðýdýrlar |
Yaðlar |
Enerji kaynaðýdýrlar.Vücudundegiþikk
dokularda yapýsal fonksiyon gösterirler |
Proteinler |
Vücudun temel yapý
taþlarýdýr |
Vitaminler |
Metebolik faaliyetlerde
özel öneme sahiptirler,enerji deðiþimi saðlarlar
|
Mineraller |
Metebolik faaliyetlerde
özel öneme sahiptiler iskelet ve diþlerin temel yapý
taþlarýdýr. |
Su |
Yaþam onsuz düþünülemez. |
Karbonhidratlar ve yaðlarý enerji kaynaðý olarak özel
öneme sahiptirler.Bunlardan karbonhidratlar özellikle basit
þekerler formunda vücudun ana enerji vericilerdir.Yaðlar ise
enerji içerikleri bakýmýnda karbonhidratlara göre yaklaþýk
2.5misli daha fazla kalori saðlamalarýnýn yaný sýra esansiyel ve
yað asitlerin ayný zamanda A,D,E ve K gibi yaðda çözülür
vitaminlerin taþýyýcýlarý olmalarý özelliði ile önem arz
ederler.
Proteinler çocuklarda ve gebelikte büyüme
üzerine olan özel önemlerini yaný sýra doku yenilenmeleri
üzerinde de fonksiyona sahiptirler.
Vitaminler metabolizmada gösterdikleri
fonksiyonlarla yaþamýn devamý büyüme ve üreme üzerinde eser
miktarlarda gereksinim duyulmalarýna raðmen büyük öneme
sahiptirler.
Minareler ayný vitaminlerde olduðu gibi deðiþik
Metebolik faaliyetlerde yer almakla birlikte kemiklerin diþlerin
kanýn ve saç gibi dokularýn temel yapý taþlarý olmakla özellik
gösterirler bazý iz elementlerinin üreme fonksiyonlarýn üzerinde
de etkili olmalarý onlara ayrý bir özellik kazandýrýr.
Su yaþamýn kaçýnýlmaz tek kaynaðýdýr.Hayvansal
organizmalar açlýða uzun mürtetler dayanabildiði halde susuzluða
ancak ve ancak 3-4 gün gibi kýsa süreler için direnç
gösterebilirler.Çünkü su vücutta tüm dokularýn temel yapý taþý
olmakta beraber kanýn ana bileþeni olmasý besin maddelerin
çözülmesi artýk maddelerin vücuttan atýlmasý vücut ýsýsýnýn
dengelenmesi(ýsý reðülasyonu)ve birçok metobilik faaliyete ortam
hazýrlamasý nedeniyle bir unsurdur.
BESLENMEDE DÝKKAT EDÝLECEK HUSUSLAR
Vücudun ihtiyaç duyduðu besinler hayvansal ve
bitkisel kaynaklý besin maddelerden bir kompleks olarak
alýnýrlar.Bu kompleks maddeler etkicil olmakta beraber vitamin
ve mineral maddeleri içerirken büyük miktarlarda protein yað ve
karbonhidratlardan oluþmuþtur.
Ýnsanlarýn beslenmesinde dikkat edilecek en
önemli husus gereksenen besin maddelerden nitelik ve nicelik
bakýmýndan tam ve dengeli olarak tüketilmesidir.Bu demektir
günlük tüketimde besin maddelerin ne gereðinde az nede
gereðinden fazla alýnmalýdýr.Aksi takdirde ya yetersiz
beslenmenin yada aþýrý beslenmenin sonuçlarý
kaçýnýlmaz.
AÞIRI BESLENME
Günlük enerji tüketiminde daha fazla enerji
vererek besin alýnmasý aðýrlýk artýþýna neden olur.Vücuda alýnan
protein ve karbonhidrat gibi besin maddelerden gereksinime
fazlalarý organizemde yaða dönüþtürülür ve depolanýr.Buna benzer
þekilde yaðlarýn fazlasýnýn da neden olduðu þey yine aynýsýdýr.
Yaðýn depolanmasýna hücrelerin büyümesine lipit
moleküllerin yýðýlmasý veya yaðýn biriktiði dokularda hücre
sayýlarý çoðalmasý sayesinde gerçekleþir.Vücutta yaðýn birikmesi
ilk çocukluk yýlarýnda ve ergenlik çaðýnda çoðalýr,daha sonra
hücre sayýsý sabit kalýr.Vücutta yað birikenleri henüz artmakta
olmakla yaþlarda aþýrý beslenme hayat boyu aþýrý kilo alma
eðilimine neden olacak özellikle tehlike arz etmektedir.
Bu tür yaðlanmalarda ileride anlatýlacaðý kadar
üzerine diðer bazý rahatsýzlýklara neden olmakla birlikte
gündemde gelen en önemli problem þiþmanlýk olmaktýr.
Yetersiz beslenme
Geri kalmýþ ve geliþmemiþ olan bir çok ülkede
milyonlarca insan özellikle nitelik bakýmýndan yeteriz
beslenmektedir.Bu durum esansiyel beslenme unsurludan bakýmýndan
geçerlidir.Bu demektir ki adý geçen koþullarda vitamin ve
özellikle proteinler yapý taþlarý olarak amino asitler
bakýmýndan derin bir beslenme sorunu vardýr.Zorunlu beslenme
unsurlarý ve vitaminleri dengeli bir þekilde içeren beslenme
maddelerden yetersiz miktarda alýnmasý büyümenin yavaþlamasýna
zayýflama ve diðer belirtilerek birlikte özellikle dirençsizlik
gibi sorunlara neden olmaktadýr.
BÝTKÝSEL BESÝNLER ve ÖNEMÝ
Beslenme ve önemi incelediðimizde ilk bölümde
özenle beslenmenin kalitesinden bahsettik.Ýnsanlarýn besin
maddelerden tüketirken nitelik ve nicelik bakýmýndan tam ve
dengeli bir þekilde kullanýlmasý zorunluluðu besin maddelerden
ayrýntýsýyla gözden geçirdiðimizde daha fazla anlaþýlýr hale
geldi.Bu öðelerin gereksinime duyulan miktarda kadar yararlý
kullanýmlar için birbirlerine baðýmlýlýk önemli faktörler
arasýnda daydý ve bazýlarý da vardý ki olmazsa olmazdý.Besin
maddelerin önemini ve kaynaklarýný hatýrlamamýzýn ardýndan
bitkisel ve hayvansal besinlerin özellikle ve toplu olarak
kýyaslanmasýna yaparak þu gerçekler dikkatimizi çeker.
Saðlýklý bir cildin üst tabakasýndaki
prigmenler yaþ ýrk ve bünyeye baðlý olarak açýk bir pembelikten
koyu kahverengiye kadar deðiþim gösteren renk verir.Cildimiz
gözenekli yaþanan bir canlýdýr.Vücut her gün cildi yeniden
üretmektedir,bu üretim içten dýþa doðru gerçekleþmekte yaklaþýk
olarak dört hafta içinde cilt kendini tamamen yenilemektedir.Bu
dönüþüm günlük bizim fark edemediðimiz miktarda aþýnma ve
dökülme ile gerçekleþir.Cildiniz temizliðe ve bakýma gösterdiniz
özen yenilenmeye yardýmcý olmaktýr.
Derin yapýlanmasý dýþtan içe doðru üç tabaka þeklindedir.
1. Dýþ
Tabaka (Epidermis)
2. Orta
tabaka(Korium)
3. Alt
Tabaka(Subkutis)
1.
Dýþ Tabaka(Epidermis)
Bu tabaka 0.6-0.9 mm kalýnlýðýndadýr,deðiþik
yapýlarda birbirlerine baðlý aþaðýdan yukarýya doðru
katmanlardan oluþmaktadýr.
a) Bazal
hücre tabakasý
b)
Dikenli Hücre Tabakasý
c)
Çekirdekli Tabaka
d)
Þeffaf Tabaka
e)
Boynuz Tabaka
En alt tabakasý olan bazal hücre tabakasý bir
sýra silindirlik hücreden yapýlmýþtýr.Bu hücrelerin büyük bir
kýsmý(%95) keratin sentezi yapar.Bunlarýn arasýnda renk cisim de
vardýr.Pigmentler bazal hücre tabakasý bulunmalarýna raðmen
yukarý katlara doðru uzanan dallý budaklý hücrelerdir UV
ýþýnlarýna karþý çok hassaslardýr.Pigmentlerin yýðýlmasý önemli
sorun teþkil eder çil ve benlerin oluþmasý nedeni bilinmeyen bu
yýðýlmalardýr.
Epidermisin diðer katlarý bu bazal kat
doðurur.Buradaki hücrelerin bölünerek çoðalmasý yoðunlukta
istirahat hakinde ve uyurken olur.Kaslarýn çalýþmasý sýrasýnda
bu faaliyet en azdýr.
Bazal katýn üzerinde deri yüzeyine paralel
olarak yerleþen dikenli hücreler tabakasý bulunur.Birbirlerine
ile temas halinde bulunan bu hücreler arasýnda ki boþluklarda
lenf bulunur.
Dikenli hücreler katý üzerinde 2-3 sýra ið
þeklinde hücrelerden yapýlmýþ çekirdekli tabaka bulunur.Bu
katmanlarda hücrelerden arasýnda köprüler bulunmaz ve çekirdek
incelmiþ ince pililer halinde buruþmuþ durumdadýr.
Dikenli hücreler katý üzerinde çekirdek çok
fazla atrofiye olmuþ ve yassýlaþmýþ hücrelerden oluþan þeffaf
tabaka vardýr.Bu tabaka hücreler mutad boya metotlarý ile
çekirdeksiz görülmektedir.
Þeffaf tabakanýn katý üzerinde çekirdekleri çok
daha fazla atrofiye olmuþ ve yassýlaþmýþ hücrelerden oluþan
boynuz maddesi olan keratine benzeyen boynuz yaðý vardýr.Bu
kattadaki hücre sayýsý kiþinin yaþýna ve derinin muhtelif
bölgelerine göre deðiþir.Alttaki hücreler birbirlerine baðlý
olduklarý halde üsttekilere baðlar gevþemiþtir ve
dökülmüþtür.
2.
Orta Tabaka(Korium/Kutis)
Epidermis altýndaki bu tabaka deri yüzeyine
paralel olan bað dokusundan meydana gelmiþtir.Bað dokunun ana
çatýsý að þeklinde gayet sýk dokunmuþ kollajen lifleriyle bu
lifler arasýnda þeritler halinde görülen elastiki liflerden
oluþmuþtur.Bu söyleyen lifler vücudun pek çok kompleks iþlevi
yerine getirebilmesi için gereken güçlü yapýyý ve desteði
saðlayan en zengin yapýlanmalýdýr.Cilde saðlamlýk esneklik
kazandýran bu kamdandýr.Kan damarlarý kaslar sinirler ve salgý
organlarýnýn bulunduðu bu katman kýl ve saça da hayat
vermektedir.
Bu iki ana bileþenin yapýsýný yakýndan
tanýmakta fayda vardýr.Kollajen kan damarý ten don ve
kýkýrdaklarý ana yapý taþýdýr.Derinin sert yapýsý tamamen
kollajenin yapýlmasýnda kaynaklanmaktadýr katlanmýþ çapraz ya da
paralel yýðýnlar alinde olan ir yapýlanmadýr kollajenin
yapýsýndaki çapraz baðlamalar hiçbir zaman sona ermez bu
süreklilik derinin sürekli yenilmesinden sorumludur büyüme
geliþme sýrasýnda his edilir derece de deðiþikliðe uðrar zamanla
da bað dokunun yaþlanmasý gerçekleþir.Geçen yýllar içinde
kollajenin yapýlamasýndaki baðlanmalar sürekli devam ettiðinde
derinin sertleþmesi artar elastikiyet giderek kaybolur kan
damarlarý ve diðer dokularý oluþumu devam eder ve elastikiyet
iyice zayýflar.
Kollajen ayrýca yara iyileþmesinde önem
kazanýr.Kollajenin bu olaylarý düzelmesinde gerçek rolü
anlaþýlamamýþtýr.Bu arada insan vücudunun %30 dan fazlasýna
hakim olan bu yapýlanmanýn diðer sert dokular kemik ve diþlerin
de ana yapý malzemesi olduðunu hatýrlatmalýdýr.Karaciðer gibi
yumuþak dokular az miktarda kollajen içerir.Kollajenin
yapýlanmasý çok sýk tekrarlanma 3 aðrý protein zincirinin(glisin,prolin,hidroksiprolin)
hidrojen baðlarý ile birbirlerine urgan gibi baðlanarak(üçlü
heliks þeklinde) sarýlmasý ile oluþur.
Elastið bað dokuda kollajen ile birlikte oluþur
ve çoðunlukla kollajen ile birlikte yer alýr.Elastið ile
kollajen arasýndaki benzerliklere dikkat çekilmiþtir her iki
yapýlanmada bir birine benzemeyen proteinlerden oluþmuþtur ve
yapýsal elementlerden karbon azot hidrojen ve oksijendir.ancak
bu benzerlikler kadar farklar da ayný derece önemlidir.elastið
çoðunlukla baðlarda ve kan damarlarda duvarlarda bulunan sarý
bir kollajenden farklý olarak fibrilleri uzunluðunun birkaç
katýna uzatabilecek lastik gibi esnetebilir.
3. Alt Tabaka(Subkutis)
Koriunum alt
tabakalarýnda bað dokusu lifleri deri yüzeyine dikey inerek
geniþ delikli aðlar yapalar ve bu delikli hücrelerden içine yað
tabakalarý toplanarak deri altý yað dokusunu yaparlar.Yoðun yað
içerikli olan bu tabaka oldukça gevþek olan bir tabakadýr.Ýç
organlar tüm dýþ etkilerden koruyan tampon
özelliðindedir.Kalýnlýðý kiþiye ve bölgeye göre deðiþim
göstermekte ve derinin dýþ görünüþünü oluþturmaktadýr.
Önemli bir ayrýntý þudur:Epidermis ve Korium
tabakarýnlarýnýn kalýnlýklarý yaþa göre deðiþirler, ancak
Subkutisin kalýnlýðý yalnýz beslenme þartlarýnda göre
deðiþir.
Cildin Kas Yapýsý
Cilt keseleri
düz ve birbirlerine paralel kaslardan meydana gelmiþtir.Bu
kaslar alt tabakalardan baþlar,yað bezlerinin altýndan geçer ve
koriyomun en üst katmanlarýnda sonlanýrlar.Cilt kaslarýnýn cilt
fonksiyonlarýndaki rolü çok büyüktür.Bu kaslar korku, heyecan ve
irkileme halinde büzüldüklerinde kýllarý dikleþtirerek cildi
bildiðimiz diken diken hale getirirler.Ter ve yað keselerinin
açýlýp kapanmasý da bu kaslar vasýtasýyla olur.Saç kökü öldüðü
zaman bile þekillileri muhafaza etmektedirler.
Cildin damar sistemi
Bað dokusu içinde bulunan kýsmen büyük arterlerden çýkan daha
küçük arterler supkutis-kutis sýnýrýnda bir að yaparalar.bu
derin damar aðýndan dallanmalar yaparak daha kuvvetlý oluþan
arter aðýþamdan þeklinde epidermis tabakaya doðru ilerler ve
sonlanýr.Bu derin damar sisteminin görevi cilde gereken madde
alýþ veriþini yapmaktýr;cilt hücrelerini beslemek,artýk
hücreleri uzaklaþtýrmak,lenf sývýsýnýn daðýtýmýný yapmak
þeklinde genelleþtirilebilir.
Cildin sinir sistemi
Bað dokusundan epidermisin en üst katlarýna kadar ulaþan sinir
uçlarý vücudumuzun dýþ etkilere karþý duyu iþini
görmektedir.Cilt en zengin þekilde sinirlenerek ilgili
merkezlere iletimi saðlar.
Cildin ek organlarý
Epidermis
orjinli olan ter keselerine,yað keselerine , kýl ve týrnaklara
cildin ek organlarý diyebiliriz.
Ter Keseleri
Koriumun Derin katlarýndan çýkan ve deri
yüzeyine açýlan boru þeklindeki keselerdir.Cildin her tarafýndan
eþit olmayan yoðunlukta yayýlmýþ durumundadýr.Terleme vücudun
her tarafýnda farklý miktarlarda olmaktadýr.Terin bileþimi
içindeki bazý organik maddeler hava ile temasta koku
yapmaktadýr,bu nedenle kozmetikte koku keseleri de
denmektedir.Ayrýca korkma,heycanlanma gibi durumlarda
terleme,terk keslerinin sinir sistemiyle yakýn iliþkide olduðunu
göstermektedir.Ýki tür ter kesesi vardýr:
1)Erkin(ecrine)ter keseleri: tüm
vücutta sayýsý iki milyonu bulan,epidermisin derinlerindeki
yumaklardan çýkan ve çok kývrýntýlý kanallar þeklinde
ilerleyerek salgýyý direkt olarak epidermis dýþýna çýkaran
dökücü kanallardýr.Týrnak yanaklar,küçük dudaklar ,dudak
kýrmýzýsý hariç her bölgede raslanmaktadýr.Burada ki salgý
sadece asidik reaksiyondur,hücre elementleri bulunmamaktadýr.Bu
nedenle de bileþim koku salgýlamaz,bazý maddelerin hava ile
temasýnda koku oluþmaktadýr.Saðlýk acýsýndan terlemeyi
önlemeden,hava ile temas anýnda oluþan bakterilerle mücadele
eden kozmetik ürünler önerilmektedir.Özellikle son yýllarda
kansorojen etkileri nedeni ile yasaklanmýþ olan içeriklere karþý
özenle dikkat edilmelidir.
2)Apokvin (apocrin)terk keseleri:Genelde
subkutisten çýkan bu keselerin dökücü kanallarý,epidermisi
dýþýnda deðil yað bezlerinin dökülme yerlerinin üstünde,kýl foli
küllerine açýlýr.Bu tür bezlerin salgýsýnda ise hücresel
elementler bulunmakta ve dolasýylada koku maddeleri
içerekmetedir.Koltuk altý,genital bölge,meme baþlarý ve kýsmende
karýnda bulunmaktadýr.Cinsel hayatta rol oynarlar,kadýnlarda
erkeklerden daha fazladýr.
Yað keseleri
Bu
keseler özellikle yað hücrelerini salgýlarlar.Kanal vasýtasýyla
kýllý bölgelere,yoðunluklada saç yataðýna baðlýdýrlar ve
salgýlarýný epidermise yakýn olan bu foli küllere
boþaltýrlar.Yað keselerinin salgýsý olan yaðlarla supkutis
tabakasýnda bulunan yaðýn bir ilgisi yoktur.Hücreler yað
keselerinde salgýlanan yaðý emerek þiþerler ve kanama yaklaþýnca
patlayýp foli küllere akarlar.Saç foliküllerine akan yað üs
kýsýmlarda ter ile birleþir ve birlikte epidermin dýþýna
çýkarlar.
Týrnaklar
Epidermisten
geliþen 0.5-0.75 mm kalýnlýðýnda dört köþeli boynuz
teþekkülerdir.týrnak yataðýadý verilen deri yastýðý üzerinde
bulunur ve bu yastýk yarým ay þeklinde kendini gösterir.
Týrnak yapýsý,en çok görülen hayvansal porotein olan
keratin yapýsýndadýr.
Kýllar
Keratin yapýsýndaki diðer proteinlerdir.Keratinin
yapýsýnýn elastin ve kollojenden farký çok sayýda kükürt
köprüsüyle saðlamlaþtýrýlmýþ olmasýdýr.kutisin derin katlarýnda
ve bazende sub kutiste bulunan kýl soðaný adý verilen þiþkince
kýsýmlardan çýkar,aradaki katmanlardan ve yað bezelerinin de
altýndan geçerek koriumun üst kýsýmlarýnda sonlanýrlar.Kýl
kesesi dýþtan içe dogru bir çok katmandan oluþur.
Kýllar,insan vücudunda yaþa göre farklýlýk
göstermektedir.Çocuklarýn vücutlarý ince tüylerle(lanugo)kaplý
iken yetiþkinlerin vücutlarýný kaplayan tüyler dýþýnda
çeþitlilik gösteren kýllar vardýr;saç,sakal, koltuk altý
kýllarý,cinsel organlarý örten kýllar,kaþlar,kirpikler,burundaki
kýllar,dýþ kulaktaki kýllar.Ýlerleyen yaþlarda bu kýllarýn
yoðunluklarý azalabilmekte ve çoðalabilmektedir.
Kýl örtüsünün oluþumunda cinsel hormonlarýn çok önemli rolü
vardýr.Buna göre de 3e ayrýlýr;
A)cinsel hormonlarla alakasý olmayan,her iki cinste de
ortak olan kýllar;lanugo kýllarý,kaþlar,kirpikler ve diðer
organlardaki kýllar.
B)Çocukluk caðýnda baþlayan,her iki cinste de iç salgý
bezleri kontrolünde oluþan ayný durumda bulunan kýllar;koltuk
altý kýllarý,genital bölge kýllalarý ve saçlar.
c)Erkeðin cinsel hormonlarý etkisinde olan kýllar;sakal,genital
bölgenin üst kýsýmlarýnda bulunan kýllar,kulak,burun,gögüs,omuz,sýrt
ve kollarýn dýþ kýsýmlarý ile bacaklardaki kýllar.
Vücuttaki kýllarý þekillerine göre de üç gruba ayýrmak
mümkündür.
a)Uzun kýllar :Saç,sakal,koltuk altý ve cinsel organlarý
örten kýllar
b)Kýsa ve sert kýllar:kaþlar,kirpikler,kulak ve burun
kýllarý
c)Yumuþak kýllar:vücudu kaplayan diðer kýllar.
CÝLDÝN GÖREVLERÝ
Vücudumuz tamamen kaplayan cildimizin anatomisini genel anlamda
inceledikten sonra dýþ etkenlere karþý koruma dýþýnda bir ordan
olarak üstlendiði görevlerini incelemek vücut doðasýný koruma
yolundaki doðal beslenme hedef düþüncemizi destekleyecek
zorunlu gerçeklere daha fazla ýþýk tutacaktýr.
KORUMA GÖREVÝ:
Derimiz metabolizmamýz ile dýþ ortama karþý her iki yönlü
olarak koruma görevini üstlenmiþ durumdadýr.Ýçten ve dýþtan
gelen pek çok zararlýo etkene karþý savunma mekanizmasý
geliþtirmesi gerektiðinden saðlamlýðý ve elastikiyeti önem
kazanmaktadýr.
Vücudumuzun iç döngüsünde yaþamsal faaliyetlerimiz devam
edebilmesi için gereken optimum ýsý ortamý derimiz ve kýllarýn
iþbirliði ile saðlamaktadýr.Ayrýca bu iç ortamda oluþan
çeþitli zararlý maddelerin vücuttan uzaklaþtýrýlmasý iþlevine
derimiz yardýmcý olmaktadýr.
Vücumuzun doðal yaþamýný sürdürürken dýþ ortamda kendisini
bekleyen tehlikelere karþý yapmakta olduðu savunma iþlevleri iþe
þunlardýr.
a)Biyolojik eykenlere karþý koruma:Derinin
yaþamýnda da diðer yaþayan her canlý da olduðu gibi biyolojik
bir denge söz konusudur.Deri yüzeyi pek çok bakteri ve
mikroorganizmalar ile yüklüdür.Yaþayan bu canlýlarýn hastalýk
oluþturmamalarýnda derinin özel yapýsý etkindir.Derinin sürekli
olarak dökülerek kendini yenilemesi bu mikroorganizmalarýn
sürekli yenilenmesini saðlar.Bu anlamda derinin yapýlanmasýnda
önemli olan iki savunma mekanizmasý daha söz konusudur.Derinin
dýþ yüzeyini ince bir film tabakasý gibi kapladýðýný
düþüneceðimiz koruyucu mantoyapýlanmasý vardýr.Asit ve lipit
salgýlanmadan oluþan bu manto mikroorganizmalarýn ve
mantarlarýn üreme þartlarýný ortadan kaldýrýr.Cildin asit
deðeri olarak nitelendirilen deðer (PH)4.2-5.6
arasýndadýr,ortalama 4.5PH deðeri þeklinde bilinir ve bu mantoyu
tanýmlar.
b)Fiziksel ve kimyasal etkenlere karþý koruma:ýþýnlara
karþý korunma,ortamýn ýsý deðiþikiliðine göre iç ortam ýsýnýn
ayarlanmasý,geçici travmalara karþý savunma,kaza sonucu
karþýlaþabileceðimiz derumlar,derinin saðlam yapýlanmasý ve
elastikiyeti ile ilgilidir.Deri,su ve nemi normal yapýsý ile
geçirmemektedir.
Cildin beslenmesi(Absorbsiyonu):
Cildin içten
ve dýþtan beslenmesi cildin sürekli saðlýklý yaþamý için
kaçýnýlmaz zorunluluðumuzdur.Beslenme þartlarýnýn yüksek
kalitede olmasý gereken saðlamlýk için alt yapýyý verirken dýþ
etkenlere karþý nemlilik kazandýrma dýþtan beslenme ile mümkün
olacaktýr.Yakýn tarihe kadar cildin normal yapýsýnýn suyu ve
nemi geçirmeye imkan verdiðini düþünülmekteydi ancak
araþtýrmalar göstermiþtir ki cildin suyu çift taraflý
geçirgenliði söz konusudur.Ancak yaðlar ve yaðda çözünen
maddelerin emilimi kýsmen daha alt tabakalara kadar
mümkündür.Emilebilir özellikteki maddeler kýl foliküllerinden
gerçek bu katmaný aþalar.
CÝLDÝN DEPO GÖREVÝ:
Derinin alt yapýsýndaki yaðlanmadan bahsetmiþtik.Ayrýca
önemli bir su deposu ve kan deposu olduðu da yapýlanmadan
görülmektedir.Deri, bu maddesel depolama ile bir anlamda savunma
mekanýzmasýna destek bvermektedir.
Solunum görevi:
Derinin gazlarý geçirebilmesi bünyenin ve dýþ
ortamýn(ýsý,nemlilik,gaz yoðunluðu)baðlý olarak etkinlik
kazanmaktadýr.Deri,oksijeni geçirebilmesi ve karbondioksit
deðiþimi ile gereksimini karþýlayabilmektedir.
Duyu Organý
Cildin sinir sistemi bölümünde,sinirlenmenin çok zengin
olduðunu ve ilgili merkezlere iletimi saðlayarak hassasiyetin ne
denli güçlü olduðunu dile getirmiþtik.Bu hassasiyet vücudun her
yerinde farklý daðýlým göstermekdir ve vücudun kabul
edilemiyeceði durumlarda rahatsýzlýk verici tepkimeler baþ
gösterir, kýzarmalar, kaþýntýlar,..bu durum alerjik durumdan
ayýrmak gerekir.Bu tür tahriþlerde görüntüler hemen ve belli bir
bölgede kendini gösterir.Alerjik durumlarda bu görüntüler aslý
ayný anda ve belli bir bölgede oluþmaz
CiLT SAÐLIÐIMIZI MAKSÝMUN KORUYALIM
Cildimizin yapýsý yaþamýmýzýn aynasýdýr.güzellik
saðlýktan geçersloganý bilinçli insanýn yaþam tarzý haline
gelmiþtir.Derinin yapýlanmasýnda çok net gördük ki alt
tabakalardan yukarý doðru hücre ve lif yapýsýnýn özel diziliþi
derinin kalitesi, saðlamlýðý ve elastikiyetini belirlemektedir.
Antik çaðlardan beri gündemini koruyan güzellik kavramý ve
istenci geliþen medeniyetle insanlarýn bilinçle yaklaþýmýný
saðlamýþtýr.Bu süreç içinde pek çok akýn yaþanmýþ ve günümüz
teknolojisinde doðanýn mucizevi gücünü doðallýða en yakýn
formatlarýyla kullanma yönünde önemle yol alýnmýþtýr.Bir besin
tamamlayýcý olarak kullanýmýný metabolizmamýzýn saðlýðýný
korumada yardýmcý oluþunu ayrýntýlarýyla incelemiþtik yaþayan
organizma cildimizin sürekli ve çabuk yenilenmesi düzenli ve
zengin beslenmesini gerekmektedir,Cildin gereksinim duyduðu bu
yapýsal elementleri zengin ve hazýr þekilde bulmasý bu doðal
yaþama destek verebilmektedir.Epitel hücreler arasýnda yer alan
boþluklarý sürek olarak açýk tutmasý ve uygulandýðý bölgedeki
kan akýmýný hýzlandýrarak ölü hücrelerin ortamdan uzaklaþtýrmasý
ve yeni, genç hücrelerin oluþumunu saðlamaktadýr.Bitkinin
yapýsýnda bulunan aminoasitler yeni hücre yapýmýný hýzlandýran
faktörlerdir. Deney hayvanlarýnda normal beslenmenin %60
oranýnda kýsýtlandýðý durumlarda bir hafta içinde kollajen
çapraz baðlarýnda bozulma, 4 ay içinde kollajen sentezin de
azalma tespit edilmiþtir.
Cildin dýþtan beslenmesinin de emilimi mümkün
kozmetik mazemeleri ile saðlanabileceðini anlattýk peki bu
noktada cildin doðal saðlýklý yaþamýna tamamen doðal dýþtan
uygulanacak preparatlarýn (krem,serom,kapsül)vereceði desteði
düþünmemek mümkünmüdür.
Cildimizin normal þartlarda suyu ve nemi
geçirgenliðinin düþük olduðun,yaðlar ve yaðda çözünen maddeleri
daha alt katmanlara geçirebildiðini tekrar hatýrlayalým kozmetik
dünyasý cildin dýþardan beslenmesi ve nemlenmesi üzerine
prepatlar üretimini hayvansal ve bitkisel yaðlara yönelik
yoðunlaþmýþtýr.Bileþiminde bulunan lignin polisakkaritler,
cildin çok daha katmanlarýna kadar ulaþabilmekte ve
bileþimindeki etken maddelerin taþýnmasýný saðlamaktadýr derin
tabakalara kadar gerçekleþen bu iþler hücrelerin saðlýklý
oluþumunu ve yumuþamasýný saðlayarak cildin saðlamlýðýnýn ve
elastikiyetinin oluþumunda destek vermektedir
Cilt problemleri ile mücadele gücü
araþtýrmacýlara göre bitki jelinin etkin bileþimini yaný sýra
PH deðeri ile ilintilidir.Cildin 4.2-5.6 arasýndaki PH deðerini
koruma yönünde önemle destek vermektedir.Ayrýca yakýn tarihteki
çalýþmalar göstermiþtir ki,cilde çok kýsa sürede yüksek oranda
penetre olmakta, jelinde bulunan spesifik kimyasallar ciltle
etkileþerek iyileþme sürecini hýzlandýrmaktadýr. Bir görüþe
Maskelerin
çeþitlerine göre özellikleri;
1.
Toprak kilden meydana gelen maskeler:Cilt yüzeyinde kalýn bir
kabuk oluþtururlar. Cildin derinlemesine temizlenmesinde,
gerilmesinde ve sýkýþtýrýlmasýnda etkili rol oynarlar.
2.
Yosundan meydana gelen maskeler:Deniz yosununun kurutulup toz
haline getirilmesi ile hazýrlanýrlar. Nemlendirici , temizleyici
ve canlandýrýcý özellikleri vardýr.
3. Toz
halindeki maskeler:Genellikle beyaz kilden meydana
gelmektedirler. Sulandýrýlarak kullanýlýrlar. Sulandýrmak için
uygun bir meyve yada sebze suyu kullanýlabilir.
4. Yaðlý
maskeler:Cildi besleyici ve canlandýrýcý maddeleri kapsar.
5.
Jöleli maskeler:Bir fýrça ile yüze sürülerek kurumasý beklenir.
Yüzde þeffaf bir kabuk oluþtururlar. Kuruduktan sonra maske en
alttan baþlamak üzere deri soyulur gibi yüzden kalkar.
Doðal Maskeler ve Özellikleri
-Kuru Ciltler Ýçin Maskeler
·
Üzüm ve Kaymak Maskesi:Bir komposto kaþýðý taze üzüm suyu yine
bir komposto kaþýðý kaymakla iyice ezerek karýþtýrýlýr. bütün
yüze sürülüp 20 dakika beklendikten sonra silinir.
·
Yumurta Maskesi:Bir yumurta sarýsý iki þeker kaþýðý zeytinyaðý
yada badem yaðý ile karýþtýrýlýr. Yüze sürüldükten 15dakika
sonra durulanýr.
·
Çilek Maskesi:Üç tane çilek iki yemek kaþýðý kaymak ile ezilir
ve bir yemek kaþýðý bal ile karýþtýrýlýr. Maske yüze sürülür ve
10 dakika beklendikten sonra temizlenir.
·
Yoðurt Maskesi:Süzme yoðurt ince bir tabaka halinde yüze
sürülür. 15-20 dakika bekledikten sonra ýlýk su ile temizlenir.
·
Salatalýk ve Gliserin Maskesi:Salatalýk rendelenip bir kahve
kaþýðý gliserin ile karýþtýrýlýr. Bir müddet bekledikten sonra
çalkalayýp yüze sürülür. Bu maske her cilt tipine uygundur ,
fakat cildi kuru olanlar bu maskeyi gliserin miktarýný
arttýrarak uygulayabilirler.
Solunumun görevi
Solunum
Sistemi Soluduðumuz hava yoluyla, her tür çevresel etkiyle
doðrudan iliþki kurmuþ oluruz. Yaþamýn soluðunu içimize
çektiðimizde, bu havayý tüm insanlarla, yeryüzündeki tüm
canlýlarla paylaþmýþ oluruz. Solunum yoluyla, aðaçlarla ve
denizlerle bütünleþiriz. Bir dakika boyunca 10-15 kere soluk
alýrýz. Her gün binlerce balonu þiþirebilecek kadar havayý
kullanmamýz gerekir. Böylece beden, yaþam kaynaðý oksijeni
havadan alýr ve kanda oluþmuþ olan karbondioksiti hava yoluyla
dýþarý atar. Soluduðumuz havanýn yalnýzca beþte biri oksijendir.
Bedenimiz, yaþamýný sürdürebilmek için bu elemente muhtaçtýr,
çünkü yaþam için zorunlu kimyasal enerjiyi ancak onun sayesinde
saðlayabilir. Pek çok hücre, bir süre oksijensiz kalabilir, ama
bazý hücrelerin oksijen gereksinimi süreklidir. Örneðin, beyin
hücreleri oksijensiz kaldýklarý birkaç dakika sonunda ölürler ve
bu ölümün geriye dönüþü yoktur. Solunum ve dolaþým sistemleri,
beden hücrelerinin oksijenle beslenmesinden sorumludurlar. Soluk
alýp verme ritminin düzenlenmesi ise beyinde programlanýr.
Aldýðýmýz her solukla, gerekli yaþam enerjisini içimize çekeriz.
Bu nedenle, gaz deðiþ tokuþunun engellenmesine yol açan solunum
problemleri, bedensel canlýlýðýn azalmasýna, metabolizma
sorunlarýnýn artmasýna ve dokularýn yýkýmýna yol açar. Solunum
sisteminin iþlevi ve oluþum biçimi, uyum ve bütünlüðün karmaþýk,
ama güzel bir örneðini oluþturur. Solunum hastalýklarýna karþý
önlemler Yalnýzca beslenmemiz deðil, solumamýz da bizi
biçimlendirir. Solunum yalnýzca baþka organlarý ve sistemleri
etkilemekle kalmaz, hastalýklara da yol açabilir. Beden bir
bütün olduðuna göre, bu etkileþimin ters yönde gerçekleþmesi de
olasýdýr. Akciðer tedavisinde, dolaþým sisteminin durumu da göz
önünde bulundurulmalýdýr. Kalp ve dolaþým sistemi hakkýnda
öðrendiklerimiz, akciðerler için de önemlidir. Bu doðrultuda,
sindirim sisteminin ve özellikle dýþkýlama organlarýnýn
durumuyla da ilgilenmek gerekir; çünkü akciðerler,
baðýrsaklarýn, böbreklerin ve derinin görevini, yani bedende
oluþan atýklarýn dýþkýlaþma görevini paylaþýr. Bu organlardan
herhangi birinde bir problem oluþtuðunda, beden, öteki organlara
daha fazla görev yükleyerek, dengeyi saðlamaya çalýþýr. Ama,
atýklarýn dýþkýlaþmasýnda akciðerlerin rolü sýnýrlýdýr. Örneðin,
baðýrsaklardaki bir týkanýklýða akciðerler çözüm üretemez. Doku
ortamý sürekli olarak oksijenle beslendiðinde, pek çok
hastalýklý doku deðiþiklikleri önlenmiþ olur. Kan dolaþýmý
yoluyla dokulara taþýnan oksijenin miktarý ise, öncelikle
solumaya baðlýdýr. Deðinilen konulara bakýldýðýnda, bu sistem
için öngörülecek olan önlemlerin, öncelikle düzenli beden
hareketleri yapmak ve doðru solumak olduðu görülür. Solumak,
farkýna varýlmadan gerçekleþen bir iþlevdir, ama doðru ve
bilinçli solunumun deðeri anlatýlmakla bitmez. Tüm hastalýklarda
olduðu gibi, burada da geçerli olan baþlýca kural þudur: En
etkili önlem, doðru yaþam biçimidir. Beslenme, hareketlilik ve
yaþam kalitesi, akciðerlerin saðlýðýný büyük ölçüde
etkiler
Duyu Organý
Dýþarýdan
gelen uyartýlarý alarak,bu uyartýlara cevap veren organlara duyu
organlarý
adý verilir.Göz,kulak,burun,dil ve deri olmak üzere beþ tane
duyu organýmýz vardýr.
1.
GÖZ
Görme organýmýzdýr.Dýþtan içe doðru sert tabaka,damar
tabaka ve að tabaka olmak üzere 3 kýsýmda incelenir.Gözü koruyan
yapýlar:
Kaþlar,göz kapaklarý,kirpikler,göz yaþý bezleri ve göz
kaslarýdýr.
Görüntü að tabakadaki sarý beneðe ters olarak düþürülür.Burada
oluþturulan görsel algý,reseptör hücreler vasýtasýyla optik
sinirlere aktarýlýr.Beyne iletilir.Beyin görüntüyü düzeltir.
2.
KULAK
Kulak duyma ve denge saðlamamýzda görevlidir.Dýþ kulak,orta
kulak ve iç kulak olmak üzere 3 kýsýmda incelenir.Dýþ kulak
yoluyla toplanan ses dalgalarý kulak zarýna çarparak, bu zarý
titreþtirir.Titreþimler çekiç,örs, üzengi kemikleriyle orta
kulaktan iç kulaða iletilir. Salyangoz içindeki sývýda dalgalar
halinde ilerleyerek korti organýndaki iþitme hücrelerini uyarýr.
Uyartýlar beyne iletilir.
3. BURUN
Koku alma organýmýzdýr. Burun boþluðu sapan kemiði ile sað
ve sol bölmelere ayrýlýr. Her bölme de üst, orta ve alt
bölmelere ayrýlmýþtýr. Üst kýsým, koku alma duyusunun geliþtiði
sarý bölgedir. Bu yapýnýn tümünde makus ve titrek tüyler yer
alýr. Maddelere kokularýný veren moleküller makus içinde
çözünerek sarý bölgedeki sinirleri uyarýr. Uyarýnýn beyne
iletilmesiyle koku algýlanýyor.
4. DÝL
Tat alma, çiðneme, yutma ve konuþmaya yardýmcý organýmýz.
Dilin üzeri çok katlý yassý Epitel doku ile örtülü. Epitel
hücrelerinin arasýnda, üzerinde tat alma tomurcuklarýnýn
bulunduðu papilla yer alýyor. Tükürükte çözünen maddeler duyu
hücrelerini uyarýr. Bu uyartýlar sinir hücreleriyle beyne
iletilir ve tat alma gerçekleþir. Dilin uç kýsmý tatlý, arka
kýsmý acýya, arka yanlar ekþidir.
KUSMA
3 Toksit Bakteriyel Besin Zehirlenmesi A.R Eley Bakteriyrel
besin zehirlenmesi baðýrsaða bulaþmasýyla baþlar. (bölüm 2) .
bunun sebebi besinlerde üretilen toksinlerin önceden baðýrsaða
nifýz etmesidir (tablo 3.1) Bu bölümde toksin üretmekten sorumlu
organizmalarý örneðin staphylococcus aureus, clostridium
botulinum, bacillus cereus ve diðer baðýrsaða etki eden
toksinleri mesela clostridium prefingens, B. cereus (ishal),
enterogenic Esherichia coli (ETEC), ve enterohaemorrhagic
Eschericha Coli (EHEC)(Tablo 3.2). Shigella,pleisiomonas ve
aeromonas gibi arasýrada olasa besin zehirlenmesiyle birleþerek
toýksin üreten ve bölüm 4te tartýþacaðýmýz diðer bahkteriler.
3.1 STAPHYLOCOCCUS AUREUS 3.1.1 Patogenesis Besinle taþýnan
toksinlerin bakteriler tarasýndan baðýrsaða salgýlanmasýuyla
Staphylococcal besin zehirlenmesi olur.Bunlar Staphylococcal
entoksin ve 8 serolojik ayrý tür(A,B,C1,C2,C3,D,E ve F)bunlarda
uzun zamandan beridir belirlenmiþti.Entertoksin F toksinlerin
þok toksin sendromlarýnýn biyokimyasýný gösterir.Toksit þok
sendrom toksin1(TSST-1) aybaþý boyunca kullanýlan tamponlarlaçok
sýk iþbirliði yaparak toksin þok sendromunu üretir. Öncül
patogenesis deneyimler bize Staphylococcal besin zehirlenmesinin
cholera toksin gibi klasik bir entertoksin olmadýðýný
göstermiþtir.Ta ik baðýrsak salgýsýyla direk rol oynadýðýný
bilene kadar.Toksinlerin hareketleri baðýrsakta etkili olmasýna
raðmen stimulus kusma merkezine etki ederek beyin yoluyla vagus
nörüne ve neurotoksinlere ulaþýr. Besindeki bakterinin aktif
büyümesi devam ettikçe toksin üretimi devam eder ve bu depolama
denilen olay sýk devam eder.Her toksin tek baþýna bir
polypeptide zinciridir ki bu zincir 30 dakikanýn özerindeki
kaynamalara karþý birçok proteoytik enzimleri korur.Ama yinede
bu sebzesel salgýlar bazý durumlarda hayatta kalamazlar.Örneðin
eðer toksin besinin içerisinde üreyebilirse piþirilme iþleminden
sonra bakteri ölse bile toksin faaliyetlerini eksiksiz
sürdürebilir.Entertoksin türlerinden en çok tellaffuz edeleni(besin
zehirlenmesinde)Staphylococcal entertoksin A(deniz) ki bu
entertoksin yaklaþýk %75ini kapsar organýzmada SED de besin
zehirlenmesinin 2. en önemli nedenidir.Öncül çalýþmalar
entertoksin türlerindeki bir birlikteliði besinler ve
staphylococci(ör. insan derisi)ni kaynak göstermiþtir.Her ne
kadar birçok bulgu bu entertoksin üretildiðine dair SEA dan daha
fazlaysa da kliniksel kanýtlar çok daha doðru orijinal
düþüncelerden.Genellikle,yaklaþýk olarak %15-20si staph.
areusinsan vücuduna entertoksin olarak bulunur;bu da bize
besin-ellemenin bulaþmaktaki önemini gösterir. 3.1.2 Kliniksel
Makaleler ve Tahminler Bu tür besin zehirlenmeleri karakteristik
bulantý,kusma,karýn aðrýsý ve halsýzlýktýr çok sýk olarak ishal
görülür ama az olarak görünmeyebilir.Zehirli besinin
alýnmasýndan yaklaþýk olarak 1 ile 6 saat sonra kendisini
gösterir.Ama bir çok hasta genelde 24 saat içerisinde tamamen
toparlanýr. Spesifik bir terapinin olmamasý ve organizmanýn
yavaþlamasý bize semptomlarýn ciddi þekilde yeterli olduðunu ve
%10un üstünde vakalar dýþýnda hastahaneye gerek olmadýðýný
gösterir. 3.1.3 Vaka ve epidemiology (Salgýn Hastalýk) Birleþik
Amerikadaki ikinci en sýk rastlanan besin zehirlenmesi vakasý ve
tutanaklara göre Macaristanda.Ýki ülkede de beslenme
alýþkanlýklarý ayný gibi ve tabii ki salgýn oraný da
öyle.Bilinen yemeklerle ve birçok besin aracýlýðý ile Birleþik
Devletlerdeki hastalýðýn salgýn olduðu öne sürülüyor.Grafikler
gösteriyor ki staph.aureus besin zehirlenmesine Ýngiltere ve
Japonyada çok az rastlanýlýyor.Her ne kadar bu oranlarýn
kaydedilmesi zor olsa da görüntü bu. Staph.aureus genellikle
besinlere insan tarafýndan taþýnýyor;yani bu insan eliyle veya
çapraz contamination denilen(kaþýk,býçak,kürdan,cam,düðme)gibi
durumlarda oluyor.Özellikle inek ve sýðýrlarda alýnan günlük
ürünlerde enfeksiyon bulaþabilir,%25 ile %50 oranýnda staph.aureus
insanlardan besinlere bulaþtýrýl
NEFES DARLIGI
Sadece efor sýrasýnda oluþabileceði gibi aðýr vakalarda
istitrat halinde bile olur.
A:solunum sistemi tümörleri
F:aðýr anemiler
B:astma bronchiale
G:hipertiroad
C:bronþit
H:zehirlenmeler
D:þiþmanlýk ve gebelik
Ý:psikolojik olaylar
ÖKSÜRÜK
1. BÖLÜM ÇOCUK SAÐLIÐI BEBEÐÝN TEMEL GIDASI Anne Sütü:
Bebeðin büyüme özelliklerine ve ihtiyaçlarýna en uygun gýda anne
sütüdür. Zaruri durumlar olmadýkça anne sütünden
vazgeçilmemelidir. Bu konu üzerinde peygamberimiz hadisi
þeriflerinde bebek anne sütünden mahrum edilmemeli, ondan daha
hayýrlý süt yoktur buyurmuþlardýr. Anne Sütünün Oluþumu:
Doðumdan sonra anne beyninde bulunan Hipofiz adlý salgý bezinden
salgýlanan prolakdin adlý maddenin uyarýsýyla annenin
memelerinde süt yapýmý baþlar. Bebeðin memeyi emmesi sýrasýnda
beyindeki merkezden oksitosin denilen hormonun salgýlanmasýyla
süt kanallarý kaslarýn kasýlmasýyla kasýlmasýný saðlayarak sütün
dýþarý akmasýný saðlar. Memeden geçen her 300 mililitre kandan 1
mililitre süt oluþtuðu hesaplanmýþtýr. Anne Sütünün Ýçinde Neler
bulunur: Anne sütünün içinde bebeðin ihtiyaçlarýna cevap
verebilecek oranda þeker, protein, yað, madensel tuzlar ve
vitamin bulunur. Anne sütünün faydalarý sayýsýzdýr. En belli
baþlýlarý ise kolay sindirilmesi, ishal, kabýzlýk, gaz sancýsý
gibi rahatsýzlýklar daha az olur. Bebek hastalýklarýndan çocuk
felci, solunum ve baðýrsak hastalýklarý daha az görülür. Anne
sütünde demir, kalsiyum ve D vitamini bulunduðundan bebekte
kansýzlýk ve kalsiyum eksikliðiyle ilgili kemik zayýflýðý
görülmez. Beynin geliþmesine lüzumlu olan yað asidi anne sütünde
daha fazla bulunur. Bebeðin anne sütüyle beslenmesi anne ile
çocuk arasýnda psikolojik bir yakýnlýkla manevi yönde de
gýdasýný alýr. ÇOCUÐUN SÜTTEN KESÝLMESÝ Çocuðun sütten kesilmesi
dinimizde Kuran-ý Kerimde Ahkaf ve Lokman surelerinde 30 ay ile
iki yýl arasýnda belirlenmiþtir. bakara suresinde iki yýl olarak
hükme baðlanýr. Anne ve babanýn anlaþarak daha önce de sütten
kesmeleri halinde sorumluluklarý yoktur. Vaktinden önce bebeðin
sütten kesilmesi çocukta uykusuzluk, heyecan, kýzgýnlýk,
iþtahsýzlýk ve kusma gibi durumlar meydana getirebilir, çocuða
alýþtýrarak kademeli olarak sütten kesmelidir. Yolculuk, iþ
çýkarma, koruyucu aþý zamanlarýnda sütten kesmemelidir. Sütten
kesilen çocuðun bir yýl içinde demir eksikliði olacaðýndan ara
sýra yaðsýz et, yeþil sebzeler verilmeli saðlýk yiyeceklerden,
pirinç; patates, meyve verilmeli, ayrýca bir yiyecek günlüðü
tutmanýn faydasý vardýr. ÇOCUÐUN SAÐLIÐI ÝÇÝN YETERLÝ UYKU ÞART
Yeni doðan bebekler günün büyük bir kýsmýný uykuda geçirir. Ýlk
iki ay süresince 16-18 saat uyurlar. Bazan uykusu geldiði halde
huzursuzlaþýr. Yemekten önce aðlarlar. Bunlar normal
sayýlmalýdýr, fakat bir rahatsýzlýðý olup olmadýðý
araþtýrýlmalýdýr. Bezinin kirli olmasý, bir yerinin aðrýmasý,
üþümek veya terlemek gibi rahatsýzlýðý varsa ortadan
kaldýrýlmasýyla rahat ve normal olarak uyur. Ýlk aylarda gaz
sýkýntýlarý olacaðýndan kucaða alýp gaz sýkýntýsýndan
kurtarmalýdýr. Ýyi bir uyku alýþkanlýðý kazandýrmak için, belli
saatlerde odasýnýn havalandýrýlarak kendi kendine uyumaya
alýþtýrýlmalýdýr. Çocuðun uykusunun sünnete göre tanziminde ise,
çocuklar sabah namazýnda uyandýrýlmalý kerahat vakti çýkýncaya
kadar uyku uyumalarýna müsaade edilmemeli, yatsý namazýna kadar
yatýrýlmamalýdýr. Çocuðunuz uykuya dalmakta zorluk çekiyorsa
bunun sebepleri araþtýrýlmalýdýr. Çoðu zaman organik bir
hastalýðýn belirtisi olabilir. Yeni doðan bebekler zamanýnýn
beþte dördünü uykuda geçirir. Uykusuzluðun baþlýca sebepleri
ateþ, karýn aðrýsý, kulak aðrýsý, açlýk ve öksürük olabilir.
Çoðu zaman azarlanan ve dövülen ailedeki kavgalara þahit olan
çocuklar kolaylýkla uyuyamaz, uykusuzluk çocukta sert mizaç
geliþtirir. Uykusuzluða karþý ebeveynlerin alabileceði tedbirler
ise yatmadan önce çocuða korkulu masallar anlatmamalý, uyku
kaçýracak oyunlar oynamamasý saðlanmalý, aile içi kavgalar çocuk
önünde yapýlmalýdýr. Yatmadan önce bir bardak süt uyumasýný
saðlayabilecektir. ÇOCUKTA ÝÞTAHSIZLIK PROBLEMÝ Çocuklarda
iþtahsýzlýk sebebi olarak ateþli hastalýklar sarýlýk, nezle,
grip, sinir hastalýklarý, düzensiz yemek, çocukta iþtahsýzlýk
yapabilir. Bu durumda sevdiði ve yenmesi kolay yemeklerle
beslemeli, fazla ýsrarcý olunmamalýdýr.
SAÇ DÖKÜLMESÝ
Deri ve Yapýsý
Simge Demiral
DERÝ
Dokunma duyusu organý olan deri vücudun üstünü kaplar. Doðal
deliklerin içi, sindirim ve solunum organlarýnýn iç ve dýþ
yüzeyleri de mukoza denilen yalýnkat bir deriyle kaplýdýr
Derinin üstünde kýllar ve gözenek adý verilen çok küçük delikler
bulunur.
Derinin Yapýsý
Deri üstderi ve altderi diye iki kýsma ayrýlýr. Altderinin
altýnda da derialtý dokusu denilen yaðlý bir tabaka yer alýr. Bu
tabaka derinin kaslar ve kemikler üstünde kalmasýný saðlar.
Bundan yararlanýlarak hayvanlarýn derisi kolayca yüzülebilir.
Üstderinin kalýnlýðý bir milimetrenin onda biri kadardýr. Üst
kýsmý cansýz (boynuzsu tabaka), alt kýsmý canlýdýr. Üstteki ölü
hücreler aþýnýp döküldükçe alttan yeri doldurulur. Malpigi
tabakasý da denen canlý kýsýmda deriye rengini veren boya
maddeleri bulunur.
Altderi esnek ve dirençlidir. Kýlcal kan damarlarý, sinir
uçlarý, kýl kökleri, ter ve yað bezleri bu kýsýmda bulunur.
Kýlýn gövdesi cansýz, fakat kökü canlýdýr. Kýl günde ortalama
0,2 mm kadar uzar. Kan dolaþýmý arttýkça kýlýn büyümesi de
hýzlanýr. Kötü beslenme ve kötü kan dolaþýmý kýllarýn
dökülmesine yol açar. Bazý hastalýklar da kýllarýn dökülmesine
sebep olur (kellik, saçkýran v.b.). Kýllarýn beyazlaþmasý ise
kýl soðanýndaki boya maddelerini akyuvarlarýn yok etmesinden ve
mikroskopik hava kabarcýklarýnýn kýla yerleþmesinden ileri
gelir. Her kýlýn dibinde bir irkilme kasý vardýr. Soðuk ve korku
gibi etkiler bu kasýn kasýlmasýna ve kýlýn dikleþmesine sebep
olur. Kýllarýn dibinde bulunan salkým biçimindeki bir yað bezi
durmadan yaðlý bir sývý salgýlar. Bu yað deriyi ve kýllarý
yaðlayarak sudan korur.
Derinin Duyarlýðý
Deri dokunma organýdýr. Dokunma, basýnç, sýcak, soðuk ve acýyý
algýlar. Altderide bulunan sinir uçlarýna baðlý duyu
cisimciklerinin kimi dokunmayý, kimi basýncý, kimi sýcaðý, kimi
soðuðu, kimi acýyý alýr. Geniþ yüzeyi ve büyük duyarlýðýyla deri
vücudumuzun dýþ etkilerden korunmasýný saðlar.
SES KISIKLIÐI
ile iletiþimi saðlayan ses ve konuþma insan yaþamý için çok
önem taþýyan hususlardan biridir. Sesde deðiþiklik yaratan
nedenler burun ve akciðer arasýndaki solunum yollarý
patolojilerinde nörolojik veya psikolojik olabilir. Vokal kord
lezyonlarýnda ilk belirti ses kýsýklýðýdýr
Larinks; solunum, konuþma, yutma ve öksürük gibi fonksiyonlarda
önemli rol oynayan bir organdýr.
LARÝNKS ANATOMÝSÝ
LARÝNGEAL ÝSKELET
Laringeal iskelet bir kemik ve üçü çift, üçü de tek olmak üzere
toplam dokuz kýkýrdak oluþturur.
Hyoid Kemik
Hyoid kemik 3. servikal vertebra seviyesinde bulunan, U þeklinde
ve 3. parçadan oluþan bir kemiktir.
Tiroid Kartilaj
Larinksin en büyük ve çýkýntýlý kýkýrdaðý olan tiroid kartilaj,
Larinksin ön ve yan duvarlarýnýn büyük kýsmýný oluþturur.
Cricoid Kartilaj
Larinksin alt kýsmýndaki tek kýkýrdaklardan biridir. Tam bir
halka þeklindedir.
Epiglot
Bu kýkýrdak her tarafý mukoza ile çevrili, ince lamina þeklinde
bir kýkýrdaktýr.
Aritenoid Kartilaj
Orta hattýn iki tarafýnda, larinksin arka kýsmýnda ve cricoid
kartilajýn üzerindedir. Üçgen prizma þeklinde bir kýkýrdaktýr.
Bu prizma tepesi yukarýda, tabaný aþaðýda olacak þekilde durur.
Tepesi corniculate kartilaj ile eklem yapar. Tabanýnýn ön
köþesine processus vocalis denir ve buraya ligamentum vocale
tutunur.
Cuneiform Kartilaj
(Wrisberg Kýkýrdaðý)
Ariepiglottik fold içerisinde bulunurlar. Farklý büyüklükte
olabilen bu kýkýrdaklar bazen bulunmazlar.
LARÝNKSÝN EKLEMLERÝ
Larinsin kýkýrdaklarý arasýnda fonksiyonel yönden önemli olan
krikotiroid ve krikoaritenoid eklemler bulunmaktadýr.
Krikotiroid Eklem
Tiroid kýkýrdaðýn inferior kornusu ile krikoidin posteromedial
parçasý arasýndaki küçük bir eklemdir. Eklem kapsülle
çevrilidir. Eklem kapsülü sinovyal zar ile örtülüdür. Eklem
çoðunlukla iki tarafta asimetriktir ve öne ve arkaya harekete
izin verir.
TERLEME
KONUTLARDA ENERJÝ EKONOMÝSÝ Konutlarda enerji ekonomisinin
baþlýca yolu ýsý yalýtýmýndan geçmektedir. Isý yalýtýmý,
kullanýlan enerjiden tasarruf saðlanmasý nedeniyle bir parasal
tasarruf ortaya çýkartmaktadýr. Isý yalýtýmýyla ortaya çýkan
diðer bir sonuç, daha az yakýt ve daha az baca gazý nedeniyle
çevre kirliliðini azaltýcý yönündeki etkisidir. Bu bölümde,
binanýn; yapýsýný, konumunu ve kullaným amacýný belirleyen
unsurlarý, binalarda ýsý yalýtýmýný, bina elemanlarýnda yalýtým
uygulamalarý, ýsý yalýtýmýnýn çevre kirliliðine etkisini, su
buharý geçiþi ve terlemenin kontrolünü, optimum yalýtým
kalýnlýðýnýn hesabýna uygulamalarý, binalarda projelendirme
aþamasýnda alýnabilecek enerji tasarrufu önlemlerini ve ekonomik
analizi iþlenecektir. 1.1. Isýl Konfor Ýnsanlarýn çalýþma
verimlerini bulunduklarý ortamýn sýcaklýðý büyük oranda
etkilemektedir. Çalýþma ortamýnýn ýsýl þartlarý, insanlarýn
bedensel ve zihinsel üretim hýzýný etkilemektedir. Isýl konfor
ve iç hava kalitesi, bireyin bir ortamdaki ýsýl þartlar içinde
kendisini rahat hissetmesi ve bu þartlardan doðan saðlýk
sorunlarý ile karþýlaþmayacaðý bir ortamýn özellikleridir, insan
saðlýðý onun üretimini doðrudan etkileyen bir faktördür. Eðer
insan bulunduðu ortamýn sýcaklýðý nedeniyle hasta oluyorsa ya
iþe gidemeyecek, iþi tamamen aksayacak ya da iþte bulunduðu
ortamda daha verimsiz çalýþacaktýr. Çalýþma veriminin sýcaklýkla
deðiþimine iliþkin diyagram Þekil 3.1de verilmiþtir. Benzer
çalýþmalar aktif iþ, yavaþ iþ, kýþ giysisi hafif giysi gibi
faktörler göz önüne i alýnarak da yapýlmýþtýr. Ortam sýcaklýðý
ve konforu iþ yerlerindeki iþ kazalarýný bile etkilediði
kaydedilmektedir (TOKSOY, M., 1995). Ýç hacimlerin konfor
durumunun belirlenmesinde, iç hacim hava sýcaklýðý, iç baðýl
nem, iç hacim hava hýzý, malzemelerin ýsý depo etme yeteneði ve
iç yüzey uçaklýklarý etkili olmaktadýr, iç yüzey sýcaklýðý
konfor ortamýnýn belirlenmesinde bir faktör olmaktadýr, iç yüzey
sýcaklýklarýnýn konfor sýcaklýklarýnda olmasý yakýt tüketimini
de azaltacaktýr, iç yüzey sýcaklýklarýnýn düþük olmasý hava
akýmlarýný artýracaðýndan, iç ortam sýcaklýðý normal düzeyde
olsa bile konforsuzluk ortaya çýkartacaktýr. Ýç yüzey sýcaklýðý
aþaðýda verilen ifadeden hesaplanabilmektedir: Þekil 1.1.
Sýcaklýðýn Çalýþma Verimine Etkisi (TOKSOY, M., 1995) (3.1)
Denklem (3.1)deki sembollerin anlamlarý aþaðýdaki gibidir: Tiy
Ýç iç içayüzey sýcaklýðý, Tiç iç ortam sýcaklýðý, Tdýþ Dýþ ortam
sýcaklýðý, IsýLdýþ Dýþ ortamýn ýsý taþýným katsayýsý, aortamýn
ýsý taþýným katsayýsý, geçirgenlik direnci. Isý geçirgenlik
direnci 1/A olup, Denklem (2.2)de aþaðýdaki gibi verilmiþtir:
Denklem (3.1) ve (2.2)den görüldüðü gibi iç yüzey sýcaklýðý iç
ve dýþ ortam hava sýcaklýklarýna, iç ve dýþ yüzeyin ýsý taþýným
katsayýlarýna ve yapý malzemesinin ýsý geçirgenlik direncine
baðlý olmaktadýr. Ýç yüzey sýcaklýðýnýn ortam sýcaklýðýna 2-3°C
gibi yakýn sýcaklýk farklarýnda olmasýnýn konfor hissi yarattýðý
belirtilmektedir. Çeþitli konfor durumlarý için iç ortam
sýcaklýðý ile iç yüzey sýcaklýðý arasýndaki iliþki Çizelge 3.1de
görülmektedir. Çizelge 1. Çeþitli Konfor Durumlarý Ýçin Ýç Ortam
ile Ýç Yüzey Sýcaklýklarý Arasýndaki Fark (PEHLEVAN, A., 1993)
Ti - tiy °C Konfor Durumu 2 Çok konforlu 3 Konforlu 4 Az
konforlu 6 Konforsuz 8.5 Soðuk 8.5 Çok soðuk Ýç yüzey
sýcaklýðýnýn konfor þartlarýnda kalmasý için, Denklem (3.1),
(2.2) ve, Çizelge (3.1) göz önüne alýnarak dýþ duvar malzemesi
ve kalýnlýðý tespit edilebilir. Konfor sýcaklýðýnýn saðlayacak
ýsý geçirgenlik direnci deðerleri verilmiþ duvar kullanýldýðýnda
konforlu bir ýsýnmanýn yaný sýra yoðuþmaya da engel
olunabilmektedir. Konfor ortamýný saðlamada, odanýn sýcaklýk,
nem ve hava hýzý için aþaðýdaki deðerler verilmektedir: sýcaklýk
: 18-22°C nem : 35-70 % hava hýzý : 25 m/sn Konforsuzluða neden
olacak hava hýzlarý pencere ve kapýlarýn yeterince sýzdýrmaz
olmamasýnýn yanýþýna, iç yüzey ve ortam sýcaklýðý arasýndaki
farkta olabilir.
VÝTAMÝNLER
Vitamin A (beta-Karoten): deri,gözler ve
kemikler için gereklidir. Antioksidandýr . akciðer, mide,yemek
borusu, gýrtlak ve idrar kesesinde oluþabilecek tümörleri
baþlangýç aþamasýnda önler.
Vitamin B1 (Tiamin): sýcak, ýþýk, ve
etkilenip zarar görür. Piþirilerek alýndýðýnda kayba uðrar. Doku
oluþumu destekler. Glikozun yanmasýnýn etkisinden dolayý enerji
verir.
Eksikliðinde diþeti hastalýklarýna, diþ
çürümelerine, yorgunluk, depresyon, kabýzlýk, ve beriberi
hastalýðýna sebep olur. Çocuklarýn büyüme ve geliþmeleri için ok
gereklidir.
Vitamin B2(riboflovin): ýþýk ve ýsýdan etkilenip zarar görür. Vitamin B6 iþle
birlikte kan hücrelerine etki ederler. Eksikliðinde deri
hastalýklarýna, göz hastalýklarýna sinirsel bozukluklarýna ,
büyüme bozukluklarýna sebep olur.
Vitamin B3 (Niacin): metabolizmaya
enerji saðlar ve metabolizmayý ayarlar. Derinin , kaslarýn ve
sinirlerin yenilenmesini destekler. Eksikliði çocuklarýn
büyümesine önler ve Pellegra hastalýðýna sebep olur.
Ýlk çalýþmalarýna 1952 yýlýnda baþlayan Dr
Abram Hoffer M.D.,PH,D. Niacinin yüksek dozlarýna uygulayarak
bir çok þizofreni hastasýný iyileþtirebilmiþtir.
Vitamin B6 (pyridoksin): ýsý ve ýþýktan
etkilenir. B2 Vitamini ile birlikte çok önemli metabolizma
iþlevlerinde etkili olur. Sinir bozukluklarýna (örneðin) vatan
hasreti hastalýklarýna ), kansýzlýða, deri ve göz hastalýklarýna
iyi gelir.
Vitamin B12(cobalamin): ýþýk hava ve
ýsýdan etkilenir. Genel olarak ette bulunan bu vitamin çok az
bitkide bulunur. Sinir hücrelerinin iþlevi ve metabolizma için
çok gerekli bir vitamindir. Kan hücrelerinin oluþmasýný
destekler. Eksikliði bir çok sinirsel rahatsýzlýða ve kansýzlýða
sebep olur.
Vitamin C (Askorbikasit): ýþýk, ýsý ve
havada bozulur. A ve E vitaminleri ile birlikte çok güçlü bir
antioksidan etkiye sahip olduðundan savunma sistemini
kuvvetlendirir ve enfeksiyonlara karþý koyar. Diþler ve kemikler
için çok gereklidir. Damar yapýsýnda, zedelenme ve
yaralanmalarda çok önemli rol oynar. Kanser yapýsýnda etkisi
olan Nitrosaminleri durdurarak kanseri engeller. Tüm vücudumuz
için çok gerekli olan bu vitamini vücudumuz kendisi (hayvanlar
kendileri üretebilirler) üretemediðinden mutlaka dýþardan almak
zorundayýz. Eksikliðinde iskorbik hastalýðý oluþur.
Vitamin E (Ttocopherol): A ve E
vitaminleri ile birlikte hücreleri serbest radikallerden
koruyan önemli bir antioksidandýr. C vitamini ve karotenoidler,
E vitamini ile birlikte yeteri kadar bulunurlarsa hücreleri
hasar görmekten korurlar. Böylece büyük bir olasýlýkla kanser
oluþumuna da karþý koyalar. Eksikliði konsantrasyon gücünü
kaslarý ve savunma sistemini zayýflatýr. Böylece enfeksiyonlar,
kanser gibi hastalýklar , romatizma , diyabet, damar sertliði ve
inmeler oluþabilir. Kalp hastalarý savunma sistemi zayýf
olanlarýn (en fazla 100 mg kadar yüksek dozlarda) kullanmalarý
faydalýdýr.
Karotenoid: Serbest radikalleri
etkisizleþtiren önemli bir antioksidandýr.
Karoten : A vitamini olarak da
adlandýrýlan güçlü bir antioksidandýr.
Beta-Karoten: vitamin A oluþumundan bir
önceki basamakta yer alýr. Vücudu korur. Hastalýklarýn
iyileþmesini hýzlandýrýr. Gözleri kuvvetlendirir.
Cholin : B kompleksi vitaminlerdir.
Sinir sistemi ve beyin fonksiyonu için önemlidir. Bu yüzden
Alzheimer hastalýðýna olumlu etkisi vardýr. Karaciðer
toksinlerden temizler. Sakinleþtirici ve kolestrolu kontrol
edici bir etkiye sahiptir.
B3, B5,, B6 ve B12 vitaminleri bazý
minerallerle koordinasyon içinde çalýþarak beyin fonksiyonlarýna
çok olumlu etki ederler.
MÝNERALLER
Kalsiyum: kemiklerin ve diþlerin büyümeleri ve saðlam olmalarý için
gereklidir.
Krom : kan þekerini dengeler. Glikoz oluþum ve dönüþümüne
yardýmcý olur.
Bakýr: Kanýn oluþmasýna yardýmcý olur.
Demir : Vücudun enfeksiyonlara direncini arttýrýr. Kýrmýzý kan
hücrelerine oksijen taþýr.
Magnezyum : Kemik yapýmýnda rol oynar. Histadin adlý amino asidin,
histamini þekerlenmesini önler. Histamin þiddetli kaþýntý gibi
alerjik reaksiyonlara sebep olur. Ancak histaminin
þekerlenmesine engel olan kaþýntý durdurucu anti alerjik bir rol
oynar.
Mangan : Kaslarý ve sinir sistemini besler eksikliði kansýzlýða,
ostropoza, cinsel organlarda iþlevler bozukluklara ve büyüme
bozukluklarýna sebep olur.
Fosfor: Diþ ve kemik büyümesinde etkilidir. Enerji
metabolizmasýnda da rol oynar.
Potasyum : Hücre içerine madde giriþ çýkýþlarýnda ve hücre
metabolizmasýnda rol oynar. Kaslara enerji saðlar.
Selenyum :Antioksidan enzimlerle birlikte olur ve onlar tarafýndan
kullanýlýr.
Sodyum : Potasyumla birlikte vücut sývýlarýný dengede tutar.
Aminoasitlerin ve glikozu hücrelere taþýr
Çinko : Savunma sistemini kuvvetlendirir. Büyümeye yardýmcý olur.
Kaliyum : Sinir sisteminin iþlevselliði ve asit dengelenmesi için
önemlidir.Natrium ve Chlorid ile birlikte vücudun su
depolayýþýný dengelerler. Eksikliði kas zayýflýklarýna yada
felçlere neden olurlar.
Klor : Mide asidinin oluþumunda etkilidir. Eksikliði kramplara,düþünce
tembelliðine ve iþtahsýzlýða neden olur.
Natriyum : Kan basýncýnýn düþmesini engeller. Yemek tuzu þeklindeki
çok fazla alýmý tansiyon yüksekliðine sebep olur.
Kaliyum sorbat: Bir çok enzimin iþlevselliði için önemli ve gereklidir.
Sinir ve kas hücrelerinin iþlevler,ini düzenler.
ENZÝMLER
Sindirim
enzimleri vücut için gerekli olan kimyasal redikasyonlarýn
oluþmasýna yardýmcý olurlar. Gýdalarýmýz içinde yer alan
proteinlerin aminoasitlere dönüþtürülmesine ve daha sonra bu
animoasitlerin vücut proteinine dönüþtürülmesinde en büyük rolü
sindirim enzimleri oynarlar.
Amylase : yaðlarý ve þekerleri parçalayarak sindirime yardýmcý olur.
Bradykininase : aðrý giderici ve iltihap giderici (antiinflammatör) etkiye
sahiptir. Savunma sistemini uyarýcýdýr.
Catalase : dokularda su toplanmasýna engeller.
Cellulase: Selulozun sindirim,ine yardýmcý olur.
Creatine phosphokinase : kaslarda enerji toplanmasý ile ilgilidir.
Lipase : Yað parçalayýcý olarak sindirimde rol oynar.
Proteolytiase: Gýda parçalanmasýna yardýmcý olur.
Ve diðerleri Oxidase, Alimase, sgot, Transaminase, Lactic
dehydrogenase, Nudeotidase. Spot Transaminase, spgt Transaminase.
MONO ve POLYSAKKARÝDLER
Acemannan
savunma sistemini harekete geçirmekte önemli bir rol oynar. O ,
tümör ve bakteri öldürücü beyaz kan hücrelerini uyarýr ve bu
hücrelerin çoðalmasýný saðlar. Bu þekerler dýþarýdan
kullanýldýklarýnda cildin nemlendirilmesinde baþlýca rol oynar.
Mucopolysakkarinler normalinde 10 yaþýmýza kadar vücudumuzda
üretilirlerse de, 10 yaþýndan sonra vücut dýþý kaynaklardan
alýnmalarý savunma sistemimiz için gereklidir.
LÝGNÝN ve SAPONÝNLER
Lignin : Californiadan Elizabeth Burdicke (biyokimyager) göre
bitki týpký bir taþýyýcý kamyon gibi de görmemiz gerekiyor.
Çünkü cilt saðlýðý için gerekli olan suyu, aminoasitleri,
vitaminleri. Minareleri ve enzimleri kamyona yükleyip cildin en
alt tabakalarýna taþýr. Ýþte cildimizin saðlýðýna ulaþabilmesi
için önemli olan bu taþýma, cildin derinliklerine hýzla nüfus
edebilme özelliklerinde bulunan Lignin maddesi sayesinde
gerçekleþmektedir.
Sponin :
temizleyici,antiseptik ve anti mikrobik özelliklere sahiptir.
ANTRAGÝNONLAR
Antraginonlar
aðrý dindirici ve müshil etkisine sahip özelliklerdedirler.
Antimikrobik
özelliklere sahip olan antraginonlar sindirim sisteminin
çalýþmasýna da yardýmcý olurlar.
Aloin ve
Emodin:
Acý kesici ve aðrý dindirici- ayrýca antibakteriyel ve antiviral
özellikler.
Barbolin
ve Ýsobarbolin:
Antibiyotik özellikleri ve aðrý kesici etki.
Anthranol,
Anthracen ve Aloetic asit:
Hiçbir toksin
etkisi olmaksýzýn antibiyotik etkisi.
Aloe
Emodin:
Müshil etkisi.
Cinnamic
asit:
Anestezik etki- ölü dokunun çözülmesine yardýmcý.
Chrysophanic asit:
Mantar öldürücü etki.
Ethereal
yað:
Teskin edici ve aðrý kesici.
Tesistannol:
Bakteri öldürücü.
YAÐ ASÝTLERÝ
Yað asitleri,
gýdasal yaðlarýn yapý taþlarýný oluþtururlar. Kimyasal
yapýlarýna göre vücutta çok deðiþik etkilere sahiptirler.
Örneðin kolesterol düzeyine etki ederler.
Enerji taþýma
görevlerinin dýþýnda yaðda çözünebilen (A-D-E-K) vitaminlerini
vücuda yararlý hale getirirler.
Kollestrol:
Önemli bir anti-inflamatör
Campesterol:
Önemli bir
anti-inflamatör
Beta-Sitosterýl:
Önemli bir anti-inflamatör
SALÝSÝK
ASÝT
Salisik asit
aspirinin sahip olduðu özelliklere benzer özerliklerdedir. Anti-inflamatör
ve anti-bakteriyel özelliklerdedir.
AMÝNO
ASÝTLER
Amino asitler
tüm vücut iþlevselliði için ciddi öneme sahiptirler. Onlar
beyinin de iþlevselliðini etkilediklerinden depresyon
tedavisinde de kullanýrlar.
Vücudumuz
için gerekli olmasýna raðmen vücudun kendi üretemediði 8 farklý
amino asit vardýr. Ýþte bu 8 amino asitin de 7 si bazý
bitkilerde bulunmaktadýr. Önce bu 7 amino asiti ele alalým.
Lysin:
vitamin C ile birlikte oluþturduklarý biyokimyasal L-Carnitin
sayesinde kas dokusunun çok daha iyi oksijen almasýný saðlar.
Böylece kaslarýn yorulmasýný geciktirir. Büyümeye yardýmcý olur.
Hormon ve enzimlerin üretilmesini destekler. Ýktidarsýzlýk
problemlerinin çözülmesine yardýmcý olur. Konsantrasyon gücünü
arttýrýr. Eksikliði protein sentezini yavaþlatarak kas ve
dokulara zarar verir.
Methinoin
Valin:
karaciðerde hiç iþleme uðramadan kaslar tarafýndan alýnýr.
Beynin iþlevi için gerekli olan (trytoghan, phenylalin ve
tyrosin) gibi maddelerin alýmýnda rol oynar.
Threonin:
karaciðerin yað yapmasýný engeller. Özellikle vejetaryenler de
çok az bulunduðundan ek gýda maddeleri alýnmasý gereklidir.
Leucin:
Enerji kaynaðý olarak kullanýlýr. Deri ve kemiklerin
saðlýklarýna kavuþmalarýnda etkilidir.
Ýsoleucin:
Kaslar için enerji kaynaðýdýr. Hemoglobinin oluþumunda rol
oynar.
Phenylalanin:
Açlýk hissi azaltýr. Cinsel isteði arttýrýr. Depresyonu azaltýr
ve beyin iþlevlerini daha iyileþtirir.
SOLUNUM SÝSTEMÝ
HASTALIKLARI
Solunum olayý dört aþamada gerçekleþir:
1-Atmosfer ile (solunum sisteminde havanýn
ulaþabildiði en son nokta) arasýnda havanýn içe ve dýþa akýmý,
2-Kan arasýnda oksijen ve karbondioksit nakli,
3-kanda ve doku sývýlardaki oksijen ve
karbondioksitin hücreler içine ve dýþýna taþýnmasý,
4-Tüm bu iþlemler ve solunumun diðer
basamaklarýnýn regülasyonu,
Akciðer geniþlemesi ve daralmasýnda iki etken vardýr;
1-Diyafram kasýnýn kasýlmasý ve gevþemesi ile
göðüs kafesi hacminin arttýrmasý ve azaltmasý,
2-Kaburgalarýn yükselmesi ve alçalmasýyla göðüs
ön-arka çapýnýn azalmasý ve çoðalmasý,
Saðlýklý eriþkin bir erkek bir dakikada yaklaþýk on
iki defa nefes alýr ve her defasýnda yaklaþýk 500 cc hava
solunum sistemine girer.Akciðerlerde kanýn oksijenle temasý
aralýksýz olarak sürer.Nefes verilen dönemde bile akciðerlerde
bir miktar hava kalýr ve bu hava ile oksijenasyon iþlemi
sürdürürlür.
Solunum sistemi hastalýklarýnýn birçoðunda dolaþým
sistemi de bazý patolojiler gösterebilir.Bu yüzden bu tür
hastalýklara yaklaþýrken kardiyovasküler sorun bulunup
bulunmadýðýnýn sorgulamasýnda büyük yarar bulunmaktadýr.
HASTALIK |
TANIMLAMA |
AKAPNÝ |
Kanda karbondioksit bulunmamasý durumudur.Bazen
hipokapni olarak da adlandýrýlýr. |
ALLERJÝ |
Bir antijen ya da allerjen tarafýndan
tetiklenen ve vücudun savunma sistemi tarafýndan
geliþtirilen bir reaksiyon. Normalde vücuda zarar verme
ihtimali olan yabancý maddelere karþý otomatik olarak oluþan
bir olaydýr.Fakat bazý durumlarda çok ileri boyutlarda
reaksiyon geliþebilir ve vücut için riskli tablolar ile
karþýmýza çýkabilir.Basit cilt döküntülerinden , nefes
borusunun aniden týkanmasýna kadar çok farklý tablolar
geliþtirebilir. |
ASTMA BROCHIALE |
Duyarlýðý artmýþ hava yollarýnýn herhangi bir
etken ile geçici olarak yaygýn daralmasýdýr.Nöbetler halinde
nefes darlýðý ataklarý olur.alerjik olabileceði gibi ,
yýllar önce geçirilmiþ bir akciðer enfeksiyonuna baðlý
olarak da geliþebilir. |
BRONÞÝT |
Akciðer bronþlarýnda viral ya da bakteriyel
enfeksiyon sonucu geliþir.öksürük temel bulgudur. |
KOAH |
Bir yýl içinde en az üç ay süre ile ve
birbirini izleyen iki veya daha fazla yýl devam eden kronik
bronþit , aþýrý yapýmýnýn sebep olduðu öksürük ve balgam
çýkartmak ile karakterizedir. |
PNOMONÝ |
Enfeksiyonlar , kimyasal ajanlar , alerji gibi
sebepler oluþur.Aniden baþlayan titreme , üþüme ve yüksek
ateþ vardýr.Bulantý , kusma , halsizlik , iþtahsýzlýk
görülebilir. |
PULMONER EMBOLÝ |
Ani nefes darlýðý ile baslar. Göðüs aðrýsý, kan
tükürme olabilir.Akciðerlere giden ana damarýn pýhtý ya da
baþka bir nedenden dolayý aniden týkanmasý söz konusudur. |
TÜBERKÜLOZ |
Mikobakteriyum Tüberkülozis adý verilen
mikroorganizma tarafýndan oluþturulur. Buluþma solunum,
sindirim ya da direkt yolla temas sonucu olur. Öksürük, gece
terlemesi, orta derecede balgam, iþtahsýzlýk, anemi
görülebilir. |
VEREM |
Tüberküloz |
Solunum sistemi hastalýklarýnda Aloe Veranýn ve diðer
doðal ürünlerin kullanýmýnda her zaman akýlda bulundurulmasý
gereken belli baþlý hususlar þunlardýr;
1-Bu tür hastalýklarýn hemen hemen tamamý hücre
yýkýmý ya da hücrenin normal histolojik yapýsýnda bozulma ile
seyretmektedir. Bu yüzden tüm solunum sistemi hastalýklarýnda
elma ya da böðürtlen gibi meyvalar ile desteklenmiþ formunun
kullanýmýnýn arttýrýlmasýnýn faydalý olabileceði
düþünülmektedir.
2-Solunum sistemi hastalýklarýnýn çok büyük bir
bölümü enfeksiyonlarla birlikte seyretmektedir.Ýnsan solunum
sistemi , mikroplarýn organizmaya girmesi için açýk bir kapý
pozisyonundadýr.Bununla birlikte akciðerlerimizi oluþturan doku
, çok hassas olup , bu tür enfeksiyonlardan çok çabuk
etkilenebilmektedir.Bademcikler ise , bir tür baraj gibi ,
mikroplarýn aþaðý solunum yollarýna inmesini engelleyen bariyer
görevini üstlenmiþlerdir. Böyle bir anatomik yapýlanmada,
enfeksiyonla seyreden solunum yollarý hastalýklarýnda doðal
antibiyotiklerin kullanýmý etkili olabilmektedir. Bu kapsamda
sarýmsak ya da arý propolisi en önemli maddeler olma özelliðini
göstermektedirler.
3-Solunum yollarýnýn en önemli enfeksiyöz
hastalýklarýndan birisi de Tüberkülozdur.Halk arasýnda verem
ya da ince hastalýk olarak tanýnan Tüberküloz , yüzyýllar boyu
toplum saðlýðýný tehdit eden çok önemli bir hastalýk olma
özelliðini göstermiþtir.
4-Solunum yollarýnýn bir diðer önemli hastalýk
grubunu da alerjik hastalýklar oluþturmaktadýr.Alerjiye neden
olan ve organizma tarafýndan salgýlanan histaminadýndaki madde
üzerinde etkisinin bulunduðu bilim çevrelerince
bilinmektedir.Buna ek olarak arý poleninin kullanýmý ile e bu
tür alerjik hastalýklarda olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir.
5-Solunum sistemi serbest radikal olarak
bilinen ve insan vücuduna dýþ ortamdan giren ve zarar veren
maddelerden de fazlasýyla etkilenmektedir.Serbest radikallerle
mücadele en önemli maddelerin baþýnda da C vitamini
gelmektedir.Bu tür þikayeti bulunan ya da risk altýndaki
kiþilere C vitamini takviyesi ileri dönemlerde ortaya
çýkma ihtimali bulunan hastalýklara karþý korunmak anlamýnda
etkili olabilir.
6-Tümörel oluþumunlarda ise , mümkün olduðu kadar
yüksek konsantrasyonda , istenen sonucun elde edilmesi için
etkili olabilecektir.
ÜRÜNER SÝSTEM HASTALIKLARI
Böbrekler iki büyük görev yaparlar;
1-Vücutta metabolizma sonucu oluþan son ürünlerin
atýlmasýný saðlarlar.
2-Vücut sývýlarýnýn dengesini ve yoðunluklarýný
kontrol ederler.
Her iki böbrekte yaklaþýk 2.400.000 nefron adý verilen ve
her biri kendi baþýna idarar üretebilme yeteneðine sahip
fonksiyonel birim bulunmaktadýr. Nefron , esas itibariyle
sývýnýn süzüldüðü bir glomerül ve uzun bir tüpten oluþur.Kanýn
glomerüllerden süzülmesini takiben açýða çýkan sývý bu tüplerden
geçerek idrar haline dönüþür.Daha sonra üreterler aracýlýðýyla
mesanede biriken bu idrar uretra kanalýyla vücuttan atýlýr.70
kglýk bir kimsede iki böbrekten geçen kan miktarý yaklaþýk 1200
ml/dakikadýr.Belli baþlý üriner sistem hastalýklarý ve bu
hastalýklarýn karakteristik tanýmlamalarý þu þekildedir;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
ASETONÜRÝ |
Ýdrarda aseton düzeyinin normalden fazla olmasý
hali.Yað oksidasyonunun tamamlanamamasý sonucu görülür. |
BÖBREK TAÞLARI(ürolitiasis) |
Yerleþim yerine ve taþýn kimyasal
özelliklerine göre farklý gruplara ayrýlýrlar.Eðer taþ
belirli bir bölgede sabit duruyorsa ve hiç oynamýyorsa ,
sessiz kalýr ve sancý yapmaz.Hareketli , küçük taþlar en
fazla sancýya sebep olanlardýr.Beslenme alýþkanlýklarý ve
genetik faktörler söz konusudur. |
BÖBREK YETMEZLÝÐÝ |
Az ya da hiç idrar çýkartamama
hastalýðýdýr.Kanama,ishal,kusma,yanýk ve aþýrý terleme gibi
durumlarda böbreðe gelen kan miktarýndaki azalmaya baðlý
olarak geliþir.Böbreklerin yetersiz kalmasý ile kanda
biriken zararlý maddelerin temizlenmesi için bu tip hastalar
periyodik olarak diyaliz makinasýna baðlanýrlar. |
DÝYABETÝK GLOMERÜLOSKLEROZ |
Þeker hastalýðýnýn ilerlemesi ile oluþur.Þeker
hastalýðýna baðlý ölümlerin yarýsýnýn sebebi bu
hastalýktýr.Sýklýkla hipertansiyon ile birlikte geliþir. |
FANCONI HASTALIÐI |
Genetik geçiþi olan ve böbrek fonksiyonlarýnda
bozulma ile ilerleyen bir hastalýktýr. |
GLOMERÜLONEFRÝT |
Her iki böbreðin glomerül denilen bölgelerini
tutan kalýtsal olma ihtimali bulunan bir hastalýktýr.kronik
böbrek yetmezliðinin en sýk rastlanan sebebidir. |
GOODPASTURE HASTALIÐI |
Hýzla ilerleyen nefrit belirtileri ile beraber
balgamdan kan gelmesi de vardýr.Hastalýk özellikle genç
erkeklerde görülür.baðýþýklýk sistemini ilgilendiren bir
hastalýk olduðu düþülmektedir. |
LUPUS NEFRÝTÝ |
Sebebi tam olarak bilinmeyen bir baðýþýklýk
sistemi hastalýðýdýr.Akciðer zarý kalp zarý,karýn zarý ve
derinin tutulumu söz konusudur. |
PROSTAT ADENOMU |
Erkeklerde 60 yaþýndan sonra %50 görülür.Ýyi
huylu bir tümör vardýr.Ýdrar akýmýnýn azalmasý , sýk idrara
çýkma , gece idrar yapma ihtiyacý , idrar yapma zamanýnýn
uzamasý gözlenir. |
ÜROLÝTÝASÝS |
Böbrek Taþlarý. |
KALP DAMAR SÝSTEMÝ HASTALIKLARI
Hücreler canlýlýklarýný sürdürebilmek için çevreleri
ile sürekli madde alýþ-veriþi yapmak zorundadýrlar.Bu alýþ-veriþ
genellikle diffüzyon iþlemi ile gerçekleþir.Diffüzyon , madde
taneciklerinin yüksek yoðunlukta bulunduklarý bir bölgeden düþük
yoðunlukta olduklara bölgelere doðru yayýlmasý
demektir.Memelilerde, kan akýmý ile oksijen (O2)ve besleyici
maddeden zengin fakat karbondioksit(CO2)ve metabolizma artýklarý
yönünde n fakir kan , hücrelerin yakýnýna gelir ve diffüzyon
olayý gerçekleþir.
Dolaþým sistemi kalp ve onunla kapalý bir devre
yapan damarlardan kurulmuþtur.kalp,sistemin pompasýdýr.Damarlar
ise pompanýn attýðý sývýnýn borularýdýr.Kalpten çýkan kan
,arterler vasýtasýyla tüm vücuda daðýlýr.Ýlerlediði her bölgede
çapý daha küçük olan damarlara transfer edilirler.sonunda
arteriol denilen ve arter sisteminin en dar bölümünü oluþturan
bölgelere gelirler.Buradan venüller aracýlýðýyla venöz sisteme
geçerler ve gitgide geniþleyen ven damarlarý ile kalbe geri
dönerler.
Bu dolaþým sýrasýnda akciðerde vücudun hayatiyeti
için gerekli oksijeni alan kan , anteriollerden venüllere geçme
aþamasýnda taþýdýklarý oksijeni hücrelere verip , karbondioksiti
hücrelerden alarak akciðere geri dönerler.
Yine ayný dolaþým sonucu , ince barsaklardan gerekli
besin maddelerini alarak hücrelere götürülür ve artýk maddeler
karaciðer ve böbrekler aracýlýðýyla vücuttan uzaklaþtýrýlýrlar.
Kalpte ise dört bölüm bulunmaktadýr.Bunlar,kaný
akciðerler ile vücuda daðýtmak üzere bir düzen içerisinde
çalýþýrlar,bu bölümlerin her birisi bir kapakçýk aracýlýðý ile
kanýn iletilmesini saðlarlar.Kalbin kendisinin kan ihtiyacý ise
koroner damar adý verilen ve kalbi çepeçevre saran bir að ile
saðlanýr.
En sýk karþýlaþýlan kalp damar hastalýklarý ve bu
hastalýklarýn temel bulgularý þunlardýr;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
ADAMS STOKES HASTALIÐI |
Nabýzýn çok yavaþlamasý ve zayýflamasý , baþ
dönmesi , bayýlma ve yüzeyel solunum ile kedisini belli eden
bir hastalýktýr. |
AKUT PERÝKARDÝT |
Kalbi çevreleyen zarda intihaplanma vardýr.Öne
doðru eðilmekle azalan þiddetle aðrý , ateþ ve çarpýntý
vardýr.Nabýz hýzlý ve düzensizdir. |
AKUT ROMATÝZMAL ATEÞ |
Nedeni kesin olarak bilinmeyen , subakut veya
kronik seyirli sistemik bir hastalýktýr.Kalp kapakçýklarýnda
bozukluklara neden olabilir.A grubu beta emolitik streptokok
denilen mikrobun neden olduðu bademcik enfeksiyonu , orta
kulak iltihabý vs. sonrasýnda geliþir. |
AORT ANEVRÝZMASI |
Aort üzerinde kireçlenmenin yoðun olduðu
bölgelerde görülür.Aort duvarýnýn saðlamlýðýný ve
esnekliðini kaybetmesi,zayýflamasý,incelmesi ve
geliþmesi,ileri aþamalarda ise bu bölümün balon gibi þiþmesi
ile karakterizedir. |
AORT DÝSSEKSÝYONU |
Aortun duvar yapýsýnýn bozularak,içinde
akmakta olan kanýn Aort katmanlarý arasýnda zýzmazý ve
burada ilerliyerek kendisine gitgide büyüyen bir kese
oluþturmasý durumudur. |
AORT KOARKTASYONU |
Aortada bir darlýk sonucu vücüdün üst yarýsýnda
tansiyon yüksekliði ile seyreden,cocukluk ve genç eriþkilik
döneminde genellikle tanýk olan bir hastalýktýr. |
ARTERIOSKLEROZ |
Atardamarlarda lümen daralmasý , duvar
kalýnlaþmasý ve elastisite kaybýnýn meydana getirdiði bir
hastalýktýr. |
ATRÝAL SEPTAL DEFEKT(ASD) |
Kalbin kulakçýklarý arasýndaki bölmede açýklýk
vardýr.Kan sol kulakçýktan sað kulakçýða geçmektedir.Nefes
darlýðý , yorgunluk ,sýk solunum enfeksiyonu olur. |
BUERGER HASTALIÐI |
Damarlarýn içine hava girmesi durumu.Bu hava
kan akýmý ile sürüklenerek akciðer , beyin gibi hayati
organlara gelirse ani ölüm , felç gibi tablolarla karþýmýza
çýkar |
CAISSON HASTALIÐI |
Damarlarýn içine hava girmesi durumu.Bu hava
kan akýmý ile sürüklenerek akciðer , beyin gibi hayati
organlara gelirse ani ölüm , felç gibi tablolarla karþýmýza
çýkar |
CROCQ HASTALIÐI |
Ellerde ve nadiren ayaklarda solukluk hissi ,
mavi renk ve terleme ile karakterli bir dolaþým sistemi
hastalýðýdýr. |
FALLOT TETRALOJÝSÝ |
Birbirine baðlý dört farklý anatomik bozukluk
vardýr.Bu hastalýkla doðan bebeklerin çoðu mavi
renktedir.Diðerlerinde ise 1 yaþýndan önce morarmalar
görülür. |
HÝPERTANSÝYON |
Büyük tansiyonun 160 mmHg veya üzerinde
ve/veya küçük tansiyonun 95 mmHg veya üzerinde olduðu
durumlardýr.böbrek hastalýklarý , hormonal bozukluklar ,
enzim düzensizlikleri nürolojik hastalýklar veya bazý
ilaçlarýn kullanýmý sonucu geliþebileceði gibi vakalarýn %95
kadarýnda sebebi anlaþýlamamaktadýr. |
KALP KRÝZÝ |
Bkz. Miyokard enfarktüsü |
KALP YETMEZLÝÐÝ |
Kalbin yeterli miktarda kaný pompalayamamasý
ve kanýn yetersizlikten sorumlu bölümün gerisinde
gölgelenmesi sonucu ortaya çýkar.Nefes
darlýðý,yorgunluk,kuvvetsizlik,bellek bozukluklarý,baþ
aðrýsý ve kötü rüyalar vardýr. |
MI |
Bkz. Miyokard Enfarktüsü |
MÝYOKARD ENFARKTÜSÜ |
Kalp kasýnýn kanlamasýný saðlayan koroner
damarlardaki týkanýklara baðlý olarak kan akýmýnýn yetersiz
kalmasý sonucu oluþur.Kan akýþýnýn tamamen durmasýndan
sonraki ilk 6 saatte hücreler ölmeye baþlar.24 saat
içerisinde ise kalýcý deðiþiklikler oluþur. |
PATENT DUKTUS ARTERÝOSUS(PDA) |
Doðum öncesi dönemde fonksiyonel olan ,
doðumdan sonraki dönemde ise kapanan bir damar yapýsýnýn
doðum sonrasý da açýk kalmasý söz konusudur.Çabuk yorulma ve
nefes darlýðý vardýr. |
PERÝARTERÝTÝS NODOSA |
Atardamar hastalýðýdýr.Daha çok orta yaþ
erkeklerde görülür.Küçük ve orta boy arterlerde nodül
tarzýnda þiþmeler vardýr.Ateþ ,
solukluk,yorgunluk,iþtahsýzlýkla baþlar. |
RAYNAUD HASTALIÐI |
Atardamarlarda ve damarcýklarda kasýlma sonucu
doku beslenmesinin bozulmasý ile karakterli ,sebebi
bilinmeyen bir hastalýktýr.Genellikle soðuk havalarda ve
stress altýnda olan kiþilerde görülür. |
TAÞÝKARDÝ |
Kalp atým sayýsýnýn dakikada 100den fazla
olmasýdýr.Kansýzlýk ,egzersiz,ateþ,stress,tiroit bezinin
fazla çalýþmasý ve birçok kalp hastalýðýna baðlý olarak
geliþebilir.Ateþ en sýk rastlanan sebeplerden birisidir.39
derecenin üzerinde her bir derecede ateþ nabýz sayýsýný
dkda ortalama 20 kadar artýrýr. |
VARÝS |
Vücutta toplardamarlarýn kaný kalbe döndürecek
vasýflarýný kaybetmiþ olmasý halidir.Özellikle bacaklarda
görülür.Kan yerçekiminin etkisi ile bacaklardan kalbe
dönerken zorlanma olur.Ayaklarda aðýrlýk hissi,yorgunluk ile
ortaya çýkar.Bacaklar gövdeden daha yukarýda
tutulursa,hastanýn þikayetleri geçer. |
VENTRÝKÜLER SEPTAL DEFEKT(VSD) |
Kalbin karacýklarý arasýndaki bölmede açýklýk
vardýr.Kan sol kulakçýktan sað kulakçýða geçmektedir.Nefes
darlýðý ve çabuk yorulma vardýr. |
WOLF PARKÝNSON WHÝTE(WPW) |
Kalbin elektrik ileti sisteminde meydana gelen
aksama sonucu oluþur. |
KALP DAMAR SÝSTEMÝ HASTALIKLARI
Kalp damar sistemi hastalýklarýnda ve diðer doðal ürünlerin
kullanýmýnda her zaman akýlda bulundurulmasý gereken belli baþlý
hususlar þunlardýr;
1-Dolaþým sisteminin bir pompa görevi gören kalp ve
uçlara eriþimi saðlayan damarlardan oluþmuþ kapalý bir sistem
olduðu göz önüne alýnýrsa, bu fonksiyonlarýn zayýflamasý ve
durmasýnýn hayati önem taþýdýðý daha kolay anlaþýlabilir.Bu
nedenle kalp ve dolaþým sistemi hastalýklarýnýn kýsa süreli bile
olsa bu fonksiyonu bozmamasý temel hedef olmalýdýr.
2-Damarlarda týkanýklýklara neden olan en önemli
risk damar içinde oluþan yaðlanma sonucu oluþan plaklarýn zaman
içinde büyümesi ve damar lümenini daraltmasý , sonuçta tamamen
kapanmasýna neden olmasýdýr.Bu durumun oluþmasýnda en önemli
faktör ise , kiþinin kan dolaþýmýnda bulunan yað miktarýnýn
normalin üzerine çýkmasýdýr.Laboratuar olarak kolesterol ve
lipit düzeyleri yüksek olan kiþiler en büyük risk grubunu
oluþturmaktadýr.
Yapýlan çalýþmalar tabiatta doðal olarak bulunan
omega yað asitlerinin kolesterol ve lipit düzeylerini düþürmek
konusunda baþarýlý olduðu sonucunu ortaya koymuþtur.En zengin
omega kaynaklarý ise baþta balýk olmak üzere ,fýndýk ve
cevizdir.Ancak balýklar üzerinde yapýlan çalýþmalar da elde
edilen sonuç ise, derin deniz balýklarýnýn en yüksek oranda
omega içerdiðini ortaya koymuþtur.Sonuçta bu tür hastalara omega
içeren ürünlerin tavsiye edilmesi uygun görülmektedir.
3-Bir diðer önemli kalp damar hastalýðý ise
HÝPERTANSÝYON olarak bilinen damar içi basýncýn normalin
üstüne çýkmasý tablosudur.Hipertansiyonun %95 sebebi tespit
edilememektedir.Dolayýsýyla bu tür hastalarda sebep ne olursa
olsun ilk hedef damar içi basýncý düþürmek , yani
HÝPERTANSÝYON tablosunu ortadan kaldýrmaktýr.
Bu konuda en önemli faktörlerden birisi uygulamasý
olarak bilinmektedir.Endotel hücrelerini yenilemesi ve
fonksiyon göremeyen hücrelerin yerine fonksiyonel hücrelerin
oluþturulmasý þeklinde etki göstermektedir.Böylece oluþan
hücrelerin esneme kapasitesi daha yüksek olmakta ve oluþmuþ
yüksek basýncý esneyerek tolere edebilir geliþimini
saðlamaktadýr.Bununla birlikte en önemli tansiyon düþürücü
etkenlerden birisinin sarýmsak olduðu bilinen bir gerçektir.Bu
tür hastalara sarýmsak içeren ürünlerin tavsiyesi uygun
görülmektedir.
4-Stress gibi psikolojik bozukluklara baðlý olarak
ortaya çýkan dolaþým sistemi hastalýklarýnda ise , bitkisel
çaylarýn kullanýmýnýn yararlý belirtilmekte ve önerilmektedir.
5-Kalp dolaþým sistemi, serbest radikal olarak
bilinen ve insan vücuduna dýþ ortamdan giren ve zarar veren
maddelerden de fazlasýyla etkilenmektedir.Serbest radikallerle
mücadelede en önemli maddelerin baþýnda da C vitamini
gelmektedir.bu tür þikayeti bulunan ya da risk altýndaki
kiþilere C vitamini takviyesi ileri dönemlerde ortaya çýkma
ihtimali bulunan hastalýklara karþý korunmak anlamýnda etkili
olabilmektedir.
CÝLT HASTALIKLARI
CÝLDÝN YAPISI
Konuya öncelikle cilt bakýmýmýz ve cilt
saðlýðýmýzýn korunmasý yaklaþýmýyla bakmak gerekiyor.Bu anlamda
cildimizin yapýsýnýn tanýnmasý önem kazanýyor ve yine sloganýmýz
güzellik saðlýktan geçer
Cildimizin Saðlýðýný Maksimum
Koruyalým baþlýðý altýnda ayrýntýlara bakýnýz lütfen
Bunun en büyük sebebi , uzun yýllardýr bu bitkinin
nemlendirici etkisinin ve taþýyýcý özelliðinin biliniyor
olmasýdýr.Bu nedenlerle yýllardýr kozmetik sanayiinde
kullanýlmaktadýr;estetiysenler,derin dokulara ulaþtýrmak
istedikleri aktif maddeleri .Bu açýlardan
deðerlendirildiðinde,deðiþik cilt hastalýklarýnda kullanýmýnda
üzerinde durulmasý gereken noktalar þunlardýr;
1- Pek çok cilt hastalýðýn temelinde diðer
sistemlerden kaynaklanan patolojiler yer almaktadýr.Dolayýsý ile
bu tür hasalýklarda sadece bölgesel uygulamalar yeterli
olmamakta ,hastalýðýn oluþumuna neden olan faktörlerle de
mücadele kaçýnýlmaz olmaktadýr.Dolayýsý ile bölgesel uygulamanýn
yanýnda , sistemik uygulamalarda da bulunulmasý gerekmektedir.Sistemik
etkileri göz önünde alýndýðýnda , cilt hastalýðý bulunan
kiþilerin aðýz yoluyla .
2- Cildimiz epitel hücrelerinden oluþmaktadýr.bu
yapýda yer alan mikroskopik kanallar ise dýþ ortam ile iç ortam
arsýnda baðlantý saðlamaktadýr.Kanalcýklar aracýlýðý ile cilt
altý dokularýna iletilmesi optimum faydanýn temini için büyük
önem taþýmaktadýr.bu sebeple , özellikle mikropartikül spreyleme
özellikle önerilmektedir.spreylemeyi takiben krem þeklinde
uygulanmasý hem etkinin daha güçlü ve daha kýsa zamanda
oluþmasýný saðlamakta, hem de kullanýlan krem miktarýný
azaltmaktadýr.
3- Cildimizin bir diðer önemli hastalýk grubunu da
alerjik hastalýklar oluþturmaktadýr.Alerjiye neden olan ve
organizma tarafýndan salgýlanan histamin adýndaki madde
üzerinde etkisinin bulunduðu bilim çevrelerince bilinmektedir.Ek
olarak arý poleninin kullanýmý ile de bu tür alerjik
hastalýklarda olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir.
4- Sedef (psoriasis),ekzema gibi bazý cilt
hastalýklarýnýn oluþumunda , sentetik özellikler gösteren
maddelerin cilt ile temasýnýn önem taþýdýðý ,bu temasýn
kesilmesi ile bu tip hastalýklarda gerileme olduðu bilinen bir
gerçektir.Bu sebeple ,bu tür hastalýklarý bulunan kiþilerin
günlük hijyen ve temizliklerinde doðal nitelikli ürünleri
kullanmalarý,sentetik özellik gösteren maddelerden uzak
durmalarý önerilmektedir.Bu kapsamda sabun ,þampuan,saç kremi,ve
banyo jeli en önemli faktörlerdir.Ayný þekilde hastalarýn
çamaþýrlarýnýn yýkanmasýnda kullanýlan deterjanýn da doðal
nitelikli bir ürün olmasý önerilmektedir.
5- Yapýlan çalýþmalar , enfeksiyonla birlikte
seyreden cilt hastalýklarýnda, ilave olarak , arý propolisinin
kullanýlmasýnýn faydalý olacaðý sonucunu ortaya koymaktadýr.Bu
kapsamda , hem lokal hem de sistemik propolis uygulamasý faydalý
sonuçlar verebilmektedir.
6- Peeling anlamýnda da olumlu etkileri
gözlenebilmektedir.Bu tür ajanlarýn jeli ile birlikte kullanýmý
sayesinde , dokuda yumuþama meydana gelmekte,sonuçta sorunsuz
bir Peeling uygulamasý gerçekleþebilmektedir.
7- Stress gibi psikolojik bozukluklara baðlý olarak
ortaya çýkan cilt hastalýklarýnda ise elde edilen bitkisel
çaylarýn kullanýmýnýn yararlý olduðu belirtilmekte ve
önerilmektedir.
8- Diðer cilt lezyonlarýnda bir diðer etkisi de skar
dokusu oluþumuna engel olmasýdýr.Her hangi bir sebeple deri deri
bütünlüðünün bozulmasý ve yaralanma durumlarýnda , bazal
hücreler 24-48 saat içerisinde travmaya uðrayan bölgenin
epidermis tabakasýna göç etmekte ve geçici bir örtü
oluþturarak yaralý bölgeyi örtmektedirler.Bundan sonraki aþamada
ise , bu bölgeyi dýþ etkenlere karþý korumak amacý ile
keratenize bir doku oluþumu (skar dokusu) baþlamaktadýr.Bazal
hücrelerin bölgelere göç etmesi ile birlikte yeni epidermisin
oluþumunu tetiklemekte ve çok kýsa sürede hücrelerin
proliferasyonu ile yaralý bölgenin kapanmasýný
saðlamaktadýr.Dolayýsý ile skar dokunun oluþumu için gereken
süre içerisinde normal epidermal yapý oluþmaktadýr.Sistemik ve
lokal uygulamalar önem taþýmaktadýr.
9- Güneþ yanýklarý ise koruyucu etkisi
bulunmaktadýr.Ancak bu koruma , diðer güneþ kremleri gibi ,deri
ile ultraviyole ýþýný arasýnda bir bariyer ya da koruyucu tabaka
oluþmak þeklinde deðildir.Güneþ yanýklarý, ultraviyole
ýþýnlarýnýn direkt etkisi ile oluþmakta,eðer cilt kuru ise çok
daha kýsa zamanda çok daha þiddetli yanýklarla karþýmýza
çýkmaktadýr.Ýleri derece nemlendirici özelliði bulunmasý sebebi
ile ,cildin kurumasýna engel olmakta ,böylece güneþ yanýklarýna
karþý cildi korumaktadýr.
Chicago ve Detroitte (University of Chicago
Hospital , Wayne State University-Detroit) John P. Heggers Ph.D.
ve Martin C. Robson MD tarafýndan gerçekleþtirilen çalýþmalarda
,içeren kremlerin termal yanýklarda kullanýmý ile ,yanýðýn
etkisinin ortadan kalktýðý ve hasarlý derinin tekrar canlýlýk
kazandýðý gözlenmiþtir.Dr. Heggers tarafýndan hazýrlanan
raporda,yanýða baðlý oluþan hasarýn uniform olmadýðý,hasarlý
dokunun orta kesiminde ýsýnýn daha yüksek olmasýna baðlý daha
fazla zarar oluþtuðu,bu bölgedeki proteinlerin kaogülasyonu ile
deri dokusunun öldüðü,yaralý bölgenin merkezinden kenarlara
doðru gidildikçe,hasarýn azaldýðý ancak 24-48saat içerisinde
uygun bir yöntem kullanýlarak tedavi gerçekleþtirilmezse ,burada
da deri dokusunun öleceði ve bu bölgeye prostaglandinler ile
trombaksanlarýn göç edeceði belirtilmektedir.Raporun sonuç
bölümünde ise trombaksan oluþumuna engel olduðu ve doku
iyileþmesini hýzlandýrdýðýndan söz edilmektedir.
ÇALIÞMA RAPORU ÖZETÝ:
Sedef hastalýðýnda kullanýmý ile ilgili yapýlan bir
çalýþmanýn özeti aþaðýda yer almaktadýr;
Bir çift kör ,plasebo kontrollü çalýþmanýn amacý ,Psoriasis
Vulgaris hastalarýnýn tedavisinde hidrofilik krem formunun
klinik etkinlikve toleransýnýn tespitine yöneliktir.60 adet (36
erkek/24 bayan;ortalama 25,6)hafif ve orta düzeyde kronik plak
tip psoriasisi bulunan ve PASI ( Psoriasis Area and Severity
Index) deðeri 4,8 ile 16,7(ortalama 9,3)olan hastalar
rastlantýsal yöntemle iki paralel gruba
ayrýldý.Hastalarýn,hastalýk öyküleri ortalama 8,5 yýl idi(1-21
yýl).Hastalar,kremlerini,evlerinde haftanýn beþ günü ,günde 3
kez,lezyonlarýn üstünü kapatmamak þartýyla kendileri
uyguladýlar.Maksimum aktif tedavi süresi 4 hafta
oldu.Hastalar,haftada bir kez kontrole alýndýlar ve
lezyonlarýnda belirgin küçülme,eritemde azalma ile sonuçlanan
deskuamasyon,infiltrasyon ve PASI deðerinde azalma görülen
hastalar iyileþmiþ olarak deðerlendirildi.Tedavi tüm hastalar
tarafýndan iyi tolere edildi ,ilaca baðlý hiçbir olumsuz belirti
gözlenmesi ve tedaviyi býrakan hasta olmadý.Çalýþmanýn sonucunda
kullanan 30 hastadan 25 inde iyileþme gözlendi(% 83,3).
GÝRÝÞ:
Psoriasis
,çok yaygýn,enfeksiyöz olmayan,enflamatuar,iyi tanýmlanmýþ,gümüþ
beyazý renkte eritömatöz plaklarla karakterize , çýkarýlmaya
çalýþýldýðýnda kanamaya meyilli(Auspitz bulgusu) bir cilt
hastalýðýdýr.Hastalýk tüm kütanöz dokularý tutabileceði gibi
,sýkýlýrsa diz ve dirsek ekstensör yüzleri ,kafa ve sakral
bölgede görülür.Hastalýðýn oluþumu ;travma,Köbner fenomeni,stres
ve genetik predispozisyona baðlý olabilir.Kadýn ve erkeklerde
eþit oranda görülmekle birlikte,beyaz ýrkta daha yaygýndýr.En
sýk görüldüðü yaþ grubu ise, 5-25 yaþlarý arasýdýr.
Psoriasisin
etkin ve baþarýlý bir tedavi yöntemi bulunmamaktadýr.Uygulanan
tedaviler hem tam baþarýlý olmamakta hem de sýklýkla yan etkiler
oluþmaktadýr.Lokal ya da sistemik uygulanan tedaviler arasýnda ,coal
tar,anthralin,calcipotriol,kortikosteroidler,foto-kemoterapi(Puva,uzun
dalga boyundaki UV uygulamasý),retinoidler,methotraksat ve
hidroksiüre,siklosporin gibi diðer sitostatik ajanlar
sayýlabilir.
HASTALAR
VE METOTLAR:
Seçilen 60
hastada teþhis,biyopsi ve klinik olarak karakteristik gümüþ
beyazý eritömatöz psöriatik plaklarýn tespiti ile
konmuþtur.Testten önce , tüm hastalar rutin laboratuar
analizlerinden (hematoloji,kan sayýmý,idrar analizi,gebelik
testi,kronik plak sayýlarý ve demografik özellikleri)
geçirildiler.Testten önce ve sonra tüm hastalardaki birer
lezyondan %1 Lidokain anestezisini takiben 6 mm lik biyopsi
örnekleri alýndý ve hemotoksilen eozin ile boyandý.Son üç ay
içerisinde sistemik steroid,sitotoksikler,beta bloker
kullananlar ile ,ültraviyole ýþýnlamasý uygulanan
hastalar,epilepsi,farklý tipte psoriasisi bulunanlar,hamile ve
emzikli anneler çalýþma kapsamý dýþýnda tutuldular.
Hastalarýn
test süresince suda yýkandýðý zaman temizlenebilen pomat
kullanmalarýna izin verildi.Ekstresi,daha önce yapýlan benzer
çalýþmalardaki þekilde hazýrlandý ve mineral yaðý ile
hintyaðýnýn taþýyýcý olarak kullanýldýðý hidrofilik krem
içerisinde aðýrlýk olarak % 0,5 oranýnda ilave edildi.Karþýlýk
gelen plasebo kremine.Preparatlar bir haftalýk kullaným için
hazýrlandý ve hastalara nasýl uygulanacaðý (lezyonlarýn üstüne
örtmeden ve gün ýþýðýna çýkartmadan) anlatýldý.Çalýþma 4
haftalýk aktif tedavi ile sýnýrlandýrýldý.Ýlk 16 hafta
içerisinde hastalar haftalýk kontrollerden geçirildiler,daha
sonra,8 ay süreyle ayda bir kontrole alýndýlar.
SONUÇLAR:
Hastalar,genel anlamda uygulamayý iyi tolere ettiler ve
çalýþmayý yarýda býrakan hasta olmadý.Hastalarýn tamamý etkinlik
çalýþmasý için uygun konumlarýný korudular.Tüm hastalar 4 hafta
süren aktif tedavi planý içine alýndýlar.Bu süre içerisinde,eritemde
gerileme ile devam eden deskuamasyonda belirgin azalma psöriatik
lezyonlarýn tamamen rezolüsyonu ya da gözle görülür gerileme
olmasý ile sonuçlanan infiltrasyon bulgularý kaydedildi.Teste
alýnmadan önceki hastalýk süresi ortalama 8,5 yýl idi(1-21
yýl).4 haftalýk aktif tedavinin sonunda , 27/60 (%45) hasta (18E
/ 9K ) ile psöriatik plaklarýn %46.7 sinde (356/762 ) iyileþme
gözlendi.PASI deðerindeki ortalama düþüþ ise 9,3 ten 2,2 ye
gerileme þeklinde gözlendi.
Yapýlan
uygulamada elde edilen baþarý (25/30 , %83.3) , plasebo
uygulamasýndan (2/30 , %6.6)çok daha iyiydi.Aktif gruptaki
kronik plak iyileþme oraný da çok daha üstündü (328/396 ,
%82.8e karþýlýk 28/366,%7.7).Tam kan sayýmý idrar analizinin de
dahil olduðu periyodik laboratuar test sonuçlarý normal limitler
içinde kaldý.Ýyileþme gözlenen lezyonlarýn patolojik
incelenmesinde,epidermal akantosis,parakeratosis,papiller damar
incelmesi ve enflamatuar infiltrasyonda azalma olduðu gözlendi.4
haftalýk süre içerisinde , 60 denek 100er grlýk 245 tüp
kullandýlar.Hiçbir hastada ilaca baðlý lokal ya da sistemik bir
yan etki gözlenmedi,hipersensitivite ya da dermatit olgusuna
rastlanmadý.
TARTIÞMA:
Bu çalýþmanýn en
önemli sonuçlarýndan birisi ,Psoriasis Vulgaris tanýsý alan
hastalarda ekstresinin %0,5 lik kreminin psöriatik plaklarýn
gerilemesine ve hastalarýn iyileþmesine neden olduðunun tespit
edilmiþ olmasýdýr.Hastalarda hiçbir olumsuz etki ya da yan etki
gözlenmemiþtir.Test süresinde denekler normal yaþantýlarýný
sürdürmüþlerdir.
Psoriasis
tedavisi ile ilgili yapýlan bir baþka çalýþma (Lebwohl ve
arkadaþlarý, 1995), hastalarýn %70inin tedavide tropikal
uygulamayý tercih ettiklerini göstermiþtir.Bununla birlikte ,
günümüzde yaygýn olarak uygulanan tedavi yöntemleri supresif
etki göstermekte,hastanýn genel durumunu etkilemektedir.Bu
yöntemler arasýnda en sýk kullanýlanlar; Cyclosporin,calcipotriol,retinoids,dithranol,ve
coal tardýr.Cyclosporin,nötral bir siklik peptid özelliði
göstermektedir ve hücrede immün cevabýn baskýlanmasý üzerinde
etkilidir.Epidermal hücreler üzerindeki bu etkisi ile psoriasis
hastalarýnda kullanýlmaktadýr.Ellis ve arkadaþlarýnýn 1995te
yaptýklarý bir çalýþma , 4 ay boyunca3 mg/kg günlük doz
Cyclosporin uygulamasýnýn % 57 vakada psöriatik plaklarý
gerilettiðini veya tamamen geçirdiðini ortaya koymuþtuk.Ancak ,
psoriasis üzerinde bu kadar etkili olan Cyclosporin
uygulamasýnýn özellikle böbrek fonksiyonlarý üzerindeki olumsuz
etkileri ,yüksek tansiyon ve nefrotoksisite yan etkilerinin
bulunduðu da unutulmamalýdýr(Koo 1995).
Calcitrol
preparatlarý da hücre proliferasyonunu ve epidermisteki
baþklaþýmlarý yavaþlatmaktadýr.Smith ve arkadaþlarýnýn 19988
yýlýnda 17 denek üzerinde 6 hafta süren çalýþmalarý ve Perez ve
arkadaþlarýnýn 1995 yýlýndaki 4 çocuk üzerinde 8 haftalýk
uygulamalarý , psoriasis vakalarýnda Calcitrolun etkinliðini
ortaya koymuþtur,ancak bu madde de hiperkalsinüri ve
hiperkalsemi yapma özelliklerini taþýmaktadýr.
Calcipotriol
, calcitriolün bir sentetik analoðudur,ancak hiperkansinüri ya
da hiperkalsemi riski bulunmamaktadýr.Kragballe,1989 yýlýnda,50
hasta da tropikal Calcipotriol uygulamasý ile % 88 baþarý elde
etmiþtir.Ancak 5 hastada fasial dermatit yan etkisi olmuþ ve 4
vaka tedaviyi terk etmiþtir.1994 yýlýnda ise,Mozzanica,20 hasta
üzerinde 6 hafta süreyle tropikal calcipotriol uygulamýþ ve % 85
( 17/20 ) baþarý elde etmiþtir.2 vakada lokal yan etki
gözlenmiþtir.
Retinoid ise
, A vitamininin bir derivesidir.Genellikle,kalýn,hiperkeratotik
psoriasis lezyonlarýnda kullanýlmaktadýr.Retinoide baðlý yan
etkiler ise ;teratojenik özellik,pruritus,ciltte,dudaklarda ve
vajende genel kuruluk ve kan lipitlerinde yükselmedir.
Dithranol (Anthranil
) , granülosit fonksiyonlarýný ve DNA replikasyonunu inhibe
etmektedir.Ýrritan bir madde olan Dithranol , normal deriyi
boyama özelliði göstermektedir ve uygulamasý týbbi kontrol
altýnda yapýlmalýdýr.Psoriasisin topikal tedavisinde kullanýlan
bu yöntemler ile , bu çalýþmada kullanýlan yöntem
karþýlaþtýrýldýðýnda ,4 hafta da baþarýlý sonuçlara ulaþýlmasýný
saðladýðý ve hiçbir yan etki oluþturmadýðý sonuçlarý elde
edilmektedir.
Psoriasis
hastalýðý,dermisteki keratinositlerin hiperproferasyonu sonucu
oluþmaktadýr.Yað içermeyen bir madde olup, deri ve daha derin
dokular tarafýndan absorbe edilebilmektedir.Yapýsýnda
,antialerjik,antipruritik ,yara iyileþtirici,antienflamatuar
özellik gösteren aminoasitler bulunmaktadýr.Bu çalýþmanýn
sonuçlarý ekstresinin kapatýcý özellik göstermesi,deriyi
nemlendirmesi ve yaný zamanda,epidermiste plak oluþumunu
saðlayan hücrelerin proliferasyonunun inhibe edilmesi þeklinde
etki yaptýðý fikrini ortaya çýkartmaktadýr.
Bu kapsamda
muhtelif cilt hastalýklarý ve tanýmlamalarý þu þekilde
özetlenebilir;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
AKANTOSÝS |
Deriyi oluþturan Epidermis tabakasýnýn
kalýnlýðýnýn normalden daha fazla olmasý.hücre sayýsýnýn
artmasý ya da hücrelerin normalden daha büyük yapýda olmasý
durumudur. |
AKNE |
Ýltihapla karakterli folliküller. |
AKNE VULGARÝS |
Yað bezelerinin büyümesi hastalýðýdýr.Yað
bezeleri buluða kadar çok az salgý yaparlar.Kadýnlarda
menopoz dönemine girince , erkeklerde biraz daha ileri
yaþlarda azalmaya baþlar. |
ALBÝNÝZM |
Deri ,saç ve gözlerde pigment eksikliði ile
ortaya çýkan konjenital bir hastalýktýr.Melanin pigmentinin
oluþundaki metabolik bozukluða baðlý olarak geliþir. |
ALOPESÝ |
Saç dökülmesi durumudur.Kalýtsal olabileceði
gibi ,sonradan da geliþebilir.Saçlý derinin tamamýnda
olabileceði gibi daha lokalize yerleþimlide olabilir.Bazen
saçlý deri dýþýnda ,vücutta kýl dökülmesi ile de karþýmýza
çýkabilir. |
BEHÇET HASTALIÐI |
Gözde iridosiklit,genital ülserasyon ve aðýzda
aft ile karakterli bir hastalýk. |
CÜZZAM |
Bkz. Lepra |
EKZEMA |
Sebebi tam olarak bilinmeyen bir cilt
hastalýðýdýr.Ciltte yara oluþumu ile kendisini belli eder. |
ERIZIPEL |
Aðrý,yanma ve ateþle karakterize ,derinin beta
hemolitik streptokok enfeksiyonudur.Genellikle burun ve
yanak bölgesine yerleþir. |
ERYTHEMA NODOSUM |
Sebebi tam olarak bilinmemektedir.Bazý
enfeksiyonlara baðlý olarak geliþir.Ýlaç hassasiyeti sonucu
da oluþabilir.Lösemi ya da Ülseratif kolit sonrasý da
görülebilir.Bacaklarýn ön yüzünde kýrmýzý nodüllerle
karakterizedir.Birkaç hafta içerisinde kendiliðinden
kaybolurlar.Kadýnlarda erkeklere oranla daha sýk görülür. |
FRENGÝ |
Bkz. Sifiliz |
HEPRES SÝMPLEKS |
Virütik bir enfeksiyon söz
konusudur.enfeksiyonun iyileþmesi sonrasý kiþi taþýyýcý
konumuna gelir. |
HERPES ZOSTER |
Virütik bir enfeksiyondur.Ýlk bulgular aðrý ve
duyu bozukluðudur.Genellikle göðüs sinirlerinin tutulumu
görülür. |
LEPRA |
Daha çok deri ve sinir sistemi tutan,nadiren
göz,testis gibi organlara da yerleþebilen kronik bir
enfeksiyon hastalýðýdýr.Kaþ ve kirpiklerde dökülme ile
kendisini gösterir. |
LICHEN PLANUS |
Simetrik daðýlým gösteren ve genellikle el
bilekleri,kalçalar,penis ve bacaklarda görülen bir
hastalýktýr.Asabi kiþilerde yaygýndýr.T hücre aktivitesi
alerjik kökenli olabileceðini düþündürmektedir. |
LUPUS ERÝTAMATODES DÝSSEMÝNATUS |
Eklemleri ve deriyi
tutar.Yorgunluk,iþtahsýzlýk,düzensiz ateþ yükselmeleri,adale
aðrýlarý ile baþlar.Yüz derisinde kelebek kanatlarýný
andýrýr görünüm vardýr. |
PSORÝASÝS |
Sebebi bilinmeyen,nükslerle seyreden,ömür boyu
süren bir cilt hastalýðýdýr.Genellikle bir stress olayýyla
baþlar.Üzeri sert kýrmýzý ya da beyaz yaralar þeklinde
ortaya çýkar.En sýk dirsek ve dizde görülmekle birlikte
vücudun her yerinde yerleþebilir. |
SEDEF HASTALIÐI |
Psoriasis |
SÝFÝLÝZ |
Cinsel iliþki ile bulaþan bir hastalýktýr.Gebe
kadýndan çocuðuna da enfeksiyon geçiþi olur. |
YILANCIK |
Erizipel |
ZONA |
Herpes Zoster |
KADIN
DOÐUM HASTALIKLARI
Kadýnlarda,erkeklerden farklý olarak her ay tekrarlanan bir
hormonal deðiþim tablosu bulunmaktadýr.Bu hormonal dalgalanmanýn
bir uzantýsý olarak , her ay bir kez adet kanamasý
görülür.Normalde bu kanama 1-7 gün sürer ortalama 35 ml kan
kaybý söz konusu olur.Gebelik ve doðum olaylarý da yine hormonal
deðiþimlerin büyük rol oynadýðý durumlardýr.
Belli baþlý
jinekolojik hastalýklar aþaðýda özetlenmiþtir;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
ABO HEMOLÝTÝK HASTALIÐI |
Hamile kadýnlarda anne ile fetus arasýnda kan
uyuþmazlýðý ile ortaya çýkan hastalýktýr.Anneye yabancý A ya
da B antijenini fetusun üretip anne kanýna vermesi ile
oluþan bir tablodur. |
ADET KANAMA BOZUKLUKLARI |
Disfonksiyonel Uterus kanamalarý |
DISFONKSIYONEL UTERUS KANAMALARI |
Herhangi bir organik tabanlý hastalýða baðlý
olmaksýzýn ortaya çýkan rahim kanamalarýdýr.Ortaya çýkýþ
biçimleri,süreleri,miktarlarý ve devamlýlýklarý açýsýndan
farklý gruplara ayrýlýrlar. |
DÜÞÜK |
20 haftadan daha düþük gebeliðin deðiþik
nedenlerle sonlanmasý durumudur.Fetus genellikle 500 gramýn
altýndadýr.Fetus,yaþam için gereken geliþimi göstermemiþtir.
Düþük , kendiliðinden yada istemli olarak gerçekleþebilir. |
GEBELÝK |
Erkekten gelen sperm ile kadýndan gelen
yumurtanýn birleþerek döllenmenin gerçekleþmesi ve bu
döllenmiþ yumurtanýn rahim içine yerleþmesi ile baþlayan
dönemdir. |
INFERTÝLÝTE |
Bir yýl süresince doðum önleyici yöntemlerden
herhangi birisini kullanmamasýna ve normal bir cinsel
iliþkiye raðmen döllenmenin herhangi bir sebepten ötürü
oluþma ihtimalinin düþük olduðu durumlardýr. Sterility den
farký , döllenmenin bir takým müdahaleler ile
gerçekleþtirilme olasýlýðýnýn bulunmasýdýr. Anatomik ya da
fizyolojik þartlara baðlý olarak geliþebilir. Kadýnlarda
döllenme olsa bile normal bir gebelik döneminin yaþanamamasý
ve doðumun gerçekleþememesine de ayný isim verilir. Sebep
%40 erkekten kaynaklanýr. |
MENAPOZ |
Kadýnlarda 40 yaþ dolaylarýnda overlerin
çalýþmalarýnýn yavaþlamasý ve sonuçta adetten kesilme ile
oluþan tablodur. |
PAGET HASTALIÐI |
Genellikle yaþlý kadýnlarda meme baþý
bölgesinde görülen bir kanser türüdür. |
POLÝKÝSTÝK OVER SENDROMU |
Kadýnlarda overlerin çok sayýda kist oluþumu
nedeniyle büyümesi söz konusudur. Disfonksiyonel Uterus
kanamalarý,infertilite ve þiþmanlýk temel bulgularý vardýr. |
Kadýn
Doðum Hastalýklarý
1-
Kadýn doðum hastalýklarýnýn büyük bir kýsmý hormonal
düzensizliklerle seyreden hastalýklardan oluþmaktadýr. Bu
kapsamda , hormonal ahenkin korunmasý bu tip hastalýklarda büyük
önem taþýmaktadýr. Bitkisel çaylarýn kullanýmý bu tür hormonal
bozukluklarda etkile olabilmektedir.
2-
Rahim aðzý ve rahim dokusu ile ilgili hastalýklarda ise jelinin
bulunduðu küvetlerde hastalarýn bekletilmesi sonucu hastalýklý
bölgeye eriþimi saðlanmakta,böylece þifai gücünün direkt olarak
etkisi temin edilebilmektedir.
3-
Gebelik ve loðusa döneminde kullanýmýnda kaçýnýlmasý
gerekmektedir. Bunun sebepleri daha önceki bölümlerde
açýklanmýþtýr.
4-
Toplumun en önemli sorunlarýndan biriside kýsýrlýktýr(infertilite).
Çocuk sahibi olmak istediði halde bu arzusuna kavuþamayan
hastalarda kullanýmýna baþlamadan önce,infertiliteye sebep olan
temel patolojinin tespiti gerekmektedir. Temel de yatan bu sebep
tespit edildikten sonra sebebe yönelik uygulamalar tercih
edilmelidir.
ENDOKRÝN
METABOLÝZMA HASTALIKLARI
Ýnsan
vücudunun çeþitli fonksiyonlarý belli baþlý iki kontrol sistemi
ile düzenlenir. Bunlar sinir sistemi ve hormonal sistemdir.
Genel olarak hormonal sistem,organizmanýn belli baþlý
metabolizma fonksiyonlarýný kontrol eder.Hormonal kimyasal bir
madde olup organizma sývýlarý içinde bir hücre veya bir hücre
topluluðu tarafýndan salgýlanýr,organizmanýn diðer hücreleri
üzerinde fizyolojik bir kontrol uygular. Kimyasal yapý
bakýmýndan hormonlar,iki ana gruba ayrýlýrlar. Bunlardan
birincisi proteinler ,protein türevleri veya aminoasitler
,ikincisi ise steroid yapýdaki hormonlardýr.
Metabolizma
ise ,hücrelerin yaþamasýný saðlayan kimyasal olaylarý
incelemektedir. Hücrelerdeki kimyasal reaksiyonlarýn büyük bir
oraný besinlerdeki enerjiyi hücrenin deðiþik fizyolojik
sistemleri için kullanýlabilir bir hale getirmek amacýna
yönelmiþtir. Küçük moleküllerin daha büyük moleküllere dönüþtüðü
metabolik olaylara anabolizma,büyük moleküllerin daha küçük
moleküllere dönüþtüðü olaylara ise katabolizma denir.
Hücrelerin sadece hayatiyetlerini sürdürebildikleri minimum
metabolik düzeye ise bazal metabolizma denir.
Endokrin ve
metabolizma hastalýklarý,çok geniþ bir yelpazede yer almaktadýr.
Ancak,toplumda en sýk rastlanan hastalýklar ve bu hastalýklarýn
genel tanýmlarý þöyle özetlenebilir;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
AKROMEGALÝ |
Kafa ve yüzde,ellerde,ayaklarda ve göðüs
kafesinde anormal büyüme ile ortaya çýkan bir hastalýktýr.
Hipofiz bezinin ön bölümünde büyüme hormonunun çok fazla
salgýlanmasý sonucu oluþur. Ýleri aþamalarda Diyabetes
Mellitus geliþme riski bulunmaktadýr. |
ALBÝNÝZM |
Dermatoloji konu baþlýðý |
ASETONEMÝ |
Kanda aseton düzeyinin yüksek olmasý halidir.
Ýleri aþamalarda depresyon tablosu ile ortaya çýkar. |
ASETONÜRÝ |
Üroloji konu baþlýðý |
ASÝDEMÝ |
Kanda hidrojen iyon konsantrasyonunun artmasý
durumudur.PH deðerinde düþme ile kendisini gösterir. |
ASÝDOZ |
Vücut sývýlarýnda alkali maddelerin
yoðunluðunun düþme,asit nitelikli maddelerin yoðunluðunda
artma olmasý durumu. Vücut fonksiyonlarýnda bozulma ile
kendisini gösterir. Bu bozulma özellikle Sinir Sisteminde
önem taþýmaktadýr. |
BASEDOW GRAVES HASTALIÐI |
Tiroid bezinin baðýþýklýk sistemi ile ilgili
iltihaplý hastalýðýdýr. Gözlerde aþýrý derecede büyüme dýþa
doðru çýkma en önemli bulgudur. |
CUSHING HASTALIÐI |
Kortizon hormon salýmýnýn artmasý ile oluþan
bir hormon hastalýðýdýr. Gövde de þiþmanlama,ay dede yüzü
,akne,karýn bölgesinde çizgi oluþumlarý,yüksek tansiyon
,psikiyatrik bozukluklar ile birlikte seyredebilirler. |
DÝABETES INSIPIDUS |
Yalancý þeker olarak da bilinir. Çok fazla
idrara çýkma,çok fazla su içme ile karakterlidir. Ýdrar
dansitesi çok düþüktür. |
DÝABETES MELLÝTUS |
Normalde pankreas beta hücrelerinden
salgýlanan insülinin yokluðu,yetersizliði ya da etkisizliði
sonucu geliþir.çok idrara çýkma,çok su içme ve çok yemek
yeme ile kendini belli eder. Çocuklarda görülen ve kalýtsal
olan tipi ile eriþkin yaþta karþýlaþan tipi arasýnda çok
büyük farklýlýklar bulunmaktadýr. |
FEOKROMASITOMA |
Böbreküstü bezinin bir tümör hastalýðýdýr.
Krizler halinde gelen hipertansiyon ataklarý vardýr.
Nöbetler esnasýnda baþ aðrýsý,heyecan,çarpýntý,terleme,ateþ
basmasý mevcuttur. |
GUATR |
Tiroid bezinin normalden daha büyük olmasý ile
karakterli bir hastalýktýr. Büyüme ,bezin fonksiyonlarýnda
artma ya da azalma yapabilir. Genellikle iyod yetersizliðine
baðlý olarak geliþir. |
HAND SCHÜLLER CHRISITIAN |
Lipid hücrelerinden kaynaklanan ve özellikle
kafatasýnda kemik yýkýlýmý ile kendisini gösteren kolesterol
ester kümelenmeleri ile karakterli hastalýk |
HASHIMATO TÝROÝDÝTÝ |
Lenfosit hücrelerinin Tiroid bezini
istilasýyla kendisini gösteren hastalýktýr. |
HÝPERTÝROÝDÝ |
Tiroid hormonunun fazlalýðýna baðlý bir
hastalýk tablosudur. Çarpýntý,sinirlilik,sýcaða
tahammülsüzlük,kilo kaybý,titreme,kas güçsüzlüðü,ishal
olabilir. Basedow Graves tipi hipertiroidi de baðýþýklýk
sistemi etkilenmektedir. |
HÝPOTÝROÝDÝ |
Tiroid hormonun yetersiz salgýlanmasý sonucu
geliþir. Halsizlik,hafýza kusurlarý,soðuða
tahammülsüzlük,kilo artýþý,kabýzlýk,saç dökülmesi ve ses
kalýnlaþmasý belli baþlý bulgulardýr. |
KRETENÝZM |
Hipertiroidinin doðumsal olanýdýr. Bu
hastalarda bebeklik çaðýnda baþlayan orantýsýz büyüme
bulgularý vardýr. |
MARIE HASTALIÐI |
Akromegali. |
YALANCI ÞEKER |
Diyabetes Insipidus. |
Endokrin
Metabolizma Hastalýlarý
1-
Hormonal hastalýklar içinde Diyabet en yaygýn sorun olarak
karþýmýza çýkmaktadýr. Bu hastalýk iki farklý form olarak
gözlemlenebilmektedir.
Tip 1 Diyabetolarak adlandýrýlan çocukluk çaðýnda
baþlayan ve genetik geçiþ özelliði bulunan tipte,pankreastan
insülin salýmý hiç bulunmamaktadýr. Bu tip þeker hastalýðýn
temelinde genetik faktörler yatmasýna baðlý olarak çok baþarýlý
sonuçlar elde etmek þansý bulunmamaktadýr. Bu tür hastalarda
kullanýmý ile ileri dönemlerde ortaya çýkma riski bulunan
böbrek,göz ya da diðer organ tutulumlarýný engellemek
hedefenmelidir.
Tip 2 Diyabet olarak bilinen diðer tip þeker hastalýðýnda
ise pankreastan insülin salýmý bulunmakla birlikte organizmanýn
ihtiyacýný karþýlamaktan uzak kalmaktadýr. Daha çok hatalý
beslenme sonucu ortaya çýkan bu tip þeker hastalýðý,ileri
yaþlarda oluþmakta,aþýrý þeker,karbonhidrat,alkol tüketiminde
bulunan kiþilerde sýklýkla görülmektedir. Bu tip hastalarda
kullanýmý ile oldukça baþarýlý sonuçlar elde edilebilmektedir.
Acý tadýndan dolayý þeker,meyve özleri ya da bal ile
karýþtýrýlarak kullanýlan istenen sonuca ulaþmayý
engellemekte,bilakis hastanýn serum glükoz seviyelerinde
yükselmeler olabilmektedir.
2-
Tiroid bezinin bir hastalýðý olan guatrda iki farklý görünüm
ile karþýmýza çýkmaktadýr. Bunlardan birincisi diffüz guatr
olarak adlandýrýlan Tiroid bezinin tamamýnda oluþan büyüme
tablosudur. Ýkinci tip olan nodüler guatr ise,Tiroid bezi
içinde farklý büyüklüklerde bir ya da birden çok kitlenin
bulunduðu durumlardýr. Her iki tip guatrda da baþarýlý sonuçlar
alýnabilmektedir. Ancak nodüler guatr durumunda baþarýya ulaþmak
için diffüz guatra göre daha uzun süre kullaným gerekmektedir.
3-
Diðer hormonal hastalýklarda ise sebebe yönelik uygulamalarda
bulunulmasý önerilmektedir.
Materyal
Ve Metot
Yetiþkin,erkek ICR farelerinde (20-30 g , her grupta 8 adet)
diyabet oluþturmak için , intraperitoneal olarak 200 mg/kg
streptozotosin uygulanmýþtýr. Toz halindeki streptozotosin %0,9
salin ile karýþtýrýlmýþtýr. Kontrol grubundaki hayvanlara bu
enjeksiyon yapýlmamýþtýr. Beþ gün sonra,kontrol grubu dýþýndaki
her gruptan iki fare randomize yöntemle seçilmiþ ve diyabet
yönünden incelenmiþtir. Hayvanlarýn diyabetik olduklarýnýn
tespiti için kan þekeri deðeri belirlenmiþ ve not edilmiþtir.
Eter anestezisi altýnda,tüm farelerin birer taraflarý
týraþlanmýþtýr. Her hayvanda bozuk para büyüklüðünde bir alan
iþaretlenmiþ ve bu alanda subkütanöz olarak 0,2 cc %2
jelatin(%0,4 NaCI , %1 Etanol) uygulanmýþ,küçük birer bleb
oluþturulmuþtur. Bu enjeksiyonun hemen ardýndan 2,20 ve 100 mg/kg
renklendirilmiþ gibberellik asit A enjeksiyonu yapýlmýþtýr.
Gibberellin enjeksiyonu iþaretlenmiþ alanýn dýþýna
uygulanmýþtýr. Diyabetik ve nondiyabetik birer grup hayvana
jelatin yerine salin enjeksiyonu yapýldý,bu hayvanlara da
gibberellin uygulamasýnda bulunundu.
Ýkinci
enjesiyondan 3 saat sonra hayvanlar öldürüldü. Ýþaretli bölgeden
insizyonlar yapýlarak subdermal doku çýkarýldý ve boyandý.
Ýþaretli bölgelerdeki polimorfonükleer lökosit infiltrasyonunun
tespiti için subdermal doku Wright boyasý ile boyandý. Her
numuneden randomize seçilmiþ üç kesit ýþýk mikroskobunda
incelendi. Polimorfonükleer lökosit hücre sayýmlarý için
ortalama ve standart hatalar hesaplandý.
NÖROLOJÝ
HASTALIKLARI
Sinir sistemi
,endokrin sistemin yaný sýra,vücudun kontrol fonksiyonlarýnýn
büyük bir bölümünü saðlar. Genel olarak sinir sistemi kas
kasýlmasý bazý iç salgý bezlerinin sekresyon temposu gibi
vücudun hýzlý aktivitelerini kontrol eder. Endokrin sinir bunun
tersine baþlýca vücudun metabolik fonksiyonlarýný düzenler.
Sinir sistemi saðladýðý kontrol faaliyetlerinin büyük
karmaþýklýðý açýsýndan benzersizdir. Kelimenin tam anlamýyla
deðiþik duyu organlarýndan binlerce bilgi parçacýðý alýr ve
sonra bütün bunlarý vücudun cevabýný oluþturacak þekilde entegre
eder. Sinir sisteminin merkezi beyin ve omuriliktir. Bunun
dýþýnda vücudun en uç noktalarýna kadar ulaþan sinir sistemi aðý
da bilgilerin merkeze iletilmesinde görev alýrlar. Bilgi ,
merkezi oluþturan bölümlere kadar gelir,ancak bunlardan çok
küçük bir bölümü doðrudan doðruya bir cevap uyandýrýr. Geriye
kalanýn büyük kýsmý,ileride aktiviteyi kontrol etmek ve düþünme
sürecinde kullanmak için depo edilir,saklanýr. Bilgini
saklanmasý hafýza olarak adlandýrýlan süreçtir.
Belli baþlý
nörolojik hastalýklar þöyle özetlenebilir;
HASTALIK |
TANIMLAMA |
ALZHEIMER HASTALIÐI |
Genellikle 50 yaþ altýnda görülen organik bir
bunama türüdür. Gözlerde ve sinir sisteminde dejeneratif
deðiþikliklerle ortaya çýkar |
ARAN DUCHENME HASTALIÐI |
Gitgide ilerleyen kas dokusu harabiyeti ile
karakterize bir hastalýktýr. |
ELÝLEPSÝ |
Nöbetler halinde gelen,beyin dokuda anormal
elektrik deþarjýndan kaynaklanan bir hastalýktýr. Hasta
bayýlma olmadan,hatta kendisi bile hissetmeden nöbet
geçirebilir. |
FASÝYAL PARALÝZÝ |
Soðuk ya da virüslere baðlý olarak geliþir.
Hareket kaybý vardýr. Yüz çizgileri silinmiþ,dudak aþaðý
sarkmýþtýr. Hasta ýslýk çalamaz. |
FRÖCHLICH SENDROMU |
Hipofiz bezinin bir tür tümörüdür. Genital
fonksiyonlar geri kalmýþtýr. Orantýsýz cücelik vardýr.
Dystrophia adiposogenitalis adýyla da bilinir. |
GUILLAIN BARRE HASTALIÐI |
Virüsler tarafýndan oluþtuðu tahmin edilen
sinir sistemi ile ilgili bir hastalýktýr. Dudaklarda
uyuþma,adalelerde güçsüzlük vardýr. Beyin omurilik sývýsýnda
protein miktarý artmýþtýr. |
KORE HASTALIÐI |
Ani,amaçsýz,düzensiz hareketler vardýr. Adale
kuvvetsizliði ve psikolojik kararsýzlýklar eþlik eder.
Yürüme ve el iþlerinde güçsüzlük vardýr. |
MENIERE HASTALIÐI |
Baþ dönmesi,bulantý,kusma,kulak çýnlamasý ve
ileri aþamalarda saðýrlýkla seyreden bir hastalýktýr.
Hastalýk nöbetler halinde ilerler. Nöbetler dakika ya da
saatlerce sürebilir. |
MÝGREN |
Þiddetli baþ aðrýsý nöbetleri ile karakterize
bir hastalýktýr. Tipik migren yarým baþ aðrýsý tarzýnda
oluþur ve aðrýnýn geleceðini,hasta önceden hissedebilir.
Bulantý,kusma ve gözlerde kararma eþlik edebilir. |
MOTOR NÖRON HASTALIÐI |
Ýlerleyici kas dokusu harabiyeti ile kendisini
belli eder. Kas dokusu hacminde azalma,uyuþmalar ile
ilerler. |
MULTÝPL SKLEROZ |
Virüs enfeksiyonlarý ya da baðýþýklýk sistemi
bozukluklarý sonucu geliþtiði düþünülmektedir.20-40 yaþlarý
arsýnda sýktýr. |
MYASTENÝA GRAVÝS |
Kas zayýflýðý ve yorgunlukla karakterizedir.
Her iki cinste ve her yaþta olabilir. Hastalýðýn baðýþýklýk
sistemi ile ilgisi olduðu düþünülmektedir. |
NIEMAN PICK HASTALIÐI |
Kalýtsal özelliði olan bir hastalýktýr.
Karaciðer,dalak,lenf düðümleri ve kemik iliðinde
biyokimyasal deðiþiklikler vardýr. Ýleri aþamalarda beyin
dokusu tutulumu olabilir. |
NÖROFÝBROMATOSÝS |
Genetik olarak geçebilir. Tümör bulgularý
vardýr. Klasik anlamda omurilik ve kafa çiftlerine
yerleþir.kendisine has deri dökülmeleri vardýr. Kanserleþme
ihtimali vardýr ve kanserleþtiði takdirde sarkom olarak
karþýmýza çýkar. |
PARKÝNSON HASTALIÐI |
Kaslarda genel sertlik,hareketlerde yavaþlama
ve statik titreme ile karakterizedir. Hasta yürürken
kollarýný sallamadan ve öne doðru eðik pozisyonda yürür.yüz
mimiksizdir. Konuþma patlayýcý tarzdadýr,kelimeler
seçilemez. |
RECKLINGHAUSEN HASTALIÐI |
Nörofibromatosis |
TRÝGEMÝNAL NEVRALJÝ |
Kafadaki sinirlerle ilgili bir hastalýktýr.
Ani baþlayan çok þiddetli aðrý ile karakterizedir. Aðrý
,yakýcý batýcý tarzdadýr. Yüzün belli bölgelerine
dokunmak,soðuk,çiðneme,yutkunma aðrýyý baþlatabilir. |
YÜZ FELCÝ |
Fasial Paralizi |
KAN HASTALIKLARI
Kan ,damarlar içinde sürekli dolaþan sývý bir ortamdýr. Plazma
olarak adlandýrýlan sývý kýsým ile onun içerisindeki süspansiyon
halinde tutulan hücrelerden oluþur. Kan,hücre ve dokularýn dýþ
ortamla ve birbirleriyle baðlantýsýný saðlar. Kanýn belli baþlý
fonksiyonlarý þunlardýr;
1-
Solunum;Akciðerlerden oksijen alýp,hücrelere getirmek ve
buradaki karbondioksiti geri akciðerlere taþýma görevini kýrmýzý
küreler(eritrosit) ve plazma yapar.
2-
Beslenme;Sindirim kanallarýndan besin maddelerini alýp hücrelere
ve karaciðere taþýma iþi plazmanýn görevidir.
3-
Boþaltým;Üre,ürik asit ve kreatinin gibi metabolizma gibi
atýklarýnýn boþaltým organlarýna taþýnmasý iþi,plazma tarafýndan
gerçekleþtirilir.
4-
Su-elektrolit dengesi;Kan sindirim kanalý ve boþaltým organlarý
ile yakýn baðlantýsý sayesinde ,doku ve hücrelerin su ve erimiþ
madde kapsamýnýn tam bir denge halinde kalmasýný saðlar.
5-
Beden sýcaklýðý;Metabolizmanýn düzgün çalýþabilmesi için tüm
organlarýn belirli bir ýsýda korunmalarý gerekmektedir.
6-
Koruma;Kan,bedeni,zararlý varlýk ve etkilere karþý koruyacak
araçlarý bünyesinde bulundurur. Bunlarýn dýþýnda beyaz küreler(lökasit)
gelir. Ayrýca plazmada bulunan antitoksinler,lizinler ve
antikorlar da benzer fonksiyona sahiptir.
Kan üretim yeri iliði,dalak ve lenf bezlerinde
üretilir. Dolayýsý ile kan hastalýklarý incelenirken bu
organlarýn fonksiyonlarý da göz önüne alýnmalýdýr.
KULAK , BURUN , BOÐAZ HASTALIKLARI
Ýþitme ve denge oraný kulak,üç bölümden oluþur; Dýþ kulak
bölümünde kulak kepçesi ve dýþ kulak yolu vardýr. Kulak zarý ile
sonlanýr. Orta kulakta iþitmede önemli derecede rol oynayan üç
kemik mevcuttur. Ayrýca solunum yolu ile arasýnda hava akýmý
saðlayan östaki borusu bulunur. Ýç kulak ise sesin sinirler
tarafýndan algýlanmasýný saðlar. Ayrýca denge hissinin oluþunda
etkili olan salyangoz cisimciði de burada yer alýr.
Burunun en önemli fonksiyonu alýnan ve verilen nefes havasýnýn
kontrolüdür. Koku duyusu burun tarafýndan alýnarak beyindeki
koku merkezine taþýnýr.
HASTALIK
BADEMCÝK
ENFEKSÝYONU |
TANIMLAMA
Tonsilit |
BURUN KANAMSI |
Epistaksis |
EPÝSTAKSÝS |
Tek ya da iki taraflý burun kanamsýdýr. Çok
deðiþik hastalýklara baðlý olarak geliþebilir. |
ÝÞÝTME KAYIPLARI |
Ýþitmede rol alan sinirlerden
kaynaklanabilir. Ya da sesin iç kulaða ulaþmasýna engel olan
patolojiler neden olabilir. |
MENÝERE HASTALIÐI |
Nöroloji konu baþlýðý |
OTITIS MEDÝA |
Orta kulak boþluklarýnda bulunan iltihap
reaksiyonudur. Hasta kendi sesini az ya da deðiþik duyduðunu
belirtir. Saðýrlýk ilerlemiþ vakalarda gözlenir. |
RÝNÝT |
Su gibi burun akýntýsý vardýr. Hapþýrma, göz
yaþarmasý eþlik eder. |
SAÐIRLIK |
Ýþitme kayýplarý |
SÝNÜZÝT |
Yüz bölgesinde aðrý vardýr. Aðrý sabah
saatlerinde baþlar. Baþýn öne doðru eðilmesiyle þiddetlenir.
Geniz ya da burun akýntýsý olabilir. |
TONSÝLLÝT |
Vücutta dýþ etkilere karþý savunma görevini
sürdüren bademciklerin iltihaplanmasýdýr. Öksürük ve ateþ
temel burgulardýr. Bulantý, kusma ve ishal görülebilir.
|
TÜKRÜK BEZÝ ENFEKSÝYONLARI |
En önemli tükürük bezleri parotis,
submaksiller ve sublingual bezlerdir. En önemli enfeksiyonu
ise kabakulaktýr. |
Kulak burun boðaz hastalýklarý
Kulak burun boðaz hastalýklarýnýn oluþumunda çok farklý sebepler
yatmaktadýr. Bitkisel ürünlerin kullanýmý da ayný þekilde
farklýlýklar gösterebilmekte, beklenen faydanýn temini için
doðru ürünlerin seçimi önem taþýmaktadýr. Bu kapsamda lokal
ürünleri, arý kovaný ürünleri ve besin tamamlayýcýlar kullanýmý
gerekmektedir. Düzenli ve komplike kullaným diðer destekleyici
tedaviler olduðu gibi son derece önemlidir.
GÖZ HASTLIKLARI
Göz,optik bakýmýndan bir fotograf makinasýna
benzer. Çünkü gözünde bir mercek sistemi,deðiþebilen bir apartur
sistemi ve filme eþdeðer bir retinasý vardýr. Görme organýnýn
normal olarak,derinlik hissi diye bilinen,mesafeyi hissetmesi
için üç büyük yol vardýr.
1-Cisimlerin Nispi Büyüklükleri;Eðer bir þahýs,bir adamýn 1,80 m
boyunda olduðunu biliyorsa,bu adamý bir tek gözüyle dahi görse
kendisi ile arasýndaki mesafenin ne kadar olduðunu tahmin
edebilir.
2-Hareket Eden Paralaks ile Mesafenin Saptanmasý;Eðer bir
þahýs,gözleri hareketsiz olarak uzaða bakarsa ,hiçbir hareket
eden cisimde yoksa mesafe algýlayamaz. Fakat bu kiþi baþýný bir
taraftan diðer tarafa çevirirse uzaktaki cisimlerin görüntüleri
dururken ona yakýn olan cisimlerin görüntüleri retina üzerinde
hýzla hareket eder.
3-Stereopsis Ýle Mesafenin Saptanmasý;Ýki göz arasýnda yaklaþýk
5 cm. mesafe bulunmaktadýr. Dolayýsý ile retina üzerindeki
görüntü arasýnda farklýlýk bulunmaktadýr.
Retina üzerine düþen görüntü,optik sinir aracýlýðý ile beyinde
görme merkezine ulaþýr ve burada elde edilen görüntüler ile
ilgili deðerlendirmeler yapýlýr.
HASTALIK |
TANIMLAMA |
GLOKOM |
Göz içi basýncýnýn yükselmesi ve buna baðlý
fonksiyonel bozukluklarýnda doku tahribatýnýn ortaya çýkmasý
durumudur. |
GÖZ TANSÝYONU |
Glokom |
KONJONKTÝVÝT |
Gözün konjonktiva tabakasýnýn
iltihaplanmasýdýr. Sulanma ve kýzarýklýk ile baþlar. Gözde
batma,yabancý cisim hissi vardýr. |
PSÝKÝYATRÝK RAHATSIZLIKLAR
Pisikiyatrik hastalýklar þu rahatsýzlýklarýn biri ya da bir kaçý
sonucunda geliþebilir;
1-Biyolojik fonksiyonlar,
2-Psikodinamik adaptasyon ,
3-Öðrenilmiþ davranýþlar,
4-Sosyal ve çevresel þartlar.
Psikiyatrik hastalýklarýn teþhisi ve tedavisi özel testler ve
çoðu zaman uzun süre alan çalýþmalardýr. Kiþinin þikayetlerinde
organik bir temel tespit edilemediði pek çok durumda gerçek
sorunun psikiyatrik olduðu kabul edilmektedir. Ancak yeni
teþhis yöntemlerinin geliþtirilmesi ve yeni laboratuar
yöntemlerinin kullanýma girmesi ile birçok psikiyatrik
hastalýðýn temelinde yatan organik bozukluklar tespit
edilmektedir.
HASTALIK |
TANIMLAMA |
ALKOLÝZM |
Madde baðýmlýlýðý. |
MADDE BAÐIMLILIÐI |
Metabolizmanýn normal iþleyiþinde yabancý bir
maddenin mutlak zorunlu hale geldiði durumlarda,bu maddenin
alýnamamasý sonucu geliþen tablodur. En yaygýn þekli
alkolizmdir. |
MELANKOLÝ |
Hüzünlü ve kendini itham eder konuþma,fikir ve
düþüncelerde yavaþlama,depresyon,aðlama,kendini küçük ve
kýymetsiz görmesi,uykusuzluk,intihar,az ve isteksiz konuþma
vardýr. |
STRESS |
Günlük olaylar karþýsýnda kiþinin adaptasyon
kapasitesinin yetersiz kaldýðý durumlara verilen genel bir
isimdir. |
ÞÝZOFRENÝ |
Sebebi bilinmeyen,erken yaþlarda
baþlayan(17-25),kronik,ilerleyici seyir gösteren bir
hastalýktýr. Kiþi gerçek duygu ve düþüncelerinden uzaklaþýp
muhakeme kusurlarý gösterir. |
UYKU BOZUKLUÐU |
Stress sonucu geliþebilir. Toplumda genelde iþ
yaþantýsý ile ilgili sorunlar,aile içi problemler en önemli
sebepleri teþkil etmektedir. |
<<<BAÞA DÖN>>> |